Abdurrahman Dilipak
ŞİMDİ DÖĞÜN SAKARYA!
Tarihle övünme’nin, hal ile dövünme’nin gelecekle ilgili hayal kurma’nın zamanı değil bugün. Dünya gerçekten meçhul olmayan bir geleceğe doğru sürükleniyor. İnsanlar ciddi bir akıl tutulması yaşıyor. Ay ve güneş tutulması, akıl tutulmasından daha çok ilgisini çekiyor insanların.
Bugün peşinden koştuğumuz “Uluslarası düzen” 1648’lerde kuruldu. Bu sistem o gün inşa edilirken, biz de onların peşine takıldık. Lale devrine “Kâm alalım için dünyadan ve mai tesnim içmek için nevpayeden” (dünyadan zevk almak, yeni bir çeşmeden Cennetvari bir su içerek eğlenmek) hayali kurarken, bir de baktık ki, “Eyvâh! Beş-on kâfirin îman’ına kandık; Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!”.. Tanzimat’la birlikte peşinden koştuğumuz düzen bizi yutmaya hazırlanıyor. Bizi kavram, kurumları ile, kıyafeti ile, hukuk düzeni, maarifi ile bizi kendine benzetmeye başlamış. “Ne hilafet (Şeriat) kalıyor ortada, billahi ne din! Medeniyet size çoktan beridir diş biliyor,. Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor”.
Tanzimat sonrası süreci biliyorsunuz zaten, İttihat Terakki ve Cumhuriyet.. “Cumhuriyet” dedikse “Monarşik Cumhuriyet” İttihat Terakkinin siyasi kanadının örgütlediği bir şey. Meşruiyette İttihat Terakki’nin. Askeri kanadı duruma hakimdi. Enver, Talat, Cemal paşalar Alman, İngiliz, Fransız muhibbi idi. Türkleşme, İslamlaşma, Batılılaşmayı tartışıyorlardı. Cumhuriyeti batılılaşmayı savunanlar kurdu. Türklüğün ve İslamlığın içini boşalttılar. Damat Ferit de zaten Sarayda bir İngiliz muhibbi idi. O dönemde tarikat şeyhleri desen çoğu sarayın arka bahçesine hapsedildi.
“Monarşik Cumhuriyet”in “Tek Parti”sinin resmi ideolojisi Moiz Kohen / Tekin Alp, Dil’ini Agop Dilaçar, Türk Ocağı’ndaki “Türklük fikriyatı”nı Lazaro Franco’nun sponsoru olduğu bir ekip oluşturdu. Emil Durkhaim sosyolojisinden yola çıkarak Kibbutz/Kolhoz karışımı bir ekonomi temelinde köy/Kent projesinin yeni Cumhuriyete uyarlanmasından ibaret bir proje iken “Kürt Milliyetçiliğinin esasları”nı yazan adam’a Rıza Nur, bunu Türkler için uyarlattırarak “Türk Milliyetçiliğinin esasları”nı yazdırdılar. Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi boşuna kurulmadı. Bu yolla Dil de, Tarih de, Coğrafya da yeniden tanımlandı. Almanya’dan, Avrupa’dan çok sayıda akademisyen getirildi danışman olarak Türkiye’ye. Yasalarımız batıdan tercüme edildi, yasa tasarıları, tercüme yanlışları ile, gerekçesiz olarak meclise sevkedilip, müzakeresiz olarak oy birliği ile kabul edildi.
Bugün Türkiye’nin İsrail’le savaşıp savaşmayacağını konuşuyoruz. Aslında Sabatay yazarlara göre Türkiye Cumhuriyeti 1. İsrail’dir. İsrail’i, o kadroların zihniyet ikizleri kurmuştur. Ve bu gün de o İsrail, yeni Türkiye’yi yeniden kendi kurmak istiyor. Türkiye üzerinden “İbrahim buluşmaları”, “Nuhi Yasalar” çerçevesinde “Karay Birliği”ni kurmak ve “Hazara devleti”ni ihya etmek istiyor.
Tabi Önce Gazze’yi ve hemen ardından Batı Şeriayı ilhak edecek ve hemen Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelecek. Eş zamanlı Şam’a girecek. Büyük İsrail Projesinin 1. Etabı olan Nil ile Fırat arasını almak için Türkiye’nin kapısını çalacak. Böyle gideceksek, “şimdi döğün Sakarya!”
İsrail aslında Türkiye ile birlikte hareket etmek istiyor. BOP projesindeki konumumuz bunun içindi.
Ben Türkiye-İsrail ilişkilerinin seyrini Lefkoşe, İstanbul/Ankara, Bakü hattındaki gelişmeler üzerinden izliyorum. İstanbul burada kilit bir role sahip. “Karay” ve “Hazara Projesi”nin, “İbrahimi buluşma”nın merkezinde İstanbul var. Bu konuda CHABAT aslında turnusol kağıdı görevini yapıyor.
Ankara, bu CHABAT oltasını nasıl yuttu önce ona bakmak gerek. Tabi bunların ABD ve AB ülkelerinde çok güçlü bir lobiye sahip oldukları ve çok paraları olduğunu söylemişlerdir. Unutmayalım ki, Trump, “Dahlan senaryosu”nun arkasındaki, Trump’un damadı Jared Kushner ve Netenyahu da, Epstein çetesi, şu Pedefolik, Satanist Siyonistler de bu örgütün çatısı altındadırlar. Sahi Chabat’ı Beştepe’ye kim getirdi? Niye Ankara’da kimse bu örgütün adını ağzına almıyor? Bakın, adamlar Dünyayı kıyamete zorlamak için, “Tarihin sonu”nu getirecek bir “Medeniyetlerarası savaş”ın fünyesini patlatmak için hazırlık yapıyorlar. Trump bu savaş öncesi Hristiyan-Yahudi diyaloğu ile kendi aralarındaki çatışmayı durdurmak ve Türkiye üzerinden de İslam dünyasını kontrol altında tutmak, kendi yanlarına almak istiyorlar. Bunu anlamak için Grace Halsell’in (1923-2000) “Tanrıyı Kıyamete Zorlamak / ABD-İsrail İttifakının Dini temelleri” isimli kitabı okumak gerek. Prof. Dr Mustafa Acar ve Hüsnü Özmen tercümesi ile kitap Türkiye’dede birkaç baskı yaptı ama bir çok kişi burada anlatılanları komplo olarak görüyor. Kitap Amerika’da 1999’da yayınlanmış. Şu anda Amerikan halkının yarıdan fazlası bu kitapta yazılanlara inanıyor. Allan C. Brownfeld (Amerikan Yahudi Konseyi yöneticisi) bu kitapla ilgili şöyle diyor: “Halsell, TV evanjelistleriyle İsrail aşırı sağı arasındaki tuhaf ittifakın esaslı bir incelemesini sunmaktadır. Her ikisi de barış sürecinin sona ermesini istemektedir. Bunların her ikisi de İncil’in emri olarak nitelendirdikleri bir Armagedon istemektedirler. Bu kitap, Orta Doğu’da adalet ve barış arayanlar ile, Hristiyan olsun, Müslüman veya Yahudi olsun dini inançlarının en üst ideallerini yaşamak isteyenler için bir ikaz niteliği taşımaktadır.”
İslam ülkeleri İsrail ile barıştan söz ediyor. Bu barış asla olmayacak, olamaz. Onların Tanrıları onlardan (İncil’de Hz.İsa’nın, onların tanrılarının Şeytan olduğunu söylüyor) Yeryüzü Gezegenini yok etmelerini istiyor, hatta istemenin ötesinde böyle bir emir veriyor? Evet “Halsell, Evanjelistlerle İsrail aşırı sağı arasındaki tuhaf ittifakının temelinde şu gerçek yatıyor: Her ikisi de barış sürecinin sona ermesini istemektedir. Bunların her ikisi de İncil’in emri olarak nitelendirdikleri bir Armagedon istemektedirler. Halsell’in kitabı, Orta Doğu’da adalet ve barış arayanlar ile, Hristiyan olsun, Müslüman veya Yahudi olsun dini inançlarının en üst ideallerini yaşamak isteyenler için bir ikazı niteliği taşımaktadır.” Andrew T. Killgore, (Washington Report on Middle East Affair editörü): “Tanrı’yı Kıyamete Zorlamak’ta, Hristiyan fanatikler, Cennet’e yükselişlerini ve Armagedon sürecini harekete geçirmek için, Kudüs’ün en kutsal Müslüman mabedinin hemen yıkılmasını talep etmektedirler. Halsell, Kudüs’te 3.Tapınak inşa edilmeli, hayvan kurbanları yeniden başlamalı ve İsa Tevrat’ın emirlerini uygulamak için Yahudi tahtına geçmeli diyen Hristiyanların bu en akıl almaz öğretisini gözler önüne sermektedir” diyor. Eğer bu tehditlere karşı kimse bir şey yapmayacaksa, oturun ağlayın artık!
ABD’li tarihçi yazar Dr. Alfred M. Lilienthal, Halsell’in kitabı ile ilgili olarak diyor ki, “ABD Hristiyan sağı ile İsrail arasındaki tuhaf birlikteliğin muhteşem bir şekilde gözler önüne serilmesi. İkisi de birbirini sevmiyor, fakat birbirlerini kullanıyorlar. Mesele din değil, siyaset. Bu ikiyüzlülüğün ortaya konması açısından bu kitabı hararetle tavsiye ediyorum.” Öte yandan ABD’nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee Kudüs’te “Yahudiler Tanrı’nın seçilmiş halkıdır ve tüm ahlakın temelidir” derken Netanyahu, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio onu ayakta alkışlıyordu. Huckabee toplantıya katılan Adelson’lara da konuşmasında özel bir yer ayırdı. Tanınmış Yahudi politikacı Sheldon Adelson‘ın eşi Miriam Adelson, Trump’ın kampanyasına 100 milyon dolar bağışta bulunmuş ve bu bağış karşılığında Trump’dan “İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etmesini onaylayacağı beklentisi”ni ifade etmiş. Trump da bu şartla bu bağışı kabul etmiş. Amerikan Demokrasisinin geldiği yer burası. Middle East Eye gazetesine göre ilhakın bu hafta içinde başlaması söz konusu. Sahi şimdi, Ürdün topraklarının ilhakından sonra İslam ülkeleri ve Arap ülkeleri birliği tekrar toplanıp bir daha konuşup dağılacaklar mı? Yoksa toplanmaya da gerek görmeyecekler mi? Ürdün de İsrail’in bu kararına karşı çıkmayacak mı?
(Yuhanna Vahyi 3:9)’da ne deniyordu: “Şeytan’ın havrasından olanları, Yahudi olmadıkları halde Yahudi olduklarını iddia edenleri, yalancı olanları, gelip ayaklarına kapanıp seni sevdiğimi anlamalarını sağlayacağım.” İns’in Şeytanları kendi aralarında başkalarının kanları, gözyaşları, çalınan alın terleri üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretmeye devam ediyorlar. Bir çok Evengelik “dünyanın sonu” için dua ediyor? Bunu Mesih’in gelişmesi ile ilişkilendiriyorlar. Bunlardan bazıları Yecüc/Mecüc-Gog-Magog olarak Çin ve Rusya’yı görüyor. Lutheryanlara göre Gog-Magog, yani helak olması gereken halk Türkler. 1984’de bu inanca sahip Amerikalılar %39 iken 1998’de %51’e yükselmiş, bugün ise %70’in üzerinde. Kıyamete hazır olmaya çağıran Hal Lindsey’in “Rahmetli Koca Dünya” isimli kitabı daha 1970 de ilk yayınlandığında 25 Milyonun üzerinde bir satışa ulaşmış. 1990’larrın sonunda yayınlanan Vaiz Tim LaHaye’nin “Cennete yolculuk”la ilgili “Geride Kalanlar / Left Behind” isimli 4 ciltlik kitabı 3 milyon satmış.
Bugün her erişkin 4 Amerikalıdan biri, Evengelik kiliselerinden birinin kayıtlı üyesi ve bu inancın misyonerliğini yapıyorlar. Dallas İlahiyat Fakültesi Armagedon inancını doktrin haline getirmek için bir çok akademik çalışmalara ev sahipliği yapmaktadır. Bunlar “Tanrı bizden, bizden olmayan toplulukların yaşadığı her yeri yok etmemizi istemektedir” diyorlar. (Bakınız: The Dallas Theolojical Seminary). Bu şekilde Yuhanna Vahyinde de belirtildiği gibi “kötülüğün güçlerini yok ederek Tanrının kırallığına giden yolu açalım” diyorlar. Amerikalı yöneticilerde bu inanç ve kehanete inanıyorlar. Sadece Trump değil, 1970’den beri açıkça bu fikre karşı çıkacak hiçbir Amerikan başkanı işbaşına gelmemiştir. Evet Mahşerin dört atlısı dünyayı yakmak için geliyor!. İsrail onun için dünyanın en gelişmiş en tehlikeli Lazer silahından söz ediyor. Sahi Ormanları yakanlar kimler? Havamızı, suyumuzu torağımızı kirletenler kimler. O mRNA’ları başımıza kim bela etti. Bu İklim belasını, İstanbul sözleşmesini, bize dayatanlar kimler, Chemstrails’in arkasında kim var. 5G, Nesnelerarası İletişim, Palantir ve diğer yapay zekalar kime hizmet ediyor? Siz hala işgal altındaki topraklarda bu anlamda bir barış bekliyor musunuz? ABD son BM GK toplantısında ateşkes kararını VETO etti. Hayır bunlar “barış” değil,” ateşkes” bile istemiyor, çünkü yeni bir dünya savaşı için yola çıktılar. Selam ve dua ile.
mirathaber