Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Suud tipi monarşik Kemalizm

Derin Gerçekler

2024 model yeni bir Kemalizm! Suud modernizasyonu ya da aydınlanması da diyebiliriz buna. “Çağdışı, Arap yavelerinden” yakalarını kurtarıp asıl köklerine Beni Kurayza’ya geri dönüyorlar. Suud egemenliğindeki Hicaz bölgesi de herhâlde bu anlamda bu Hac ibadeti ile ilgili yeni bir düzenlemeye gidecek mi göreceğiz. Merak ediyorum şu İngiliz yapımı Vehhabizm’den ne zaman vazgeçecekler bakalım. Herhalde şeriat fakültelerinin derslerini yeniden düzenlerler bu durumda. Ve tabi yeni ders programına “Selman ilke ve inkılapları” dersi de eklenir. Kesinlikle din ’de, dil’de, ahlakta, idarede, ekonomide, toplum hayatında, kültür ve sanatta köklü bir inkılap gerekli. Mesela kıyafet devrimi önemli, Harf devrimini başarabilirler mi bilmiyorum. Bir takım unvanlarında kaldırılması gerekir. Takvim de öyle. Artık Laikliği de gündemlerine almaları gerek.

Veliahd prensin bundan sonraki adımı ne olacak bakalım. “Kadın Hakları” ile işe başlaması önemli. Mesela Kadın öncüler için “Azize” ünvanı verilmeli. Malezya’da yapılan "Miss & Mrs Global Asya" güzellik yarışmasında bu sene ilk kez Suudi Arabistanlı model “Rumi Al-Kahtani “ülkesini temsil etti. "yokluktan", "yokluk diyarından" anlamına da gelen "Kahtani" kelimesi, aynı zamanda Mehdinin zuhurundan sonra dünyada görülecek bolluk ve bereketi getirecek kişi olarak kıyametle ilgili hadislerde geçer. Buhari ve Müslim de "Imam", "Halife" ve "Kahtani" tabirleriyle “âhir zamandaki bir kurtarıcı”dan söz edilmektedir.

“Kahtan’dan bir adam çıkıp insanları asasıyla sevk/idare etmeden kıyamet kopmaz.” (Buharî, Menakıb 7; Müslüm, Fiten 60) Burada bir erkekten söz ediyor, gelen kadın, ama tabi bu kişi Trans Seksüel de olabilir ya da ona da gerek yok, Gender diye tanımlanıyorlar ya, öyle de olabilir. Rumi”adı da önemli. Kökleri Anadolu’ya dayanıyor olabilir. Kimine göre Kahtaniler Yemenlidir. İbn Hacer’in de tercih ettiği görüşe göre, Kahtan kabilesi, Hz. İsmail (as)’in soyundan gelmiştir(bk. İbn Hacer, VII/537-538).

Kahtânî’in adı Cehcah’tır. Ve saltanatı yirmi yıl kadar sürecektir. Bazılarına göre, bu zat Hz. Mehdi'den sonra çıkacak ve onun yolunu tâkip edecektir. “İnsanları asasıyla sevk/idare etmesi” ifadesiyle kendisi bir çobana benzetilerek raiyetine karşı güzel ve âdil idaresine, güçlü saltanatına işaret edilmiştir.

Hayda! Şimdi veliaht prens çıkıp bir de Mehdilik iddia etmesin.

Yahu bu adam, şu İstanbul’daki konsoloslukta Cemal Kaşıkçıyı öldüren kişi değil mi? Ya bu olay aklıma gelince Ali Şükrü bey ve Topal Osman geliyor aklıma, ne alaka ise. Bu hatun kişi Güzellik kraliçesi seçilince Keriman Halis geliyor aklıma,

Keriman Halis Ece, Ubıh /Kafkas asıllı Türk güzellik kraliçesi. 1932 yılı Dünya Güzellik Kraliçesi'dir. Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği Türkiye Güzellik Kraliçesi Yarışması'nda Türkiye Güzeli seçildikten sonra Belçika'da Spa kentinde düzenlenen Uluslararası Güzellik ve Zarafet Yarışması'nda Türkiye'yi temsil etmiş ve birinci seçilerek Türkiye'yi Dünya Güzellik Yarışması'nda temsil etmiş ve Türkiye'nin ilk dünya güzeli olmuştur.

Yurt dışına ilk ziyaretini Mısır’a yapmıştır. 17 Şubat 1932’de Mısır’a giden Keriman Halis 3 ay kaldığı Mısır’dan 17 Mayıs 1932 tarihinde yurda dönmüştür.

İlk. Seyahatini Mısıra yapması ilginç değil mi, Ezher’in itibarı bu şekilde ayaklar altına alınırken, Türkiye Mısır üzerinden Arap dünyasına örnek gösteriliyor. Bizimkisi Avrupa’da seçiliyor, Türkler üzerinden Araplara örnek gösteriliyor. Suudi ise Malezya’da seçiliyor bakalım ilk seyahatini nereye yapacak. Azize Rumi hanımefendi ister misiniz, ilk seyahatini Türkiye’ye yapsın. Mesela Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin mezarını ziyaret etsin.

Sahi bu hanımefendi (!?) daha önce Hac ibadetini yapmış olabilir mi? Yaptı ise “Hacı” da olmuştur. Ama bu sıfatı Türkiye’de kullanmamalı, çünkü, her ne kadar resmi gazetede Hac yönetmeliği yayınlasa, Diyanet Hac organizasyonu yapsa. Da, “Hacı” demek devrim yasaları uyarınca yasaktır.

Şimdi, bu hanımefendi Ramazan’da Türkiye’ye gelmek isterse ev sahibi kim olur sizce? ADD ya da ÇYDD mi, Cumhuriyet Gazetesi mi, CHP mi? “AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikisi AKP’liler ve AKP’nin Papatyaları” (!?) ne derler bu işe. Bu işin sponsorluğu, LGBT’ye pozitif ayırımcılık uygulamaya kalkan holdinglere mi, yoksa bizim Moraran Yeşil Kemalist, Yeşil Feminist, Yeşil Sermaye koalisyonuna mı düşer bu iş. Bu hanım Suudi Arabistan’da Hac ve umre yapmak isterse acaba ADD, ÇYDD de Hac ve Umre organizasyonu yapar mı? Yapmaz sanırım ama onlar için egzotik bir deney olabilir ve bazıları bunu yapmak isteyebilir.

İİK Yani İslam İşbirliği Konferansının hani bir (IRCICA) “Cultur” bölümü var ya, onlar bir “İslam Ülkeleri Güzellik Yarışması” düzenleseler nasıl olur. Madem “uluslararası sistemle birlikte“ hareket ediyoruz, madem 3 çeyrek asırdın, AB’nin kapısında domuz ağılının kapısında anaç domuzu emmek için bekleyen kuzu gibi bekliyoruz ve Türkiye İslam ülkelerinin model aldığı bir ülke, bitirelim bu işi. Yarışma İstanbul’da Topkapı ya da yıldız sarayında yapılsın oldu olacak. Bu organizasyon tüm dünyadan büyük ses getirip, Türkiye’nin önü açılır, Turizm geliri patlar. Bakarsınız, Erzincan altın madencileri gibi, 100 milyon koyar, 3-4 Milyar götürürüz!? Musul’u bize verebilirler belki de. Ha bu arada Fırat’ta balıklar ölmeye başlamış. Böyle bir organizasyon için tüm uluslararası örgütler ve markalar sponsor olurlar. HABAT kredi Musluklarını açar, AGATHA’cılarda. Türkiye’ye Nobel verirler bu Hoşgörüye karşılık. AB üyeliği konusu da çözülür böylece.

Bu zafer, aslında Kemalizm’in zaferidir. Tek sorun “Monarşi” gibi gözükse de, Monarşi “Tek adam” rejimidir. Genç Türkiye’de aslında tek adam rejimi olacak Monarşik Cumhuriyet sayılabilir. Veliaht Prens Muhammed b. Selman, tahtından feragat eder, sarayda pozisyonunu aynen devam ettirir. Rejimin adını Cumhuriyet koyar oldu bitti. İstiklal Mahkemeleri kurar, değiştirilmesi teklif bile edilemeyen yasalar koyar, ister tek parti kurdurur, ister çok partili bir rejim olsun, sonunda her zaman tek adam haklı olduktan, onun dediği olduktan sonra ne gam.

Ama sanırım Selman’ın önce şu Şeyh ailesinden yakasını kurtarması lazım. Herhalde o konuda da Türkiye modelini benimseyecektir, Hilafet yerine ikame edilen Diyanetle işi idare edecekti. Eğitimi siyasete bağlayacak, dini vergileri devlet eliyle toplayacak, Dini Vakıfları da devlete bağlı vakıf idaresine bağlayacaksın olacak bitecek.

Süreci yönetirken, CHP, ADD, ÇYDD’den danışmanlık desteği alabilirler. Hatta hemen şimdiden Suudi Arabistan’da bu örgütlerin benzerlerini kurup işbirliği anlaşması yapabilirler. Bir de Cumhuriyet gazetesi, Ulus gazetesi gibi gazeteleri izleyerek, Halkevleri tecrübesinden yararlanarak o modeli ülkelerinde uygulayabilirler. Tabi ordu ve istihbaratı ve MGKyı rejimin koruyucu gücü olarak her zaman yedekte zinde güç olarak hazır tutacaksınız.

Kemalizm’in her çeşidi vardı da, “Monarşik Kemalizm”, Suud Veliaht prensin katkısı ile eski Osmanlı topraklarında yeniden hayat buldu.

Bakın ülkemizde 135 tane siyasi parti var. Bunun anlamı şu, zorla/mecburen de olsa en az 135 tane Kemalizm var. Dünyanın herhalde bu anlamda en uyumsuz hareketi Kemalizm olsa gerek. Hemen hepsi, ülkeyi bir diğerinden kurtarmaya çalışıyor. Eskiden yoğ idi, iş bu rivayet yeni çıktı. O da Yeşil Kemalizm. İslamcı Kemalizm de var, ehlibeytten “Hafız Mustafa” Kemalizm’i. Sabatay Kemalizm’i de var. Şii Kemalizm de var Sünni Kemalizm’de, Nuseyri Kemalizm de var. Evren Kemalizm’i, Doğu Perinçek Kemalizmi, Devlet Kemalizm’i, Sol, sosyal demokrat, sosyalist, demokratik sol, milliyetçi, liberal, askercil, her çeşit Kemalizm var. Zaten Atilla İlhan onun için kitap yazdı ve sordu, “Hangi Kemalizm” diye. Nadir Nadi de Evren Kemalizm’ini görünce “Ben Atatürkçü değilim” dedi, çıktı işin içinden. Nejla Çarpan Kemalizm’i de var, Adnan Oktar Kemalizm’i de. Mason Kemalizm’i de var.

Bir de Metodik Kemalizm var tabi. Kimine göre göre Kemalizm bir projedir, kimine göre bir doktrin, kimine göre ideoloji, kimine göre pozitivist, pragmatik, taktikle ayakta kalan konjonktürel bir hareket.

Sonuçta, Kemalizm, Osmanlıdaki “3 tarzı siyaset” olarak bilinen Türkleşmek, İslamlaşmak, muasırlaşma projesinden Çağdaşlaşmayı merkeze alan, İslam’ı devletin kontrolüne alıp reforma tabi tutmaya çalışan, Türklüğü yeniden tanımlayan bir karma siyasi program. Yerli ve milli maskeli, “muasır medeniyet” diye batıyı model alan globalist bir modernleşme hareketi.

Bakalım bu macera nasıl noktalanacak. Kumarhaneler, gazinolar, cadılar bayramı, NEOM, LİNE, KÜB derken “az zamanda büyük işler başararak” varacakları yer neresi olacak. İster misiniz, İsraille ebedi barış anlaşması imzalasınlar. Adnan Oktar’ı da Suudilere hediye olarak gönderelim. Neden olmasın.

“Olmaz olmaz deme olmaz olmaz”. Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam olmuşsa, Mümkünlü’de her şey mümkün.

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 270 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar