Abdurrahman Dilipak: Aile S.O.S veriyor da!
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Aile S.O.S veriyor da! Habervakti.com
Bize iyi şeyler yapma söz vermeden önce, yapılan, yapılmakta ve yapılacak olan yanlışları durdurun. Yanlışın neresinden dönülürse orası kârdır. Kovanın dibi delikse, o kova su tutmaz. “Def-i mazarrat celb-i menâfi’den evladır”.. Yoksa yaptığınız işin kimseye bir faydası olmayacak. Yapılan işler, dostlar alışverişte görsün kabilinden işler olacaktır. 6 ay bir güz gidersiniz de bu gidişle bir arpa boyu bile yol alamazsınız. Evet çok şey yapmış, çok para harcamış olacaksınız ama bu gidişle sonuç bu olacak. Mecelle kuralıdır: Def- mazarrat celb-i menafiden evladır.
UN WOMAN, bu statü, imtiyaz, ayırımcılıkla kayrılan bir kurum olarak orada dururken aile konusunda ne yaparsanız yapın bir adım bile ilerleyemezsiniz. Onlarda bu para ve imtiyazlar varken, bizim halimiz de bu iken, başka bir sonuç beklemek hayal olur. Önce dürüst olmak gerek. “İstanbul sözleşmesinden çekilme” iddiasının fiili ve hukuki bir karşılığı yoktur. Çekilme iddiası politik bir illüzyondur.
Bakın https://resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/03/20120320-16.htm ‘den girip bakabilirsiniz, 6284 sayılı, 8.3.2012 tarihinde yürürlüğe giren “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun” hala yürürlükte. Bu kanunun “. Maddesinin 2. Fıkrası şöyle: Bu Kanunun uygulanmasında ve gereken hizmetlerin sunulmasında aşağıdaki temel ilkelere uyulur: a) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır”. Bu Madde, CEDAW, İstanbul Sözleşmesi, Lanzarotte’yi de kapsamaktadır. Sözleşme, mana ve lafız, gaye olarak bu kanunun içinde mündemiç, tahtında müstetir’dir. Bu yasaya aykırı kanun hükmü olamaz, AYM’ye gider düzeltirsiniz. AYM’de de düzeltilmezse AİHM gidersiniz, BM İnsan Hakları Komisyonuna gidersiniz. Aile konusunda bu kadar hassas olduğunu söyleyenler önce kimliklerimize kazınan, alnımıza çalınan, “Biyolojik cinsiyet”i inkar eden, “toplumsal cinsiyet” kimliğini ifade eden GENDER tanımını kimliklerimizden silmelidirler. Evet aile can çekişiyor. KADEM gururla takdim eder: 2010’da % 34,2 olan kadın kamu çalışanı oranı 2020’ye gelindiğinde % 40,33’e ulaşmıştır. 2025’de durum daha da vahim. Çalışan kadınların çoğu evlenmiyor, evlenenler evliliklerini sürdüremiyor, Sürdürenlerin mutluluk katsayısı çok düşük, dahası bunlar çocuk istemiyorlar. Çocukları olanlar, çocukları ile yeteri kadar ilgilenmedikleri için de bedenen ve psikolojik olarak çok da sağlıklı değiller. Birileri TransHumanizm projesi ile, biyolojik insan neslini sonlandırmak istiyor. İnsan kafasına Chip takılınca, 5G, Starlink entegrasyonu ile nesnelerarası iletişim’in nesnesi olacak. Öldürülen sadece insan değil, insanlık da öldürüldü bu arada..
Hava, su, toprağın zehirlenmesi yetmedi, başımızda Chemtrails ile zehir boşaltıyorlar. Yediklerimiz, içtiklerimiz sağlıksız. Bitkiler, Hayvanların fıtratı ile oynandı, Hormon, tarımsal zehirler, geni ile oynanan hayvanlar, kısır tohumlar hepsi insan sağlığı için tehdit haline geldi. İnanılmaz bir kısırlık söz konusu. Erkeklerin de kadınların da hormonal dengeleri altüst oldu. Doğacak çocukların pek çoğu sağlıksız, hatta sakat doğacak bu gidişle. Kadınların arka ceplerinde telefonlar, kollarında akıllı saatler, sürekli ekran başındalar. Göğüs kanseri de patlayacak bu gidişle. O kozmetikleri, yedikleri endüstriyel gıdalar, stres, giydikleri kıyafetler, Streç kıyafetler hepsi hasta olmak için yeterli.
Şimdiden yapay zeka ve otonom robotlar, gelişmiş ülkelerde yaklaşık mevcut insan istihdamının %20’ye yakınını ele geçirmiş durumda. Önümüzdeki 5 yılda insanımsı robotların sektördeki istihdamın yarıya yakınını ele geçirmesi bekleniyor. Peki yeni nesil’i istihdam etmek için nasıl bir projeniz var?. Şimdiden mevcut otomobille bile, yollar, otoparklar yetersiz. Nüfus hızla yaşlanıyor. Yaşlı nüfusa nasıl bakacaksınız. Anne-babasız büyüyen, kreş çocuklarının psiko-sosyal, kriminal davranış bozukluklar ile nasıl baş edeceksiniz. Engellileri ne yapacaksınız, yaşlıları ne yapacaksınız. Bakın sadece nüfus artsın demekle sorunlar çözülmüyor, hatta buna hazır değilseniz bu konu dua ile istenen belaya dönüşebilir.
İslam inancına göre dünyaya gelecek olanlar da, dünyadan göçecek olanlar da ezelde takdir edildi. Sorumluları cezalandırmadan, tevbe etmeden ne yaparsanız yapın sonuç değişmeyecek. Kimse ecelinden önce ya da sonra ölmeyecek, ya da rızgından az ya da çok yemeyecek. Allah (cc) ezeli bilgisi ile bugün olacakları o zaman biliyordu ve ona göre irade buyurdu. Eğer bizler tevbe edip “Allah’ın ipi”ne tutunmayacaksak, Allah’ın vaadi gerçekleşecektir. Allah cahillere ve zalimlere yardım etmez, onların üstlerine pislik yağdırır, işlerini sarp dağlara sardırır, gelecek günler geçen günleri aratır. Biz şimdi şöyle dua edelim: İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin, bizi ailesiz, evlatsız bırakır mısın Allah’ım! Hal böyle iken, dünden bugüne yaşananlar, bugünden yarına olacak olanların sebepleridir. Bu sebebleri ortadan kaldırmadan ileriye gidemezsiniz. O kişileri, kurumları, mevzuatı, uygulamaları idari yapıdan söküp atmak zorundasınız. Değilse gelecek günler geçen günleri aratacaktır.
Fatma Şahin, 2007 yılında AK Parti Kadın Kolları Genel Başkanı seçildi. İlk yaptığı çalışmaların başında AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı olarak teşkilatta görev yapan 3000 kadını 2 aylığına Ankara'ya Genel Merkeze getirmiş ve çeşitli konularda eğitim almalarını sağlamıştı. Bu performansı AB çevrelerinde büyük takdir topladı ve destek gördü. KADEM’e giden yolda bu adım önemli bir tarih olarak hafızalara yerleşti. Bugün tartıştığımız Yeşil Kemalizm, Yeşil Feminizmin tohumları o gün atıldı.(!?) Bu Görevi 2011'e kadar sürdürdü, 2011 genel seçimlerinin ardından Başbakan Erdoğan’ın 3. Kabinesinde Şahin kabinedeki tek kadın bakan olarak “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı” oldu. KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği), 14 Mart 2013’ de kuruldu. Kuruluşu, dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın öncülüğünde gerçekleştirdi. Resmi açılış töreni ise 8 Mart 2014 Dünya Kadınlar Günü’nde yapılmıştı. “Toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramındaki “eşitlik” yerine “adaleti” ekleyerek, “biyolojik cinsiyet” yerine “toplumsal cinsiyet” kavramının zihinlere yerleştirilmesinde önemli bir misyon üslendiler.
Fatma Şahin, 8 Mayıs 2018 tarihinde “Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı” seçildi. Şahin, 2019 yerel seçimlerinin ardından 31 Mart 2019'da yeniden seçilerek 2023 yılına kadar görevini sürdürdü ve bu arada AK Parti belediyeleri başta olmak üzere, diğer belediyelere de özellikle Kadınlarla ilgili, LGBT’liler ve GlobalReset proje ile ilgili büyük fon destekleri sağladı. Bütün belediyelere, LGBT konusunda meclislerde komisyon, idari yapı içinde müdürlükler kurulması, halka dönük eğitimi programlar yapılması, LGBT’lilere hukuki destek sağlanması konusunda Belediyeler Birliği olarak tamim gönderdi. AK Parti’yi ve diğer partiler bu konuda yavaş davranırken, CHP. Ve CHP’li belediyeler konuyu hızla sahiplenince toplumsal tepki CHP’ye yöneldi.
Palyatif tedbirler ve kısmı iyileştirmelerle Aile sorunu çözülemez. Gençler artık evlenmeyi düşünmüyor. Birlikte yaşamayı/hatta karşı cinsi geçtik, değişken bir cinsiyet tercihi ile günübirlik ilişkileri tercih ediyorlar. Fuhuş artık suç değil. LGBT’nin “Onur yürüyüşü” sıradanlaştı, artık devlet destekli Karnavalımız var, bu durumda o da “yerli ve milli” bir Kültür hizmeti, halkımız için! Kumar da, Uyuşturucu suç olsa da zaten almış başını gidiyor. Kumarda sorun vergilendirip vergilendirilmediği ile ilgili. Yoksa kumar ”Milli” bir mesele devletimiz için. Biliyorsunuz “Milli Piyango”muz var.
Nafakayı evlilik süresine bağlamakla sorun çözülmez. Sadece mağduriyet bir nebze önlenmiş olur. Kadının tek başına şahidliği gibi daha bir çok konu var. Kimse Lanzaroteyi konuşmuyor. Müteahhitler 1+1 ev yapmaya başladı, sahi çocuk yok, dede-nine yoksa yaşlıları ne yapacaksınız. Din, dil ve geleneğin devamlılığını nasıl sağlayacaksınız. Dini nikah (!?) kıyılırken “Allah’ın emri peygamberin Gavli” diyorlar da, ne Allah’ın emri’ni, ne de peygamber’in gavli’ni bilen var. Mal ayrılığı işine içinden çıkılmaz hale getirildi, Miras hukuku da uygulanamıyor, Allah (cc) böylesine bozulmuş bir yapıya niye rahmet etsin ki!
Askerliği de katarsanız, zaten erkeklerin Çeyrek asrına devlet el koyuyor. Çeyrek asır aktif ömrün ardından posası kalmış kadınlar ve erkeklerden ne bekliyorsunuz ki. Çocuklarına sahip çıkmayan anne babaya o çocukların sahip çıkmasını mı bekliyorsunuz? İstanbul sözleşmesi kadın erkek üzerinden aileye sokulan bir fitnedir. Lanzarote ise aile ile çocukları arasında aynı aileye sokulan 2. Büyük bir fitnedir. Bu şartlarda aileden kimse hayır beklemesin. İHA, SİHA, Yol, Köprü, Hava alanı, liman ihaleleri bu derde deva olmaz. Halk artık bu işlerin ihalesi kime, hangi şartlarda verilmiş, kaça mâledilmiş, o işlerde kim çalışıyor onu sorguluyor.
Nüfus bugünkü şartlarda artsa da başımızın belası, artmasa da. İpin ucu kaçtı. Çok geç kalındı. 2007’den 2025’de 18 yıl süren bir tahribat var. Ne KADEM, ne Fatma Şahin henüz bir öz eleştiri yapmış değil.
Gerçekten çözüm için bir şeyler yapmak istiyorsanız, önce hatanızı kabul edin, tevbe edin, özür dileyin. Bunu tek başınıza çözemezsiniz. Devletin diğer kurum kuruluşları, STK’ları, Dini Vakıflar, Basın, Akademi, İşletmelerin hepsi bu işe destek vermeli, seferber olmalı. Ve önce şu, GENDER lekesi alnımızdan silinmeli, 6284 sayılı yasa çöpe atılmalı. Lanzarote’den gerçekten çekilmemiz, UN WOMAN’ı ülkeden kovmamız gerekiyor. Bu işi bu notaya getiren sorumlular idari yapılardan çıkartılmalı, icabında yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır. Selam ve dua ile.
