Abdurrahman Dilipak tehlikeyi yazdı: Ne biçim bir ülkede yaşıyoruz!

Abdurrahman Dilipak tehlikeyi yazdı: Ne biçim bir ülkede yaşıyoruz!

Abdurrahman Dilipak, Habervakti'nde kaleme aldığı yazıda sapkın LGBT konusuna değindi ve "Ne biçim bir ülkede yaşıyoruz!" yazdı.

Haber vakti yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında LGBT konusunu ve geçtiğimiz gün sapkınlara karşı Fatih'te gerçekleşen eylemi kaleme aldı. "Siyasiler Londra, Washington ve Brüksel’den önce keşke Fatih’ten yükselen bu ses kulak verseler." ifadelerini kullanan Dilipak, iktidara yüklendi.

"UYGULAMADA DEĞİL"
"Dün Fatih’de bu ‘’fahişeler’’ ve onların türevlerine karşı halk isyanlardaydı." diyen Dilipak, vatandaşın taleplerine sessiz kalındığına dikkat çekerek, "Ne biçim bir ülkede yaşıyoruz! İşin en kötü yanı ne biliyor musunuz, hala bu İstanbul Sözleşmesi denilen sözleşmeyi hala, ittifak topluluklarının büyük bir çoğunluğu savunuyor. Erdoğan tartışmalı bir şekilde ‘’sözleşmeden çekildik’’ dedi ya, yasa da değişiklik olmadığı gibi sözleşmeye ilişkin herhangi bir çekilme prosedürü de uygulamada değil. " yazdı.

İşte, Haber vakti yazarı Abdurrahman Dilipak'ın o yazısı:

Sahi eski yeni, aile bakanları ne düşünüyor bu hususta? Neden susuyorlar? İlki zaten Belediyeler Bitliği’nde tüm belediyelere bu fahişeler ve türevleri ile ilgili, (kimileri bunlara LGBTIQ+ diyor) belediye meclislerinde komisyonlar, icra içinde müdürlükler kurulmasını ve eğitim verilmesini istiyordu. Sahi GREVİO deneyim ve tavsiye raporları ne oldu? Mesela ETCEP ne oldu? Hani üniversitelerde “Toplumsal Cinsiyet Eğitim Seminerleri” düzenleniyordu, tüm kamu, birim müdürlerinin katılmaları zorunlu tutuluyordu. Ya hu, bu tek parti dönemi sonrası en büyük misyonerlik faaliyetidir. Bu cinayet konusunda neden bir akademisyen ya da bürokrat çıkıp (birkaç istisna dışında) bu iş yanlış demez! Bu haksızlıklar karşısında sessiz kalır!

Viran olan evler, TOKİ konutları ile tamir olmaz. Bu felaketin etkileri, sözleşmelerden tamamen çekilseniz, yasaları da değiştirseniz, bugünden yarına düzelmez. ‘’ AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler ve AKP’nin o Papatyaları, Erguvaniler, o Lale devri çocukları’’ yerlerini korudukları sürece değişen fazla bir şey olmayacak.

Sahi eski yeni, aile bakanları ne düşünüyor bu hususta? Neden susuyorlar? İlki zaten Belediyeler Bitliği’nde tüm belediyelere bu fahişeler ve türevleri ile ilgili, (kimileri bunlara LGBTIQ+ diyor) belediye meclislerinde komisyonlar, icra içinde müdürlükler kurulmasını ve eğitim verilmesini istiyordu. Sahi GREVİO deneyim ve tavsiye raporları ne oldu? Mesela ETCEP ne oldu? Hani üniversitelerde “Toplumsal Cinsiyet Eğitim Seminerleri” düzenleniyordu, tüm kamu, birim müdürlerinin katılmaları zorunlu tutuluyordu. Ya hu, bu tek parti dönemi sonrası en büyük misyonerlik faaliyetidir. Bu cinayet konusunda neden bir akademisyen ya da bürokrat çıkıp (birkaç istisna dışında) bu iş yanlış demez! Bu haksızlıklar karşısında sessiz kalır!

Viran olan evler, TOKİ konutları ile tamir olmaz. Bu felaketin etkileri, sözleşmelerden tamamen çekilseniz, yasaları da değiştirseniz, bugünden yarına düzelmez. ‘’AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler ve AKP’nin o Papatyaları, Erguvaniler, o Lale devri çocukları’’ yerlerini korudukları sürece değişen fazla bir şey olmayacak.

Sanki 5G’nin sebeb olduğu felaket daha mı hafif. mRNA, SinoVac, TurkoVac! Hele PCR skkandalı daha mı hafif? İlkim, gıda, sağlık, çevre üzerinden yapılanların sebep olduğu felaketler yarın önümüze çıktığında ne yapacaksınız? Kimi canımıza, kimi namusumuza, kimi imanımıza, kimi ülkemize kastediyor!

Mustafa Kemal’in beğendiğim bir sözü var: “Hattı müdafa yoktur! Sathı müdafa vardır…” diye. Ben o sözü şöyle kullanıyorum: “Hattı müdafa yoktur! Sathı müdafa vardır! O satıh, insanın şerefi, haysiyeti ve hukuk devletidir.”

Siyasiler Londra, Washington ve Brüksel’den önce keşke Fatih’ten yükselen bu ses kulak verseler. Meclis’te grubu bulunan tüm partiler ve STK’lar, Media, Sermaye, Akademi, bu işi destek veren kim varsa, bu rezillikten kurtulmak için yeniden işbirliği yapsalar.

Siyasiler, milletin bu sesine kulak vermezlerse, bu millet de o siyasileri sandığa gömer bunu da akılların çıkartmasınlar. Bu protestolar, yarın yeni bir açıklamayla bitecek değil. Somut adımlar atılması gerekiyor. ACİL kodlu bir uyarı bu. Bu felaket İstanbul Depremi kadar ürkütücü! Bu İstanbul Sözleşmesi ve Lanzarotte fay hattı tam da evlerimizin üzerinden geçiyor. Namus, şeref, haysiyetimiz, bizi biz yapan, bizi başkalarından ayıran tüm değerlerimizin, kutsallarımızın üzerinden geçiyor.

-“Ey iman edenler! Kim olursa olsun zulüm ve haksızlık yapan kimselere asla güvenip bel bağlamayın; onlara, duygu ve düşünce plânında kesinlikle meyletmeyin; yoksa cehennem ateşi size de dokunur! Çünkü onlara ilgi duymak ve sevgi beslemek, yaptıkları kötülükleri onaylamak anlamına gelir. Unutmayın ki, sizin Allah’tan başka hiç bir yardımcınız, hiçbir dostunuz yoktur; öyleyse kendinize başka bir dost aramayın, aksi hâlde ilahi yardımdan yoksun kalırsınız!” (Hûd, 113). Onların kim olduklarını görmek istiyorsanız, kim olursanız olun, çevrenize bakın göreceksiniz. Onlar her yerde varlar. Mü’minler feraset sahibidir, ön yargılarından arınır ve adil şahidler olarak vahyin ve risaletin penceresinden, Allah’ın nuruyla bakarlar. Eğer bazı gerçekleri göremiyorsa birileri, söyleyin bakışlarını değiştirsinler.

Selam ve dua ile.