Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yorgun, umutsuz ve endişeli

Psikolog dostunuz varsa sorun, insanlar genelde yorgun, umutsuz ve endişeli. Sürekli korku pompalanan bir ülke olduk. Grip’in adını değiştirdik ve ölüm öpücüğü olarak tanımladık!

Herkes maskeli, herkesin HES kodu var, insanlar PCR manyağı oldu. İnsanlar kime, neye inanacağını şaşırdı.

Yorgun, öfkeli, umutsuz ve endişeli. Bu kez endişelenen “genç subaylar” değil, toplum. Ve birileri de sürekli bu öfke cehennemine odun taşıyor sanki!

Bunu bırakın bitmek bilmeyen PKK ve FETÖ tartışmaları, yargılamalar, OHAL etiketli sanıklar. Mehdi, Mesih, kıyamet savaşı derken bir MARDUK / MİDURİ konusu var. Dünyaya meçhul bir gezegen mi yaklaşıyor, yoksa bir göktaşı mı çarpacak! Elon Musk, insanlara Chip takmaktan, Mars’a yolculuktan söz ediyor.

“Ay’a yolculuk var da kalan biz miyiz” bilemiyoruz. Aynı lobinin patronları, ülkemizden gerçek toprak satın alırken, bize MetaVerse de kendi ülkemizin sahillerini pazarlıyorlar.

TL’de mi kalsak, dolara mı geçsek, kripto parayı mı denesek, yoksa altın mı alsak! Tabii paran varsa. Yoksa borcun varsa yine bunları alacaksın mecburen borcunu ödemek için.

Sizin oğlan, kız, fazla telefona takılıyorlar, sakın şu ölümcül oyunların bağımlısı olmasınlar. Daha beteri de var subliminal mesajlarla çocuklarınızın aklını çelip alıp götürmesinler!

Diyorlar mı, mafya Ankara, İstanbul, Antalya, İzmir her yeri paylaşmışlar. Artık kendi aralarında savaşıyorlarmış. Siyaset onları, onlar siyaseti çok sevmişler. Asker, Polis, Jandarma, siyaset, bürokrasi, Media, STK, akademi, sermaye, tüccar, sanayici, Cemaat herkes bu işin içindeymiş. Al başına belayı! Şair herhalde, “Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu” diye boşuna demiyor. Piyasa malum. Pazar yerine gidin görün. Pazarda limon kaç para, öte yandan Adana’da elde kalan limonlar sokak kenarlarında..

Her köşede bir mafya. Eskiden otopark mafyasından şikayet ederdi insanlar, şimdi her resmi daireye giden yolda birileri var. Sağı solu fark etmiyor.

Uyuşturucu desen baharattan, kahveciden daha çok. Fuhuş desen her yerde 7/24 müşteri bekliyor. Batıda Üni.li kızlara oğlanlara gelir getirici “sex işçiliği eğitimi” veriliyor!? Ellerinden gelse bunlar “Tanrıyı tedavülden kaldıracaklar”. Din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsel kimlik tanımı yobazlık! Yasaya göre oğlunuz ya da kızınız, cinsel eğilim, yönelim, deneyim sonucu bir tercihte bulunabilir. Buna da anlayış göstereceksiniz. Yoksa yobaz olursunuz.

Zaten çocuklar iş bulamazsa sex işçiliği bir gelir kapısı olabilir yeni normal dönemin özgürlük anlayışına göre. Eski normal dönemdeki gibi iş arayacaksanız, büyük holdinglerin birçoğu zaten LGBTIQ+’lara pozitif ayırımcılık yapıyor.

Bu mafya, emniyet, istihbarat, siyaset ve bürokrasi el ele verirlerse, yasama, yürütme ve yargıyı ele geçirmeleri zor değil. O zaman Türkiye Meksika mı olur, Kolombiya mı bilmem! Eğer anlaşamazlarsa, anlaşmaları kolay değil, o zaman birbiri ile savaşmaya başlarlarsa, o da memleketi yakar bitirir. Bakın bu derin yapılar mafya ile kol kola girince, terör de patlar.

Zaten bunların kontrol ettikleri ideolojik, politik, dini, mezhebi ya da marjinal grublar da vardır. Onlar üzerinden örtülü bir iç savaş çıkarmaya başlarlar.

Bu işler bu noktaya gelince birtakım çevreler de kendilerini savunmak için ihkak-ı hak temelli işler yapmaya kalkarlar. Tabii yabancı istihbarat örgütleri de karışınca işin içine, bu işlerde kim kimdir belli olmaz. Sonunda herkesin yeri belli olunca o yabancı ülkelerden biri, içeride bir işbirlikçi grubu destekler ve darbe yapar, bu çetelerden ülkeyi kurtarmak için.

Bu oyun hep böyle oynanır. Bakın, batıdan gelen talepler konusunda birkaç küçük parti dışında diğerlerinin tamamı kurşun asker gibi, ne denirse yapıyorlar. Her konuda kavga edenler, batıdan gelen talepler konusunda tam bir mutabakat içinde. Aslında işin püf noktası da burada! Havayı kokluyorum da genzim yanıyor. Bildik bir hava bu! NFK bu havayı “Destan” isimli şirini internetten bulup okuyun bir. Hani şu: “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! / Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak / Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden /Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden(...)”

19.6.2021’de Bacon’dan bir alıntı yapmıştım: Daha önce de yazdım, yine hatırlatayım: Bacon (1561-1626) “Ayaklanmalar ve toplumsal kargaşalar üzerine” isimli bir denemesinde der ki, “Devlete kara çalan sorumsuz konuşmaların sık sık ve uluorta yapılması, bir yandan devlete zararı dokunacak yalan-yanlış söylentilerin ağızdan ağıza dolaşarak büyük bir ilgi görmesi kopacak bir fırtınanın ilk işaretleridir.” (…) Devletin dört ana direği olan Din, Adalet, Yönetim, Hazine’den biri sarsılacak ya da güçsüz düşecek olursa, insanların işi artık çok zordur. Ayaklanmaların sebebi 2’dir: Büyük yoksulluk ve büyük hoşnutsuzluk. Yıkılan ocakların sayısı ne kadar çoksa, karışıklığı destekleyenlerin sayısı da o kadar artar. Ayaklanmanın sebepleri ve körükleyici etkilerine gelince, dinde reform girişimleri, yeni vergiler, yasada ve törede değişiklik, tanınan imtiyazların geri alınması, toplumda genel bir baskı, değersiz insanların ve yabancıların yükselmesi, açlık, ordudan çıkarılan askerler, umut kırıklığına uğramış partililer, küskün bir toplumu ortak bir gaye etrafında toplayıp birleştiren bütün buna benzer şeyler..”

Evet “Def-i mazarrat celb-i menafiden evladır”. “Şunları şunları yaptık” demeden önce, toplumdaki şikayetleri dinleyip, çözüm üretmek gerek. Bakın birçok şey söyleyebilirsiniz ve bunlar çok değerli olabilir. Ama halkın kafasında oluş(turul)an sorulara, yani suali mukadderlere cevap vermezseniz, söylediğiniz sözlerin siyasette hiçbir karşılığı olmaz. Bu; bir dersi baştan sona ezberleyip, ama sınavda sorulan 5 soruya da cevap veremeyen adamın haline benzer, o zaman haliniz.

O zaman bunları yazmışım. Bugün gelinen noktayı düşünün ve bir karar verin. Hep birlikte kendi nefsimizi hesaba çekelim ve bundan sonra ne yapabiliriz diye düşünelim. Unutmayalım tarihin kırılma noktalarından birindeyiz, tarihin yaşayan tanıklarıyız bu anlamda ve aynı gemide bulunuyoruz.

Destan’dan birkaç satır daha: “Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan!/Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! - Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul/Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul - Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa/Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa! - Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilaç/ Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilaç - Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan/Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!”

Ha, bu arada Danıştay savcısı, Cumhurbaşkanlığının İstanbul sözleşmesini geri çekmesini hukuka aykırı bulmuş. Bakalım bu işin sonu nereye varacak! Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 342 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar