TCK 53’ü değiştirme zamanı

Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen 2 sene 7 ay 15 gün hapis cezası ve dolayısıyla siyaset yasağı kararı, maşeri vicdanı yaraladı.

Öyle ki, televizyonlardaki tartışma programlarında İmamoğlu’nu yerden yere vuragelen AK Parti taraftarları bile bu mahkeme kararı hakkında konuşurken maşeri vicdanla zıtlaşmamaya özen gösteriyorlar.

İşin burada bitmediğini, kararın kesinleşmediğini, daha İstinaf ve Yargıtay süreçlerinin olduğunu vurguluyorlar mesela.

Ve 1998’de Erdoğan’ın -okuduğu bir şiir yüzünden- hapis cezası alıp siyasetten men edilmesi üzerine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın önünde yapılan protesto gösterisi hatırlatıldığında, o gösterinin yargı kararı kesinleştikten sonra yapıldığına dikkat çekiyorlar.

Demek ki İmamoğlu hakkındaki kararın sorunlu olduğunu ve kesinleşmesi halinde haklı bir protesto sebebi olacağını onlar da kabul ediyor.

Hatta bazıları düpedüz kınıyor ve dahî komplo olarak niteliyor kararı.

İmamoğlu’nun ‘Yargıya siyasi müdahale’ algısıyla mağdur edilerek maşeri vicdanı arkasına alması ve bu sayede iktidarın güç duruma düşmesi hesaplanıyor diyen de var, CHP’deki Kılıçdaroğlu-İmamoğlu rekabetine İmamoğlu lehinde bir müdahalenin söz konusu olduğunu ileri süren de.

Muhalefet cenahındaki en yaygın komplo iddiası ise tabii ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en güçlü rakip adayı olan İmamoğlu’nun tasfiye edilmeye çalışıldığı yönünde.

Erdoğan’ın yorumu:

"Aslında bu tartışmanın ne bizimle ne şahsımla ne milletimizle bir ilgisi yok. Çünkü konu, bir şahsın hakimlere hakaret ettiği iddiasıyla aldığı mahkûmiyet kararından ibarettir… Ortada henüz biten bir yargı süreci, gelen bir yasak da yok. Önce İstinaf, ardından Yargıtay'a gidecek. Kararın eksiği, hatası varsa zaten oralarda gerekli düzenlemeler yapılabilir.”

Ya yapılmazsa?

Ya bundan sonraki süreç ‘Yargıya siyasi müdahale’ algısını besleyecek şekilde işlerse?

Öyle bir algı olmasaydı bile, İmamoğlu veya bir başkasının böyle bir ‘suç’ nedeniyle siyasetten men edilmesi / men edilme ihtimali kabul edilebilir şey olmasa gerek.

“Son 20 yıldır ekonomiyle birlikte demokrasimizi de güçlendirmek, özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırmak için canla başla çalışıyoruz” da diyor Erdoğan.

O halde, milyonların oyunu alarak seçilmiş bir büyükşehir belediye başkanının, kime söylediği tartışmalı olan bir kelime (“ahmak”) yüzünden görevden alınmasına ve seçilme hakkından mahrum bırakılmasına imkân veren o fevkalade sorunlu yasal düzenlemeyi (Türk Ceza Kanunu’nun 53’üncü maddesini) değiştirerek demokrasiyi tahkim etmek de AK Parti’nin gündeminde olmalı.

Bunu, 2002’de Erdoğan’ın siyasi yasaklılığını sona erdirmeye yönelik anayasa değişikliğine destek veren CHP’ye de borçlu AK Parti.

Bu yazı toplam 614 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar