Abdurrahman Dilipak: İnsani işler Eşgüdüm Ofisi

Abdurrahman Dilipak: İnsani işler Eşgüdüm Ofisi

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Plandemi sürecinde işler DSÖ üzerinden yürütülüyordu. Bundan sonra “İnsani işler eşgüdüm ofisi” yani OCHA üzerinden yürütülecek.

“Sağlık”tan “İnsani işler”e, bunlar “organize işler.

Öyle ya, “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” ve bugün yeni şarkımız “Mühim olan insanlık”: “Paranın ne önemi var? / Mühim olan insanlık / Ağlarda çırpınan balık / Kafeste talih kuşu / Çıktıkça dikleşiyor hayat yokuşu” Paranın önemi yok da, yılbaşı geliyor, siz şimdiden “Nimet abla”nın “Talih kuşu” için serinizi ayırtın!? “Kafesteki talih kuşu” bakalım sizin başınıza konacak mı? Sonuçta “yeni yüzyılı beklerken”, “Çıktıkça dikleşiyor hayat yokuşu”..

Kapalı kapılar arkasında “Biyolojik insan türü”nü bitirmek, TransHumanizm ile insan ötesi, tekilliğe doğru biyolojisini aşan Tanrı olma yolundaki, din, Ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız BİREY’i NESNE olarak tanımlayanlar, “inanırsanız”, “yerseniz” sizin ülkenizde “İnsani işler eşgüdüm ofisi” kuruyorlar. O mRNA sıvısını kullanıp, çift maske, maske üstüne seperatör takanlar büyük ölçüde buna da inanırlar. Yine aynı oyun; “ağuyu altın tas içre sunuyorlar”. Bize de işte İstanbul’un, Paris, Cenevre, Viyana gibi bir dünya merkezi oluyor, BM’nin 2. Adresi olma yolunda ilerliyoruz. Öyle de İnternet İP’lerinin verildiği dünyadaki 3 merkezden biri de İstanbul. ICANN diye bir kuruluş var, dünyada bu işlerle ilgili. İnternet dünyada bu ICANN isimli 3 merkezden IP alıyor günümüzde. Bunlar ABD, Singapur ve Türkiye. ATAK da bu kuruluşa akredite. Tabi bu arada bizin bir National Data Center’imiz, hem işletim hem de güvelik yazılımımız yok. Bir PARDUS çalışması vardı, o da yarım kaldı. “Salam World”de öyle. Sosyal Media ve arama motoru konusunda da halimiz ortada. Chip de üretmiyoruz. Kendi yazılımlarımızı diğer HW ve SW ile eş zamanlı test edecek bir merkezimiz de yok. Çok başarılı, kişi, grup, işlerimiz de olsa bunları bu sebeble kendi markamızla dünyaya pazarlayamıyoruz. Yaptıkları ile övünenler, yapmadıklarının sorumluluğunu da kabul etmeli. Biz Micro Chip’i yapamadık dünya Nano Chip’e geçiyor. İnşallah yine teknoloji üreticisi şirketlere sıradan bir Pazar olmayız.

Ha! Bu arada DSÖ’den sonra OCHA ile birlikte 8 kritik BM kuruluşunun daha İstanbul'da ofis açıyor. Hadi, FAO’yu da, UNHCR’yi de, UNESCO’yu, UNİCEF’i de bekliyoruz! Hani “yerinden yönetim” diyorsunuz ya, nüfus burada, gıda da, tarih de, ne işiniz var oralarda. Sorun, kriz, açlık, kıtlık derseniz de burada, zenginlik derseniz de. Buyurun! “One minute”den geldiğimiz yer belli. “Dünya 5’den büyüktür”den, geldiğimiz yer de belli. 5’li çetenin Truva atlarına kendi ülkemizde imtiyazlı statüde temsil ve eylem imkânı tanıyoruz. Öyle ya “İstanbul BM’nin bölgesel merkezi” oluyor. NATO’nun da tarassut kulesi, sıçrama tahtası, “ucuz asker deposu”, Güney cephesi değil miyiz! Varlığım AB varlığına armağan olsun! (Yoksa NATO’mu diyecektim). “Batıkaya kalkan tren”de “işçi vagonu”ndan kendimize bir yer bulduk gidiyoruz işte! Sahi, kurucusu olduğumuz IMF neden burada değil.!? Lahey Adalet divanı da gelsin, bizde Adalet çok iyi ya, ya da belki bu vesile ile daha iyi olur. Güvenlik Konseyi de gelsin, 5’li çete için en yakın ortak nokta burası Pekin İstanbul 8.000 km, Pekin Newyork 11.000 km. Londra Newyork 5500, Londra İstanbul 3000 km, Moskova İstanbul 2300, Moskova Newyork 7500 km. Paris Newyork 8000 km, İstanbul Paris 2700 km.. Sorunlu bölge burada. Diğer üye ülkelere ulaşım daha da kolay. Peki, Konsey niçin orada toplanıyor? Ya diğer daimi üye ülkelerde de toplanmalı ya da Türkiye gibi bir merkezde. Hani böyle olsun değil, işin mantığı önemli. Bu işlerde adaleti bırakın mantık da yok. Ahlak desen zaten onun esamesi okunmuyor. Bunlar Tanrı kral ya, İlahlık ve Rablik taslıyorlar ya, Kuzey Atlantik asamblesi olacaklar ya da tepede bir yerde durmaları gerekiyor. “İnsan Tanrı olacak” ya Great Reset projesinde, bunlar bu günleri beklemeden zaten 1. Dünya savaşı sonrası ilan etmişlerdi İlahlık ve Rabliklerini!

Ankara’dakilere, bizim akademistlere, iş adamlarına TransHumanizmi, NeuraLink’i nasıl anlatacağız. Birilerine daha “Toplumsal cinsiyet”i, “Birey”i, “Gender’i anlatamadık. Onlar kadına pozitif ayırımcılık ya da kadına şiddet ve kadınların kariyet ve istihdamı na odaklanmışlar, “biyolojik insanın sonu”ndan söz ediyorsunuz anlamıyorlar. Birileri “Biyolojik cinsiyet”i sona erdirmekten söz ediyor, toplumsal cinsiyet kimliği eğilim, deneyim sonucu tercihle belirlenecekmiş, hatta bu akışkan ve değişken de olabilecekmiş. Bu onların sorunu değil gibi sanki. “Nesnelerarası iletişim”de, insanın “nesne” olduğunu anlatamadık. Humanoid’i, Siborg’u, Avatar’ı, Klonoid’i, Kimerik canlıları anlatamadık. İnsanın Tanrı olmasının ne anlama geldiğini, Biyolojik insan türünün sonun nasıl getirileceğini, MetaVerse’nin nasıl bir şey olduğunu anlatamadık. Anlamak istemeyenden daha anlayışsız, görmek işitemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır kim olabilir. Oysa gezleri, kulakları ve kalpleri var bunların! Fıtratı bozan Şeytani bir oyun olan Geni ile oynanmış gıdalardan hiç rahatsız olmuyorlar sanki. Biyolojik savaş, Bio Hackerler, Siber savaş, siber diktatörlük, siber terör, siber uyuşturucu birileri için fazla bir anlam ifade etmiyor. İklime dayalı sorunlar konusunda toplumun duyarlılığı artırılıyor, ama din ve ahlak, uyuşturucu, kumar, fuhşiyat konusunda aynı duyarlılık yok. Mesela, İnsan 2.0 diyorsunuz tebessüm ediyor. Ya da Endüstri 4.0 diyorsunuz, robotlar işlerini ellerinden alacak, para, mülkiyet olmayacak, kendilerine de ihtiyaç kalmayacak mutlu olacaklarını düşünüyor ve tebessüm ediyorlar.

Neyse, asıl konuya dönelim: BM, Cenevre'deki kritik küresel operasyon birimlerini İstanbul'a taşıma kararı aldı ya, sütten ağzımız yandığı için yoğurdu üflemeden nasıl yiyelim. Yiyelim mi, yemeyelim mi? Ya da zaten bizimkiler atmış imzayı, bakalım bu işin sonu nereye varacak. Selam ve dua ile..