“Yedi’u” Sadece Yetime Kötü Davranmak mıdır?

“Yedi’u” Sadece Yetime Kötü Davranmak mıdır?

Yetimi itip kakmak yani “yedi’ul yetim” ifadesinde “yedi’u” sadece yetime kötü davranmak olmayıp farklı anlamları da ifade eden bir hâldir. Şöyle ki;

Dine inanan insanların en hassas olduğu hâllerin en başında yetim, yoksul, âciz ve muhtaç insanların durumunu gözetmek vardır. Dini yalanlayanların ilk yaptığı şeylerden birisi de bu âcizlere eziyet etmektir. Zira korumasız olanlara zulmetmek yiğitsizli- ğin, düşkünlüğün alâmetidir.
1. Dini yalanlayan, kendisine bir yetim ihtiyacı için gelse, yetime teveccüh göstermez. Yetimi insanca dahi geri çevirmez. Azar- layarak yanından uzaklaştırır. Zira bir daha gelir korkusu yaşar, iyilik yapmaz ve kötülük resmederek ileriye dönük bütün kapıları kapatmak ister...
2. Dini yalanlayan, yetimin babadan kalan mirasına konmak için sevecen davranıp sözde yetime bakıyormuş gösterisi ile yetimin hakkını yer. Zaten yetimin olan malı yetimin ihtiyacı için harcamaz ve yetim kendi malından isteyince yetimin malını koruyormuş gibi davranarak yetimi azarlar.
3. Dini yalanlayan, malı için veya akrabalık örfünden dolayı bir ye- timi himayesine alırsa o yetimi, kutsal bir emanet gibi görmez. Yetim o kişinin evinde bir köle, cariye, uşak, hizmetçi gibidir. Bütün ayak işlerini, bütün ev işlerini yetime yaptırır. Evde bir şey kaybolsa, zayi olsa ilk zanlı yetim olacaktır. Evin diğer ço- cuklarından ayrı tutulur. Ne verirsen giyecek, önüne ne konsa yiyecek makamındadır. Çocukluk yapma, nazlanma gibi hâller asla ona reva görülmez. Başı okşanmaz. Elindeki bir oyuncak evin çocuğu tarafından istenirse hemen vermek zorundadır. Zira kendisine iyilik yapılıyordur ve bu iyilik her fırsatta yetimin başına kakılır.
4. Dini yalanlayan, yetimin eğitim, ahlâk, meslek, kişilik sahibi ol- mak hasletleri için özen göstermez. Hatta bunları edinmesine de mani olacak zeminler var ederek, yetimi bir ömür boyu kullanabileceği şekilde mustaz’af kılar.
5. Dini yalanlayan, merhametsiz, kendi gücü yoksa bile yetimin ihtiyaçlarına duyarsız kalmayıp, sağa sola koşturup yetimin ihti- yaçlarını giderecek çareler aramaz.
6. Dini yalanlayan, kendisi yetime bakmaz, bakılması için ön ayak olmaz ve bunların üstüne bakılıp gözetilmesine de mani olur. “Yetimmiş! Bu devirde yetimlik mi kaldı, babası da zaten makbul adam değildi, besle kargayı oysun gözünü.” kabilin- den şeytânî söylemlerle hayır hasenata engel olur.
Müfessirlerin hemen hemen hepsi bu Ayet-i Kerime’nin tefsirinde, Ebu Cehil ile yetim arasında cereyan eden bir rivayeti aktarırlar. Hatta bazı müfessirler bahsi geçen rivayeti ayetin nüzul sebebi olarak da verirler (Allah-u Alem). Bahsi geçen rivayet şöyledir:
Ebu Cehil bir yetimin vârisiydi. Bu çocuk bir gün çıplak hâlde Ebu Cehil’in yanına gitti. Babasının bıraktığı maldan kendisine yardım et- mesi için ona rica etti. Ama zâlim Ebu Cehil çocuğa aldırmadı bile. Yetim, üzgün olarak geri döndü. Kureyş’in bazı ileri gelenleri kötü-lük olsun diye çocuğa Hz. Muhammed’e (s.a.v) gidip şikâyet etmesini tembihlediler. Ayrıca, malını vermesi gerektiğini Ebu Cehil’e söyle- mesini Hz. Muhammed’e (s.a.v) rica etmesini de tembihlediler. Çocuk çaresizdi ve Ebu Cehil ile Hz. Muhammed (s.a.v) arasındaki ilişkiyi bilmiyordu. Ayrıca Kureyş’in bedbaht ileri gelenlerinin kendisine bunu niçin tavsiye ettiklerini de bilmiyordu. Onun için çocuk Rasulullah’a giderek durumu anlattı. Rasulullah hemen ayağa kalktı. Çocuğu yanına alarak en büyük düşmanı olan Ebu Cehil’in yanına gitti. Ebu Cehil Ra- sulullah’ı karşıladı. Rasulullah, “Bu çocuğun hakkını ver!” dedi. Ebu Cehil kabul ederek hemen çocuğun malını teslim etti. Kureyş’in ileri gelenleri Rasulullah ile Ebu Cehil arasında neler geçeceğini görmek için bu olayı izliyorlardı. İkisinin arasında tartışma çıkacağını zannedi- yorlardı. Ama Ebu Cehil’in uysal davrandığını görünce hayretler içinde kaldılar. Ebu Cehil’e gelerek “Sen de mi atalarının dininden döndün?” dediler. O, “Allah’a yemin ederim ki dinimi terketmedim. Ama ben Muhammed’in sağ ve solunda birer mızrak gördüm. Hareket edersem bana saplanır zannettim.” dedi.

Nuhbe yayınlarından çıkan “Namaz Okumaları” isimli eserden iktibas edilmiştir.

Kaynak:Haber Kaynağı