Abdurrahman Dilipak : Olmak Ya da Olmamak!

Abdurrahman Dilipak : Olmak Ya da Olmamak!

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Bu yazı, Parti Genel Başkanlarına, Bakanlara ve yasa ile kurulmuş, Resmi ya da TOBB gibi odalar, Baro gibi yarı resmi kuruluşların başkanlarına AÇIK MEKTUP’tur. Milletvekilleri muhatabım değil, TBMM Meclis başkanı yeter. Çünkü onların asıl seçicileri millet değil, genel başkanları ve onlar da bunu bildikleri için yüzlerini Hakk'a ve Halka değil, (istisnalar hariç) genel başkanlarına dönüyorlar. O ne derse o. “Ol” derse olurlar, “öl” derse ölürler. Onun için Allah benim canımdan alsın ona versin derler. “Öl de ölelim, vur de vuralım” sloganı boşuna çıkmadı. Ne mi demek istiyorum?

Partilerin kongrelerine bakın. Kürsü’nün arkasında Türk Bayrağının bir yanında Mustafa Kemal'in dev posteri asılıdır, öte yanında genel başkanlarının. Bunun şuuraltı şu olsa gerek: “Bu ülkede Mustafa Kemal neyse, bu partide ben o’yum.” Aslında birileri “Mustafa Kemalin askerleriyiz” derken bu işi biraz da militarize ediyorlar. Darbecilerin genetik klonlanmış hali sözkonusu bu tür sloganlarda. Askerden söz ediyorlarsa orada savaş ve darbe sözkonusudur. O yaşarken, tek parti vardı. Seçmen o partinin üyelerinden oluşuyordu. Seçim açık oy gizli tasnifle yapılıyordu. Sandık başında jandarma, kurul parti temsilcilerinden oluşuyor, sandığın üzerinde parti bayrağı örtülü. Seçim bitiyor, oy sayımı partide sandık kurulu tarafından yapılıyor ve ilan ediliyor ve oylar yakılıyor. Yani sonuca itiraz yok. Zaten oy pusulasında seçilecek kadar aday var ve adayların hepsi “tek adam” tarafından belirlenmiş.
Gülmeyin, bugün de durum 3 aşağı 5 yukarı aynı. Adayları Genel Başkan belirler. İstediği ilden, istediği sıradan. Uygun gördüğü ilden ve bölgeden. Temayül yoklaması denilen bir yöntemle. Aslında o yoklamadan önce de adayların durumu bellidir. Seçmen, Genel Başkanın seçtiklerini seçer, bir de çok parti olduğu için hangi listeden kaç kişi onu belirler.
Anlayacağınız, zaten Türkiye’de bir tane CUMHURİYET (…) PARTİSİ var, ötekiler onun türevleridir. O da nereden çıktı derseniz, onlar seçilip meclis te yemin ederken CHP’nin Parti programına sadakatla bağlı kalacaklarına, onun ilke ve inkılablarına karşı söz ve eylemde bulunmayacaklarına yemin ederler. Anayasa'nın başlangıç maddeleri “Cumhuriyetin nitelikleri” çerçevesinde buna amirdir. Bir de değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen yasalara, düzenlemelere dokunmayacaksınız. Sizin için dizayn edilen Labirent içinde dolaşacaksınız. Yani METODİK KEMALİST olacaksınız. Zaten aslolan da bu. Kemalizm bir ideoloji değildir. Ondan, geçmişte olduğu gibi Komunizmi de, Hitler ve Musolini hayranlığını da, İngiliz Liberalizmini de, Amerikan demokrasisini de damıtabilirsiniz. Hatta nev-i şahsına münhasır bir Hilafet ve saltanatı da , Heyeti Temsiliye döneminde olduğu gibi. Zaten “Tek Adam rejimi” Monarşi demek değil mi, Eee, Cumhuriyetten Monarşi damıtıyorsanız, herşey mümkün. O düzende olmaz olmaz yok, çünkü olmaz olmaz!
Nerede ise herkes din, ideoloji ve liderlerini İlah ve Rab ediniyor. Aklı da put ediniyorlar, sonra da kendi zan, heva ve hevesleri uğruna ötekilerle savaşıyorlar. Yazık! Kendi yurttaşlarına karşı, içeriden ve dışarıdan servet sahibi, güç ve iktidar sahiplerinden destek arıyorlar. Tabi, parayı veren de düdüğü çalıyor. Oltayı yutan balık da yem istemiyor. Dut yiyen bülbüllerin sesi kısılıyor. Bir daha da “Hayır” diyemiyorlar peşine düştükleri efendilerine. Zaten borç ve destek alanlar, bir süre sonra emir de almaya başlıyorlar. İşte o zaman o birileri de, din, mezheb, ideoloji, etnik kimlik, menfaat gibi konuları kaşıyarak onların kanları ve gözyaşları üzerinde kendilerine iktidar ve savaş üretiyor. Sahi bu Siyasetin ŞEYTAN ÜÇGENİnden nasıl kurtulacağız. Bazı gerçekleri anlamak için daha ne kadar kan, gözyaşı, zaman ve servet öğütmemiz gerek bu Şeytanın değirmeninde. Ne zaman akıllanacağız?

GENEL BAŞKANlara AÇIK MEKTUBUM açık, net ve çok kısa; “Sahi siz Endüstri 4.0, Human 2.0’yi kabul ediyor musunuz. Bu projede devlet de yok biyolojik insan da. Adamlar TransHumanizm’den söz ediyorlar ve “Biyolojik insanın sonu”ndan söz ediyorlar. “Hayvan evrildi insan oldu, insan evrilecek ve tanrı olacak” diyorlar. ”The Singularity Is Near” dedikleri “Yakınsak tekillik” bugünde BİREY ve BİREYSELLİK olarak hukukumuza ve hayatımıza girdi bile. Din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız bu BİREY’ler artık GENDER olarak eğilim-yönelim, deneyim sonucu, tercihle, akışkan ve değişken bir cinsiyete sahip GENOM’a dönüştürülecek. Cinsiyetimiz bugün GENDER olarak tanımlanıyor bu çerçevede. Gerçekten buna razı mısınız?

İnsanları, Şeytan’ın cennetinde ölümsüz bir eğlence dünyası olan MetaVerse de bir AVATAR olmalarını kabul ediyor musunuz? TRANSHUMANİZM projesi, NEURALİNK ile birlikte 5G ve Alçak irtifa uyduları / Starlinklerle entegre edilince bu Biyolojik insan türünün son örnekleri olan bu BİREY’ler birer SİBORG’a dönüşecek. Bunu kabul ediyor musunuz? Ölüler, GENOM Projesi ile KLONOİD KİMERA’lar olarak BİYOLOJİK anlamda hayata döndürülebilecek. Sadece Dinzazorlar değil, dini önderler, bilim, siyaset, askeri şahsiyetlerde ruhsuz robotumsu insanlar/Klonoidler olarak yeniden üretilebilecek. Ya hu, insanlığın bu tehdit karşısında, eğer bu Deccaliyet topluluğu başarılı olursa tek TIK’lık canı olacak. Biz yaşarken uzay işgal edildi Starlinklerle ve işgal orduları, nano tüplerle damarlarımıza kadar sızdı. Siber ordular ve avatarları, 5G üzerinden ülkeleri işgal ediyor, akıllı evler ve işyerleri üzerinden şehirleriniz işgal ediliyor. Siber diktatörlük geliyor, siber Faşizm geliyor, Siber savaş başladı başlayacak, siber terör başlıyor, Bio Hacker’ler mevzilerine yerleşiyor. Huu, sesimi duyan var mı?

Sahi İnsanımsı otonom robotlar (HUMANOİDLER) işbaşı yapınca bu insanları ne yapacaksınız? Şoforsüz otomobiller yola çıktı, ŞOFÖRleri ne yapacaksınız? NEURALİNK ile “Nesnelerin interneti” üzerinden “nesnelelerası iletişim” gerçek olunca, (İnsan, hayvan ve bilgisayar, U Borusu gibi birbirine bağlanıp NESNE olarak eşitlenince) insanların kafasına Chip takınca, insan, hayvan ve bilgisayar, yapay bilin, yapay zeka tek bir network üzerinde buluşunca, bu ÖĞRETMENLERİ, ÖĞRENCİLERİ, OKULLARI BU MEDİAYI ne yapmayı düşünüyorsunuz? ENDÜSTRİ 4.0’da bugünkü sanayi yok. Nihai ürün de farklı, hammadde de, teknoloji de, sermaye de farklı olacak. İnsan emeğine gerek yok. Humanoidler NEOM da olduğu gibi yeraltında üretebilecekler. Pazar, piyasa da olmayacak. Mülkiyet olmayınca onlara ne gerek kalacak ki? Bugün üretmekte olduğunuz bütün teknolojiler çöp olacak. Çünkü Quantum’la herşey yeniden tanımlanacak. Micro Chiplerin yerini NanoChipler alacak ve herşey herşeyle irtibatlı olacak. Şehirler LİNE daki gibi mi olsun istiyorsunuz. Buna nasıl karar veriyorsunuz, ne hakla! HUMANOİD VE KLONOİD ASKERLER VE İŞÇİLER gelince orduları, memurları, işçileri ne yapacaksınız? MAKİNA, YAPAY ZEKA, YAPAY BİLİNÇLE KARAR VERECEKSE; SİZE NE GEREK, PARTİNİZE NE GEREK VAR, YASAYA NE GEREK, YASAMAYA, YÜRÜTMEYE, YARGIYA NE GEREK VAR. Uluslararası sisteme, aklınızı, paranızı, mülkünüzü verecekseniz, sizin için geriye kalan ne? Sahi bunun PANDEMİ ya da AŞI, PCR, GEN MANİPÜLASYONU için kullanılan Ajanı ve bu projenin içindeki insan şeytanlarının örgütledikleri mRNA ile başlayan sürecin ardından İKLİM ve GIDA üzerinden hayata geçirilmeye çalışılan komplolarının farkında değil misiniz? Bu savaş, kıtlık komplolarının böyle şeytani bir planının parçası olduğunu, bu ıslah edici rolleri oynayan bozguncuların planlarının ne zaman farkına varacaksınız?.
Hiç kimse dünyada olup biten şeyleri görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Gözleriniz var görmüyor musunuz, kulaklarınız var duymuyor musunuz, kalpleriniz var hissetmiyor musunuz? Durun kalabalıklar, durun, durdurun, “haykırmak istiyorum kollarımı makas gibi açarak / Durun kalabalıklar, durun! Bu sokak çıkmaz sokak!”
Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytan olmamak için bütün bu haykırışım. Unutmayın, son pişmanlık fayda vermez. İş işten geçmeden bir şeyler yapın. Seçmenlere gelince, onlara da bir çift sözüm var: ''OYUN’U GÖRMEDEN OY’UNU KULLANMA!”
Pandemi sürecinde oynanan kirli oyunun arkasında dönen dolapları bilmek, anlamak istiyorsanız, şu sese kulak verin ve destek olun, siz de aynı şeyi tekrarlayın: Rabbim ben susmadım. Susanlardan, siyasi emellerini ve şahsi çıkarlarını bu Şeytani Küresel kadrolarla tevhid edenlerden ve onların peşine takılanlardan şikayetçiyim!

Selam ve dua ile.

Şu haberlere bakar mısınız?:
1-Bu çok önemli bir konu. Büyük salgın yalanı, konusunda uzman 56 kişi tarafından 9-17 Kasım 2022 tarihleri arasında 9 bölümlük bir belgesel ilk kez bütün gizli saklı yönleri ile anlatılacak! 9 bölümlük bu belgesel dizisinin 1. Bölümü, 9 Kasım saat 21:00 (TR: 13:00) başlıyor ve sonraki 8 gün boyunca her gece yepyeni bir bölüm yayınlanacak ve 9. Bölüm (büyük final) 17 Kasım’da aynı saatte yayınlanacak. 9 Bölümlük belgesel dizi hükümetlerin, ilaç tröstleri arasındaki gizli anlaşma, yolsuzluk ve komplonun kapağını açacak! Daha fazla bilgi için Bakınız: https://www.5gvirusnews.com/teknoloji/hayatimizin-en-onemli-belgeseli-h1011.html
2-Boston’da başlayan 10. mRNA konferansında Türkiye’den kimse yok. Gönül rahatlığı ile ölebilirsiniz. Konferansın ana sponsorları: Pfizer, Moderna, Sanofi, BioNTech, CureVac ve daha pek çok şirketten 350'den fazla katılımcı var. Sahi niçin bizden kimseyi çağırmadılar. Ya da ne de kimse bu konuyu merak etmiyor, yoksa haberleri mi yoktu: Daha fazla bilgi için bakınız:
https://www.5gvirusnews.com/ekonomi/turkiye-ne-biliyor-ne-de-kimse-var-h1012.html