Abdurrahman Dilipak: Tencere Yuvarlanır Kapağını Bulur...

Abdurrahman Dilipak: Tencere Yuvarlanır Kapağını Bulur...

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak / Tencere Yuvarlanır Kapağını Bulur.

Derin Gerçekler

Meclis tatilde, Milletvekilleri seçim bölgelerine dağıldılar. Önceki gün Malazgirt’teydiler. Bakanların, bürokratların önemli bir kısmı G20 zirvesi için Hindistan’da. Önümüzdeki hafta sonu G20 zirvesi başlıyor. Millet ekonomik sıkıntılar ve yangınlardan, siyasi belirsizlikten şikayetçi. Doğuda Malazgirt’te 1071 kutlanırken, batıda CHABAT, Taksim Camiinde toplantı yapmaya hazırlanıyordu. habervakti.com sitemizde çıkan röportajımı mutlaka okuyun derim.

2 gün sonra Eylül. Adli tatil bitiyor. Ekim başında TBMM açılacak, 7 Ekim’de AK Parti kongresi var. Bu kongre AK Parti için yeni bir başlangıç ya da bir kırılma noktası olabilir. AK Partinin bundan sonraki yol haritası bu kongreden sonra belli olacak. TBMM açılacak. 29 Ekim'de Cumhuriyet bayramı var. Cumhuriyetin 100. Yılı gündem olacak. 100 yılda. Ne “Cumhuriyet”in kelime manasını öğrenebildik doğru düzgün, ne de “Cumhuriyet”in olmazsa olmazı kabul edilen “Laikliği” ve Laikçilerin tehdit olarak gördükleri “Şeriat”ın ne olduğunu biliyoruz. Savunanlar da, karşı çıkanlar da sloganik düzeyde bilgi sahibiler, o da kavga etmek için yetip artıyor. 4 ay sonra miladi yeni yıl, Ondan 3 ay sonra da mahalli seçimler var. Bu arada bütçe görüşmeleri, ittifak tartışmaları olacak.. Ve tabi Eylül'de okullar açılacak. Bakarsınız yeni bir salgın bahanesi ile kapanmamızı isteyebilirler. 14 Eylül'de İstanbulda 2. Sulh Ceza Mahkemesinde “AKP’nin Papatyaları” davası var.

12 Eylül’den sonra siyasi gündem ısınacak. 12 Eylül yine tarihimizdeki kara bir leke: Evren Darbesinin yıl dönümü. G20 sonrası süreç, zirveden alınan kararlara göre şekillenecek. Bu anlamda 9-10 Eylül çok kritik bir tarih. Bu arada BRİCS Liderler zirvesi Güney Afrika’da 22-24 Ağustos 2023'te toplandı. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan gruba Arjantin, Mısır, İran, Etiyopya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan altı ülke de gruba katılmak üzere davet edildiler. 10 ülkenin daha başvurusu bekletiliyor.

Nijer’de belirsizlik devam ediyor. Fransa’ya yakın bir hükümet iş başında ama, o hükümet, Fransız askerlerinin ülkeden ayrılmasını istiyorlar. Biz bu filmi daha önce görmüştük sanki.

Gündemin teorik çerçevesine gelince; Toplumda zaman içinde bir şekilde farklı, dini, mezhebi, siyasi, ideolojik, siyasi felsefi, vicdani saiklerle korkular, umutlar, beklentiler oluşur. Bunlar eğer karşılık bulmazsa, toplumsal rahatsızlıklar ortaya çıkar. Bunlar dışarıdan üretilip topluma enjekte edilmiş fikirler de olabilir. Toplumsal hafızada oluşan suali mukadderlere tatmin edici cevaplar verilmezse, bunlar zaman içinde tehlikeli söylentilere dönüşebilir. Kişiler kendi adına bunları dile getirmekten sorun yaşarsa, zamanla bunları bir şekilde dile getirenler bir anda toplumsal aktörlere dönüşebilirler. Ya da bir takım toplumsal aktörler, ideolojik ve politik amaçlarla ya da başka bir sebeble bu soruları dile getirerek politik, ideolojik, ekonomik ya da sosyal rant elde etmek isteyebilir. Hatta bir takım kişiler, istihbarat örgütlerin elemanları kitleleri kışkırtman, dolandırmak, sömürmek için bu rolü üslenebilirler.

“Servet ve güç zehirlenmesi”ne yakalanmış kişiler, topluluklar, örgütler ve kurumlar başlangıçta bunu görmezler, daha doğrusu görmek istemezler. Çünkü “caydırıcı güç” karşısında kimse buna cür’et ve cesaret etmesin diye şartlandırılmıştır.! Herkese emrettikleri, herkesin kendilerini övdüğü ve alkışladığı için bunu bir zaaf işareti olarak düşünürler. Oysa bu kurgulanan, örgütlenen bir süreçtir. Sorun ortaya çıkınca da güç kullanarak bastırmak, susturmak, cezalandırmak istemeleri bundandır.. O zaman ise genellikle iş işten geçmiş olur. Çünkü tehdid edilenler, bu defa toplumsal vicdanı harekete geçirmek için de bir mağduriyet zırhına bürünmüş olurlar. Toplumun farklı kesimleri ortak tehdit olarak gördükleri güce karşı birleşik bir cephe oluşturmak için arayışa girişirler.

İşler bir defa rayından çıkınca aşırı korku ve beklentiler, iki tarafta da yanlış adımlara sebeb olur. Korku ve öfke gözü karartır ve akıl zail olur. Unutmamak gerekir ki aşk ve öfke aklı zail eder. Eğer her iki taraf da yenişemiyorsa, her iki kesimde de mucize çözüm arayışları ve aktörleri ortaya çıkar. Ondan sonrası artık ön görülemez. Taraflar oltayı yutmuş demektir ki oltayı yutan balık yem istemez. Yokuş aşağı koşar gibi, kaçtıklarını sandıkları şeye doğru dolu dizgin giderler. İşin bu noktası sonun başlangıcıdır. Geri dönüşü olmayan kritik bir eşiktir.

Bir mahallenin bir kapalı spor salonu düşünün. Önce bir tavuğu bir gün aç bırakın. Spor salonunsa 10-15 santim aralıkla, çeşitli tahıllardan kırıklar koyun ve bunları “S” çizerek dizin. Tavuk bu yemleri izleyerek ilerleyecektir. Emekliler, asgari ücret beklentisi içinde olanlar siz bu oyuna gelmeyin. Yolun sonuna bir fak kurun, tavuğun görebileceği ve kafasını uzatabileceği kadar büyük bir delikte, boynunu uzatacağı uzaklıkta bir mısır tanesi koyun ve ucunu bir devreye bağlayın. Tavuk gagası ile mısıra dokunduğunda deliğin üstündeki gıyotin düşecek ve tavuğun boynu kopacaktır. Bunu balık içinde uygulayabilirsiniz, aynalı oltalar ve gösterişli bir yem balıkları kendine çeker. Balıkçı oltayı çekinde balık oltadadır. Oltaya takılan balık yem istemez artık.

Dünyada çok daha önemli, hayati şeyler oluyor ve biz bu günlük, gündelik oyunlarla oyalanıyoruz. Kibriti gözümüze çok yaklaştırınca da arkasındaki ormanı kaybediyoruz.

Biz tavuk ya da balık değiliz. Bir delik ve deliğe yakın aynı şekilde büyük bir peynir orada duruyorsa, büyük ihtimalle birileri oraya bir fak kurmuştur.

Birileri bayram değil, seyran değil sizi övüyorsa, dikkat edin. Meşhur sözdür; “baba sen beni dostlarım(!?)dan koru, ben düşmanlarımla baş edebilirim!”. Unutmayalım ki, ilişkiler “meta” ve “itibar”, güç, para üzerinden ise gün gelir kardeş kardeşinin gözünün yaşına bakmaz. Hele işin içinde bir de siyaset girdi mi! Bazan siyasetçinin eli ve gömleği kan kokar! Kardeş kardeşi kuyuya atar!? Onun için “akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini” denmiştir.

Def-i mazarrat celbi menafiden evladır. Kova’nın dibi delikse, kova’ya su doldurmanızın faydası yoktur. Önce gelen ve gelmekte olan sorunlara çare bulmamız, suali mukadderlere cevap vermemiz gerek. Basit bir ihtiyaç, o an hayati bir değer taşıyabilir, o yoksa, geçmişteki başarılar ve geleceğe ilişkin güzel vaatler hiçbir anlam ifade etmez. Hatta o an o insana geçmişte yapılan iyiliklerden söz e derseniz, bunu başa kakma olarak görebilir.

İnsanlar için ellerindeki bir kuş, daldaki 5 kuş, gökteki 100 kuş’tan daha değerlidir.

İnsanlar söze değil işe bakarlar. Parmaklarınızla işaret ettiğiniz yere değil, ayaklarınızın gittiği yere bakarlar. Yoksa siyasetçi dediklerin çoğu zaman, “laf ile aleme verirler binlerce nizamat, bin teseyyüb bulunur hanelerinde”. Başkasının gözünde çöp ararken, kendi gözlerindeki merteği kimse görsün istemezler. Sonuçta durum, “tencere dibin kara, seninki benden kara”.

Nasıl cehennemin yolları gün gelir iyi niyet taşları ile döşenir ise, bizim de Cennet’e giden yolları, bilgi ile, hikmetle, güzel söz ve fiille, emekle, çabayla döşememiz gerekiyor. Süleymaniye’yi yıkmak için 3 beyinsiz ve iki kazma bir kürek yeter, ama bir Süleymaniye için bir Sinan, bir de Süleyman gerek! Önce kötü insanları çevrenizden uzaklaştırın. Ya da siz onlardan uzaklaşın. Onlar cahil ve müfsit insanlardır. Etraflarına Şeytan toplarlar. İçin bereketini kaçırırlar, melekleri uzaklaştırırlar. Güzel söz ve hikmet sahibi insanları toplayın çevrenize. Adaletten, barıştan, hürriyetten yana, erdem ve ahlak sahibi, bilgili, söz verdiğinde sözünde duran, yalan söylemeyen insanları toplayın. Ehliyet ve Liyakat sahibi insanlarla istişare edin, dürüst , verilecek karardan yarar ya da zarar görme ihtimali olanlarla müşavere edin.

Selam ve dua ile...