Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Siyasette 1 saat değil, 15 dk. bile önemli!

Derin Gerçekler

Yarın 12 Mart’ın yıl dönümü. 52 yıl önce yaşanan bir olaydan söz edeceğim bugün.
Siyasette öfke de, korku da arttı. Bu son derece tehlikeli. Her ikisi de panik demek. Öfke ve Aşk, aklı zail eder. İktidar aşkı da öteki aşklardan az değildir.
Ordu, 12 Mart 1971'de bir muhtıra verdi.
Parlamento fesh edilmedi, partiler kapatılmadı, Anayasa askıya alınmadı.
12 Mart'tan sonra, ay sonuna doğru askerler bir gün önce gece yarısına kadar tartıştılar. Sonuçta Güven Partisi Genel Başkanı Turan Feyzioğlu’nun ara rejim hükümetini kurmasına karar verirler. O gün sabah Feyzioğlu’nu davet edip, başbakanlığa gidip basın toplantısı için hazırlıklara başlamasını söylerler. Genel Kurmay Başkanı o sabah geç kalmıştır. Feyzioğlu gider Sunay gelir ve derki “Başbakan Feyzioğlu değil Erim olacak!”
“Ama” derler, Feyzioğlu şimdi başbakanlık için çıktı.
Hemen telsize sarılırlar, ama Feyzioğlu’na ulaşamazlar. Başbakanlık kapısındaki güvenliği ararlar, “kapıları kilitleyin, kimseyi içeri almayın'' derler, gelen Feyzioğlu da olsa.” Tabi Feyzioğlu da o sırada gelir, ama kapılar yüzüne kapatılır. Daha sonra Erim o göreve getirildi. Devlet başkanı da Cevdet Sunay oldu. Bu Hükûmet 26 Mart 1971 - 11 Aralık 1971 tarihleri arasında görev yaptı. 23 bakandan oluşan kabineye Adalet Partisi 5, Cumhuriyet Halk Partisi 3 ve Güven Partisi’ne 1 bakanlık verildi. Hükûmetin 27 üyesinden 15'i parlamento dışındandı. Bu arada hükûmette yer almaları için Dünya Bankası'nda çalışan eski plancılardan Atilla Karaosmanoğlu ile NATO Genel Sekreterinin 1. Yardımcısı Osman Olcay yurda çağrıldı ve dışişleri bakanı yapıldı...
Karaosmanoğlu, kabinede Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak yerini aldı. Türkiye'nin ilk kadın bakanı Prof. Dr. Türkan Akyol sağlık ve sosyal yardım bakanı oldu. İlk kez kurulan Kültür Bakanlığına Talat Halman getirildi.
Diğer bakanlıklar şöyle dağıldı:
(Devlet Bakanlıkları) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Sadi Koçaş / CHP; Ali Mesut Erez 3 Aralık 1971 - 11 Aralık 1971 / Bağ. Mehmet Özgüneş / Bağ., Doğan Kitaplı /AP; AP’li bakanlar: Gençlik ve Spor Bakanı, Sezai Ergun / AP; Gümrük ve Tekel Bakanı, Haydar Özalp / AP; Bayındırlık Bakanı, (26 Mart 1971 - 10 Kasım 1971) Cahit Karakaş / AP; Cahit Karakaş (10 Kasım 1971 - 11 Aralık 1971) / AP; Turizm ve Tanıtma Bakanı Erol Yılmaz Akçal AP; CHP’li bakanlar: Adalet Bakanı İsmail Hakkı Arar / CHP; Mukadder Öztekin (10 Kasım 1971 - 11 Aralık 1971) / CHP; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Atilla Sav / CHP; Nezih Devres / CHP; İhsan Topaloğlu / CHP; Çalışma Bakanı, Atilla Sav / CHP. CGP’li bakan: Millî Savunma Bakanı Ferit Melen / CGP. Bağımsız bakanlar: İçişleri Bakanı Hamdi Ömeroğlu Bağ.; Dış Ekonomik İlişkiler Bakanıİsmail Hamit Özer Derbil / Bağ.; Maliye Bakanı Sait Naci Ergin / Bağ.; Millî Eğitim Bakanı, Şinasi Orel / Bağ.; İmar ve İskan Bakanı, Selahattin Babüroğlu / Bağ.; Ulaştırma Bakanı, Haluk Arık 26 Mart 1971 - 29 Eylül 1971) / Bağ. Selahattin Babüroğlu (13 Ekim 1971 - 27 Ekim 1971) Bağ. Sanayi Bakan Ayhan Çilingiroğlu / Bağ.; Tarım Bakanı Orhan Dikmen / Bağ.; Köyişleri Bakanı Cevdet Aykan / Bağ.; Orman Bakanı Selahattin İnal / Bağ
.
Dönemin CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, 12 Mart'ın “ince ayar bir askeri darbe“ olduğunu, Erim hükûmetine yardım etmenin askeri darbeye destek anlamına geldiğini açıkladı. Bu pürüze rağmen hükûmet Meclis'ten güvenoyu aldı. Nihat Erim, 26 Ekim 1971'de istifasını sundu. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay istifayı kabul etmedi, hükûmet ikna edildi ve yola devam kararı alındı.
“Anayasal teknokrat hükûmeti” (!?) 3 Aralık 1971'de yaşanan 11'ler olayına kadar yönetimde kaldı. Aralarında Türkan Akyol, Atilla Karaosmanoğlu, Mehmet Özgüneş, Selahattin Babüroğlu, Osman Olcay'ın da yer aldığı 11 bakanın istifasının gerekçesini Atilla Sav açıkladı: “Yurdumuzun muhtaç olduğu kalkınma hamlesini ve reformları Atatürkçü bir görüşle gerçekleştirmek amacıyla kurulan hükûmette görev almıştık. Bu amaçları gerçekleştirme olanağı kalmadığı inancıyla görevlerimizden çekiliyoruz.”.
1. Erim hükûmeti 3 Aralık'ta görevden ayrıldığında enflasyon patlamıştı...
İşbaşına geldiklerinde yüzde 11'lerde seyreden enflasyon oranı 9 ay’da %23.3'e fırladı. Ardından 2. Erim hükûmeti kuruldu ve o da iktidarda altı 6 ay kalabildi. Hükümet istifa ettiğinde ekonomik tablo altüst olmuştu.

Siyasette vefa yoktur. Satarlar. “Devletin ali menfaatleri” bunu gerektirir hep. Öyle derler. Sonuçta “Her şey vatan için”.. Bu darbeci mantığıyla, bir sağdan, bir soldan adam vururlar, darbe şartlarını oluşturmak gerekir ki, halaskar zabitan yönetimi ele geçirsin ve ''bahtı kara vatanı'' kurtarsın.
Sosyal Media’da biri yazmış: “Kılıçdaroğlu: Baykal'ı sattı. Akşener: Bahçeli'yi sattı. Davutoğlu ve Babacan AK Partiyi sattı. Karamollaoğlu Milli Görüşü sattı. Ümit Özdağ: Akşener'i sattı”. Bu piyasada işler böyledir.
ABD, Japonya ve Hrişomaya niye bomba atmıştı? Dünya savaşı daha çoook can alacaktı. Savaşı bitirmek için buna mecburdular. O kadar insan öldü ölmesine de daha fazla mı ölsündü!
Eee Muhsin Yazıcıoğlu, Uğur Mumcu, Hablemitoğlu, Dink, Cem Ersever, Eşref Bitlis niçin öldürülmüştü!
“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır!”
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” demiş atalarımız ama birileri devleti yaşatmak için birilerinin ölmesi, öldürmesi, öldürülmesi gerektiğine karar vermiş, bu düzende. Olacak o kadar... Nakarat: “Her şey Vatan için!”
Kimimiz ölecek, kimimiz öldürecek. “Kutsal Devlet” “tanrısal bir rol üslenerek” toplumu böyle yönetir. Dinler “Hak-Batıl” diye ayırır ve aralarında bitmeyen bir savaş vardır. Bunlar toplumu Kahramanlar-Hainler diye iki kampa ayırır. Hak-Batıl cephesinde, toplumun her kesiminden insanlar vardır. Hainler ve Kahramanlar ise, daha çok etnik, dini, ideolojik, politik, etnik ve coğrafi olarak ayrılır. Erkek-Kadın, Çocuk, yaşlı, genci akıllı, dürüst farketmez. Şeytan ve onun dostları herkesi satar. Onlar dostlarını da satarlar. İşi bitti mi onları cehenneme odun yaparlar.
Siyasete kan damlayınca, işin içine para girince işin rengi değişiyor. Allah kimseyi devletsiz bırakmasın, kimsenin devletini de milletinin başına belası etmesin. Milletinin başına bela olan devlet, hayırsız evlattan, hayırsın babadan, hayırsız hanımdan, hayırsız kocadan daha hayırsızdır. Devlet bir kişi, topluluk ya da kendi milletinin başına bela olmuşsa ona başka bela gerekmez. Hele hele düşmanı ile işbirliği yapan devlet haydut devlettir. Bu anlamda siyasi emellerini düşmanlarının siyasi emellerine, şahsi menfaatlerini haydut şirketlerin menfaatleri ile tevhid eden devlet ve o devletin yöneticileri mel’undur. Darbeciler de bu sınıftandır. Darbecilere ve darbeciler ve onlara alkış dağıtanları Allah’ın gazabı bir gün bir şekilde bulur. Unutmamak gerekir ki, bir çok peygamber zalim hükümdarla savaştı. Nice İlahlık ve Rablik taslayan kral halkına zulmetti. Allah bütün mazlumları bu zalimlerin şerrinden muhafaza etsin ve bizleri bu yöndeki rızasının tecellisinin vesilesi kılsın inşallah.
12 Mart, benim hayatımda yeni bir başlangıçtı. 12 Mart’ta, Milli Nizam davasında ilk mahkumiyetimi aldım ve cezaevine girmeden 74 affı ile kurtulduğum günler de, mahkumiyet kararım Yargıtay’dan bozuldu. Ne günlerdi?
Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 258 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar