B.Yıldırımla Röportaj

B.Yıldırımla Röportaj

İHH İnsani Yardımı Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, Star gazetesinden Fadime Özkan’a verdiğin röportajda Mavi Marmara olayı ile ilgili bütün tartışmalı konulara açıklık getirdi. İşte o röportaj:

Amerikan Kongresi'ni şu günlerde meşgul eden konulardan biri 87 senatörün imzasıyla gündeme getirilen ve İHH'nın "terör örgütü" listesine alınmasını talep eden bir tasarı. 31 Mayıs'ta Gazze'ye insani yardım götüren çok uluslu Mavi Marmara gemisine uluslararası karasularda saldırarak 9 sivil Türkiye vatandaşını öldüren İsrail'i haklı çıkarmak. Yahudi lobileri yine iş başında yani. Öte yandan İsrail'in kendi içinde yaptığı soruşturma raporunu da bugünlerde BM'ye teslim etmesi gerekiyor. Bu iki sebeple IHH Başkanı Bülent Yıldırım'ın kapısını çaldım ve sordum: Tasarıya karşı ne yapıyorsunuz, tasarının iddialarının, temel argümanlarının gerçeklik payı nedir, IHH bir terör örgütü müdür, terör örgütlerini destekliyor mu, Hamas ile nasıl bir ilişkileri var, Hükümet ile aralarında nasıl bir ilişki var, Fethullah Gülen'in Mavi Marmara'dan sonra IHH hakkında yaptığı açıklamaların sebebi ve sonucu ne?

Amerikan Kongresi'nde, 87 senatörün imzasıyla hazırlanan ve İHH'nın terör örgütü ilan edilmesini amaçlayan bir tasarı çalışması var. Nedeni, niçini ve zamanlamasıyla ilgili yorumunuz ne?

Bu tasarı, Siyonizmin Amerika yönetiminde, Amerika'da ne kadar etkin olduğunun, Amerika'yı köleleştirdiğinin bir göstergesidir. Mavi Marmaradan sonra Kongrede özellikle Yahudi kökenli kuruluş ve milletvekillerinin gayretiyle başlatıldı.

Ne yapıyorsunuz buna karşı? ?

Hiçbirşey. Eğer Amerika'da terör listesine alınırsak, çıkmak için uğraşmayacağız. Varsın adımız bu olsun. Biz istedik bir göz, Allah verdi iki göz. Biz İsrail'in gerçek yüzünü dünyaya göstermek isterken; bu tasarı geçerse Amerika'daki siyonizmin kirli yüzünü de gösterme imkanı doğacak. Çünkü hiç bir delil olmadan İHH'yı terör listesine almış olacaklar.

SİYONİZMİN SON SALDIRISI

Ya tasarı çıkmazsa? O zaman Amerika ve Siyonizm ilişkisiyle ilgili söyledikleriniz boşa çıkmış, Amerika da bu zandan kurtulmuş, aklanmış mı olacak?

Asla. Kongrede o kadar imzanın toplanmış olması bile bu kirliliğin göstergesidir.

BM İnsan Hakları Konseyi'nin, İsrail'e taammüden adam öldürme, işkence, insanlık dışı muamele, bilinçli şekilde büyük acı ve ciddi yaralanmaya neden olmak suçlarından dava açılması için kanıtlar bulunduğu sonucuna varan raporuna Amerika, olumsuz oy kullanmıştı. Bu durum Amerikan Kongresi'ndeki tasarının akıbeti için de bir işaret sayılır mı?

Siyonistler şöyle der: "Bir ülkenin parasını bize verin, istediğiniz kanunları çıkartır o ülkeyi yönetiriz". ABD'deki sistemde Siyonistlerin ortaya koyduğu paralarla senatörler vekiller devlet başkanları seçilir. Obama da bundan korkuyor. BM'de ret oyu verdirerek işgalci, haksız, adaletsiz olan Siyonizmin yanında yer aldı. Bundan sonra başkanlık sürecinde Siyonistlerin kölesi olabilirim imajını pekiştirdi. Biz bir gün Amerika'nın başına yiğit bir liderin gelmesini, Siyonistlere artık yeter demesini bekliyoruz.

ASLA KONGRE'YE EL OVUŞTURMAYACAĞIZ

Yahudi lobileri, Kongrede harıl harıl çalışıyor. Eksik ya da yanlış bilgilenmeye karşı siz de çalışabilirsiniz. Orada lobi yapan, sizi, savınızı anlatan, senatörleri iknaya çalışan kimse yok mu orada? Yoksa böyle bir çabanız isteğiniz mi yok?

Asla böyle bir şey yapmayacağız. Kendisini çok yüksekte gören bir uygarlığın mensuplarına gidip el ovuşturmayacağız. Biz haklıyız, haklı olduğumuzu bütün dünya vicdan sahipleri biliyor. Bırakıyoruz onlar hakikatle savaşsın. Hakikatin gücü onları ekarte edecektir. Biz Kongreyi değil ama Amerika'yı yakından takip ediyoruz. Biraz da gülüyoruz. Mesela geçenlerde İsrail askerleri bir okula gittiler, konuşma yapmak için. Öğrenciler kırmızı elbiseler giyip protesto etti askerleri ve okulu terk ettiler. Bu Amerika tarihinde ilk defa olan bir şeydir. Siyonizmin gücü zayıflıyor.

Nedir sizce bunu sağlayan?

Oradaki müslümanlar tüm sıkıntılara eziyetlere rağmen müslümanları çok güzel temsil ediyorlar, Amerikan halkı artık müslümanları tanıyor. Hep söylenirdi, Amerika'daki medya tamamen İsrail'in etkisinde diye. Nitekim Amerika halkı Mavi Marmara'dan sonra bunu iyice hissetti çünkü medya, açık haklılığımıza rağmen İsrailin yanında yer aldı. Ama bu defa alternatif medya girdi devreye. Şu an Amerika'daki alternatif medya hiç olmadığı kadar güçlü. Özellikle İspanyol ve Portekiz kökenliler, insan hakları örgütleri, İsrail'in manipülasyonuna karşı tavır aldılar, sayıları da gittikçe artıyor.

BU DEFA KİMSEYİ İNANDIRAMAZLAR

Aslında sadece Amerikan medyası değil, küresel medya da Mavi Marmara olayında İsrail'in yanında haraket ederek İHH'ya karşı propaganda yaptı. Bununla başa çıkma yönteminiz ne?

Siyonizm dünyada dört sektör üzerinde güç sahibi. 1) İlaç sanayi 2) Gıda sanayi 3) Silah sanayi 4) Medya. Petrol, finans ve silah alanındaki güç birlikteliğini meşru kılabilecek en önemli zeminleri medya. O nedenle propaganda araçlarını çok iyi kullanıyor, dünyanın her yerinde büyük medyayı satın alıyorlar. Bunu İsraillilerin elindeyken, sorguda da açıkça ifade ettiler zaten bize.

Ne dediler?

Bütün dünyada aleyhimize propaganda başlatacaklarını söylediler. Onlara "Bu sefer olmaz" dedim. "Sizin 1948'den beri yapmış olduğunuz bütün yatırımları bitirdik. Bundan sonra medyanız ne konuşursa konuşsun, Hollywood ne kadar film çekerce çeksin, artık insanlar düşünmeye başladı, kalpleri bunu kabul etmeyecek. Mavi Marmara'da yaptığınız katliamı, bütün dünya canlı olarak seyretti. Siz ne anlatırsanız anlatın, kaybettiniz". En büyük güçleri olan medyayı, propaganda silahlarını ellerinden aldık. Afrika'nın en ücrasındaki en fakir adam da biliyor artık İsrail'in Gazze'de yaptıklarını. Bu dünya tarihinde bir ilktir.

HAKLIYIZ GÜÇLÜYÜZ

Peki. Halihazırda dünyanın en güçlü ülkesi Amerika. Ve siz Amerika'ya gidip tasarı için lobi yapmayı zül addederiz dediniz. Bu gücü nereden alıyorsunuz?

Haklılığımızdan. Bir haklı dava uğrunda yola çıktık biz. Meşru olmayan hiç bir yol kullanmıyoruz. Çok şeffaf davranıyoruz. Vicdana hitap ediyoruz. O nedenle Allah'a, insanlığa, aklımıza ve adalete güveniyoruz. En büyük silah olarak da bunları görüyoruz. Karşımızdaki güç kim olursa olsun onun gerçek yüzünü deşifre ederek insanlığı belalardan kurtarmaya çalışıyoruz. Başımıza gelecek her şeyi bilerek yola çıktık biz ve şuna inanıyoruz: Gazzedeki, Afganistan'daki ya da Irak'taki insanın kanıyla benim kanım arasında hiç bir fark yok. Benim kanım onun kanından daha değerli değil.

MASUM OLAN MASUMDUR, DİNİ ÖNEMLİ DEĞİL

Kanınız bir Hıristiyan ya da Yahudi kanından daha değerli mi peki? Saydığınız yerler işgal altındaki halkı müslüman memleketler.

Masum olan her insanın kanı eşittir. Masum olanın dini önemli değil. Biz Mossad sorgusunda da "Gazzede Yahudiler olsa ve müslümanlar zulüm yapsa, biz aynı konvoyu yine çıkarırdık" dedik.

İHH insani yardım örgütü. Mavi Marmara'dan sonra İHH insani değil İslami yardım yapıyor da dendi?

Bu çok komik. Biz hiçbir zaman İslami kimliğimizi inkar etmiyor ya da saklamıyoruz ki. Biz islami kimliğimizi ortaya koyarak dünyanın her tarafından her dine mensup insanları toplayan bir kuruluşuz.

"KARŞI KOYMASAYDINIZ 9 DEĞİL 7 KİŞİ ÖLDÜRÜRDÜK"

Bu ithamı neye bağlıyorsunuz, yine mi Siyonistler?

Kafa karışıklığına ve yenilgi psikolojisine bağlıyorum. Kafa karışıklığını iyi niyetliler ortaya koyuyor. Dindar birinin gerçekten insani duygularla hareket edeceğine bir türlü inanamıyorlar. Yenilgi psikolojisi ise Siyonizmin. O kadar basit komik şeylerle bize saldırıyorlar ki. Adamlar diyorlar ki; "Biz en gelişmiş otomatik silahlarımızla bombalarımızla denizaltımızla helikoptarlerle savaş gemileriyle zodyak botlarıyla sizi öldürmeye geldik ama nasıl olur da bize sopalarla karşılık verirsiniz. Sopalarla karşılık vermeseydiniz 9 kişi değil belki de 7 kişi öldürecektik". Ve Türkiye'de bazı insanlar da buna inanıyor, medyaya taşıyor. Yahu bu adamlar bizim evimize saldırdı. İsrail aslında orada bize saldırmadı, Türkiye'nin istikrarlı büyümesine saldırdı.

HAMAS'IN SUÇU SEÇİM KAZANMAK MI?

Bunu İsrail'in muhalefet lideri, önceki kabinenin dış işleri bakanı Livni de söylüyor. Livni diyor ki: Türkiye, İsrail'i kışkırtarak Hamas'a meşruiyet kazandırmaya çalışıyor.

Hamas zaten meşru. Seçime girmiş kazanmış. Dünya Hamas'a dedi ki, seçimlere gir, dünya düzeni içinde rolünü belirle. Onlar da girdi. Bu adamların suçu halkın oyunu almak mı? Sonra Türkiye elbette bu meseleyle uğraşacak. Filistin'de başka kimin hakkı olabilir? Müslümanlar elbette burayı ihmal etmeyecek, Mescid-i Aksa bizim üçüncü mabedimiz. İsrail diyor ki "Ben geleyim öldüreyim Mescid-i Aksa'yı yıkayım, ama sen insani yardım örgütüsün, insan hakları örgütüsün, sakın ha buna karışma". Böyle bir şey olmaz. Orada her şey biter. İnsani yardım kuruluşu, insan hakları kuruluşu olabiliriz ama biz insanız, müslümanız ve "dünyayı savaşa sokacak bir şey yapıyorsun" deriz, buna engel olmak zorundayız. Bütün dünya şunu bilsin: Mavi Marmara olmasaydı, İsrail Gazzeye ve Lübnan'a saldıracak, katliam yapacaktı, ister istemez herkes bu işin içine girecekti. Biz bilerek bir savaşın önünü aldık.

Bunu hangi bilgiye dayanarak söylüyorsunuz?

Bunu herkes, stratejistler biliyordu. Israil savaşa hazırlanıyordu. Dökme kurşun operasyonunda kullandığı bütün silahları yerine koydu, depolarını doldurdu, katliam yapacaktı. Önemli olan insani yardım örgütlerinin önleyici tedbirler almasıdır.

BOMBALAR AÇ TOK AYRIMI YAPMIYOR

Siz güç bela hayatta kalanlara ilaç yiyecek götürmek yerine ölümleri öteleme hedefi de mi güdüyorsunuz?

İnsani yardım kuruluşlarının böyle amaçlarının olması gerekiyor. Yoksa gidip bir insana bir paket verdiğinizde ona: Al bunu karnını doyur, aman ha ölürken aç ölmeyesin, demiş olursunuz. Bomba düşerken aç veya tok ayrımı yapmıyor. 1988'te BM'de alınmış kararlar, Cenevre sözleşmeleri var. Yardım koridorlarının açılması gerekiyor ve bunu STK'ların yapması gerekiyor. Biz uluslararası sözleşmelerin, metinlerin bize verdiği hakları kullandık. BM dahil uluslararası kuruluşlar açıklama yaptı: İsrail'in orada yaptığı hukuksuzdur diye. Biz buradan giderken deniz hukukçularıyla görüştük, gidişimizin meşruluğunu kesinleştirdik. Ve İsrail bizi nerede vurdu biliyor musunuz? Bizi vurduğu İsrail Genel Kurmayının onaylanmış koordinatlarıyla 'Biz şurada denizin altındaki gazı çıkaracağız" diyen İsrail firmasının koordinatları aynı.

İSRAİL O KOORDİNATLARDAKİ GAZI ÇIKARACAK

Ne demek bu?

Orada, Kıbrıs açıklarında çok büyük gaz ve petrol yatakları var. Türkiye İsrail Lübnan Mısır ve Güney Kıbrıs'ın ortak bölgesidir orası. İsrail bizi orada vurarak şunu demiş oldu diğer ülkelere; "Bu gazı ben çıkaracağım, Akdenizin sahibi benim". Türkiye'ye de, "buralara gelmeye kalkmayın buraların efendisi biziz". Israil hiç bir şeyi bilinçsizce yapmıyor.

4 AYRI PLANIMIZ VARDI, HER ŞEKİLDE GAZZE'YE GİDECEKTİK

Saldırıyı boşa çıkartan şu bilgi de mevcut: Mavi Marmara rotasını zaten üç gün öncesinden Gazze'ye değil El Ariş limanına çevirmiş durumdaydı. Bunu Amerika gibi İsrail de biliyordu. Siz de onayladınız bunu...

Sizin vasıtanızla şunu açıklamak isterim. Bazı yazar arkadaşlar, medya grupları ve internet siteleri madem Ariş limanına gidilecekti de Bülent Yıldırım bunu bu güne kadar niye açıklamadı, diyor. Halbuki biz uçaktan indiğimiz andan itibaren açıkladık bunu. Dedik ki, rotamız Mısır karasularına doğruydu, oradan Gazze'ye yönelecektik. Olmazsa Ariş'e. Ama Milliyette o haber çıkınca sanki biz bunu hiç söyşlememişiz gibi komplo teorisiyle yaklaştılar. Oysa biliniyordu. Bizim 4 aşamalı bir planımız vardı, dördünde de Gazze'ye gidilecekti. Bir planda Filistin karasularından gidilecekti. Israil önümüzü keserse biraz ileriden Gazze'ye döneceğiz, koordinatlarımız belli. Orada da problem çıkarsa Mısır karasularından Gazze'ye döneceğiz. Mısır da problem çıkarırsa müzakere edeceğiz, anlaşırsak Ariş'te mallarımızı indirip Refah kapısından gireceğiz. Bu dörtlü bir plandı, bunu herkes bütün dünya ve İsrail de biliyordu. İsrail televizyonlarına canlı yayınlara giriyordum. İsrail bir kaç kez daha canlı yayına girse kendi halkını kandıramayacağını gördü, yayınları kesti. Onun için biz hiç bir şeyi saklamadan açıkça yaptık. Gemiye binenler de biliyordu bunu.

GAZZE İSRAİL'İN MÜLKÜ DEĞİLDİR

İsrail dünya kamuoyunda, uluslarası karasularda sivillerin yer aldığı silahsız bir gemiye silahlarla saldırdığı, ölçcüsüz şiddet kullandığı ve 9 masumun ölümüne sebebiyet verdiği için kınanıyor suçlu bulunuyor. Ve Türkiye vatandaşlarının hakkkını aramak için çabalıyor. Sizin Gazze değil El-Ariş'e dümen kırmış olmanız da elini kolaylaştıracaktı Türkiye'nin. Sizin dört planda da Gazze'ye gidecektik demeniz İsrail'in elini güçlendirip Türkiye'nin elini zayıflatmaz mı?

Hayır çünkü biz bu dört planın hiç birinde İsrail'in kontrol ettiği kara sularına girmiyorduk. İsrail Gazze'yi terk etti, mülkü değil. Ve yapılan ambargo anlaşmasında da karasular ambargoya dahil değil. BM de söylüyor sürekli, burası Filistin karasularıdır diye. Yani orada korsanlık, haydutluk yapıyor İsrail. Biz buna rağmen buradan geçmedik. Ikinci planımız Filistin, üçüncü ve dördüncü planımız Mısır karasularıydı. Israil'i ilgilendiren hiç bir tarafı yoktu. Velev ki biz, İsrail'in kontrolündeki sulara girmiş olalım, İsrail'in böyle bir haydutluk yapmasını gerektirecek ne olabilir? Bütün dünyaya ilan ettik, insani yardım kuruluşuyuz, siviliz, yanımızda hiç bir şey yok. Israil ve Türkiye güya müttefik. Ve Türkiye'nin gümrüklerinden resmi olarak çıkış yapıyoruz. Türkiye bir çadır devleti değil ki. Gümrük'te bizi aradı, gemide neler bulundurduğumuzu dünyaya ilan etti. İsrail'e de dedik biz de, istiyorsanız gelin listelere bakın, Gazze'ye girdiğimizde neler dağıttığımızı görün, BM'den gözlemci gönderin. Onun için İsrail'i kurtaracak hiç bir şey yok, Israil pisliğinin içinde boğulmuş durumda.

BİZİ ÖLDÜRMEYE GELDİLER

Filodaki diğer gemilerin değil de Mavi Marmara'nın böyle bir saldıraya maruz kalmasını gerektirecek ne vardı gemide ya da sizin tavrınızda? Mavi Marmara'ya müdahalenin sebebi olarak sizin İsrail'e yönelik bir güdü ile yola çıktığınız yönünde bir argüman var...

Bizim İsrail'e karşı zaten bir güdümüz var, bunu inkar etmiyoruz ki. Zaten bütün gemilere yaptı bunu ama ilk saldırıyı ve katliamı bize yaptı. Biz teslim kararını verince diğer gemilere telsizle dedik ki, direniş göstermeyin. Katliam yapma niyetleri olmasa diğer gemiler zaten 10 kişi 12 kişi, hemen çıkabilirdi. Kalabalık olana geldiler çünkü öldürmeye, bütün dünyaya ve Türkiye'ye mesaj vermeye geldiler.

Mavi Marmara'da katledilenlerin aileleri Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesine başvuruda bulunuldu. Ne oldu dava?

Dilekçe kabul edildi, davanın açılıp açılmayacağını bekliyoruz. Aslında biz bütün uluslararası örgütleri test ediyoruz bu vesileyle. Dünyada daha önce haklılığı bu olayda olduğu gibi aynı anda dünya insanlarınca kabul edilmiş bir olay olmadı. Uluslararası kuruluşların tüzükleri var, haklının yanında, zalimin karşısındayız diyen. Şimdi hepsini test ediyoruz. Bu olay hem Türkiye içinde, hem uluslarası anlamda bir turnusol kağıdı. Tarih bunların hepsini bir yere koyacak.

KENDİ İRADEMİZLE HAREKET ETTİK

Türkiye elbette vatandaşlarına sahip çıkacak ama... diye başlayan ve Hükümetin İHH'ya bu konuda ölçüsüz ve lüzumsuz destek verdiği, bölgeye ilişkin dış politikasında IHH'nın güdümüne girdiği, İHH'yı şımarttığı, fazla içli dışlı olduğu yönünde eleştiriler yapıldı. Türkiye'nin İsrail ve ABD ile ilişkilerinin bozulması da buna delil gösterildi. Soru açık ve net: Hükümetle aranızda nasıl bir ilişki var?

Biz her hükümet döneminde kendi irademizle hareket ettik. Bağımsız bir sivil toplum kuruluşuyuz. Hiç bir yerde despotizmi kabul etmeyiz. Hangi hükümet gelirse gelsin bizim için değişmez bu. Onun için, bu hükümetle gemi yola çıkarken resmi işlemleri görüştük. Hükümet hakikaten kendi fikirlerini bize söyledi. İsrail vuracak veyahut şöyle yapabilir, sıkıntı çıkarabilir gitmeyin, dedi. Biz, vuracak kısmını pervaneyi vurur gemiyi durdurur, herhalde gibi anlıyorduk. Hükümet elbette bizi uyardı, vatandaşını korumak zorunda. Amerika ile İsrail ile, Mısır ile görüşmüş. Samimiyetle söylüyorum, bu bilgimiz dahilinde değil. Bunun ötesi zaten bizi sivil toplum kuruluşu olmaktan çıkarır. Sonuçta bir STK bu ülkenin kanunlarına göre kuruluyorsa, devlet diyor ki, STK'ların kendi alanlarında özgür hareket etme hakkı vardır.

DEVLET BİZE TABİ Kİ SAHİP ÇIKACAK

Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile özel bir ilişkiniz var mı peki?

Ahmet Davutoğlu'nu herkes tanır ve biz de kendisini çok takdir ediyoruz. Davutoğlu ile özel bir ilişkimiz yok. Dışişleri Bakanlığı da bize görüşlerini söyledi. Hükümetin bize sahip çıkmasını bazı çevreler aramızda çok irtibatlar varmış gibi algılıyor ama ben de soruyorum: Saldırı olduktan sonra Hükümetin bize sahip çıkmaması mı gerekiyordu? Biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz? Sayın Başbakanın, Sayın Cumhurbaşkanı'nın Dışişleri Bakanının tavrı beni bizi çok onurlandırdı. Gemideki diğer ülke vatandaşları, Yahudiler, Hıristiyanlar, atesistler herkes Türkiye'ye sığındı, Türkiye'deki bu yönetim bizi korur dediler. Ve Türkiye'nin bir anda her yerde bayrakları sallandı. Türkiye bize sahip çıkmasaydı kendisi küçülürdü.

Mavi Marmara ile ilgili olarak Dışişlerinin sizi bir yönde motive ettiği ama sizin burnunuzun dikine gittiğiniz ve Türkiye'yi zora soktuğunuz yönünde eleştireler de var malum.

Benim burnum o kadar büyük değil. Ama, biz doğru olanı yapıyoruz. Üstelik bu doğru bütün dünya halklarında karşılığını bulmuş ve ortak vicdan bu gemilerde buluşmuştur.Bütün dünya biliyor ki İsrail şımarık, kendini beğenmiş ve insanları katletmeyi hedef haline getirmiş. Kendi halkını da kandırıyor Netenyahu. Biz hakikaten ölsek de öldürmeyeceğiz kararı aldığımız için o askerlere bir şey yapılmadı. Yoksa yanımızda arkadaşımızı öldüren askerin silahını alıp denize atıyorsun. Bu çok önemli bir iradedir. Biz onları koruduk. O ele geçirdiğimiz askerlerde biraz insanlık, yiğitlik varsa çıkıp "Evet Bülent Yıldırım, geldi gözüme bakarak, merak etme bir şey olmayacak dedi, der. Ama bunlar korkak ve yalancı. Malzemelerimizi çalıp sattılar. Bazı yolcuların kredi kartlarını kullandılar.

NETANYAHU GELSİN BANA ANLATSIN

Netanyahu askerleriyle gurur duyuyor ama?

Netenyahu kalkmış askerlerine, siz çok iyi yaptınız, çok cesurdunuz, diyor. Ben de Netanyahuya diyorum ki, yüreğin varsa istediğin ülkenin, istediğin televizyonunda senle çıkıp tartışayım. Ne kadar zalim ve yanlış bir operasyona izin verdiğini gel tartışalım.

İSRAİL'İN VARLIĞINI ARTIK SORGULUYORUM

İsrail'in varlığını sorguluyor musunuz yoksa kabul ediyor musunuz?

Bunu Mossad'a da söyledim: Siz kimi vurdunuz biliyor musunuz? Islam dünyasında iki görüş vardır. Biri İsrail'i tamamen yok sayar. Diğeri İsrail artık orada vardır, anlaşma yapılsın hukuku belli olsun, der. İkinci kısımda düşünenlerin sayısı az değildi gemide. Siz onları da vurdunuz.Bundan sonra sizi, sizin gibi bir ülkenin varlığını sorgularız artık. Ve biz de öyle az değiliz. Dünyadaki taraftarlarımız sizin nüfusunuzun en az beş mislidir".

Onların cevabı ne oldu?

Çoğunun yüzü yerdeydi. Farkettiler yanlışlıklarını. Biz 9 şehit verdik, bir arkadışımız hala komada. Onu uzun menzilli silahla vurdular. Onun için İsrail bunun karşılığını verecek. Bizim öncelikli hedefimiz Gazze'deki ambargoya dikkat çekmekti. Ama şimdi şehit verdik. Durum değişti.

BU KANIN KARŞILIĞI AMBARGONUN KALKMASIDIR

Türkiye özür dilenmesi ve tazminat ödenmesini istiyor İsrail'den. Siz ne istiyorsunuz?

Artık kan aktı. Evet, tazminat, özür onu yumuşak bir şekilde yaparlar. O Türkiye'nin talebi. İHH'nın ve bütün vicdan sahiplerinin talebi Gazze'deki amborgonun kalkmasıdır. Madem bu kadar kan akıttınız, kanımızı Akdeniz sularına karıştırdınız, bunun tek karşılığı ambargonun kalkmasıdır.

Mossad görüşmesinde size bir şey önerdiler mi ya da tehdit edildiniz mi ?

Bana da arkadaşlarıma da bir şey öneremediler. Ama bazı arkadaşlara "Türkiye'de bir çok insanlar öldürdük sizi de öldürürüz" demişler. Benim DNA testimi yaptılar vücudumun hangi zehre açık olduğunu öğrenmek için. Bazılarına benim arabamı sormuşlar.

TEHDİT EDİLİYORUZ

31 Mayısta olmuştu Mavi Marmara saldırısı, aylar geçti aradan. O günden bugüne bir tehdit bir takip algıladınız mı ya da hayatınızı daraltan bir şey oldu?

Bunu çok da açmayacağım: Direkt kendileri değil ama bunun farkında bile olmadan onlar adına iş yapanlarla karşılaştım. Mesela Bülent Yıldırım ve İHH'nın şöyle şöyle dosyaları var gibi şeyler söyleyen. Biz de diyoruz ki: Ne dosyamız varsa cesurca erkekçe insanca çıkartın hesaplaşalım.

DUDAYEV O TELEFONU BİZ GÖTÜRMEDİK

Dudayev ile ilgili bir iddia var: Dudayev'in yerinin tespit edilmesine, bombalanarak şehit edilmesine yol açan telefonun Dudayev'e sizin elinizle ulaştırıldığıyla ilgili, bu günlerde güncellenen. Nedir bu?

Bunu söyleyenlere dava açtık, tazminatımızı alacağız. Bir kere o telefonu biz götürmedik. Biz sadece rahmetli Masadov'a bir telefon parası vermiştik, Rusya ile barış görüşmeleri yapıyordu. Biz de barış istiyorduk. Dudayev'e bizden hiç telefon gitmedi. Ayrıca biz bize bu iftiralar atılınca araştırdık kimdir bu telefonu götürenler diye, tanıştık bu arkadaşlarla, onlar da iyi niyetliler. Mahkemede konuşacaklar.

SIKIŞTILAR KARA PROPAGANDA YAPIYORLAR

Amerikan Kongresindeki tasarının argümanlarından biri Hamas ile ilişkiniz ve Gazze'ye silah soktuğunuz yönünde.

Bu tam soytarılık. Bize diyorlar ki Hamas ile irtibatınız var mı? E densizler, Amerika'dan Avrupadan kalkıyor Gazze'ye gidiyorsunuz, hangi yönetimle görüşüyorsunuz? Hamas yönetimiyle.Biz de Gazze'de çalışma yaptığımızda elbette Hamas yönetimiyle görüşüyoruz. Iktidarda olan o. Ayrıca Gazze'ye kim silah götürebilir ki? Her tarafı kapatmışsınız. Ayrıca biz insani yardım kuruluşuyuz, aptal mıyız elinize böyle bir döküman verelim. Insani yardım kuruluşları dünyada barışı ister, biz barış istemek için dünyadan bu kadar insan bir araya gelmişiz silahsız yola çıkmış, canımızı ortaya koymuşuz, siz silahsız insanlara saldırmışsınız. Bunların hepsi saçma kara propaganda.

İSTEYEN GELSİN KASAMIZI İNCELESİN

Kasanıza giren çıkan paranın nereden gelip neye gittiğiyle ilgili de şüpheli yaklaşımlar var?

Eğer bu soruyu soranlar dürüstse, yurt içi veya yurt dışı, gelsinler maliyemizi girdimizi çıktımızı, muhasebemiz dahil, incelesinler öyle konuşsunlar. Incelemiyorlarsa konuşmasınlar. Türkiye Cumhuriyeti devleti, devlettir. Devlet geleneği hukuku vardır. Gayri meşru bir iş yapmış olsaydık bin kere sorgulanırdık. Aslında bu ülkenin tarihine hakaret ediyorlar bunu böyle söyleyerek. Biz son derece şeffafız. Açık bulamadıkları için olmadık şeyler atıyorlar ortaya, şaşkınlıktan.

Siz kendinizi, İHH'yı eleştirecek olsanız nereden eleştirirsiniz?

Şuradan: Keşke biz Gazze'ye dokuz gemiyle değil de 20 gemiyle gitseydik.

