Abdurrahman Dilipak: Önce Hayatta Kalmayı Başarın...

Abdurrahman Dilipak: Önce Hayatta Kalmayı Başarın...

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: Önce Hayatta Kalmayı Başarın.../HABERVAKTİ.COM

Ecelimiz böyle mi gelecekti? Yüzyıl hayalleri kurmak güzel de ne yapmak istiyorsanız onu yapabilmek için önce yaşamanız gerek. Uğur Şahin ve Özlem türeci 1 milyon kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alsa ya da kurşuna dizilse ne yazar ki, siz o mRNA’ları yuttuktan sonra şimdi Milletçe hapı yuttuk! Hayır hayır, insanlık hapı yuttu. Tamam ecel gelmeden ölmeyeceğiz de, siz kendi ecelinizin ONAM’ını vermişsiniz Aşı olmak için kuyruğa girdiğiniz de.

Hadi şimdi bilim kurulları değil, tüm ilim adamları seferber olsunlar ve ölüm sırası size gelmeden ya da hasta olup derman aramaya çıkmadan bir çözüm üretsinler.

Ölen ölecek de ölmeyip hayatta kalanın da ellerinden gelirse ar-namusunu bırakmayacaklar. “Nefes alıp vermekle canlı mı sayılır sanki şerir, demirci körüğü de hava alır verir...” İstedikleri, insanları ruhsuz genomlara dönüştürmek. İstanbul sözleşmesi, Lanzarote, LGBT ile bunun yollarını döşediler.

Biz sadece otomobiller için oto yollar yapılıyor zannediyorduk. 5G ve Starliklerle döşenen siber yollar, siber orduların işgali için döşeniyor olmasın sakın. Bu yollardan varacağımız yer TransHumanizm olmasın! NeuroLinklerle hayatta kalanlar Nesne haline getirilip Siborglere dönüştürülmesinler sakın.


Yaşadığımız süreçte Ademoğullarının başına gelen en büyük felaketlerden birini yaşıyoruz. Biz Deccal'i kapıdan beklerken o bacadan geldi girdi. Ve şimdi damarlarımızda dolaşıyor. Kalbimiz, midemiz, beynimiz işgal edildikten sonra geriye ne kalıyor.

Bakın bu tehdit Deizm’den, Ateizmden, ülkenizi kaybetmenizden daha büyük. Siz olmadıktan sonra bu toprağın ne değeri var ki.

O size aşı diye enjekte ettikleri mRNA’ların o (m)si, bize söyledikleri gibi “Messenger” yani mesaj değildir. O bir “Modifikasyon” aracı imiş yani “gen manipülatörü” imiş.

Sahi merak ediyorum, birileri bizi milletçe ipnoz mu etti. mRNA vesilesi ile yakını ölen bir hakim, savcı yok mu? Bir doktor yok mu kendi yakınının hakkını savunacak. Aklınızı mı, vicdanınızı mı kaybettiniz.

Size en ufak zarar verenlerden şikayetçi oluyorsunuz, sizi sevdiklerinizle birlikte öldürmeye kalkanlara karşı söyleyecek bir sözünüz yok mu? Sahi bu hallere nasıl getirildiniz. Ne din, ne tarih, ne bilim, ne gelenek sizi uyandıramayacak mı? Hayatınızdan mı bezdiniz. Düşünme melekenizi mi kaybettiniz. Unutmayın Allah cahillere ve zalimlere yardım etmez. Eğer yine de uyanmazsanız ölmeseniz, öldürülmeseniz bile intihara uygun hale gelmişsiniz demektir. Bu işin sonu uyuşturucu ya da akıl hastalıklarıdır. Eczacınıza sorun, antidepresan ilaç satışlarında artış var mı? Psikolog tanıdığınız varsa sorun bakalım memleketin hali ne? Aile niye dağılıyor dersiniz. Çünkü insanlığın şuuraltı ve vicdanız bu akılsızlık ve vurdumduymazlık karşısında isyan ediyor.


İnsanlık, tarihin en büyük terör örgütü ile karşı karşıya, bunu bir kenara not edin! İşgal edilen ülkenizden önce beyniniz, kalbiniz, mideniz ve damarlarınız oldu.

Biz Uluslararası sistemle birlikte “Birlik” olduk ya, birlikte hareket ediyoruz ya; BİRLİK OLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ DE VARDIR.
DSÖ, Avrupa ile Dijital Sağlık Ortaklığını 5 Haziran da Başlattı! Yani uygar Avrupa, vatandaşlarını küresel kan emicilerin kontrolüne bıraktı.

Bakın eğer sessiz kalırsanız, yeni mRNA senaryoları var kapıda! 14 tane daha mRNA klinik çalışmaları devam ediyormuş. Bunların kimi prostat kanseri ile ilgili, kimi Akud miyoloid Lösemi, kimi HIV, kimi Zika virüsü, kimi Cilt kanseri, kimi Yumurtalık kanseri, kimi SARS ile ilgili imiş. Bu çalışmalar 2010’dan beri yapılıyormuş. DSÖ planlı salgını 11 Mart 2020 tarihinde ilan etmiş ModeRNA 21 Şubat 2020 (20 gün önce), BioNTech 27 Nisan 2020 (46 gün sonra) işbaşı yapmış.


Pfizer ve BionTech’ın AB’ye sunduğu CoVID aşısı güvenlik raporunda, 1,6 milyon yan etki vakasının tespit edildiği ve Miyokardit gibi ciddi yan etkilerden haberdar olunduğu ortaya çıktı. (Tıklayın)

Habere göre Pfizer-BionTech’in AB’ye sunduğu 396 sayfalık “aşı güvenliği raporu”na göre 19 Aralık 2021 ile 18 Haziran 2022 arasında yapılan Pfizer-BionTech CoVID-19 mRNA aşılarında, 508 bin 351 aşılamada toplam 1 milyon 597 bin 673 yan etki tespit edildi. En az bin Anaflaksi, 8 bin 500 Miyokardit vakası yaşandığı belirtildi. Daha bu kendi beyanları ve dünden bu güne bu olumsuzluklar artarak devam ediyor. Sahi, bu arada bizim sağlık bakanlığı ne yapıyorlar. Bizde durum ne? Niye susuyorsunuz!

Bakın, görünen o ki, bu işte günah keçisi olarak, bir paravan şirket olarak BIONTECH’i öne çıkartıp Özlem Türeci ve Uğur Şahin’i yargının ölüne atıp, bu “İKİ MÜTHİŞ TÜRK”ü önce Nobel yalanı ile yüceltip, sonra “iki hain Türk” olarak yere çalacaklar. Suçun faturasını sanırım “Bizimkiler”(!?)’e kesecekler anlayacağınız.

İktidar ya da muhalefet kanadından bu konuyla ilgilenen var mı? Sermaye, bürokrasi, Media, STK’lar, Meslek odaları, Akademi, Cemaat, bununla ilgilenen var mı? Yasama, Yürütme ve Yargı bu konuda bir girişim başlattı mı?

Peki sizce, neden!? Bu ülkede “Beka” tartışması yapanlar, neden bu “Milli Güvenlik sorunu” ile ilgilenmezler?
Neden TSK, Jandarma, MGK, MİT, Emniyet İstihbarat bu konuda bir faaliyet içinde olmaz. Neden, neden, neden? (Bu ifritten sualin kılını çekmez akıl). Bu sorunun cevabı üzerinde düşünmeye değmez mi?


Unutmayın “size dokunmayan yılan 1000 yaşasın” diye düşünüyorsanız, o yılan gün gelecek sizi sokacaktır ve o zaman arkanızdan ağlayacak birini de bulamayacaksınız. Ve o gün cehenneminize açılan bir kapının önünde; ölümüne sebeb olduklarınızın çığlıklarını duyarsanız ya?

Selam ve dua, aklını kullananlara, haksızlıklar karşısında susmayıp direnenlerin üzerine olsun.