Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Soğuk çatışma

Soğuk savaş benzeri bir şey, ancak bu çağa ait özellikleri var. Bugün dünya siyasetinde gördüğümüzü bu tanımlamayla tasvir edebiliriz. Soğuk savaşta iki hegemonik yani bastırıcı yani domine edici yani itip kakıcı yani hayat tanımayıcı yani zorbalıkla işini yürüten kimi zaman tehdit kimi zaman ödül kimi zaman sopa kimi zaman asker postalıyla işgal kimi zaman da yumuşak gücü yani kültürel imrendirici kimliği ile iki ülke yani Amerika ve Sovyetler arasında dünya ülkeleri gidip geliyordu. Ezici gücü ile dünya siyasetine şekil veren bu iki ülkenin etrafında öbeklenen uydu ulus devletler akıntıya kapılmış kuru yaprak misali sürüklenirlerdi. Kimi zaman derenin içindeki taşlara, kayalara çarparak, kimi zaman da istedikleri hızdan daha fazla kayıp giderek yol alırlardı. Bu realizmin su yatağında gerçekleşirdi. Küba, Kuzey Kore gibiler Sovyetlerin, Afrika, Latin Amerika, Orta Doğu ülkeleri de eski sömürenleri başta İngiltere ve Fransa olmak üzere vekâleten ABD’nin dümen suyunda yuvarlanırlardı. Realizm bu iki süper güce hamilik ve mafya babalığı makamı sağlar, denklemin diğer yanındaki takipçi ülkeler de paylarına düşen kâr ve zarardan geriye kalan fayda ile istifade ettiklerine inanırlardı. Realizm acımasız suların yatağıdır.

Sovyetler yıkıldı soğuk savaş bitti. Şimdi realizm karşısında idealizmin kendini günden güne artarak gösterdiği soğuk çatışma dönemine girdik. Çatışma savaştan daha cephede, daha açık, daha sert bir muhalifliği temsil ediyor. Çatışma, savaştan daha kapsayıcı. Yani onu da içine alıp yutucu ve daha fazlası. Savaş genel manası ile cephede karşılaşmayı temsil etse de durağanlık da arz eden bir olgudur. İki ülke savaş halindedir mesela ancak bu onların her gün sıcak bir çatışma içinde oldukları anlamına gelmez. Ama savaş devam ediyordur. Çatışma dediğimizde ise savaş halinin harp olarak karşılık bulan elde silah, beden siperde karşılaşma gelir. Bugünkü dünya siyasetini çatışma olarak nitelemem için de hem savaşı barındıran öğelerin olması hem de çatışmaların yaşandığı bir zaman dilimi olmasından. Ancak bence burada üstünde durulması gereken nokta dönemin çatışma değil, soğuk çatışma dönemi olması.

Peki, neyin soğuk çatışması? Realizmin kendini muhafaza etme dürtüsü ile idealizmin uyandırılması çatışması. İdealizmin uyandırılıp sistem içine entegre edilmesi gayreti realizmin hırçın üstünlükçülüğü ile başa çıkabilmeli, onu dize getirmeli ve ket vurmalıdır.

Bu mücadelede Türkiye’nin engellenemez yükselişi realizm kampında müthiş bir sükûtu hayal akabinde de sertleşme oluşturmuştur. Onun içindir ki mesela İslamofobi artık kendini siyasi doğruluğun falan arkasına saklamak zorunda görmemektedir kendini. Onun içindir ki gizlice, dolambaçlı yollarla veya imalı ifadelerle İslam düşmanlığı yapmaz ulus devlet elitleri, açıktan ifade eder ve hatta bununla kitleleri etraflarına toplar hale gelirler. Burada İslamofobi sadece bir örnek, sıcak, yakından ve geçerli bir örnek ve fakat istisnai değildir. Irkçılık da insan düşmanlığı da, kadın ve çocuk düşmanlığı da, tabiat ve hayvan düşmanlığı vesaire de aynı kategoridedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar ile ilgili krizi merkeze koyan Körfez ziyaretindeki duruşunu da bu bağlamda okumak gerekir. Realizmin çirkin yüzüne bir elin dur demesidir. 

yeniakit

Bu yazı toplam 621 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar