"Sen Pek Dalkavuğa Benzemiyorsun"

"Sen Pek Dalkavuğa Benzemiyorsun"

Doğru Haber Yazarı Edip Akar hükümete yakın trolleri eleştirdi

Sen pek dalkavuğa benzemiyorsun
- Sen dalkavuk musun?

- Evet, efendim; bendeniz dalkavuğum.

- Amma sen öyle pek dalkavuğa benzemiyorsun.

- Haklısınız efendim; pek öyle dalkavuğa benzemem.

- Fakat sanki biraz da benziyorsun.

- Evet, biraz da benzerim efendim.

Sultan dışarıya haber salmış: Ben dalkavuğumu buldum, diğerleri dağılıp gidebilirler.

Zamanın birinde saraya bir dalkavuk arayan sultan ile “kaliteli bir dalkavuk” arasında geçen bu diyalog, bana zamanın birinde başka bir efendi ile kadrolu medya arasındaki ilişkiyi hatırlattı. Efendi ne yönde kanaat beyan ederse derhal o yöne doğru esen, hatta değil beyan ve dahi değil kanaat; en ufak bir yönelim imasında 180 derece ters yönde konuşmaya sevk ve idare edilebilen medya.

Bu tayfaya göre kimi zaman emperyalist devletler -mevsim şartlarına göre sırasıyla- zalimdir, işgalcidir. Zaten şöyle geçmiş katliamları vardır, bize yaptıkları kötülükleri saymakla bitmez. Biz de zaten o teldeyiz, biz de katılırız onlara.

Haklarını teslim etmek lazım ehli hakikatin ulaşamayacağı seviyede bu zalimlere ateş püskürürler. Bunları takip eden halk da bazen bir şeyler yakar veya bir şeyler döker, yeri gelir portakal bile keser. Haliyle o malum ülkeler de hadlerini bilmiş olurlar, milletçe rahatlarız.

Kimi zaman bu tepkiler devlet denmesi bile kendilerine iltifat olan taşeronlara yöneltilir. Şöyle haindir, böyle alçaktır. Elhasıl zaten “görüyorsunuz, anlatmaya gerek yok” vurun abalıya misali…

Gel gör ki gün gelir zaruretten dostluk kurmak gerekecektir. Malum tayfa bu kez başlar tamirata sonra da taltifata… Müttefikliğimizden kadim dostluğumuza kadar öyle şeyler anlatılır ki; herkesle aramızı bozmaya çalışan cadılara ve ifritlere devlet yönetmek neymiş gösterirler. Eskiden her şerrin içindeki devlet başkanları meğerse ne kadar kadirşinas dostmuş da samimiyetten ortam şen şakrak olmuş. Hatta yapacakları yüklü yatırımları hürmetle arz etmişler.

Ülke içi düşüncelerde de durum farklı değil. Dün çocuk sahibi olmamasını bile dillerine doladıkları kişi gün gelir büyük “devlet” adamı olur. Veya tersine dün en önemli görevleri teslim edip takdir ettikleri; birkaç yıl içinde her hakarete müstahak olur. Biraz ayar, biraz denge, biraz feraset olmaz mı insanda kardeşim?

Zamanın Ekber Şah’ı bir konuda “sizce de uygun mudur âlimler?” diye sorar da “uygundur sultanım” onayı alınca “zaten hiç itiraz ettiğiniz olmadı ki” diye alay eder. Bizim âlimlere(!) göre de maşallah(!) eğitimden, sağlığa, uluslararası ilişki ve anlaşmalardan ekonomiye kadar ne yapılsa uygundur. Hatta daha her şey iki kere alkışlanır: Bir getirirken, bir kaldırırken.

Yahu Allah aşkına bir şeye de yanlış deyin ki o övgü-yergilerinizin bir değeri olsun. Bir yanlışa da “one minute” deyin canınız mı çıkar? Siz de karlı çıkarsınız, sevdiğiniz adam da. Veya en azından susun. Yarın o susmanız dahi prim yapabilir. Çünkü belki de biraz benziyorsunuzdur dalkavuğa.