Demokratik direnç…


Ergenekon operasyonunun "siyasi iktidarın uydurması" olduğunu iddia edenler, siyasi ahlaktan ve demokratlıktan az biraz nasiplenmişlerse, önümüzdeki günlerde otoriter bir oyunun parçası olmanın vicdan azabını çekecekler..

Her geçen gün "Ergenekon"un "resmi, derin ve karanlık bir çeteleşme meselesi"nden ibaret olmadığı ortaya çıkıyor. Bu çetelerin "istenmeyen siyasi unsurları susturma ve yok etme işi"nin ötesine geçtikleri, "siyasi iktidarı devirmek ve sisteme topyekun hâkim olmak" gibi "kurucu" bir göreve soyundukları anlaşılıyor.

Ortada hedef, örgüt ve süreklilik var. Dünün darbe girişimleriyle yarın için planlanan darbe girişimleri aynı yapı, aynı isimler, aynı hedefler içinde böyle karşımıza çıkıyor.

Ergenekon meselesi darbeleri ve darbecileri kuşatmaktadır.

Soruşturmanın ne kadar derine inebileceğini, hangi dehlizlere ulaşabileceğini bilmiyoruz.

Ergenekon denilen yapının devlet içindeki unsurlarına siyasi, doğal, hukuki ve yargısal imkânlarla ulaşmak mümkün olacak mıdır?

2003 ve 2004 yılında Sarıkız ve Ayışığı adlı iki darbe girişiminin emekli olmuş üst düzey planlayıcıları ve onların muhtemelen hala görev başındaki olan "ortaklar"ı hakkında soruşturma yapılabilecek midir ya da bu durum ve kişiler sürdürülen soruşturmalara eklenebilecek midir?

Kolay değil"

Zira yargı ve Ergenekon tipi operasyonlar büyük bir iktidar kavgasının tam orta yerinde durmaktadır. Böyle durumlarda hukuki süreçlerin siyasi meydan savaşlarına yem olma, baltalanma, saptırılma, durulma, en azından sınırlı tutulma ihtimali yüksek olur.

Kaldı ki mevcut kapatma davası, yargısal darbe hamlesiyle Türkiye'nin şu andaki siyasi dengeleri ters yüz olmuş durumda. Tersini umut ediyoruz ama, biliyoruz ki, bu hamlenin sonuç verme, otoriterleşme sürecinin derinleşmesi ihtimali var.

Milliyet ve Hürriyet gibi gazetelerin Ergenekon soruşturmasını, Nokta davasını, Ayışığı, Sarıkız tartışmalarını görmezden gelmeleri, "tersten ifade edecek olursak otoriterleşme sürecinin toplumsal ve hukuki meşruiyet açısından önünü tıkayabilecek ortamının oluşmasına set çekmeleri" boşuna değil"

Evet, kolay değil"

Ama en azından biliyoruz"

Onlar da biliyor, biz de biliyoruz"

Şu anda neler yaşanmakta olduğunu tüm Türkiye, "Genelkurmay Başkanı'nın deyişiyle BÇG evi gibi" izliyor, dünü ve bugünü keşfediyor.

Cumhuriyet mitinglerini kimin neden düzenlediğini, bununla ne amaçladığını artık daha net olarak biliyoruz"

Bu mitingleri düzenleyen isimlerden birisi olan Jandarma eski Genel komutanı Şener Eruygur'un karargâhından yayıldığı iddia edilen "2004 tarihli vatan hainleri listesi"nin "az akıllı bir görevlinin elinden çıkmış bir kaza" olmadığı da biliyoruz, artık.

Çölaşan, Balbay gibilerin 2002 seçimleri sonrası, Org. Hilmi Özkök'ü hedef alan, orduyu müdahaleye davet eden yazılarının, "Genç Subaylar Rahatsız" manşetlerinin nasıl, nerden, hangi ilişkiler şebekesi içinden ürediği ortada bugün"

2003 ve 2004 darbelerinin iç yüzünü anlatan günlük ve andıçların sahte olmadığı ortaya çıkmış bulunuyor.

İsmet Berkan, iki darbeci kuvvet komutanın bu ortamda basın patronlarıyla görüştüğünü bile yazıyor"

301. madde etrafında yaşanan kutuplaşma, yaftalama, hain ilan etme faaliyetleri, bunların oluşturduğu zeminde işlenen ve sıradan ilan edilen cinayetler, siyasi iktidarı, demokrasiyi, toplumu hedef alan psikolojik harp faaliyetleri ve eylemler"

Bir dönemin resmini çizebiliyoruz"

Bildiklerimizin, öğrendiklerimizin yenilerini yaşamak istemiyorsak, yapmamız gereken "şey" bellidir: Demokratik direnç"


yenişafak

Bu yazı toplam 372 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar