Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Tahran, Yalta, Postdam derken..

Tarih biz yaşarken yeniden şekilleniyor. Farkında değiliz belki ama biz gelecek nesiller için bugünden tarihin yaşayan tanıklarıyız. Bakıyorum da, sanırım, Gazze’nin şahsı manevisinde temsil edilen yer (Tabii, Kudüs, Mescid-i Aksa ve Şam) tarihin nabzının attığı yerdir. Tarih’ten ders almadık, korkarım sonuç; tekerrür edecek. Allah (cc) cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmez. Gelin tevbe - istiğfar edelim, ve zalimlerden olmayalım. Üzerimize sinen kul hakkının vebalinden kurtulalım. Yoksa kimsenin parası, makamı, dostları (!?) kendilerini kurtaramaz, Allah’ın (cc)yardımı olmadıkça.

Utanıyorum, Satanist, Pedefolik Siyonistlerin hazırladıkları planlar üzerinde bizimkiler akıl yürütüyor ve ne yazık ki, onların önüne koyacağımız bize ait bir proje yok. Biz derken İslam dünyasını kastediyorum. Çünkü görünen ki, Politik anlamda “İslam dünyası” diye bir dünya yok bugün!

Gazze bir “ilk adım” Arkası çok daha büyük.. Bunlar ne Lozan'ı dinleyecek, ne Sycos-Picot’u, ne de Ankara anlaşmasını. Sıra Türkiye’ye de gelecek. Siz bunları tartışırken, önünüze yeni anlaşmalar konulacak, tıpkı Gazze halkının önüne konulduğu gibi. Eğer onların dediği olacaksa, Suriye, Irak topraklarında bir Kürdistan kurulacak..

ABD’nin Katar’a yaptığı yığınağın hedefinde İran, Irak, Yemen, Lübnan var. Kıbrıs da bir adım sonrasında zaten Suriye tezgahta. Şimdilik Katar savaş paratoneri, sıçrama tahtası,. Ürdün’ü yola getirmek için zor kullanmaya gerek yok. Diğer bir çok İslam ülkesi için olduğu gibi, oltayı yutan balık yem istemiyor. Bunlar çapari yutmuşlar. Evdeki hesaplarına göre, Mısır ve Suudi Arabistan’ı da. Bu ülkeleri bu anlamda yola getirmek zor değil!. Trump onların dilinden anlıyor ve onları çok seviyor. ABD Türkiye’deki, Kuveyt’teki, Suudi Arabistan’daki, Somali’deki, Ürdün’deki, Azerbaycan’daki Umman’daki üslerini de kullanacak. Bu operasyonda ABD yalnız değil. İngiltere, Fransa, İsrail de yanında olacak. Bunlar onların. evdeki hesapları, Görelim Mevla'm neyler! Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. Onun için Allah’ın rızasını gözeterek üzerimize düşen şeyleri yapmaya çalışalım.

Kahire, Tahran, Yalta ve Potsdam konferansları, 2.Dünya Savaşı sırasında ve hemen sonrasında müttefik ülke yöneticilerinin bir araya gelerek savaşın gidişatını ve savaş sonrası düzeni şekillendirmek için düzenledikleri önemli toplantılardır. Bu Konferanslardan Kahire Konferansı 22-26 Kasım 1943’de oldu. Katılanlar Franklin D. Roosevelt (ABD), Winston Churchill (İngiltere) , Çan Kay-şek (Çin). Bu toplantıya Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu katıldı. İnönü, Roosevelt ve Churchill ile görüşerek Türkiye’nin savaştaki muhtemel rolü tartışıldı. Müttefikler, icabında Türkiye’nin Almanya’ya karşı savaşa girmesini ve özellikle Balkanlar’da 2. bir cephe açılmasını konusunda hazırlıklı olmasını talep etti.. İnönü, bu konuda ekonomik ve askeri yardım talep etti ve Türkiye’nin mücbir sebeb olmadıkça tarafsız kalmasının uygun olacağını savundu.

Türkiye savaşa katılmadı ama, 1939-1945 arası kısmi ve genel seferberlik kapsamında yaklaşık 1,5 milyon asker nüfusun %6-8'i kadar kişi silah altına alındı. Bu gençler çiftçilik, hayvancılık ve esnaf açısından ciddi bir üretim kaybına sebeb oldu. Ayrıca devletin üzerine ağır mali yük yükledi. Tatbikatlarda uçaklar düştü, gemiler battı. Bu kazalarda personel ve asker kayıpları, pilot kayıpları oldu. Askerler arasında yetersiz beslenme, kötü şartlar, salgın hastalıklar (sıtma, tüberküloz, zatürre, menenjit vb.), kazalar, tatbikatlar ve eşkıya çatışmaları nedeniyle ciddi insan kaybı meydana geldi. Katılmadığımız bir savaştaki İnsan kaybı olarak "umumi zayiat" olarak kaydedilen resmi Kayıplar 1951'de MSB Hulûsi Köymen tarafından açıklanan verilere göre, Savaş boyunca (1 Eylül 1939 - 7 Mayıs 1945) toplamda 22.663 kişi idi. 1954’te MSB Kenan Yılmaz’ın verdiği tabloyla 28.749 gibi daha yüksek bir toplam açıklandı. Bu fark, “askeri hastanelerinde ölenler” ile “hastaneler dışı / sonradan memleketinde ölenler” gibi farklı kayıt kapsamlarından kaynaklanıyor Sivil kayıplar Seferberlik ekonomiyi çökertirken, enflasyon, kıtlık ve ekmek karnesi, varlık vergisi, zorunlu çalışma kampları nedeniyle ciddi sorunlar, açlık/hastalık tahminî 10.000- ile 20.000 civarında idi. Resmi kaynaklardaki durum raporlarında belirtildiğine göre, Doğu sınırındaki askeri yığınaklarda sert kış şartlarında çok sayıda asker donarak ölmüştür. Trakya ve Ege’de yapılan uzun yürüyüşlü tatbikatlarda “açlık, yorgunluk ve hastalık” kaynaklı ölüm raporları vardır.

Kahire’de Japonya’ya karşı savaşın devam ve Japonya’nın koşulsuz teslim olması Kore’nin bağımsızlığına kavuşması ve Çin’e Mançurya, Formosa (Tayvan) ve Pescadores Adaları’nın iade edilmesi kararlaştırıldı. Bugünkü Tayvan krizinin kökleri o güne dayanıyor. Tahran Konferansı 28 Kasım - 1 Aralık 1943’de oldu, Roosevelt ve Churchill’in yanında Bu kez Çan kay Şek davet edilmedi ama Josef Stalin (SSCB) katıldı. Normandiya Çıkarması’na karar verildi. Almanya’nın yenilmesinin ardından SSCB Japonya’ya karşı savaşa katılmaya karar verdi. 1944’te açılması kararlaştırıldı. Polonya’nın sınırları tartışıldı; BM’nin kurulması için ilk adımlar atıldı. İran’ın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü garanti altına alındı. Yalta Konferansı 4-11 Şubat 1945’de ABD, İngiltere ve SSCB ile yapıldı. Almanya’nın şartsız tesliminden sonra 4’e bölünerek ABD, İngiltere, SSCB ve Fransa tarafından işgal edilmesi kararlaştırıldı. Nazi savaş suçlularının yargılanması için Nürnberg Mahkemeleri’nin kurulmasına karar verildi. Polonya’nın sınırları yeniden düzenlendi; doğu toprakları Sovyetler’e bırakıldı, batıda ise Oder-Neisse hattı kabul edildi. SSCB’nin’nin Japonya’ya karşı savaşa katılması karşılığında Kuril Adaları ve Güney Sahalin’in Sovyetler’e verilmesi kararlaştırıldı. BM’nin kurulması için San Francisco Konferansı’nın düzenlenmesi kararlaştırıldı.

Potsdam Konferansı 17 Temmuz - 2 Ağustos 1945) tarihleri arasında oldu. Roosevelt’in ölümü üzerine toplantıya Harry S. Truman (ABD) katıldı. Yine Winston Churchill katıldı ama toplantılar devam ederken Churchill ayrılınca yerine Clement Attlee geldi. Yine Stalin vardı. Bu toplantıda Almanya’nın silahsızlandırılması, Nazizm’den arındırılması ve demokratikleştirilmesi kararlaştırıldı. Almanya’nın savaş tazminatı ödemesi ve sanayi kapasitesinin sınırlandırılması kabul edildi. Japonya’ya Potsdam Bildirisi ile koşulsuz teslim çağrısı yapıldı. Avrupa’daki etnik Alman nüfusun Almanya’ya geri gönderilmesi kararlaştırıldı. Savaş suçlularının yargılanması için hazırlıklara başlandı. Burada ilginç bir nokta da, mesela Kahire’de toplantı yapılıyor, masada Mısır hükümetin, temsil eden kimse yok, Tahranda toplanıyorlar, masada İran'ı temsil eden kimse yok. İran’dan Şah Muhammed Rıza Pehlevi gayri resmi olarak liderlerle görüştü, ancak resmi bir temsilci masada yoktu. Mısır ise tamamen dışarda kaldı. Bağdat Paktı, RCD, CENTO bu akıl tarafından kuruldu. DP’nin kuruluşu, İmam okullarının açılması fikri de bu aklın ürünü idi aslında.

Bunu bugün niye yazdığıma gelince, başta dediğim gibi tarih yeniden tekerrür ediyor. Bu geçmişte, ABD, İngiltere ve Rusya birlikte hareket ediyorlar. O zaman böyle bir düzen kuruldu. 2’li sistem, hem FETÖ’yü destekleyeceksin, hem BÇG’yi, Adnan Oktar’ın RP’nin içine sokulması da böyle bir hadise. CHP ve DP, ya da hem Ruzi Nazar’ı destekleyeceksin hem solcuları, ikisinin derneklerini de aynı silahla tarayacaksın. “Kontrollü bunalım Stratejisi” dedikleri şey böyle bir şey, “Tavşana kaç tazıya tut”. Hem İstanbul sözleşmesini geçireceksin meclisten hem LGBT’ye karşı kampanya yürüteceksin. Hem Chabat’ı getireceksin, hem Siyonizm’e karşı mücadele edeceksin. Bazan da Yeşil Kemalizm, yeşil Feminizme, Yeşil Kapitalizme yol vereceksin. Muhafazakar Demokratlık, Muhafazakar Milliyetçilik de aslında böyle bir şey olsa gerek. PKK kim, niçin örgütledi, peki PKK‘ya karşı kim savaşıyordu? Bugün bölgedeki hareketlilik ve Türkiye’ye yüklenen role baktığımda garip benzerlikler görüyorum. Ankara’nın bugünkü “yeşilimsi mor” bürokrasisi de bu kirli oyuna aşina. Hatta zaman zaman onlar da bu yola başvurmuyor değiller. İsrail zaten hep böyle.

Yeni senaryoda Washington, Londra, Paris arasında bir Şeytan üçgeni oluşturulmuş durumda. Türkiye deki üsleri ve hava sahasını aktif olarak kullanmak istiyorlar, ama Türkiye’nin fiilen operasyona destek vermesi bu merhalede söz konusu olmasa da, Ankara her ihtimale karşı teyakkuza geçecektir. Bu 3’lü, Diego Garcia’yı da kullanacaktır, Hindistan’dan da destek alacaktır bu süreçte. Ve tabii ABD Yemen’e karşı, Suudi Arabistan, Umman ve Somali’deki askeri üslerini de kullanacaktır, ihtiyaç halinde. Umman’a ait Mesire Adasında ABD’nin askeri ortak tesisi bulunuyor. Bu ada Yemen’e 250 km mesafede. Arap Denizi'nde, Yemen kıyılarına doğrudan komşu; dron ve hava operasyonları için özel bir role sahip. Bana kalırsa dünya da, bölgede, hatta bir çok ülke için de bu durum böyle, fırtına öncesi sessizliği yaşıyoruz. Eğer şartlar bir dünya savaşına evrilmiyorsa bugün, bu durum dehşet dengesinden kaynaklanıyor. Kiriz giderek yayılıyor ve derinleşiyor, görünen şiddetten daha büyük bir şiddet potansiyeli, buz dağının altında gizli.

ABD büyük bir kriz yaşanabilir. Aslında ABD’nin bu krize ihtiyacı var. Geçici bir süre için de olsa bölünmesi ve merkezi hükümetin başsız kalması gerekiyor. Yoksa başka türlü Fed’in karşılıksız basılan dolarlarının altından kalkılması ve geçmişe ait, kirli hesapların kapatılması mümkün değil. Onun için “Tanrıyı kıyamete zorluyorlar”. Onun için Kaostan çıkacak bir düzen için hazırlık yapıyorlar. “Yeni bir Uluslararası düzen” derken kastettikleri bu. Global Reset bunun için gerekli. Başka türlü insanlığa boyun eğdiremeyecekler, onları kontrol edemeyecekler. “Tek dünya Tek aile, tek gelecek” dedikleri bu. “Sıfır Atık” bunun için gerekli, Starlinkler, 5G, Nesnelerarası iletişim, Perfomans Pass, NeuraLink, Karbon ayak izi, İklim yalanı, Chemtrails bunun için gerekli. “Tarihin sonunu getirecek Medeniyetlerarası çatışma” bunun için gerekli ve bu savaşın merkezinin bizim ülkemiz ve bölgemiz olduğunu biliyor musunuz. Melheme-i Kübra ya da Armagedon savaşı kıyamet savaşı’na işaret ediyor. Bu işin TeoPolitiği, troller üzerinden ucuz parti hesaplarına kurban edilmiyor mu, insanı en çok üzen de bu. Herkesin bu konu üzerinde düşünmesi, her konuda karar verirken adımlarını buna göre atması gerekir. Yoksa son pişmanlık fayda vermez.

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 260 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar