Abdurrahman Dilipak
‘Terörsüz Türkiye’ mi demiştiniz!
“Dertleri zevk edindim, bende neşe ne arar..” Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete! Dünyayı yönetenlerin haline baksanıza, bir çoğu Epstein’in kurduğu “Bal tuzağı”na, “fuhuş ağı”na takılmış. Baksanıza liderlerin ağzını bıçak açmıyor. Dünya bu ahlaksızların elinde meçhul olmayan bir geleceğe doğru sürükleniyor.
Elips Haber'de yer alan habere göre, Sahi, ne oluyor? Nereye gidiyoruz? Kaçıyor muyuz, kovalıyor muyuz. Bir yamaç’a mı tırmanıyoruz, yoksa yokuş aşağı mı koşuyoruz. Yaşadığımız süreç, hayal mi, rüya mı, gerçek mi? İktidar, iktidar ortakları, muhalefet ya da muhalefet ortakları, diğerleri farketmez, durum aynen bu.
“Terörsüz Türkiye” projesinde gelinen nokta ne, bundan sonra ne olacak.. Görünen o ki bu projenin iki sahibi var, Devlet Bahçeli ve Abdullah Öcalan Sürecin devamında ısrarlı. Eğer süreç tıkanırsa, en fazla zarar görecek olan bu isim. DEM süreci yeni taleplerle zora sokarak hem batı desteğini daha fazla arkasına almak hem de Kürt toplumunda, özellikle PKK sempatizanları ve HDP’lileri kazanmak istiyor. AK Parti sürecin sarpa sarmakta olduğunu gördüğü için bu konuda sessiz kalmayı tercih ediyor. Ama eli mahkum, parlemento çoğunluğuna sahip olmak için MHP’ile uygun adım siyaseti izlemek zorunda.
Aslında PKK’yı, kim, neden, nasıl, niçin kurdu ve Apo kimdir, tarafların tümü oynanan oyunun farkında ama, gerçeği söylerlerse hepsi birlikte kaybeder.
Şu anda süreçten en kazançlı çıkan DEM ama yarın bu süreç nereye evrilir belli olmaz.
Aslında bu terör sorunun çözümü için Apo yerine Tom Barak ile konuşulsa daha iyi olmaz mı?. Çünkü Proje onların projesi. İşin içinde NATO da var, bazı NATO ülkeleri de, İngiltere ve Fransa ayrıca var. Vatikan ve İsrail de var. Mesela Barak, 2026’da Heybeliada’nın açılacağını da biliyor. Yeni bir Bronson vakası ile mi karşı karşıyayız bilmiyorum.
Bu Apo ile diyalog meselesini “Terörsüz Türkiye” etiketi ile cilalayıp bir başka kişi ya da parti dillendirseydi, MHP onlardan bu işin hesabını sorardı. Projenin sahibi MHP olunca parti tabanı sessiz kaldı tabi. İstanbul sözleşmesi ile aileye yapılanı AK Parti değil de CHP yapsaydı, görürdü gününü. Uluslararası sistem kime, ne zaman, neyi, nasıl yaptıracağını biliyor.
Sorun’a çözüm için 4 Nisan 2013’de, 9’ar kişiden oluşan 7 bölgede çalışacak olan Akil Adamlar Heyeti kuruldu ve bu heyetler 2013 yazı sonuna kadar görev yaptı. Ben de o heyette Doğu Anadolu bölgesinde yer aldım, Raporlar, talebler, eleştiriler, Ankara’ya iletildi. Sonuç hakkında heyet üyeleri dahil kimseye bilgi verilmedi. Çözüm için beklentiler toplumsal ilgi yüksekti, ama sonuçta beklentiler boşa çıktı, başa dönüldü. Gördüğüm kadarı ile, geçmişte yaşananlarla ilgili, bu çözüm arayışları ile ilgili ne bir özeleştiri yapıldı ve ne de tecrübe aktarımı söz konusu.. Onun için bu projenin de kulağa hoş gelse de içi boş bir projeye dönüşmesinden endişe ediyor.
Aynı yıl 16 Kasım 2013’de Mesut Barzani, dönemin Başbakanı Erdoğan'ın davetiyle Diyarbakır'a geldi. Ziyaret, "çözüm süreci" kapsamında barış mesajları vermek ve toplu açılış törenlerine katılmak için düzenlenmişti. Etkinlikte Kürt sanatçı Şivan Perwer 37 yıl sonra Türkiye'ye dönen sürgündeki müzisyen olarak katılırken, İbrahim Tatlıses de sahne aldı; birlikte Kürtçe türküler söylediler. O zaman ki BDP (şimdiki DEM Parti), ziyareti protesto etse de, etkinlik Kürtler arasında destek gördü.. Barzani, konuşmasında "Yaşasın Türk-Kürt kardeşliği" dedi.
29 Ekim 2014 bir grub peşmerge'den oluşan bir konvoy, Hava yolu ve karayolu (Habur-Silopi-Cizre-Nusaybin-Suruç) bağlantılı bir şekilde Iraktan Suriye’deki PKK kamplarına geçti.. Mesut Barzani, geçişi "Türkiye'nin yardımı ve ABD'nin desteğiyle" diye nitelendirdi. Bu, “IŞİD kuşatmasını kırmak için sembolik ama stratejik bir destek” olarak tanıtıldı. Media da Bu geçişi, Türkiye'nin o dönemki "çözüm süreci" politikasıyla uyumlu bir adım olarak değerlendirdi.
“Herşey yoluna girecek” derken Aralık 2015 - Mart 2016 arasında Diyarbakır’daki hendek savaşları ve şehir içi çatışmalar başladı. 2 Aralık 2015’de Sur ilçesinde ilk sokağa çıkma yasağı ilan edildi. PKK’nın gençlik yapılanması YPS/YPS-Jin, Sur’da hendekler kazmış, tüneller açmış ve barikatlar kurmuştu. TSK ve Polis Özel Hârekât birimleri ilçeye operasyon düzenledi. Bu olaylar, 2015 yazında çözüm sürecinin çökmesiyle başlayan 24 Temmuz 2015 sonrası şehir savaşları döneminin en kanlı bölümlerinden biriydi. Sadece Sur’da resmi açıklamalara göre 279 güvenlik görevlisi ve sivil hayatını kaybetti, binlerce kişi göç etti. Sur’un tarihi suriçi bölümü büyük ölçüde yıkıldı, daha sonra geniş çaplı kentsel dönüşüm yapıldı.
“Kürt” etnik kimliği, dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik kendi içinde bir çok farklı unsurlardan oluşmaktadır. Dindar Kürtlerle Laikçi Kürtler nasıl imtizaç edecek bu belli değil. Ya da Zazaları aralarına alacaklar mı? Diğer gayri müslim unsurlar, yarın batının öz evladı olacak, diğerleri üvey evlat. Koalisyona bağlı ağalar, beyler, yabancı ülkelerin işbirliği yaptığı kişiler, Masonlar, Arab Yahudileri, Kürt Yahudileri, Fars Yahudileri hepsi birbiri ile rekabet edecek. Kaldı ki artık tek bir ABD, tek bir İngiltere, tek bir AB, tek bir NATO, tek bir İsrail de yok. ABD’nin himayesinde kurulacak 2. Bir İsrail gibi bölgede örgütlenmeye çalışılacak bu yapının bileşenleri yarın kendi içlerinde iktidar ve servet paylaşımı için birbirlerine düşebilirler.. Anti empeylalist sloganlarla gençleri ölüme gönderenler, iktidar ilişkileri içinde emperyalizmin Truva atı olarak yollarına devam etmek durumunda kalabilirler.
Bu “Terörsüz Türkiye” Projesi, Türkiye’de halkın ilgisini içeride tutmak, SDG ve PYD, KCK unsurlarının kendilerini toparlamaları için onlara fırsat tanımak açısından çok başarılı bir proje. Projeyi sonlandırmak için bir olay, bir söz yeter, MHP asla sorumluluk almayacaktır. Bunun sorumlusu ya DEM ya da AK Parti olarak gösterilecektir. MHP’nin kendi sonlandırmaması ama projenin sonlanması, MHP’nin bu açıdan projesinin iflası anlamına gelecektir. Bunun da parti içindeki dengeler açısından etkisi büyük olacaktır. Proje devam ettiği sürece de MHP Türkiye’de temel politikaları belirleyen bir parti olarak gündemde kalmakta ve tabanda itibar toplamaktadır. Bu konuda parlamento çoğunluğunun desteği açısından AK Partinin eli MHP’ye bağımlıdır.
Bu projede, her bakımdan kazançlı olan tek parti DEM’dir. Hem parti olarak kendileri, hem de Kürt meselesi bu şekilde ülke gündemde. Çatışarak kazanamadıkları masa başında kazanmaya çalışıyorlar. Sınırın öte tarafında da Kürdistan etiketli, bölgedeki diğer bütün, Ermeni, Süryani, Yahudi, Ezdi, Dürzi, Nuseyri, Lübnan Hristiyanları, ne kadar gayriMüslim unsur varsa, hepsini SDG çatısı altında toplayan, İran’dan Doğu Akdeniz’e kadar uzanan bir devlet kuruluyor. O yapı içinde PKK yerine KCK, PYD, PJK, Barzani’den, Talabani’ye herkese yer var. Bu devlet, bölgedeki devletlerden toprak taleb ederken, Irak, Suriye Petrollerinden de pay alacaklar.
Sahi Papa Türkiye’ye geldiğinde neden 3. Dünya savaşından söz etti ki! Mesih konusuna değinilmedi ama Armagedon’a bir göndermede bulundu. Bir de “dinlerarası diyalog”dan söz ederken, aslında öncelik tabi ki Hristiyanların birliği. Bunun içinde 1700 yıl önceki tarihi bir olayı yadetmek değil, belki de yeni bir konsile ihtiyaç vardır. Aslında ilk tahrif, MS 50’de Saul / Pavlus’la oldu. Diğer en büyük tahrif 1700 yıl önce.
Bu arada ülkemizin sınır boylarından ilginç şeyler oluyor. İsrail adeta Türkiye’yi çepe çevre kuşatıyor. Kıbrıs’ta hem Türk hem de Rum kesiminde Chabat ve İsrail var. Kıbrıs Rum kesiminde İsrail’in yanında ABD ve Hindistan da var. Fransa da var. Zaten adada iki de İngiliz üssü var.
Ege’de ABD’nin Ukrayna için getirdiği silahlar yed-i emin olarak Yunanistan’a bırakıldı. Kullanma yetkisi de İsrail de. Yani Ege’de de kuşatma altındayız. Yunanistan ABD, AB, İngiltere ve İsrail’i arkasına almanın verdiği sarhoşlukla, Ege’de karasularını 20 mile çıkarmaya hazırlanıyor. Tabi adaların kara suları ile, Türk balıkçıların Egede balık avlamaları bile imkansız hale gelecek, ancak şehir hatları vapurları çalışabilir bir de plaja girilebilir. Kuzey’de Ukrayna Yahudilerin etkin olduğu bir bölge. Şimdi buna bir de Karay ve Hazara ütopyası eklendi. Karadeniz’de aslında gemilerimize faili meçhul dron saldırıları gerçekleştiriliyor. Bölgede birileri karanlık planlar yapıyor olabilir. Güney’de SDG+KCK/PYD+ Diğer Kürt topluluklar, Diğer gayrimüslim unsurlar var. Bunlara destek veren, ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail var. Doğu’da, İsrail’in can dostu Azerbaycan var. İran vurulacak olursa, iki Azerbaycan’ın birleşmesi ile Chabat ve Rothchild’lerin desteklediği Hazara ve Karay lobisinin işin içinde olduğu yeni bir koridor açılacak.
Aman aman.. derdim çoktur, hangisine yanayım. “Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım”. Söylesen bir, söylemesen 2 dert. Bir de, haksızlıklar karşısında susunca, durduk yerde dilsiz Şeytan oluyorsun.. “Terörsüz Türkiye” ile ilgili “Süreç nasıl işliyor, memleket nereye gidiyor?” diye bana soranlara, ben de “ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim” diyorum. Süreç tıkandı. Siyaset de tıkandı, ekonomi de. Herkes bundan sonra ne olacağını konuşuyor. Erdoğan sonrasını, Bahçeli sonrasını konuşuyor. CHP deseniz, o zaten kendi can derdinde. CHP’deki dağılma süreci İmamoğlu, Özelle birlikte başladı. Kılıçdaroğlu çözülmeyi dondurmuştu. Bu akıl, bu gidişle CHP bundan sonra kendini zor toparlar. Kimse sürecin sona ermesi konusunda sorumluluk üslenmeye hazır değil. Sürecin kopması için, birileri ötekileri sorumlu tutacağı bir bahane arar gibi.
Evet, söylediklerim can sıkıcı. Söylediklerim ne ki, daha söylenmesi gerekenin yanında. Ama toplum buna da hazır değil. Onlar toplum mühendislerinin uydurdukları sanal gerçeklerine inanmayı tercih ediyor. Dünya, bölge, ülke iyiye gitmiyor!.
Öte yandan görüyorsunuz “6’lı masa”nın gözü önünde İsrail Gazze’ye ve Lübnan’a saldırılarını sürdürüyor. Bu masa, Gazze’ye saldırı olunca hiçbir şey yapmadığına göre, İsrail’e saldırı olunca, İsraili korumak için mi devreye girecek yoksa! “Terörsüz Gazze” de projesi başlamadan bitti. Şimdi “Savaşsız Terörsüz Kürdistan” projesi gündemde. İsrail, BM’nin gözü önünde saldırılarını sürdürüyor. İsrail’e ve Netenyahu’ya karşı UCM kararları uygulanamıyor. Dünyanın hali bu. Selam ve dua ile.