Almanya"nın Karlsruhe kentinde bulunan Federal Yüksek Mahkeme, yaptığı bir değişiklikle cihad çagrısını suç unsuru olarak görmeme kararı aldı.

Dün aldığı kararda mahkeme, cezai müeyyideyi sadece terör örgütünü destekleyenler ve bir terör eylemi planladığı ispat edilenlerle sınırladı. Mahkemeye göre, örneğin El Kaide gibi örgütleri savunmak, hedeflerini doğru bulmak ya da eylemlerini onaylayıcı fikir beyan etmek suç sayılmayacak.

Ceza almak için El Kaide üyesi olmak, örgüte üye toplamak amacıyla propaganda yapmak ve örgütü maddi olarak desteklemek gibi eylemlerde bulunmuş olmak gerekiyor. Ayrıca yapılan propagandanın ne kadar insani olup olmadığı da ceza süresini etkiliyor.

Bu tür suç unsuru eylemler için verilen en yüksek ceza 5 ila 10 yıl arasında değişiyor. Mahkemenin böyle bir değişikliğe gitmesinin nedeni, düşünce özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaları azaltmaktı. Daha önce 2002 ve 2003 yıllarında alınan ve üzerinde hala tartışılan kararlar, terör eylemlerini onaylayıcı fikir beyan etmeyi suç olarak görüyordu.

Yasaların uygulanabilirliği ve bireysel özgürlüğün mümkün olduğu kadar az sınırlanması için gösterilen özen Almanya"yı başta aşırı dinciler olmak üzere pekçok siyasi örgütün eylem çalışmalarını yürüttüğü ülke haline getirdi. Hatırlanacak olursa 11 Eylül saldırısına katılanlardan ikisi Almanya"nın Hamburg kentinde yaşayip eğitim görmüştü.

Anayasa Koruma Daireleri, İstihbarat Teşkilatı ve polisin denetimi her ne kadar sıkı olsa da, yasalar çerçevesinde hareket edildiği takdirde müdahale etmek mümkün olmuyor. Örgütlerin yasaklanabilmesi için suç işlemesi ve bunun ispat edilmesi gerekiyor.

PKK da ancak üyeleri otoyolları işgal edip suç işledikten sonra terör örgütü olarak tanınmış ve bu süreye kadar Türkiye ile Almanya arasında tartışma konusu olmuştu. Almanya"da kurulan Kaplancılar ve Milli Görüş gibi Anayasa Koruma Dairesi tarafından gözlem altında tutulan örgütlerin de Almanya"nın özgürlükçü yapısından yıllardır faydalandığı da biliniyor.

Federal Yüksek Mahkeme"nin bu kararıyla, İslami terör ve güvenlik tartışmalarına rağmen düşünce özgürlüğü adına bir adım daha atılmış oldu denilebilir.

Fulya Canşen
NTV-MSNBC