DELİL DİYE GÖSTERDİKLERİ KENDİ İDDİALARI

İHH'nın terör örgütleri listesinde yer alan Suudi merkezli Hayır Birliği ve El-Salah Cemaati üyesi olması da Kongredeki tasarının temel argümanlarından. Öyle misiniz?

Amerikan Kongresi bu kadar aptal olamaz. Eğer bunun üzerine gidiyorlarsa zekalarını kontrol etmeliler. Bir kere biz zaman bu kuruluşların hiçbirine üye değiliz. Bu Israil'in iddiası. Bizi kendi listesine aldı ve böyle lanse etmeye çalıştı ama asla üye olmadık. İsrail'i bu iddiası nedeniyle İsrail Mahkemelerinde dava ettik, iki duruşma yapıldı, dedik ki, biz bu kuruluşa üyeysek delilini gösterin. Şimdi bunu almış Kongreye götürüyorlar. Ayrıca bu kuruluşlar da sağlıksız kuruluşlar değil. Ingiltere'de dava açtılar ve kazanıyorlar. Biz bu kuruluşa iftira atılacağını bilseydik yine destek verirdik. Ama Türkiye'de mümkün olduğunca kendi çalışmamızı yapıp başka yerlere üye olma konusunda ihtiyaca binaen kendi değerlendirmemizi yaparak seçiyoruz.

Hangi uluslararası kuruluşlara üyesiniz?

BM'lere üyeyiz, İnsani Forumu'na, İDSB, TGTV ve İslam Konferansı İnsani Yardım Forumu/na üyeyiz.

BM RAPORU HAKLILIĞIMIZI ONAYLADI

İsrail'in soruşturma raporunu BM'ye Kasım ortasında teslim etmesi bekleniyor. Ne çıkacak sizce BM'den?

BM'nin yüzde yüz İsrail'in haksız olduğunu ortaya koyan, bağımsız İnsan Hakları Komisyonu raporunu yayınladı zaten. Bizim için gerçekçi rapor bu. Bundan sonra çıkacak rapor siyasi bir rapordur. Umarım iyi çıkar. Heyette İsrail'in, Yeni Zalanda'nın, Türkiye'nin ve İsrail yanlısı olduğu basına da yansıyan Kolombiya'nın temsilcisi var. Ne diyebilirler? Açık denizdeyiz, siviliz, silahsızız. İsrail silahlarla gelmiş. Bize en fazla siz İsrail'i kışkırttınız diyebilirler. Öyleyse bile, yahu bu İsrail bu kadar aptal mı ki bir kışkırtmaya geliyor. Biz sivil toplum kuruluşuyuz. Israil bir devlet. Ne söyleyecekler yani bize? Ya da niye direndiniz mi diyecekler. Silahlarla bizi öldürmeye geldiler, ya ne yapacaktık?

BİZ ÜMMET VEBALİNİ KALDIRDIK İKT BİZİ DESTEKLEMELİ

İKT'den yeterli destek görüyor musunuz?

Hayır. ABD, İslam dünyası ile ilişkilerini iyi tutmaya çalışıyor, İKT'nın açıklama yapması lazım: IHH İslam dünyasının bir kuruluşudur diye. Bu, İsrail'e karşı İslam dünyasının bir tavrı olacaktır. İKT da şunu çok iyi biliyor: İsrail elinde olsa bir saniye durmadan bütün Filistinlileri katleder. Biz ümmetin üzerindeki vebali de kaldırdık. İKT bize o yüzden daha fazla sahip çıkmalıdır.

GÜLEN BUNU NİYE SÖYLEMEDİ HALA ANLAMIŞ DEĞİLİZ

Mavi Marmara'dan sonra Fethullah Gülen'in bir açıklama yaparak "İHH'nın adını ilk kez duyuyorum, politik bir kuruluş olup olmadığını söyleyemem, otoriteye başkaldırmak iyi değildir, İsrail'den izin alınmalıydı" dedi. Bu açıklama pek küçümsenmeyecek bir şok da yarattı ve çeşitli anlamlar yüklendi bu sözlere. Sizce Gülen bunu niye dedi size, ne anladınız bu açıklamadan?

Doğrusu hiç bir şey anlamadık. Düşünüyoruz hala. Diyoruz ki, tamam bu açıklamayı yapmak zorunda kalmıştır bir takım sebebleri vardır. Ama bizi arasaydı, kendisine anlatırdık, İsrail'den izin almak için iki yıl uğraştığımızı. Bizi asıl üzen şu: Hadi diyelim ki bu açıklama yapıldı, bir düşüncesi vardı, ama bu açıklamaya inanıp sokaklarda konuşan ve bizi karalamaya çalışanlar var.

Cemaat mensupları mı?

Artık her kimse. Belki de cemaat mensubu gibi görünüp konuşanlar. Bir açıklama yapsa da keşke ve "olan olmuş geçen geçmiştir herkes sussun dese" de, siz de bu soruyu sormak zorunda kalmasanız. İlk kez Türkiye'de toplum bir olaya bu kadar ortak tepki verdi. Ama bu açıklamadan sonra bize karşı olanların eli güçlenmeye başladı. Ve bu bizi ister istemez üzüyor. Nahoş şeyler söyleniyor, her gün yeni bir şey geliyor. Öte yandan çok sayıda insan bu konuda bize geliyor, bizi arıyor, üzüntülerini dile getiriyor.

CEMAATLE HİÇ KAFA KAFAYA GELMEDİK

İki yapı var Türkiye'de, benzer ortak bir çevreden çıkıp dünya üzerinde 'iyilik' merkezli diyebileceğimiz bir çalışma yürüten, yayılan ve üstelik başarılı da olan. Ama benzerliklerin yanısıra farklılıklar da mevcut. En azından politik açıdan: Cemaat gittiği yere uyum sağlayarak, ne yerel ne küresel otoriteyle çatışmaya girmeden ve dikkat çekmeden çalışıyor. IHH ise reel siyasi durumları umursamadan, hukuk alanında kalarak ama açıktan göstere göstere, 'bodoslama' çalışıyor. Dünya artık dar geldi de bir yerlerde karşı karşıya mı gelmeye başladınız? Cemaat ve IHH arasındaki politik farklılığın alan daralınca ortaya çıkan sürtüşmesi midir bu?

Bölgelerde de, Türkiye'de de biz hiç bir zaman karşı karşıya gelmiyoruz. Öncelikle bunu söyleyeyim. Politik farklılık var mı? Vardır. Usulde farklılıklar mutlaka vardır, var olduğu için ayrı ayrı kurumlarız ama bu farklılıklar kurumların karşı karşıya gelmesini gerektirmiyor. Dediğim gibi, yapılan açıklama değil, kraldan çok kralcıların devam ettirdiği bir süreçle ilgilidir. Yoksa ortada bir şey yok. Sonuçta herkes iyiliğe hizmet ediyor. Ayrıca biz hiç bir yere bodoslama dalmadık.

Lafın gelişi kullanmıştım..

Olsun, söyleyeyim ben yine de: Aklın labirentlerinde çok dolaştık. Dengeleri çok iyi gözettik. Ne yaparsak ne olur dedik. Ama İsrail'in yöneticilerinin bu kadar aptal olacağını tahmin etmedik. Israil yalan söylüyor başvurmadılar diye. Başvurduk, hepsinin resmi belgeleri var.

İHH POLİTİK BİR ÖRGÜT MÜDÜR?

İHH politik bir örgüt müdür?

İHH dünyadaki ihlalleri ortadan kaldırmak için politik gerekçeleri iyi tahlil eden ve bunlara yönelik yardım organizasyonu yapan bir kuruluştur. Bunu isteyen istediği gibi yorumlayabilir. Bizim sınırlarımızı belirleyen sadece insanları doyurmak değil insanları aç bırakan nedenleri de ortadan kaldırmaya çalışmaktır.

Buna dair umudunuz var mı?

Tabi. En önemli şey kirli güçlerin deşifre edilmesidir, biz bunu başardık Allah'ın izniyle. Bundan önce siyonizmle belki 10, 15 kişi mücadele ediyordu, sonra yüzlere binlere milyonlara, Mavi Marmara'dan sonra milyarlara çıktı.

BAĞIŞLAR AZALMADI ARTTI

Türkiye Mavi Marmara'da ortak tepki verdi, büyük kitlesel destek mitingleri oldu, medya aynı tepkiyi verdi. Devletle millet Mavi Marmara'nın etrafında kenetlendi, her bir ferdini korumak için. Bu böyle oldu fakat ilerleyen günlerde kuşkular, sorular, farklı enformasyonlar dolaşmaya başladı. Bu İHH'ya yapılan bağışları etkiledi mi?

Etkilemedi, aksine artırdı. Şunu da söyleyeyim: Biz öyle çok bağışın peşinde de değiliz. Yapacağımız projeyi halka sunuyoruz, proje için gerekli bağışın gelmesi yeterli. Öyle herkesin yakasına yapışan bir kuruluş değiliz. Kendimizi ortaya koyarız, nasibi olan bize gelir. Biz halkın vicdanına ve kalbine talibiz, cebine değil. Buna rağmen her yıl yüzde 10, yüzde 15'lik bir büyüme oluyor.

Yıllık bütçeniz ne kadar?

Çok fazla değil. Ayni ve nakdi olarak 120 trilyonla 130 trilyon arasında. 125 ülkeye götürdüğümüz yardımları bunlarla yapıyoruz. Demek ki projeyi iyi yaparsanız, sonuç alınıyor, hastaneler, okullar, su kuyuları, Katarakt ameliyatları, her şeyi yapabiliyorsunuz.

BİZİ SADECE CEHENNEM KORKUTUR

Siz bir emanet yükleniyorsunuz, başka hiç bir emanete benzemeyen, özel bir emanet: İyilik. Bunun sizdeki karşılığı nedir ve elinizi ne tutar, ne korkutur sizi?

Cehennem. Sadece cehennem. Onun için emaneti mutlaka yerine ulaştırırız. Merak etmeyin: Dünya gelsin bizi teftiş etsin. Bir akıllı adam isterse her türlü teftişten kurtulur. Ama bir Allah'ın teftişinden kurtulamaz, bir de insanların kalbinden sevgisinden. Bir gün bu toplumda bizimle ilgili sevgi biterse bu vakfın kapısına kilit vurma zamanıdır. İnsanlar bunu bilsin.

 

 

 

 

 

 

 

ihh