İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

'Tek Dünya Devleti' 'Tek Para birimi' 'Tahrir' ruhu

Avrupa içi güç çatışmalarını dikkatle izliyor muyuz? Geleceğin Avrupa'sını, Kıta'nın siyasi güç haritasını kim belirleyecek? Almanya mı? ABD/İngiliz cephesi mi?

Ekonomik krizin, Avrupa Birleşik Devletleri'nin sonunu getirdiğini, birliğin hızla çözüldüğünü, 21. yüzyıl dünyasına model gösterilen Yeni Roma İmparatorluğu'nun dağılmaya yüz tuttuğunu görüyoruz. Kim ne derse desin, geri dönüş olmayacak, burada daha önce de tartıştığımız gibi, Avrupa içinde birden fazla birliğin şekillenmesine tanık olacağız. Yeni Avrupa'nın şeklini ve kaç tane birlik olacağını ABD/İngiltere cephesiyle Almanya arasındaki güç mücadelesi belirleyecek.

Bir yıl içinde, bir ya da birkaç ülkenin Euro'dan çıkacağı konuşuluyor. Bu sayının, krizin dalga şiddetine göre artması muhtemel. Aynı süre içinde iflas eden kenar ülkelerinin dışlanacağı, çekirdek Avrupa dışındakilerin düştüğü yerde bırakılacağı daha doğrusu AB'den ayrılmak zorunda kalacağı söyleniyor.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının on beş Avrupa ülkesine uyarılar yapması, Euro'nun tamamen ortadan kalkacağına yönelik heyecan verici tartışmalar yapılıyor. ABD ve Asya ülkeleri, Avrupa bankalarıyla ilişkilerini sorguluyor. Çökmekte olan bu birliğe karşı hemen herkes kendi önlemini alıyor.

Peki ne oluyor? Avrupa nereye gidiyor? İşler bu kadar vahim mi? Euro'nun ve Avrupa Birliği'nin sonu mu geldi?

Bu sorulara evet diyenlerin sayısı hızla artıyor. Avrupa'nın çöküşünün büyük şok olacağını, dünyanın daha şimdiden Avrupa içi güç savaşlarına odaklandığı, çöküşün kaçınılmaz olduğunu vurgulayanlar bir şeye dikkat çekiyor, o da şu:

Küresel elitler Euro'yu bitiriyor. Nihai amaç, Euro ve Doları tarihe gömerek yeni bir kur, küresel kur geliştirmek. Dünya ekonomisini yönetecek tek para birimine geçmek. Aslında bu çalışmanın Soğuk Savaş'ın sona erdiği 1990'larda başladığı ancak büyük krizler elverişli ortamın yakalandığı ifade ediliyor.

Daha önce de bu köşede tartıştığımız bir konu bu. "Tek dünya devleti", "Tek para birimi", yeni bir ekonomik sistem üzerine inşa edilecek "Tek dünya devleti" projesi..

Elitler küresel gücü merkezileştirme, Amerika'nın egemenliğini yok etme, ulusal hükümranlık alanını daraltma, bir çeşit diktatöryal yeryüzü iktidarı oluşturmaya çalışıyor. Bizi bir yerlere sürüklüyorlar.

Onlara göre bu dünya devleti, uluslar arasındaki işbirliğinden çok öte bir şey. Devlet karakterinde bir entiti olacak, Avrupa'nın kurduğu kıtasal devlet model alınacak ama Avrupa projesi çökertilecek ve süreç yavaş ve çok sancılı geçecek.

Uluslararası Para Fonu IMF'ye diktatörlüğü andıran bir rol yükleniyor. IMF bütün ülkelere ekonomi politikaları dayatabilecek, ekonomileri üzerinde söz hakkına sahip olacak. Özelleştirmeden serbest ticaretin ilkelerine kadar dünya ekonomisini ilgilendiren her alanda IMF tek hakim olacak. IMF Dünya Merkez Bankası olacak. Küresel ekonominin tek patronu olacak. Bu süreç ileri aşamalarda yeryüzünde tek siyasi otoriteye kapı aralayacak. ABD'nin başaramadığı küresel imparatorluk, 'Dünya Devleti' bu aşamada tartışılır olacak...

Benim değil, kriz sonrasını tartışanların cümleleri bunlar...

Şimdi tek merkezli ekonomik sistemi savunanlarla çok başkentli ekonomik sistemi savunanlar çetin bir çatışmanın içine giriyor. ABD ve İngiltere, krizden kurtulmanın tek yolunun her şeyin merkezileştirilmesi olduğunu savunurken diğerleri merkezin dağıtılmasını, ülkelerin daha özgür hareket etmesini, çok kutuplu bir ekonomik sistemin tek çözüm yolu olacağını söylüyor. Merkeziyetçi ülkeler aslında dünyanın tamamını istiyor. Ekonomiyi, kaynakları ve siyasi iktidarı tek elde toplamaya çalışıyor. Tek "Dünya Merkez Bankası" istiyor. "Tek Para Birimi" istiyor. "Tek Dünya Devleti" istiyor.

Dünyanın ezilenleri, fakirleri, dışlanmışları aynı kalacak. Zenginlik daha çok belli merkezlerde toplanacak. Demokrasi ve barış adı altında projeler uygulanacak. Ama aslında hepsi bu büyük ideal için birer kamuflaj olacak. Kaynakların üstünde oturan toplumlar çok acı çekecek. Etnik çatışmalar, yoksulların öfkesi, kültürel ayrışmalar derinleşecek, istismar edilecek. Önümüze yüce idealler konulacak. Belki de birkaç yüz yıl bu ideallerin doğruluğuna iman edip oyalanacağız. Ama gücü ve zenginliği ellerinde tutanların kurduğu oyunun figüranlarından başka bir şey olmayacağız.

Bu yüzden Tahrir söylemi bütün dünyaya yayılmalı. Ezilenler, yeni dünyayı inşa edenlere karşı harekete geçmeli. Tahrir söylemi sadece Ortadoğu'daki değişimi değil, gelecek yüzyıllarda oluşacak merkezileşmiş zorbalıklara karşı milyarların meydan okumasına dönüşmeli. Washington'dan Paris'e, Londra'ya, Roma'ya kadar bütün başkentleri, sokakları kaplamalı.

İnsanlık yeni bir kırılmanın eşiğinde çünkü. Tek Dünya Devleti'ne, Süper Para'ya isyan, insan onurunu, özgürlüğünü savunma yöntemi olacak çünkü...

yenişafak

Bu yazı toplam 1363 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar