Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

28 Şubat bitti mi?

Ne de olsa 10 yıldan beri bu ülkede, 28 Şubat'la hesaplaşması kaçınılmaz bir siyasi kadro iktidarda ve on yıl az bir zaman değil.

Peki bitti mi?

Tabii ki bitmedi.

Bunu, Türkiye'yi yöneten kadrolar da çok iyi biliyorlar. Bence "bitmedi"nin çok net bir gerekçesi var:

-Çünkü 28 Şubat'ın bitmesi için gerçek bir sistem restorasyonuna ihtiyaç var, o da yapılabilmiş değil.

Ne demek bu?

28 Şubat ideolojisi, eğer "Kemalizm"le iç içe bir şey ise Kemalizm mevcut kurulu düzenin ruhunda var; tüm sistem o.

Siyasi iktidarların yaptığı, sistem içinde kimi rötuşlardan ibaret.

Askeri müdahaleler ise askere verilen temel misyon gereği, o rötuşların ana gidişi tehdit ettiği kaygılarından doğuyor.

Asıl sendrom

Ben "28 Şubat İslam'ı azaltma operasyonu" tanımlamasını yaptım. Çünkü asker-sivil odaklar, onun iç-dış bağlantıları, "Türkiye'de İslam çok oldu" değerlendirmesini yaptılar.

AK Parti iktidarı süresince zaman zaman gündeme gelen "Türkiye muhafazakârlaşıyor" söylemi var ya...

Hani zaman zaman "Eksen kayması"ndan söz edilir ya...

Bunların tamamı 28 Şubat ruhunun devreye girme hamleleridir.

Birileri hep Türkiye'ye bakar ve "İslam'ın çok olup olmadığı"nı tahlil eder.

Amerika bakar, AB bakar, onların içerideki izdüşümleri bakar ve raporlandırır.

Çünkü laik sistem kurulurken, Türkiye'nin gündemine, "Ne kadar İslam'a izin var" sorusu yerleştirilmiştir. Bazı
dinamik kurumlara da bu ana gündemi "koruma-kollama misyonu" yüklenmiştir.

2007'de, halktan yüzde 47 oy almış ve iktidara gelmiş bir siyasi parti hakkında "Laiklik karşıtı eylemlerin odağı" suçlaması ile kapatma davası açılmış ve parti, "Hazine yardımı kesilmesi" cezasıyla ipten dönmüştür.

O dönem bir üniversite rektörü, "Yüzde 95 oy alsanız ne yazar" gibi bir tepki ortaya koymuştur.

Ben de o zaman "Yüzde bir bile yüzde 99'dan büyüktür Türkiye sisteminde" diye yazmıştım.

İşte asıl sendrom bu.

Evet, fiilen iyileşmeler olmuştur ancak statükonun ruhundaki ana koordinatlar yerli yerinde duruyor.

Ruh değişikliği

Hatırlayalım, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, onca "demokratik hüviyeti"ne rağmen bir gün kalktı "Türkiye İslam ülkesi değildir" deyiverdi.

Bu sözün üzerinde sanırım benden başka duran olmadı.

Neden böyle demiş olabilir Sayın Özkök?

Evet, Türkiye sisteminin ruhunda, İslam belirleyici bir kimlik değeri değil.

Tüm format bunun üzerine kurulmuş.

Toplumun tüm İslami taleplerinin önüne, "Laik ülkede bunlar olur mu" karşılığı çıkmıyor mu?

Türkiye'de herkesin hakkı gündeme geliyor ama toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan "Sünni Müslüman"ın talepleri gündeme gelmiyor, geldiğinde de karşısına laiklik ya da "Demokrasi her zaman çoğunluğun taleplerinin karşılandığı bir sistem değildir" cevabı çıkıyor.

Ben de diyorum, herkes alacaklı, Sünni Müslüman borçlu!

Biliyorum, birileri Türkiye'nin sistemini "Sünni, Hanefi" gibi değerlendirmeye yatkındır. Bu, başka toplum
üretilemediği için kaçınılamayan bir alakadan ibarettir.

Ama ben hâlâ kurulu düzenin üstündeki binicilerle sorunu olduğunu düşünüyorum. Biniciler vahşi atı terbiye etmeye uğraşıyor o kadar.

28 Şubat'ın en katı tahribatının yaşandığı eğitim alanına el atmak, iktidarınızın 10'uncu yılında olabiliyorsa -o da epeyce çekingen biçimde- bunun üzerinde durmak lazım.

Başbakan, CHP'ye yüz değişikliği değil, gen ve doku değişikliği öneriyor ya, ona bir de ruh değişikliği ekleyip, kurulu düzene uygulamak gerektiğini söylerim, o kadar.

bugün

Bu yazı toplam 917 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar