Abdurrahman Dilipak
DİYANET’İ YENİDEN YAPILANDIRMAK
DİYANET’İ YENİDEN YAPILANDIRMAK
Diyaneti değil, aslında bütün din hizmetlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerek. Diyaneti, Diyanet Vakfı ile birlikte düşünmek gerek, Diyanet Vakfı da, DİB gibi mücerret. Bir yapı. Diyanet vakfı dini vakıfların en büyüğü olsa da , uyarı resmi statüsü olsa da, diğer dini dernek ve vakıflar çok daha büyük bir yapı. Kesinlikle dini vakıf, dernek, sendikaların ayrı bir çatı altında toplanıp, Dini hizmet veren eğitim kurumları, media’sı, (Rd-Tv, sosyal media, yayınevleri, sanat merkezleri, Helal sertifikası veren kuruluşların bu örgütler)in çatı kuruluşu tarafından sertifikalandırılması, diğer kurs ve işletmeleri, senkrenizasyon, oryantasyon, optimizasyon’u yanında fonlanması gerek.
Tabi yaygın eğitim veren İmam-Hatip, İlahiyat gibi kuruluşların da bu yapı içinde yer alması gerekir..
Dini Vakıflar deyince Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların vakıflarının kaynaklarının aynı fonda toplanması aynı yönetim altında toplanması kabul edilemez.
Bu vakıf ve derneklerin çoğu dini vergiler (Zekat, sadaka, fitre, kurban, Öşür) gibi vergiden muaf olmalıdır. Toplumu ifsad eden, Kişiyi din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız BİREYlere dönüştürmek için çalışan UN WOMAN’a sadece vergi muafiyeti değil, yargı muafiyeti de tanıyorlar, dini kurumlara niçin aynı muafiyeti getirmiyorsunuz. Çeyrek asır oldu, neyi bekliyorsunuz?
Bu şekilde dini vergiler muhasebeleştirilebilecek, kayıt altına alınacaktır. Bunun anlamı denetlenebilecek demektir. Onun için 3 ayrı banka kurmak gerekir, hem Müslümanlar, hem Hristiyanlar, hem de Yahudiler için.
Bu arada İş Bankasının büyük hisselerinden birinin de yeni kurulacak bir banka için ana sermayeyi oluşturabilir. Sorun sadece İş Bankası’nın sermaye yapısı ve yönetimi ile ilgili değil, aynı durum Vakıflar Bankası’nın sermaye ve yönetimi için de söz konusu. Bu yapıların sermaye yapısı, yönetimi, çalışma esaslarının hangi partinin yönlendirmesi ile şekillendirildiği beni hiç ilgilendirmiyor. Önemli olan bir Hakkın hak sahiplerine iadesidir.
Bu anlamda Vakıflar Bankası’nın da yeniden yapılandırılması gerekir. Dini Vakıfların hepsini Vakıflar idaresine bağlıyorsunuz, onu da “Kültür Bakanlığı”na bağlıyorsunuz. Din ne zamandan beri “Cultur” oldu?. Özerk bir yapı, Turizm bakanlığı, gençlik, aile, sağlık, tarım bakanlığı ile de anlaşmalar yaparak ortak çalışmalar yapabilirler. Vakıflar Bankasının aslında uluslararası çapta bir banka olması gerekir. Çok daha güçlendirilmesi gerekir., Vakıf yönetiminin de tabi.
“Tevhid-i tedrisad”, dine, ahlaka, hukuka, akla, mantığa, laikliğe aykırı bir düzenlemedir. Böyle bir koordinasyon merkezi olabilir ama, ideolojik ve politik bir yönlendirme merkezi, Resmi ideolojinin kontrol mekanizmasına dönüştürülemez.
Camilerin fiziki mimarisi de, sosyal mimarisi de yeniden gözden geçirilmelidir. Cami ve Mescid mimarisi ile ilgili Mimari yarışmalar düzenlenmeli ve bu mekanlar Diyanet envanterine alınmalı, denetime tabi tutulmalıdır. Belki bu tür mekanlara bir takım asgari şartlar belirlenmeli ve bu mekanlar için tedarik kooperatifi kurulabilir ve bu tür ürün üreten firmaların yöneticilerine uzaktan öğrenim verilebileceği gibi, ürünler denetlenerek sertifikalandırılabilir.
Cami cemaat sayısı, cinsiyet, yaş, eğitim, gelir durumları takip edilmelidir. 7/24 esası İtikaf, Zaviye, Aş evi, Şifahane, İnsani Yardım, Farz-ı Kifaye, Kayıtlı Cemaat uygulamasına geçilmelidir.
İmamlar ve din görevlilerinin sicili tutulmalı. Şikayet, söylenti, ahlaki zaaf, hizmet açısından ehliyet ve liyakat konusu dikkat’la takip edilmelidir
Cami dernekleri yeniden yapılandırılmalı, Mahalle, İlçe, İl divanları oluşturulmalı, Bir Federasyon etrafında toplanmalı. Cami dernekleri üyeliği, kayıtlı cemaatların tabii üyeliği şekline dönüştürülmeli ve Farzı kifaye alanında sosyal sorumluluk meclisleri oluşturulmalı.
Zengin semtlerin cami imam ve müezzinleri, Mevlidhanları, dini organizasyon yapan şirketler, yakın takibe alınmalıdır. Cami sosyal grublar ve sermaye çevrelerinin, siyasetin etki, çıkar çevrelerinin çıkar ve rant alanına dönüştürülmemelidir. Cami mimarisi yeniden gözden geçirilmeli ve sadece 5 vakit cemaatle namaz kılınan mescid’ler olmaktan çıkartılıp, Cami Müslümanların hayatının merkezinde yer alırken aynı zamanda, cemaat tarafından “Farz-ı Kifayeler”in paylaşıldığı mekanlar haline getirilmelidir.
Cami derneklerinin gelirleri takip edilmeli, “%20’lin organizasyon gideri payı”nın nasıl istimal edildiğine bakılmalıdır.
Dikkat etmek gerek, birileri LGBT Mescid’leri açmak için hazır bekliyor. Birileri Kadın erkek karışık cemaat hesabları yapıyor. Birileri kadın imamlığı konuşuyor. Cinsiyet ayırımı olmadan herkes her işi yapacaksa, neden olmasın, bu akılla. Artık tefecilik yapan imam haberleri ile zemin yumuşatılmaya çalışılıyor. Dini vakıflara bağlı kurumlarda yaşanan bir takım olumsuz misalleri de hatırlayacak olursak, eğer bu konuda ciddi bir takib yapılmazsa, yarın durum içinden çıkılmaz hale gelebilir.
Şer’iye sicilleri konusunun yeniden hayata geçirilmesi gerekir. Evlilik , ölüm kayıtları tutulmalı, yerel, bölgesel, ülke çapında dini hayatla ilgili her olay, sebeb ve sonuçları ile kayıt altına alınmalı, özel durumlarda konu ayrıntılı olarak araştırılmalı, hatta akademik olarak çok yönlü incelenmelidir.
Kesinlikle camiler, o bölgedeki İmam Hatib’ler, İlahiyat Fakülteleri, Dini Vakıflarla, Diğer Dini STK’lar, Kur’an kursları ile birlikte, camilerde ortak çalışmalar yapmalıdırlar. Ortak buluşma merkezimiz camilerdir. Camilerdeki 4 köşede, Namaz öncesi ya da sonrası günde en az 20 ders halkası, istişare ve şura, sohbet, Farz-ı kifaye meclislerinin toplantıları ve sunumları yapılmalıdır.
Camilerde sadece itikaf odaları değil, Tahkim odaları da olmalıdır. Cami cemaati’nin yaş, cinsiyet, maarif, ekonomik refah, iş ve meslek durumu ile ilgili kayıtlar tutulmalı, değişimin yönü ve sayısal durumu takip edilerek iyileştirme ve hız konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Bunun için cemaat içinde bu konuda uzman kişilerin katılımı ile yön-eylem toplantıları yapılmalıdır.
Mevcut Murakıblık uygulaması çok yetersiz. Murakabe çok önemli ama, bu işin tek kişiyle yapılması sadece imamların görevini yapıp yapmadığı, İmamların ellerine tutuşturulan hutbeleri tam olarak okuyup okumamaları ile sınırlı kalır.
Kesinlikle, Diyanet “Osmanlı Milletler topluluğu” ülkeleri bu anlamda çok yönlü daimi bir istişare ve yardımlaşma merkezi oluşturulmalı ve 3 ayda bir uzaktan katılımlı çoklu forumlar düzenlenmelidir. Aynı şey, eski Hilafete bağlı ülkelerle de yapılmalıdır. Diaspora’daki Müslüman topluluklarla akreditasyon için ayrı bir yapı oluşturulmalıdır.
Evet, daha yazılacak çok şey varsa, şimdilik bu kadarını yazayım. Tabi önce bu Müslümanların yeniden Müslüman olmaları gerekiyor. Yaşadıklarını zannettikleri dinlerini Allah, Resul, Kitab’la tashih etmeleri gerekiyor. Yoksa Cemaati’nden korkan imamla, İmamdan korkan cemaatle bir yere varamayız.
Allah kitabında Namaz ve Zekatı birlikte anar bir çok ayette. Dini vergilerimizin muhasebesini camiler üzerinden takib etmemiz gerekir. Ve kesinlikle dini vergilerin vergi mevzuatı ile ilgili olarak yapılacak bir düzenleme ile matrahtan düşülmesi gerekir.
Selam ve dua ile.
mirathaber