Mehmet GÖKTAŞ

Mehmet GÖKTAŞ

Bir Siyer yazsaydım nereden başlardım?

Yani Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam’ı anlatan bir kitap veya bir senaryo yazacak olsaydım nerden başlardım?

Bu konuyu çok düşünmüşüm, kısmen de olsa özel sohbetlerde dile getirmişimdir.

Önce sizi merakta bırakmamak için nereden başlayacağımı söyleyeyim.

Rasûlullah (s.a.v) ölüm döşeğinde, artık bu dünyadan ayrılma vaktine saatlerin kaldığı bir sahne. Ve etrafındakilere emrediyor; Müslümanlar derhal bir ordu kursun, ordunun başına komutan olarak Üsame bin Zeyd geçsin ve derhal Bizans’a hareket edilsin!”

Evet, buradan başlardım anlatmaya. Çünkü Rasûlullah’ın (s.a.v) davasını getirip bıraktığı son nokta burasıdır. Çıraklara düşen, ustalarının bıraktığı son noktayı bilmek ve kaldığı yerden sürdürüp devam ettirmektir.

Peygamber Aleyhisselam’ın hayatını anlatan binlerce, on binlerce çalışma var. Bu çalışmalara şöyle bir göz attığınızda tamamına yakınının artık hepimizin tahmin edeceği gibi ‘İslam Öncesi Mekke’den başladığını görürüz.

Haydi diyelim, bunlardan çok geniş hacimli akademik İslam Tarihi çalışmalarının bu şekilde ta baştan almasını makul görelim.

Ama ortalama tek ciltlik siyer çalışmalarında çok daha vurucu başlangıçlar yapılmasının, özellikle bu anlatıma ulaştığı zirve noktadan başlanmasının okuyucu ve izleyici üzerinde çok daha etkili olacağını düşünüyorum.

Bu klasik sıfırdan başlama anlatımlarının dışına çıkan ve bu yönüyle beni etkileyen üç örnek vereyim;

Birincisi Çağrı Filmi. Dikkat ederseniz bu film başlarken ekranda koşan üç atlı beliriyor, filmin yazıları bitene kadar koşuyorlar, sonunda bir akarsuyun başında duruyorlar ve her biri üç ayrı yöne ayrılıyor. Kim bunlar? Bunlar Peygamber Aleyhisselam’ın İslam’a davet mektuplarını götüren elçileri. Hâlbuki bu sahne Rasülullah’ın hayatının son çeyreğinde gerçekleşen bir olaydır. Fakat böyle bir film için müthiş bir başlangıçtır.

İkinci örneğim; Fransız oryantalist Emile Dermenghem’in yazdığı siyer. Nereden başlıyor biliyor musunuz? Medine’de bir hurma ağacının üzerinde bir köle, sepete topladığı hurmaları aşağıdaki Yahudi efendisine uzatırken uzaklardan; “Müslümanların peygamber diye beklediği adam şu anda Medine’ye giriyor!” diye bir ses duyuyor ve heyecanla ağaçtan düşüyor. Tahmin ettiğiniz gibi bu kişi Selman’dır, Selman-ı Farisi’dir. Güzel bir başlangıç değil mi?

Üçüncüsü; Martin Link, o da Peygamber Aleyhisselam’ı anlatmaya Tevrat’ın Tesniye bölümünden onun geleceğini İsrail oğullarına haber veren ayetle başlıyor.

Unutmayın, Siyer Başlangıcı olarak benim önerdiğim Üsame Ordusu sahnesinden çok değil, altı yıl sonra o Peygamberin orduları hem Hıristiyan âleminin hem Yahudi aleminin merkezi olan Kudüs’ü fethetmiştir.

Bu yazı toplam 529 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar