Abdurrahman Dilipak : Benim Oyum Kime?

Abdurrahman Dilipak : Benim Oyum Kime?

Abdurrahman Dilipak: Hiçbir parti benim için kurtarıcı değil, gücü eline geçiren kral oluyor

Benim partim mi? Ben, siyasetin marka değerine değil muhtevasına bakıyorum. Oyumu verirken damat ya da gelin seçer gibi, “Allah’ın emri ve peygamberin gavli üzerine” dünya ve ahiret hayatında beni bağlayacak bir icraat için vekalet vereceğim birini seçeceğim. Takdir edilen kaderim karşısında akıl ve irade ile İlahi buyruk ve Nebevi rehberlik ışığında konumumu belirleyeceğim. Bir Müslümanın hayatı baştan sona seçimdir. Unutmayalım; vekalet verdiklerimizin bizimle ilgili söz ve işlerinden biz de mes’ulüz. Zalim’lere, Cahil’lere, Ahlaksız’lara, Müstekbir’lere, Mütrefin’lere, Münafık’lara, Fasık’lara oy vermeyin. Onları yakacak ateş, size de dokunur. Bu işin “La İlahe…” kısmında önce bunlar var. Def-i mazarrat, celbi menafiden evladır. Sonra iyilerin de en iyisini seçin!

Hiçbir parti benim için kurtarıcı, tek çare ya da kendine muhtaç olduğum bir yapı değil. Onlar bana muhtaç, ben onlara değil. Parti bir araç sonunda. Ben asil’im, onlar vekil. Vekaleten iş yaparlar. Teoriye göre yetkisini benden alır, benim için bir şeyler yapar ve bana hesap verir. Müteahhit gibi bir şey. Siyasi anlamda bir şeyler teahhüt ediyor. O şeyleri daha kısa zamanda, daha iyi ve kaliteli, daha ekonomik olarak yapacaksa niye onu yaptırmayayım ki. Sonuçta işi ehline vermemiz gerekmiyor mu? Velayet esasen ilim ehlinde, ehli hal vel akt’de olması gerek ama bugün kü durum öyle değil. Gücü eline geçiren kral oluyor. İlahlık ve Rablik taslayabiliyor. Herşeye karışıyor. Vekalet ettiği kişilere tepeden bakıyor, emirler yağdırabiliyor... Hem işimizi ve sözümüzü, hem de siyasetimizi din, akıl ve ahlak’la terbiye etmemiz gerekiyor. Daha bilgili, daha dürüst, daha cesur insanlara ihtiyacımız var.
Peygamber ise, savaş içinde gençlerle istişare ediyor ve kendi fikrinden vazgeçiyor. Sonuç aleyhlerinde olunca gençler özür dilemeye geldiklerinde ayet geliyor. Allah, ''ben öyle murat ettim'' diyor. O bize hayır gibi gelenlerde şer, şer gibi gelenlerde hayır olabileceği konusunda uyarır.
Bırakın bir partiyi iktidara taşımayı, babanız peygamber olsa gelse ve tamamı sahaberlerden ve tabiun’dan oluşan bir yönetim de kursanız, eğer toplum öyle bir yönetime layık değilse o beklenen olmayacak. Ya da toplum layık olsa bile Allah bizi, mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edeceğini söylemiyor mu. Hz. Yusuf aleyhisselam ve Hz. Eyyub döneminde öyle olmadı mı? Bu bir imtihan şekli değil mi?

Birileri, insanları Hakk'a ve hayra davet edip, liyakatlerini yükseltmeleri ve insanlığın ve mahlukatın maslahatı için daha fazla çaba göstermelerini değil de sadece geçmişte yaptıklarını anlatarak gelecekte yapacaklarından bahsediyorsa bir şeyler eksik demektir. Bu vaadler üzerinden, birileri göklerin hazinesinin anahtarı ya da göklerin ordularının komutası kendi ellerindeymiş gibi bol keseden teahhüdlerde bulunuyorsa dikkat edin böyle bir kul dünyaya henüz gelmedi!
Kaldı ki, servet ve iktidar her zaman bir ikram anlamı taşımaz, bazan dua ile istenen belaya dönüşür. Yoksulluk gibi zenginlik, dışlanmışlık ve muktedir olmak da bir rahmet vesilesi ya da gazab vesilesi olabilir. Neyin ne olduğunu anlamak için; adalet var mı, rüşvet, torpil, istimal, ehliyet ve liyakat var mı ona bakın, israf ve kibir var mı ona bakın. Bakın bakalım servet ve iktdar birilerinin arasında dönüp dolaşan bir meta’ya mı dönüşmüş yoksa adil bir katılım, paylaşım, çoğulcu ve şeffaf bir yapı mı var. Siyaset ve bürokrasi kibir ve saltanat, gösteriş ve şöhret budalalarının elinde oyuncak mı olmuş yoksa siz ona bakın. Aslında hepimiz, ben, sen, o, biz siz, onlar, herkes, Allah indindeki makamını, ahiretteki yerini görmek istiyorsa, Allah’ın kendilerini neyle meşgul ettiğine baksın. Bu dünyada yaptıklarınız ve yapmanız gerekirken yapmadıklarınız, söyledikleriniz ve söylemeniz gerekirken söylemedikleriniz Allah indindeki makamınızı belirleyecektir. Allah herkesin yaptıklarından, söylediklerinden, gizlediklerinden ve açıkladıklarından, akıllarından ve kalblerinden geçirdiklerinden, gizli, şifreli kriptolu yazışmalardan, kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuşulanlardan haberdardır.
Bakın Allah cc servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirir çevirir. Ali İmran 140’da ne deniyordu: “Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da (Müşrikler de Bedir’de) benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. (Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez.” Eğer bunu hesaba katmazsanız “Habitat ağmalüküm” / amelleriniz boşa gitti demektir.. Biz iktidar ya da muhalefetten ya da şundan ya da bundan yana olmayacağız. Zümer 18’de ne deniyordu: “Onlar ki, sözü dinler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın kendilerini hidayete erdirdikleridir ve onlar akıl sahipleridir. Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. ”Söze ve işe bakar, doğrusuna uyarız.” İşi, ihaleyi de ehline ve layık olana veririz, bizden mi değil mi diye bakmayız.
Hem değil mi ki, bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz iktidar ya da muhalefetin hayırlısını isteyelim. Bakın Allah bir şeyi murat etmişse onun sebebini de yaratır. İktidarın muhalefete uzaklığı ile muhalefetin iktidara uzaklığı eşittir. Biz herkesin ve herşeyin Hakka uzaklığı ve yakınlığına bakalım. İyi bir muhalefet, iyi bir iktidar kadar gerekli olmasının ötesinde şartıdır. Yamuk tencerenin yamuk kapağının uyumu değil, birbirinin mükemmeliyetinin şartı olarak gereklidir. Zümer 18’deki söz ve iş uyarısına dikkat. İktidar da, muhalefette izzet ve şeref vesilesi olabileceği gibi, gazab ve zillet vesilesi olabilir. İkisinin birbirinden kötü olması halinde ise o halka ilahi bir ceza vesilesi olabilir. Yani değişmesi gereken iktidar değil, halkın kendisidir. Trans Humanizme, İnsan 2 ve Endüstri 4’e, StarLink (Nesnelerarası iletişim), NeuraLink (ve MetaVerse), 5G’ye, Salgın ve İklim bahanesinin arkasındaki yalanın peşine takılan halk, iktidarı ve muhalefeti ile siyaset erbabı, bürokrasi, iş dünyası, akademi, Mediası, STK’sı bu anlayışla ilahi gazabın vesilesi olmaktan başka bir işe yaramazlarsa peki?

Oy vermek için, ne tek başına partilerin tabelalarına bakarım, ne de işin başındakine ya da başındakilere. Önüme koydukları adayları kimler, onlara da bakacağım. Dahası bunların ilkeleri neler, neyi gerçekleştirmek için çalışacaklarını söylüyorlar. Söylediklerini yapacak, bilgi, beceri, irade ve cesarete sahipler mi? Yoksa siyasiler genelde insanlara onların duymak istedikleri şeyleri söylerler. Bu insanlar yeteri kadar bilgili, yeteri kadar dürüst ve yeteri kadar cesur olsalar da genel yapıları gözettikleri dengeler, şartları, diğer ilişkileri ve teahhütlerini de hesaba katmak gerek. İstanbul Sözleşmesi ve ona dayalı yasa ve sair sözleşmeleri, Lanzarotte'yi, LGBT’yi başımıza bela eden düzenlemeleri kaldırmayacak olanlarla işim olmaz. Sadece onlar değil, GlobalReset çetesinin TransHumanizm projesine destek verenler benden uzak dursun. Ben de onlardan uzağım. Human 2 ve İnsansız bir toplum düzeninde herşeyi yapay zeka ve otonom robotlarla yapmaya karar veren, Industry 4 projesinin stratejik ortakları, Nesnelerarası iletişim ve NeuraLinklerle, Starlink ve 5G entegrasyonu ile insanları birer biyonik robota (Siborg’a) dönüştürme senaryosunun diğer unsurları olan gıda, sağlık, iklim ve çevre politikalarına destek verecek partiler benden uzak dursunlar, çünkü bana göre onlarda da hayır yoktur.

