Abdurrahman Dilipak : Sağ’ı da, sol’u da aynı...

Abdurrahman Dilipak : Sağ’ı da, sol’u da aynı...

Aslında iki tarafta da yer alanların bazı kesimlerinde özellikle din konusunda korkunç bir cahillik ve her iki kesimde de aynı şekilde ciddi bir ahlaksızlık görebiliyoruz.

Sol’un din düşmanlığı, sağ’ın din tahrifi bizi mahvetti. Sonuçta genel olarak yok birbirlerinden farkları... Bu anlamda CHP bizi yarım asırda laikleştiremedi ama bizimkiler çeyrek asrı doldurmadan toplumu sekülerleştirdiler. Bir takım İlahiyatçılar, İmam-Hatipler bile Deist, Agnostik, Tarihselci filan oldular... Az zamanda büyük işler başardık anlayacağınız. Onların sopa ile yapamadığını birileri havuçla yaptı.

Aslında iki tarafta da yer alanların bazı kesimlerinde özellikle din konusunda korkunç bir cahillik ve her iki kesimde de aynı şekilde ciddi bir ahlaksızlık görebiliyoruz. Her iki tarafta da soğuk savaş dönemlerinden kalma eğitim ve media üzerinden formatı belirlenen bir düşmanlık var. Her iki taraf da ülkeyi ve toplumu; ötekilerin elinden kurtarmak için devleti ele geçirme gayreti var. Her ikisi de devleti ve onuna başına geçirmek istediği liderini kutsallaştırır ve rakiplerini lanetler ve hain ilan ederler. Sol Laikliği kutsar, sağ dini önderini. Aslında kimse ne devleti, ne laikliği, Cumhuriyeti ya da Şeriatı, İslam’ı çok da bilmez. Bilmediğini de bilmez. Amentüyü ezbere okusa da onunla amel etmez. Onu anlamış da değildir, bir çok kişi. “Dini nikah” dedikleri “Allah’ın emri, peygamberin gavli” ile başlar da, genellikle, ne nikahı kıyan, ne nikahları kıyılanlar ve ne de şahidleri, o emir ve sözler konusunda bir bilgi sahibi değillerdir.
Şekli bir din vardır. Seremoniler, ritüeller ve ikonografi, şekli işlemler konusundadır bütün dikkatler.
Sağcı, solcunun solculuğunun teminatıdır, Solcu da sağcının sağcılığının teminatı. Çoğu kimse ne olması gerektiğini bilmediği için, ne olmaması gerektiği konusunda da önünde hazır bir misal olduğu için, kendi meşruiyetlerini, ötekisi üzerinden temellendirmekten başka çareleri yoktur.
Yani sağcı sağcı değil, solcu da solcu değil aslında.
Sağcı solcu olmadığı için sağcıdır, solcu da, sağcı olmadığı için solcudur.

Biz soğuk savaş biterken sağ-sol tartışmasının biteceğini zannetmiştik, insanların değerler sistemi üzerinden, mesela emperyalist - antiemperyalist gibi dikey olarak bölüneceğini sanmıştık ama bu olmadı.

Bugün öyle çarpık bir yapı ortaya çıktı ki, özellikle İstanbul Sözleşmesi, Lanzarotte, iklim anlaşması, CoVID sürecinde yaşananlar açıkça gösterdi ki, uluslararası sistemin dayattığı politikalar konusunda AK Parti, CHP, İYİ Parti, MHP ya da HDP hiç farketmiyor, hepsi tam bir uyum ve ortak anlayış içinde hareket ediyorlar. Batılılar da, temel politikaları, bu aktörler üzerinden topluma dayatıyor. Devleti yönetenler, dış güçlerin güdüledikleri aktörler haline gelebiliyor. Zaten siyasi partiler ve toplumsal aktörler, Media, Sermaye, STK üzerinden baskı altında tutuluyor. Bürokrasi, Akademi, Yargı, iktidar-muhalefet dengesi, bu derin yapıların toplumu kontrol etmesi için önemli fırsatlar sunuyor kendilerine.
Bu kadroların dincisi, laikçiliği hepsi, çıkarları sözkonusu olduğunda aynı şekilde davranıyorlar.Bu işin sağı-solu yok. İki kesimde de çok ciddi bir ahlak erazyonu var. Her iki kesimde de aile dağılıyor. Çocuklar ailelerden uzaklaşıyor. Yaşlılar evden uzaklaştırılıyor. Her yaşta intihar eğilimi artıyor, ciddi psikolojik sorunlar yaşanıyor. Uyuşturucu ve Fuhuş, yokuş aşağı koşar gibi, atbaşı gidiyor.

Ortalamada her ay, ülke genelinde en az 20.000 kişi hakkında uyuşturucudan işlem yapılıp kayda alınıyor. Bunların ancak %10’nun tedavisi mümkün oluyor. Özellikle Eroin, kokain ve kimyasal uyuşturucu kullananların geri dönüşü kolay değil. Bu 20.000 kişi devede kulak aslında, gerçek çok çok daha büyük. Hacı efendiler, VIP siyaset bezirganları, saygın iş adamları, gazeteci, sanatçı, kadın-erkek, Türk-Türk, Alevi-Sünni farketmiyor, bu tuzağa düşenler arasında milliyetçisi de var, liberali de!
Sırada sanal uyuşturucu var. Hadi koşun, Şeytanın davetine, MetaVerse!
Orada ''helal fuhuş'' da var, yasal uyuşturucu da. Maksat o keyfi yaşamak değil mi? (Tevbe estağfurullah) Orada helal domuz eti de yiyebilirsiniz, kendi etinizi de(!?) Siber fetvacılar (!?)a göre, rüya alemindeki işlerden sorumluluk yoktur. MetaVerse’de, rüya gibidir! CoVID fetvacıları, bu sapkınlığa da bir çözüm bulacaklardır. MetaVerse bir Avatarınız de başka bir cinsten olsun, bir diğeri putperest, Satanist, nasıl olsa rüya hükmünde, bir Avatarınız da Fahişe(!) olsun.
Para, makam ve güç uğruna bu kadar alçalmaya değer mi?

Bakın Fuhuş, uyuşturucudan da beter. Uyuşturucu kullanan bir yerde belli oluyor. Bu fuhuş patlamış bir baraj gibi aldı başına gidiyor. Media, eğlence sektörü, sanat (!?) dünyası ve Turizm bu işin ana sponsoru sanki. Bunlar da her yerdeler, siyaset, bürokrasi, okul, tarikat, spor dünyası farketmiyor. Yiyecek-içecek sektörü, sağlık ve tekstil sektörü de bu işi destekliyor.
Bakın, bu gidiş hayra alamet değil. Nuh kavmine benzemeye başladı toplum. Çocuklarınızı Kur’an Kursu'na göndermek, İmam-Hatip'e, İlahiyat'a göndermek, muteber vakıf yurtlarına göndermekle kendinizi garantiye almış olmuyorsunuz. Hepimiz olanlardan sorumluyuz.
Din bu değil. Dindarlık böyle değil. Bu ahlaksızlıkla bir yere gidemeyiz. Rüşvet yemenin abdesti bozduğunu bilmiyor bürokrat, kopya çekmenin, soru çalmanın abdesti bozduğunu bilmiyor öğrenci, yalan söylemenin, abdesti bozduğunu bilmiyor politikacı. Eli kan kokanlar, pire kanının namaza mani olup olmadığını konuşarak cennete gideceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Haram para ile yapılan hac makbul değil. “Kem alat ile kemalat olmaz”. “Haram para, haram makam, haram mal ile saadet olmaz.” “Zulm ile abad olunmaz”. Zulüm adaletin yokluğudur!
Türkiye bir an evvel bu siyasi cinnet ikliminden çıkması gerek. Siyasiler bindikleri dalı kesiyorlar. Kendilerine de, sonunda bu millete ve bu ülkeye de iyilik etmiyorlar. Eğer bir kısım yöneticileri bu kafada olan bir ülke varsa, yönetilenlerin başıda beladan kurtulmaz. Sonunda toplum yöneticileri seçerken liyakata dikkat etmiyor, yöneticiler de, adil olmadıklarından yeterli bilgi, cesaret, ahlak ve adalet duygusuna sahip olmadıklarında sağlıklı bir toplum düzeni ve bir nesil inşası konusunda dökülüyorlar. Sonuç ortada. Tencere yuvarlanıyor, kapağını buluyor.
Ya birlikte kurtuluruz, ya birlikte batarız. Eğer kurtulmak istiyorsanız, övünmeyi, dövünmeyi bırakın, uçuyoruz, kaçıyoruz, batıyoruz diye konuşmaktan vazgeçelim. Önce tevbe edelim, yanlışlarımızdan. Ciddi bir nefs muhasebesine ihtiyacımız var. Herkesin önce “ben nerede yanlış yaptım” diye sorması gerekir, kendi kendine. Sonra istikametini belirleyip, ona göre bir yol haritası çizmesi gerek. Aklen ve ahlaken gelişmediğimiz takdirde, gelecek günler geçen günleri aratır. Her topluluk layık olduğu gibi idare olunur ve biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir ve sonrası için de Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek bizi imtihan edecektir.
Biz Allah’ın ipini bırakırsak, o da bizim ipimizi bırakır, o zaman da vay başımıza geleceklere. İnşallah, kurtuluşa erenlerden oluruz. Gazaba uğrayanlardan değil. Gidişatın ne yönde olduğunu görmek istiyorsanız, insanlar ve önde gidenlerin nelerle meşgul olduğunu ve onların kim ve olduklarına bakın.
Selam ve dua ile