Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Türkiye"yi kim yönetsin?

Aklı ve sağduyuyu arıyorum ve bunun için sorular sorup duruyorum. Her çevreden insanda, asgari bir akıl ve sağduyu varlığına inandığım için herkesin zihin ve kalp alemini duyarlılığa çağırıyorum. Hadi gelin, "Türkiye'yi kim yönetsin?" diye başlayalım ve soralım:

Türkiye'yi Anayasa Mahkemesi yönetsin. 11 kişilik Mahkeme heyeti, Cumhurbaşkanını, Başbakanı, Bakanları, Meclis üyelerini seçsin ve yönetsin. Anayasa Mahkemesi, Türkiye'nin partiler üstü partisi olsun. Kanun çıkarsın, kanun bozsun, Anayasa yorumlasın, her bir şeyi yapsın. Kabul mü? -I-ıhh. -Peki o zaman asker yönetsin. İster genç subaylar, ister yaşlı subaylar, diğer ifadeyle komuta konseyi olsun... 5 Kişilik bir komuta heyeti oluştursun, 12 Eylülvari bir Komuta Konseyi...

Söylediği kanun olsun, tayin ettiği de başbakan veya bakan... Meclis'i de onlar seçsin... Komuta Konseyi'nden sadır olan şeyin hata olabileceği asla tartışılmasın. Medya da, tam siper hale gelsin. Kabul mü? -I-ıhh. -12 Eylül'ü beğendiremedik. Bari 12 Mart türü olsun. CHP'den apartılmış bir Başbakan'la (Nihat Erim) dünyadan toplanmış bir beyin kabinesi ile (Atilla Karaosmanoğlu ve arkadaşları) bir ekip oluşturalım, memleketi 1995'te, İtalya'nın 1971'deki seviyesine ulaştırsın. Kabul mü?

-Peki o zaman 28 Şubat gibi bir yöntemle, tırnak içinde "siyaset"te marifetli bir Cumhurbaşkanı'nın tereyağından kıl çeker gibi partilerden kırıntılar toplayarak oluşturduğu bir hükümet formülü, bir de Asker ağırlıklı MGK güdümüyle bir yönetime ne dersiniz? Ne iyi ülkeye milyar dolarlık bedeller ödeten hortumlamalar da olur, geçinir gideriz. Kabul mü? -I-ıhh. -Anladım, siz pek parlamentonun zorlanmasını istemiyorsunuz!!! O zaman Türkiye'yi CHP iktidarı ile yönetelim.

Hem de tek parti ile. Hem de başında Baykal'ın bulunduğu tek parti ile... Milli Şef, Ebedi Şef her ne ise Baykal'la başlasın, Baykal'la bitsin. Paraların üstüne de Baykal'ın resmini koyalım. İstanbul'daki CHP delegelerini silip süpürerek tek adam iktidarını eline geçirmiş bulunan Baykal'a, Türkiye'nin yönetimini verelim. CHP'yi yönettiği gibi Türkiye'yi de yönetir. Ne muhteşem olur! Kabul mü? -I-ıhh. Evet, ı-ıhh... Bunların hiçbiri olmaz. Bunların büyük kısmı denendi ve iflas etti. En son "Baykal'lı yönetim" formülünün başka versiyonları CHP'li yönetimlerle yaşandı. Türkiye bunların hepsini ve akıbetlerini biliyor.

Bunların tümü zorlama. "Baykal'lı yönetim" dediğimiz şey, daha halk oyuna gelmeden, bizzat CHP'nin bünyesinde, isyanlara yol açıyor. Baykal, kendi iktidarını korumak için neredeyse tüzükten bir Maginot hattı oluşturmuş, kimse onu aşamıyor. Tek Parti dayatmasının, parti içi dikta haline dönüşmüş biçimi. Parti neredeyse bir genel başkan adayları mezarlığı halinde. Ot bitmiyor CHP bünyesinde. Onu Türkiye'ye taşıdığınızda ne olacağını tahmin etmek zor değil. Türkiye'de insanlar korkuyormuş. Evet, korkuyor. Ama korku odağını doğru teşhis etmek lazım.

Türkiye'nin en büyük korkusu bir CHP iktidarı. Bir millet tek parti iktidarından kurtulmayı neden bu kadar özlemle bekler? Neden o millet, bir daha o partiye iktidar olma şansı vermez. Neden 50 yıllık çok partili hayatta CHP tek başına iktidar olamaz. Çünkü korkar millet bir CHP iktidarından. Türkiye'nin asıl korkusu budur. Yargı iktidarı, Asker iktidarı gibi şeyleri tartışmaya bile gerek yok. Çünkü insanımız, demokrasiyi, yani kendi iradesi ile siyasi iktidarı belirlemeyi ve gerektiğinde sandıkta hesap sormayı da olmazsa olmaz görüyor. -Ben oy vereyim, birileri Ankara'da o oyları iptal etsin! Buna dünyanın kendisine saygısı olan hangi toplumu razı olur? Millet iradesini yargılayan bir yargı düzeni...

Milletin verdiği oyu kabul edilebilir bulmayan bir askeri irade! Böyle durumlar için halkın; -Siz kendinizi ne zannediyorsunuz, sizin kutsalınızı kim belirliyor, sizin tartışılmazlığınız nereden geliyor, sizi kim denetleyecek, gibi bir soru sorması haksızlık mı? Ne yani, aklımızı çuvala koyup, boyun mu eğeceğiz! 21'inci yüzyılda, topluma layık görülen muamele bu mudur ve hangi hakla? Eğri oturup doğru konuşalım; herkes durduğu nokta için bin tane gerekçe üretiyor. Ama iş sonunda nereye varıp dayanıyor, ona bakmak lazım. Yargı iktidarı? Askeri iktidar? Tek parti iktidarı? Ankara usulü transfer operasyonları? Parti parçalama teknikleri? Hangisi, hangisi çözüm olabilir? Tek yol: Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır. O dükkan, demokrasilerde seçim sandığıdır. Herkesin saçının rengi orada ortaya çıkacaktır, gerisi boş laf.

Bugün

Bu yazı toplam 507 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar