Abdurrahman Dilipak
Bismillah
“Bismillah” deyip geçiyoruz da, aslında ne dediğimizin çok da farkında değiliz. Bir alışkanlık şeklinde söyleyip geçiyoruz.
Besmele’nin tam ifadesi şöyle: “Euzü billahimineşşeytanirraciym, Bismillahirrahmanirrahiym” Yani, “Taşlanmış Şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allahın ismi ile..”
Kısaca “Bismihi teala” şeklinde bir teleffuzu da var.
Allah (cc)’nin adını anarken mesela ne demiş, ne yapmış oluyoruz?
Başladığımız ya da yiyip içtiğimiz şeyi bize ikram edenin o olduğunu hatırlıyoruz ve ona şükrediyoruz. Yani şu “olmasaydı olmazdık” gibi saçmalıklardan arınıyoruz. Bize ev yapan müteahhidi, ya da yol köprü yapan bir siyasetçiyi değil, her şeyi bize veren, yoktan var eden, mülkün sahibi olan Allah (cc) olduğunu hatırlıyoruz. Bir şeye sahip olan, onu ona veren, yapan, hepsi aracı-emanetçi. Rızgımızı veren Allah’tır, yoksa çalıştığınız işyerinin patronu değil. Ama bizimkiler Allah’ı değil de, liderini, örgütü, patronunu hatırlar. Oysa o sadece bir vesiledir. Meşru bir kazanç söz konusu ise o da sizin emeğinizin karşılığıdır.
“Biz olmasaydık, biz yapmasaydık, bunlar olmazdı” gibi bir şey Şeytandandır. “Bu yapmasaydı, ya da şu şöyle olmasaydı, bu böyle olmazdı” gibi, geçmişe dönük ihtimal hesabı, Kelami anlamda reddedilen bir düşünme biçimidir. Geriye dönük ihtimal hesabı, Allah’ın yaratışı ile ilgili, Kaderle ilgili bir konuda ihtimal hesabı yapmak anlamına gelir.
Allah (cc) güzel ve temiz şeyler yeyip içmemizi, yapmamızı istiyor. Mesela değil haram, mekruh bir şeye Besmele ile başlayamazsınız. Sigara içerken besmele çekemezsiniz.
(Maide 2)’de ne deniyordu? “İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın.” Bu ayete göre, başkalarına sigara bile ikram edemezsiniz. Nasıl iyilikte yardımlaşmak, hediyeleşmek, birlikte hareket etmek rahmet ve bereket vesilesi ile mekruh /Kerih şeyler yapmamak gerek. Yaparken de yardımlaşmamak ve birlikte hareket etmemek gerek. Birbirini engellemesi gerekenler, yanlış bir işte birlikte hareket ediyorlarsa, bu onların günahını ve dolayısı ile cezasını artırır.
Besmele çekerken sadece Allah’ın “malikil mülk” olduğunu hatırlamıyor, aynı zamanda Allah (cc)nin yapmakta olduğumuz şey hakkındaki hükmünün farkında olduğumuzu da beyan ediyoruz. Zaten o iş Allah’ın rızasına uygunsa, sonunda “Elhamdülillah” diyerek Allaha hamd ediyoruz. Bu aynı zamanda Allaha şükür için bize bir kapı aralıyor.
Mahiyeti hakkında bilgi sahibi olmadığımız bir şey hakkında bir ihtiyat, manevi bakımdan koruyucu bir kalkan oluşturmak için sorgulama yapıyoruz. Mesela o ürün helal ya da mübah mı derken, boykot ürünü mü, meşru bir şekilde mi elde edilmiş. Üreten elde ettiği kazancı nerede harcıyor, bütün bunlar Allah’ın rızası için adanmışlık tedbirleri olarak manevi bir kazanca dönüşüyor.
Besmele’nin başında önce bir “def-i mazarrat” beyanında bulunuyoruz. Taşlanmış Şeytan’ın şerrinden Allah’a (cc) sığınıyoruz. “Taşlanmış Şeytan” derken orada İbrahimi bir duruş var. Orada bir Haacer duruşu var, bir İsmaili duruş var. (Hepsine selam olsun). “İbrahimi duruş” aynı zamanda İlahlık ve Rablik taslayan bir krala karşı ve Putperest bir babaya karşı tek başına muhalefeti ve direnişi ifade eder, hem de öncesinde örnek alacağı biri olmadan. O bu özellikleri ile “Halilullah” olmuştur.
“La ilahe illallah” derken de muhalif bir duruş var. “Def-i mazarrat celbi menafi’den evla” oluyor. Şeytana muhalefet ederek başlıyoruz. Taşlanmış Şeytanın şerrinden Allaha sığınıyoruz. Hem Allaha sığınıyor, hem onun adına tasarruf bulunuyoruz.
Bizim için Allah (cc) başlangıcı ve sonu olmayandır. Bizim başlangıcımızda ve sonumuzda onun iradesi vardır. “Galu bela zamanı”nda “elestü bezmi”nde onun rızası için bela dedik. İnşallah yolun sonunda da o sözümüze sadık olarak Onun rızasına kavuşuruz. İşte besmele cennetin kapısını açacak anahtar hükmünde bir kelimedir.
En büyük düşmanımız Şeytan olunca onun şerrinden Allaha sığındığımıza göre, Şeytan’ın dostlarından sığınacak tek adres kalıyor bize, o da Allah’ın rızası. Ondan başka kimseden korkmama anlamında bir mesaj var burada. “Hasbunallah” yani “Allah yeter”. (cc)
Besmelenin sonunda ise Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile bir işe başlıyoruz. Her işimizin evvelihi, ahirihi, zahirihi, batınihi onun bilgi, iradesi içindedir, bize düşen görev ise rızası içinde hareket etmektir.
Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister. Şu ayet bu anlamda bize yolumuzu gösterir: (Tevbe 14)’de şöyle buyurulur: “Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin ve mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın.” (Tevbe 14) Görevimiz Allah’ın (cc) rızasının tecellisinin vesilesi olmaktır. Aslında biz vermiyoruz Allah veriyor, biz atmıyoruz Allah (cc) atıyor. Biz onun vesilesi oluyoruz sadece.
“Allah’ın adı ile” ve “Allah adına” (cc) yetimlere, dullara, yolda kalmışlara, yurtlarından çıkartılanla yardım edecek olursa, Allah (cc) bu iyiliğimizin karşılığını bize 700 katına kadar cömertçe ihsan edecektir. Yani, Bismillah derken, Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmak, mecazi anlamda Onun halifesi olmak anlamında bir sorumluluk da üslenmiş oluyoruz. Bu halimizle biz Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi oluyoruz. Aynı zamanda Allah (cc)nin bize Hakkı hak, batılı batıl göstermesi ve Hak da toplanmamızı nasib etmesi için manevi bir niyazda bulunmuş oluyoruz.
Bu konu ile ilgili şu ayet meallerini aklımızda tutmamız gerekiyor. Bu İlahi destek bizi güçlü kılmaktadır ve yalnız olmadığımızı bize hatırlatmaktadır.
(Bakara 261)’de Allah (cc) mealen şöyle buyurdu: “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren, her başağında yüz tane bulunan bir tek tohumun durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, bilendir.” Bu ayette, bize, Allah yolunda harcanan malların (iyiliklerin) yedi yüz katına kadar veya daha fazla mükâfatla karşılık bulabileceğini ifade eder. Ayet, özellikle sadaka ve infak bağlamında iyiliklerin kat kat ödüllendirileceği vurgulanır.
(En’âm 160)’da ise: “Kim bir iyilik getirirse, ona onun on katı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, sadece onun dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.” Bu ayette, iyilik yapanların yaptıkları iyiliğin on katı ile ödüllendirileceğini açıkça belirtir. (Neml 89)’da ise şöyle buyurulur:
“Kim bir iyilikle gelirse, ona daha iyisi verilir. Onlar o gün korkudan emin olurlar.” (Şûrâ 23)’de :“…Kim bir iyilik yaparsa, ona daha güzeliyle karşılık veririz…” denilirken, (Hadid 18)’de şöyle denilir: “Şüphesiz sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler için, (verdikleri) kat kat artırılır ve onlara değerli bir mükâfat vardır.”
Her işimize başlarken Bismillahirrahmanirrahim diyelim, sona erdiğinde de Elhamdülillah diyelim. Bizde yazımızın sonuna geldik. Besmele ile başladık, hamdederek bitirelim. Elhamdülillah. Selam ve dua ile.
mirathaber