Unutulmaz Kur'an Ziyafeti

Unutulmaz Kur'an Ziyafeti

Kur’an okuma yarışmasına Türkiye, Malezya, Balkanlar ve Rusya Federasyonu’ndan katılan hafızlar, dinleyicilere unutulmaz bir Kur’an ziyafeti sundular.

SELAMET kelimesi bu ülkenin en çok kullandığı kelime… Katıldığımız eğitim programında ders veren ve tamamına yakını yurt dışında eğitimlerini tamamlayan her hoca ya da uzman, sınıfa girince ‘Esseleemu Aleykum’ ile söze başlıyor. Günlük hayatta; Selamat Datang’ (Hoşgeldiniz), ‘Selamat Pagi (Hayırlı Sabahlar), Selamat Petang (Hayırlı Akşamlar), ‘Selamat Malam (Hayırlı Geceler)’, .. gibi selametin yaygınlığını görüyor, duyuyor ve yaşıyorsunuz. Bu ülkede Türk siyasetçiler de tanınıyor. Özellikle bazı müslüman Malaylar tarafından Sayın Başbakan’ın, Başbakan yardımcılarının adları ile hatırlandığı bir ülke burası. Eski Başbakanlarımızdan Sayın Necmeddin ERBAKAN ve ardından Başbakan Sayın Receb Tayyib ERDOĞAN ise en çok bilinen ve sevilen Türk liderler…
Namazda ‘secdeden kıyama zor kalkan bu millet’, cüssesinin küçüklüğüne rağmen yüreğiyle dünya ölçeğinde müslüman dünyanın önderliğine soyunmuş sanki… Tropikal yağmur ormanlarına gömülü bu coğrafyadan fışkıran ilerleme inancı ve azmi karşısında şaşırıyorum. Önemli sanayi dallarında ve altyapıda, İslam Dünyasının liderliğine soyunması beklenen Türkiye’den/bizden çok ilerideler.
Malay müslümanlar, dünya müslümanlarının dertleriyle dertleniyorlar. Bir Cuma namazı sırasında, cami önünde yere serilen bir İsrail bayrağı ve onun önünde Lübnan müslümanlarına yardım sandığı konulmuş. Bayrağın üzerinden geçip yardımlarınızı sandığa atmanızı hatırlatan çocuklar bekleşiyor. Böylece Lübnan’da yaşananları cemaate hatırlatıyorlar. Cum’a hutbesi de, İsrail’e karşı müslümanların bir ve beraber olmaları üzerine inşa edilmiş...
UNUTAMAYACAĞIM AN…
Oteldeyim. Akşam 20.30 civarı. TV’yi açıyorum. Reklamların ardından Milletlerarası Kur’an-ı Kerim Okuma Yarışması başlıyor. Mozambikli Kur’an bülbülü okumaya başlıyor. 15 dakikanın bitiminde sıradaki hafız kürsüye çağrılıyor: Erhan Mete-TÜRKİYE... İstanbul ağzı Euzü Besmele çekişi ile, Asım kıraatini takip ederek Kur’an okumaya başlıyor… Müthiş bir keyif benimki. Hafızımızı dinlerken, 1980’li yıllarda tanımak şerefine ulaştığım Rahmetli İsmail Biçer ve hocası Hafız-ı Kurra rahmetli Abdurrahman Gürses Hocaefendi’yi hatırlıyorum. Çünkü Hafız Erhan Bey’in o muhteşem Kur’an okuyuşu ile, sadece bu müstesna Kur’an önderleri isimler aklıma geliyor… Ardından, 1980’li yıllarda Beyazıd’da, Nuruosmaniye’de, Sultanahmed Camilerinde katıldığım ve hatta teybe kaydettiğim “Kur’an Ziyafetleri” akıyor gözlerimin önünden... Hafız Erhan Bey’in de hocası Fatih Çollak Hoca imiş... Bazı hafızlarla birlikte resimliyoruz ânı.
Kur’an ziyafeti çıkışında, dinleyicilerden bir grupla tanışıyorum. Başları fesli bu sevimli gençlerin “cezaevi gardiyanı” olduklarını öğreniyorum. Malezyalılarla birlikte ben de, başbakan Sayın Abdulah Bedevi’nin resminin önünde “gülümseme nöbetine” katılıyorum.
TEVAFUKUN BÖYLESi…
Gece saat 24.00’te telefonum çalıyor. Bağlıyorlar birine... “Selamün aleyküm” diyor. Türk olduğunu anlıyorum hemen. Ben Erhan Mete diyor. Şaşırıyorum. Ekranda dinlediğim ve izlediğim Türk hafız üç saat sonra beni arıyor gecenin yarısında. Telefonda tanışıyoruz. Bir gün önce de Şah Alem’deki İslam Merkezi Müdürü ile tanışmışlar. Benim telefonumu vermiş Erhan Bey’e. Bir sonraki gün de Kur’an Ziyafetinde buluşuyoruz...
En iyi olma, en başarılı olma, küresel yarışta en öne çıkma gayreti var Malezya’da. Oldukça da başarılı bir performans sergiliyorlar. Özellikle ülkemizde tartışageldiğimiz bana göre anlamsız kavga kaynağı sorunların tamamı çözüme kavuşturulmuş bu ülkede. Türkiye’den uzmanlar sadece Batı’nın değil, özellikle bu ülkenin uygulamalarını yerinde görmeli… Hem sanayinin değişik kesimlerinden uzmanlar, hem de siyasetin içinde yer alanlar mutlaka bu ülke ile hemhal olmalı…
Türkiye’de yaşanan anlamsız tartışmaların yerine, müslüman Türk milletinin önünü inanılmaz şekilde açacak örnek uygulamaları (best practices) yerinde, uygulamalı görmeli…
2007 yılı Malezya’da “turizm yılı”. Çünkü devletin 50. kuruluş yılı. İnsanımız bu ülkeye turist olarak gelmeli. Görmeli. Fark etmeli. Toplumsal gelişimin yanı sıra, teknolojik gelişimin de ne muazzam düzeyde olduğunu, ‘balta girmemiş ormanların, tropikal kuşağın bazen küçümsediğimiz çocuklarının’ yüzlerinin ne kadar aydınlık olduğunu, bizden kat kat ileride olduğunu görmeliyiz. Sonra da, bu başarılı örneğin uygulamalarını Türkiye’ye yansıtma imkanlarını ortaya koymalıyız...

Vakit

"Bu gezi (izlenim ve değerlendirme) yazısı;
Anadolu'da Vakit Gazetesinde 8 Eylül 2007 tarihinde
başlayarak bir hafta boyunca yayıma girmiştir."