Abdurrahman Dilipak: Gücümüz Ancak Sırtındaki Çantayı Banka Bırakıp Kaçan Kıza Yetiyor

Abdurrahman Dilipak: Gücümüz Ancak Sırtındaki Çantayı Banka Bırakıp Kaçan Kıza Yetiyor

''Gücümüz ancak sırtındaki çantayı banka bırakıp kaçan kıza yetiyor ya da “dağdaki ve şehirdeki, kırsaldaki av”la yetiniyoruz''

“Bir musibet, bir nasihatten iyidir” derler de Akif’in şu mısraları geliyor aklıma: Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi”..

İstiklal caddesinde tam da Bali zirvesi öncesi, Şarm el Şeyh’teki iklim konferansı devam ederken yaşanan saldırı bir çok açıdan büyük bir önem yanında önemli bir mesaj da taşıyor. Tetikçiyi gözünüze çok yaklaştırırsanız, arkasındaki “büyük birader”i göremezsiniz.

Onlar nereden biraderimiz oluyor derseniz onlar bizim hem müttefikimiz hem dostumuz hem de stratejik ortağımız! Adalet bakanı "TERÖRİSTLERİ BÜTÜN DIŞ GÜÇLER DESTEKLİYOR" diyor. Hani bütün o dış güç dediklerimiz işte o “büyük biraderlerimiz” değil mi? G20’dekilerin çoğu onlar değil mi? O imtiyazlı statü verdiğimiz DSÖ onların truva atı değil mi? Şimdi de OCHA’ya hatta 8 Truva atı örgüte daha bu imtiyazı vermedik mi? Onların tepemizdeki gözeticisi Starlinklere biz de imza vermedik mi, 5G’yi ballandıra ballandıra anlatmıyor muyuz! İklim komplosunu biz gündeme aldırdık diye övünmüyor muyuz.. Evet ne diyordu Bekir Bozdağ “Bütün terör örgütlerini dış güçler destekliyor. Dışarıdakiler içeridekileri kullanıyor. DEAŞ terör örgütü, uluslararası bir terör örgütü. Bir bakıyorsunuz İspanya'dan Amerika'ya, İngiltere'den Çin'e teröristler DEAŞ'a katılmaya geldiler. Ne ara DEAŞ terör örgütü bu dilleri, halkların psikolojisini bilen insanlar yetiştirdi de bu ülkelere gönderdi?” Evet evet sadece PKK, PYD, DAEŞ, DHKP-C değil, FETÖ’de destek verenler de o ”dostlarımız” değil mi? Sahi, hep terörü konuşuyoruz da, Apo kim, karısı Kesire kim? Bu adam nasıl ortaya çıktı? KOMKAR ve RIZGARİ nasıl ortaya çıktı, neden araştırılmaz?

Gücümüz ancak sırtındaki çantayı banka bırakıp kaçan kıza yetiyor ya da “dağdaki ve şehirdeki, kırsaldaki av”la yetiniyoruz. Onlar bizi, biz onları avlıyoruz. Zaten oyun böyle kurgulanmadı mı? Soğuk savaşın mantığı bu değil miydi? “Kontrollü bunalım stratejisi” dedikleri ya da halk deyimi ile “Tavşana kaç tazıya tut” oyunu bu değil mi? Bizim silah almak içinde kapısında beklediklerimiz değil mi, o terörist dediklerinize silahı veren ve parasını uyuşturucu ya da bize yükledikleri maliyet üzerinden tahsil edenler. Eşref Bitlis’i ya da Uğur Mumcu’yu , Hablemitoğlunu kim niçin ortadan kaldırdı.

Erdoğan Bali’ye gitmeden kısa süre önce “AB'nin Türkiye'yi üyelik için oyaladığını AB'ye gerektiği zaman gereken cevabın verileceğini vurgulayarak "AB kapısında 52 yıl bizi süründürdüler, hala aynısını yapıyorlar. Ama biz gerektiği zamanda gereken cevabı vereceğiz” dedi. O zaman ne zaman göreceğiz. Bali’ye giderken bazı şikayetlerini Biden’e aktarıp aktarmayacağı sorulduğunda da Erdoğan “bir görüşme olursa” dedi. Bu arada İçişleri bakanı da saldırı ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu: “Bugün Amerika tarafından yapılan taziye mesajını da katilin olay yerine ilk gelenlerden birisi olduğu gibi değerlendirmenin esas olduğunu ben düşünüyorum ve bu mesajın da karşılığı çok net bir şekilde ortaya çıkacaktır. (…) bu mücadeleyi, bedeli ne olursa olsun sonuna kadar sürdüreceğiz ve özellikle bize dost gibi görünen, tüm teröristleri ya kendi ülkesinde saklayan veya işgal ettiği alanlarda, hüküm sürdüğü alanlarda teröristlere hayatiyet veren, onlara kendi senatolarından resmi olarak para gönderen sözde müttefiklerimizin herhalde samimiyetsizlikleri ortadadır.“ Bu sözlerin adresi belli değil mi? ABD büyükelçiliğinin taziye mesajının reddedilmesinin anlamı ne FETÖ, PKK ve PYD’ye en fazla destek veren ülkelerin başında ABD geliyor mu? Bunu ilk defa mı görüyoruz? Aslında bütün darbelerin arkasında da ABD yok mu?

BBC’ye göre Erdoğan terör eylemi sonrası hemen hemen müttefiklerinin adından söz ederek başta ABD'yi Gülen yapılanmasına destek vermekle suçladı. Fethullah Gülen için ''Bu adamı Biden saklıyor'' dedi ve ekledi: "Şu anda bunlara kim sahip çıkıyor? Başta Yunanistan. Kaçıp Yunanistan’a gidiyorlar, kaçıp Avrupa’ya gidiyorlar. Hep buralara kaçtılar; Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da, Danimarka’da, İngiltere’de, Amerika’da yaşıyorlar. Ve bu adamı Amerika saklıyor. Kim saklıyor? Biden saklıyor. Kendilerine Pensilvanya’da devasa bir kâşâne verdiler orada bu adam yaşıyor. Bana terörün merkezi neresi diye sorarsanız; işte ben size şu anda bunu söylerim". Bu sözlerden sonra bundan sonra ne olacak bunu hep birlikte göreceğiz. Bana kalırsa bu yeni bir “One minute”! Bu “One minute” bakalım ne kadar sürecek, bunun Global Resetçilerin sağlık, gıda, iklim politikalarına ne kadar ve nasıl yansıyacak göreceğiz.

Bu yıl 200 terör olayı engellenmiş. Bakalım 2023 nasıl geçecek, kaç terör saldırısı engellenecek, kaç terör olayı yaşanacak. 2 başsavcı vekili 8 savcının ulaşacakları gerçeklerin ardından neler olacağını göreceğiz. Aslında şark cephesinde yeni bir durum yok. Pandemi oyunu yetmedi cinayetlerini iklim oyunu ile sürdürecek arada bir de terör de gerekecek sanırım. Birileri kan kokusu almışa, özlemişe benziyor.

Evet "TÜRKİYE'YE KARŞI TERÖR ÜZERİNDEN VEKALET SAVAŞI VAR" Evet, Hepimizin uyanık olması lazım. Birden bire çıkıyor ve Suriye'nin dört bir yanını alıyor. Bir bakıyorsunuz şimdi başka bir yerde. Türkiye'ye karşı terör üzerinden bir vekalet savaşı var. Adalet bakanı diyor ki, "BUGÜNE KADAR 1172 KİŞİ HAKKINDA İADE TALEP ETTİK 3 KİŞİ İADE EDİLDİ" Bakan diyor ki: Onlarca ülkeden teröristleri talep ettik. ABD'den 232 talebimiz oldu. 1855 talep gelmiş FETÖ ile ilgili, 112 ülkeye 1172 kişi hakkında 1277 dosya göndermişiz. Bugüne kadar bize 3 tane iade var. Şu ana kadar da 122 tane deport edilmiş kişi var. İstediğimiz kişileri ABD de Avrupa ülkeleri de iade etmiyor. Ağustos 2022’deki açıklama şöyleydi: Türkiye'nin istediği 1998 terör şüphelisinden sadece 18'i iade edildi. Buna göre; Avrupa ülkeleri ve ABD'den iadesi talep edilen 1.244 FETÖ / PDY terör şüphelisinden sadece 1'i kabul edilirken, 301'i reddedildi. Bu sözler ilk defa sarf edilmiyor. Sonra dönüp yine kucaklaşıyoruz. Onların içerideki uzantılarının piyonlarına gücümüz yetiyor, onlarla uğraşıyoruz. ABD giden dosyasında yeterli delil göremiyor. E, biz delillerin tamamını göndersek işin arkasında kendileri var. Niye versin! Zaten 15 Temmuz’un ne olduğu hakkında insanların kafası karışık. Bakarsınız yarın birileri seçime doğru şok iddialarla gündemi sarsabilir. İnsanlar soruyor: Neden o işin içinde birileri yükselirken, sıradan kişiler toplanıyor ve bazı kişilerin, kurumların üzerine hiç gidilmiyor?

CHP, tek parti İnönü dönemi için mangalda kül bırakmıyoruz da bunların arkasındakileri neden görmezden geliyoruz. Neden Moiz Kohen’leri, Lazaro Franco’ları konuşmuyoruz, konuşamıyoruz mu yoksa? Ve sonra da dönüp onların varisleri ile iş tutuyoruz. Muhalefet de aynısını yapıyor. Sonunda birbirimizle uğraşıyoruz, ve bu Şeytani çarkın alternatörleri olarak gizli (olmayan) bir el bizi yönetiyor, dolap beygiri gibi döndürüp duruyorlar bizi.. Ölenlerimiz ölüyor, kalan sağlar korkularından her ikisi de efendilerinin himayesine sığınıyor. “Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler”de yaşanan asıl gerçek bu. Onlarda iktidar ve muhalefet kavgası, efendisinin kahyası olmak için yarışan kölelerin kavgasına benzer bu iş ve bu köleler bazen efendilerinden daha acımasız da olabilir. Bizdeki durum buna ne kadar benziyor dersiniz aceba!

Asıl gerçek şu ki birileri dini, mezhebi, ideolojik, politik, etnik, felsefi, vicdani kanaat farklılıklarına dayalı ihtilaflar kışkırtılarak, örgütlenerek aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmeye devam ediyor. O hainler bunu yaparken bizim gafillere ne oluyor ve onlara ne demeli.!

Nasıl Şeytanın varlığı günah işlememizin bahanesi olamazsa, İnsin şeytanlarının komploları da bizim birbirimize düşmemizin bahanesi olamaz. Yazı değil mi bize ve onlara! Şeytanın herkes için bir hilesi var, kimini terörle taciz ediyor, kimini uyuşturucu ile, kimini kumarla, kimini fuhuşla, kimi hırsız, kimi katil, kimi mafya, “kimi bilmem ne bela”!

Terör eylemi ile ilgili önce bir kadından söz ediliyordu. Son bilgi şöyle: İstanbul Emniyet Müdürlüğü, bombalı saldırının failinin Suriye uyruklu Ahlam Albashir olduğunu, yapılan sorgusunda, "PKK/PYD/YPG tarafından özel istihbarat elemanı olarak yetiştirildiğini" ve "Afrin-İdlib üzerinden Türkiye'ye eylem yapmak için kaçak yollarla giriş yaptığını" söylediği belirtildi. Bu durum Suriye konusunu yeniden gündeme getirebilir. Suriye’ye yönelik bir operasyon söz konusu olabilir.

Rahmetli ninem derdi ki, “eli ayağı boş değil, duttuğu iş değil”.. “Evet evet değirmende su öğütüyoruz”. Bu şekilde devam edersek altı ay bir güz daha gideriz ama bir arpa boyu bile yol alamayız. Yarım asrı aşan süredir niye AB kapısında bekletiliyorsak yarım asra yakındır onun için FETÖ ve PKK ile oyalanıyoruz. Ustaaa! Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, siz ne dersiniz bu hususta!

Selam ve dua ile.