Komunizm’den, Kapitalizm’den, Faşizm’den, Siyonizm’den kurtulalım derken Globalizm’in ve Dijitalizm’in pençeside düştük. Bunlar ötekilerden daha beter çıktı. Bunlar din, ahlak, gelenek, biyolojik cinsiyet, aile hiçbir şey tanımıyor. Onların, bu Satanist, Deccalist Pedefoliklerin çirkin yüzünü Plandemi sürecinde gördük. Biz, sizi kurtaracağız diyen, size kader, rızık vadeden ve ebedi bir hayat, yeryüzünde bir cennet vadeden sapkınlardan uzak durun. Kurtuluşa erenlerden olmak istiyorsanız Allah'ın ipine tutunun. Haklıdan yana haksıza karşı durun, haksızlıklar karşısında susanlardan olmayın. Adil olun. El emin olun. Allaha güvenin. Unutmayın siz kendinizi değiştirmedikçe Allah sizin hakkınızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Sizi, kendinizi değiştirmeye çağırmayan ve size onlara oy vermeniz karşılığında gelecek vadeden siyasilerin hiçbirine inanmayın ve güvenmeyin. Kader, rızıq ve ecele hükmeden bir Allah var. Biz kendimizi değiştirirsek, sabredenlerden, şükredenlerden, direnenlerden olursak, Allah’ın yardımı bize ulaşacak, “kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.” Bunu derken bir yandan da şunun için dua edelim: İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım. Öyle ya, siz haksızlıklar ve adaletsizlikler karşısında susuyorsanız, dilsiz şeytan olursunuz. Şeytan’da azapta gerek. O zalimleri yakacak ateş o zaman size, bize hepimize dokunur. Siz, Hz. İbrahim milletinden olursanız, o ateş sizi yakmaz. Siz, Hz. Musa’nın dostu iseniz o su sizi boğmaz. Zalimlere yardım ederseniz Allah onları sizin başınıza musallat eder. Sonunda zulm ile abad olunmaz. Onun için “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” denmiştir. Allah’ın ipine tutunan mazlumlarla Allah arasında perde yoktur. Zalimler elbet, bir gün ve mutlaka yaptıklarının karşılığını göreceklerdir. Zalimler için yaşasın cehennem. Zulüm, Hakk'ın ikame edilmemesi sonucu adaletin yokluğudur. Allah zalimleri sevmez. Zalimlere ses çıkartmayan ve onlara destek olan bir kavme de hidayet nasip etmez. Onların işlerini sarp dağlara sardırır ve onların üstlerine pislik yağdıracaktır. Unutmayalım!! Biz kendimizi değiştirmeden, Allah’ın bizim hakkımızdaki hükmü değişmeyecektir.
Sonuçta, oy verirken, önce def-i mazarrat babında, oy vermeyeceklerimi belirleyeceğim, sonra geri kalanlar arasında en iyisini bulmaya çalışacağım, bunu hangi partide ya da bağımsızlar arasında bulabilirsem. Burada olsam şuna, şurada olsam bir başkasına oy verirdim herhalde. Zar atmam!
Sakın aklımızı kiraya vermeyelim, Hakk'tan yana taraf olun, haksızlardan yana değil. Din ve devlet büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin. Ne isteyecekseniz Allah’tan isteyin. Vekil olarak o yeter! Ya Rab bize Hakkı Hak, batılı batıl göster, hakta toplanmamızı nasib et, bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanları değil. Selam ve dua ile.

HABERVAKTİ.COM