Tesettür ve Ayağa Düşen Başörtüsü

 

Tesettürle ilgili bir arkadaşın çalışması için birkaç satır yazı yazma ihtiyacı doğmuştu. Oradan ve eski Başörtülü Çıplaklar yazımdan karma bir yazı çıktı ortaya. Beğenenler çıkar belki, yayınlıyorum: İsyankâr insanlara her türlü günah için özgürlük veriliyor da, müslümanlara müslümanca sokağa çıkma, günaha girmeden caddede yürüme özgürlüğü bile yok. İçinde olması gereken iman esaslarını taşıyanlar için başörtüsü, “başı gitmeden başından gitmeyecek“ kadar değer ifâde eder. Örtü emre itaatin simgesidir. Allah karşısındaki içteki teslimiyetin dıştaki göstergesidir. Onu takmanın hiçbir hikmeti olmasa bile biz yine onu Allah emrettiği için takarız. İtaatte hikmetten ziyâde; emr-i İlâhîye bakarız. Tesettürlü bir kadın çarşıda dişiliğini gizleyip kişiliği ile yürüyünce, insanlar onun tesettürlü halinden bir dâvet ve tebliğe muhatap kılındıklarını anlarlar. Bu hanımın başı ve vücudu niye örtülü? Kimse, “başı kel, anlaşılan; onun için örtmüş” demez. Herkes “Allah’ın emrine uyduğu için örtmüş” der. Kendi kendine düşünür: “Peki, öyleyse ben niye Allah’ın emrine uymuyorum? O Müslüman olduğu için itaat ediyor, ben neyim?” Hâl diliyle tebliğdir tesettür. Her adım attığında insanlara Allah’ı hatırlatmış, O’na davet etmiş oluyor. Biliyor ki, vücudu onun değil; bütün mülkün sahibi Allah. Vücudunu, esas sahibi ona emanet olarak vermiş. Bedenin yaratıcısı ve sahibinin bir isteği var. O istek de insanın faydasına. Kulu korunsun istiyor kendisine saldıran gözlerle bakanlardan. İnsanoğlu, asgari ücretten maaş almak için çalıştığı yerde kendisine uygun görülen üniformayı giymem demiyor, diyemiyor. Hemşire, kendisi için beyaz giysiyi, güvenlikçi, güvenlik elbisesini giymeyeceğim demiyor. Bir maaş için parayı veren patronun rızası için istenilen giysiyi giyiyor da, kullarının faydasına olan bir hususu Allah’ın emretme ve yasaklama hakkı yok mu? Ayda iki bin lira veren istediği kıyafeti giydirme hakkına sahip de, bütün organlarımızı bize ihsan eden Allah’ın bizim üzerimizde hakkı olmaz mı hiç? O’na iman eden bir kul isek, teslim olmalıyız O’na. 
Bugün çarşıda, pazarda, tezgâhta, masa ve kasa başında, başörtülü bayanlar “örtülü çıplak” diye tanımlanabilecek başörtülü yozlaşmaya örnek oluyorlar. “Başörtülü olduğu halde tesettürlü nasıl olmaz” sorusuna cevap verebilmek için en kötü örnek nasıl olunur, onun görüntülerini sunuyorlar. Sundukları şu: Dış giysi cinsinden bir şey olmaksızın sadece başörtü, altına etek veya pantolon, üstüne bluz, elbise cinsinden bir şey giyerek çarşı pazarda dolaşma veya işyerlerinde ya da okullarda bu kıyafetle yabancı erkeklere (iş arkadaşlarına, sınıf arkadaşlarına, müşterilere…) gözükmek. 
Yasak savma cinsinden bile kabul edilemeyecek tarzda, çok ince veya çok kısa ya da çok dar pardösümsü bir dış giysi. Başörtünün altından sırıtan çirkinlik: Yüzde makyaj, dudaklarda ruj, yanaklarda allık, gözlerde boya ve hatta başörtüsünün rengine uygun özel lens, kaşlarda inceltme ve vücutta ağır parfüm kokusu gibi acâyiplikler.
Yani, başörtülü sekreter ve başörtülü tezgâhtar bayanların büyük çoğunluğu başta olmak üzere ev hanımı veya ev kızı olmadıkları imajını her haliyle yansıtmaya çalışarak entel takılan genç bayanların da önemli bir kesiminin çarşıda, okulda, işte… başörtülü mankenlere benzeme gayreti. Üstü kapalı altı havalı, uygunsuz etek üstü türban, altta dar kot pantolon üstte başörtüsü, bacakları açık ama başı kapalı tipler; Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu dedirtecek şekilde, altı kaval üstü şişhane görüntüsü…
Süslü kubbesi olan bir câminin alt katının tapınak olarak kullanıma açılması gibi bir şey. Başında sarık, ayağında mayo olan imam kıyâfeti ne ise onun gibi. Ne var bunda demeyin, sarıklı imamın giydiği mayonun HaŞeMa yani, Hakiki Şeriat Mayosu değil; Batılıların giydiği cinsten iki parmaklık mayo olduğunu düşünün. Sakallı ve başında sarığı olan genç bir imamın sosyete plajında bakınarak gezinmesi ne ise, aynı ve belki daha ağır değil midir, çarşı ve pazarda (hal diliyle “şişşt, baksana bana!” diye konuşan giysi içinde) kendine baktırarak gezinen başörtülü kız. 
İkişer kelimelik kısa tanımlarla özetlersek: “Başörtülü açıklık”; “örtülü çıplaklık”; “tesettürsüz örtü.” Şunlar da üçer kelimelik: “Cilâlı baş devri”; “cennetle cehennem koalisyonu”; “sulandırılmış İslâm’ın görüntüsü”; “zakkum aşılanmış çiçek”; “zehir karıştırılmış bal.”
Konserlerde alkış ve ıslıkla da yetinmeyip dans eder gibi hareketlerle tempo tutup sanatçının ezgisine/şarkısına koro elemanı gibi katılan başörtülü kızlar kimse tarafından yadırganmıyor artık. Çarşılarda özgürce gezmekle tatmin olmayan başörtülü bayanların bir kısmı, deniz kenarlarında, park ve pastanelerde özgür takılıyorlar, herkesin içinde şuh kahkahalar atabiliyor, çarşıda (şimdilik) kız arkadaşlarıyla öpüşebiliyor, çok rahat tavır ve cıvık cinsellik kokan davranışlardan, bazen kol kola bir yabancı erkekle fingirdeşmekten bile çekinmiyorlar.
Peygamberimiz (s.a.s.)’in “giyinik olduğu halde çıplak gibi görünen kadınları, Cehennem ehlinden” saymasının (Müslim, Libâs 125, hadis no: 2128) sebebi üzerinde düşünülüyor mu dersiniz? Hz. Peygamber, bunların Cennete giremeyeceği gibi, Cennetin kokusunu dahi alamayacağını belirtmiştir. Kimdir bu örtülü çıplaklar? Bunlar şeriatın koyduğu ölçülere uymayan, yani ince, dar ve uzuvları gösteren elbiseler giyen ya da vücudunda örtmesi gereken yerleri örtmeyen kadınlardır. Kadınların bu şekilde giyinmesi, küçük günahlardan olsaydı, Hz. Peygamber, onları Cehennem ehlinden saymaz, Cennetin kokusunu dahi alamayacaklarını söylemezdi. Farzedelim ki, sözkonusu şekilde giyinmek, küçük günahlardandır. Bu durumda küçük günahlarda ısrar etmenin, günahı büyüteceğini bilmiyorlar mı? Bilinmelidir ki, “sürekli yapılan hiçbir günah, küçük; tevbe edilen hiçbir günah da büyük değildir.” 
İslâm düşmanlarının bile bu konunun önemini bilerek devrimler ve baskıcı uygulamalarla kendi giysilerini dayattıkları bir dünyada, kendi kimliğimizi giysilerle de korumalı ve göstermeliyiz. 
Ne mutlu, tesettürünü bayraklaştırıp cihadını ilân eden, hicap bilincine sahip, takvâ elbisesini hiç üzerinden çıkarmayan iffet ve hayâ timsali hanımlara! Kılık kıyafet ve yaşayış prensiplerini İslâmî ölçülere göre tanzim edip nâmusunu muhâfaza eden edepli gençlere! 
Gözünde haram bakışların isi olmayan erkeklere ve yüzünde haram bakışların izi ve lekesi olmayan kızlarımıza selâm olsun!

Bu yazı toplam 2610 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar