Abdurrahman Dilipak: Onlar Söz Verdiklerinde Sözlerinde Dururlar

Abdurrahman Dilipak: Onlar Söz Verdiklerinde Sözlerinde Dururlar

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak : Onlar Söz Verdiklerinde Sözlerinde Dururlar /Habervakti.com

Derin Gerçekler

10 emir konusunda zaaf gösterenlerden uzak duralım. Bizler “Adil şahidler” olmakla emrolunduk, ölçüyü tartıyı doğru tutmakla emrolunduk. İstisnası yok mu bu işin? Var, eğer biri sizin kafanıza silahı dayar, mal, can, namus, akıl ve inançla ilgili bir tehditle, mesela Müslüman olduğunuz halde, Müslüman olmadığınızı söylemeniz için zorlarsa, ondan kurtulmak için onun istediğini yaptığınızda, umulur ki, Allah o sözden dolayı sizi cezalandırmayacaktır. Din’de buna TAKİYE diyoruz.

Birileri Müslüman birine TAKİYE yapıyorsun diyorsa, burada suçlanması gereken kişi Müslüman değil, onu tehditle böyle davranmaya zorlayan kişidir. Yani TAKİYE YAPIYOR diyen kişidir. Onlar o fiili kendiler yapıyor ya da o sözü kendileri söylüyor olarak yargılanacaklar.

FAİZ tartışması ile birlikte artık NAS da tartışma oldu. Ayet, siyasi tartışmalara malzeme edilmeye başladı. Herşey birbirine karıştırılıyor, sulandırılıyor sanki.

Merak ediyor insanlar: Depremde ölen insanların gerçek sayısı ne zaman açıklanacak? Ve niçin bize bugüne kadar gerçek sayı açıklanmadı.

Merak ediyor insanlar: CoVID yalanı ile ilgili olarak hergün ölüm istatistikleri yayınlanıyordu. Her ölüm vakası CoVID diye etiketleniyordu. Gerçek ölü sayısı ne idi ve bugün Kalp, Kanser diye kayda geçen ölümlerin kaçı aşıların ve verilen ilaçların yan etkisi sonucu ortaya çıkmış ölümdür? Diğer yan etkilerden etkilenen insan sayısı nedir? Bu rakamlar neden açıklanmaz?

Merak ediyor insanlar: Gerçekten bu açıklanan enflasyon rakamını nasıl buldunuz. Hangi piyasada bunu nasıl tesbit ettiniz?

Sahi, İstanbul sözleşmesinden çekildik mi, çekilmedik mi? Tamam “Çekildik” diye kararname yayınladınız da, çekilme yönünde hiçbir adım atmadınız. Bize dönüp “Çekildik ya, bunu tartışanlar hain” diyorsunuz, öbür tarafa dönüp “Niye bu konuyu abartıyorsunuz ki, sözleşme hükümleri aynen 6284 sayılı yasada mevcut” diyorsunuz ve bu yasada da dünden bu güne hiçbir değişiklik yok.
Lanzarote zaten gündem bile değil. KADEM’in öncülüğünde Üniversitelerimiz, “Biyolojik Cinsiyet”i hükümsüz kılarak “Toplumsal Cinsiyet Adaleti” diye, “Eşitlik” yerine “Adalet” yazıp yoluna devam ediyor. Nufus cüzdanlarımızdaki GENDER aynen duruyor. Ya hu LGBT’ye karşı çıkıyormuş gibi yapıyorsunuz da asıl sorun “Biyolojik cinsiyet” yerine ikame edilmeye çalışılan “Toplumsal cinsiyet”
NAS ile çelişen bu! Bu rezilliğe kim “ONE MİNUTE” diyecek.

6284’ün 1. Maddesi ne diyor: Daha 1. Madde’nin 2. Satırında “Birey”den söz ediyorlar. KİŞİ bu yasa metinde de kullanılıyor. Türkçede “Şahıs”, “Ferd” de var. Niye “aile ferdleri” değil de “BİREY’leri”
Uluslararası sözleşmelerde BİREY “Biyolojik cinsiyet, din, ahlak ve gelenekten bağımsız” bir kimliksizliği ifade eder.

Yasanın “Amaç, kapsam ve temel ilkeler”inin açıklandığı 1. Maddesinin 2. Fıkrasının “(a) bendi aynen şöyle: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır.”

“Mer’i olmayan bir sözleşme”(!?)ye atıf yapılan ve kaldırıldığı ifade edilen sözleşmenin bütün hükümlerini yasaya aktaracaksınız, sonrada “sözleşmeden çekildiğinizi” söyleyeceksiniz. “Olmayan sözleşmeye dayalı bir yasa”(!?)dan söz ediyoruz. Bugüne kadar o genelgeye dayalı HİÇ BİR İŞLEM YAPILMADI VE SÖZLEŞME VARLIĞINI KORUYOR.. Evet, AK Parti “AB üyeliğinde kararlı”. Bu. Sözleşme olmadan AB üyeliği hayal! Beki bu bu denklemden siz nasıl bir sonuç çıkartıyorsunuz?

Yeni Aileden sorumlu Bakan Mahinur Hanım "6284'ün değişmesi ya da kaldırılması söz konusu değil" demiş. Aslında doğru söylemiş. “Sözleşmeden çekildik” derken de doğru söylemiş olsalardı, bu hanımın böyle konuşmaması gerekirdi. Uluslararası sözleşmeler “Norm Hukuk” statüsündedir. Yasalar nasıl Anayasaya aykırı olamazsa Norm’a da aykırı olamaz. Hatta aksine yorum bile yapılamaz. Farklı bir aysa yaparsanız, sonuçta o karar ya AY’den döner, ya da AİHM’den. Eee, ne olacak şimdi. Türkiye bir hukuk devleti ise böyle bir şey olamaz. Oluyorsa, bunun bırakın hukukiliğini, mantığı bile olamaz.

Yakınmalar karşısında birileri siyaseten "süresiz NAFAKA da makul değil” diye bir kelamla tepkileri geçiştirmek istemiş olabilir mi? Bunu Avrupa’da yapamazdı, demek ki, hanımefendi Türkiye’ye çabuk uyum sağlamış ve öğrenmiş bu işleri!?

Evet, şahidlik, hakemlik, nafaka gibi daha bir çok konuda NAS ile çelişen düzenlemeler aynen yasaya aktarıldı ve uluslararası bir teahhüdde bulunuldu. Aslında bu yasa bir bakıma mütedeyyin insanlar içinde fiilen bir “Dinde reform” anlamına geliyor. Erkekler için “AİLE kurmayı TEHLİKELİ hale getiren, serbest CİNSELLİĞE yönlendiren” bu yasa AİLEYİ bitirme, Nüfus azaltma politikalarının aracı olarak kullanılıyor adeta.

Sanırım Aile bakanının açıklaması, sosyal mediadaki tartışmaların ardından sansürlenmiş gibi gözüküyor.
(Evet, Google “Mahinur dw.com” yazın, şöyle bir sayfa gelecek: ''Bakan Göktaş: 6284'ün değişmesi söz konusu değil -''
26 Tem 2023 — Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş bugün Ankara'da basın kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelerek gazetecilerin ...
Süresiz nafaka tartışması: Adaletsizlik mi mecburiyet mi? – DW
dw.com
https://www.dw.com › süresiz-nafaka-tartışması-adaletsi...
7 gün önce — Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın süresiz nafakaya karşı olduğu yönündeki açıklamasına kadın örgütleri tepkili.)

Arama sonuçlarına tıkladım açılmıyor.
Bir sansür mü sözkonusu?
Size daha önce “Checking” ve “Monitoring” sistemlerinden söz etmiştim. Bunlar egemenlerin bilgilendirmeleri / doğruları / Gerçekleri dışındaki bilgileri anında RESET’leyecekler. Ve hemen bilimsel karşı görüşle(!?), o bilgiyi ve bilgi kaynağını itibarsız, şüpheli ilan ediyorlar. Ve sizi “Doğru bilgi” diye aksi görüşlerin olduğu sayfalara yönlendiriyorlar. Yani o batılıların makyaj malzemesi olarak kullandıkları “çoğulculuk” artık öldü.

Bu durum sadece uluslararası sistemden kaynaklanmıyor. Enflasyon rakamlarına kimse inanmıyor? TÜİK başkanı da inanmıyordur bir çok veriye. YSK da ölü seçmen sayısına inanmamıştır ama inanmış gibi yapıyor. Bir çok konu böyle.
Bakın batılılar öyle bir düzen kurmuşlar ki, kendilerinden olmayanlara hayat hakkı yok!
Bizimkiler de onların dümen suyunda ilerliyor. Kılavuzu AB olanın varacağı yer belli.

Selam ve dua ile.