Abdurrahman Dilipak
Şaşkın ördek politikası
Siyaset hiç bu kadar ayağa düşmemiş, ucuzlamamıştı. Siyasetçisi, bürokrati, iş adamı, akademisyeni, mediası, STK’sı, cemaatı hepsi birden nasıl bu kadar şaşaladılar. Hepsinin ortak özelliği şu: Kaçtığını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. İki: Herkes karşısındakini suçluyor. Kendileri “sütten çıkmış ak kaşık”. Sonuçta gidecekleri yeri de bilmiyorlar. Gideceği limanı bilmeyen bir kaptana hiçbir rüzgar fayda sağlamaz. Dünkü dostluklar, birliktelikler artık kimsenin umurunda değil. “Şaşkın ördek” politikası, “Mavi boncuk” politikası ile buraya kadar.
Global markette, birlikte oldukları politik aktörler, sermaye sahipleri ile de artık eski ortaklıkları bitmiş gözüküyor. Son operasyonlar, terör olayları, mesajlar, panik havası bunu gösteriyor. Herkes ötekini suçluyor. Bu geniz yakan hava şunu gösteriyor. Yakında birilerinin ipini çekecekler. Bu iş, siyaset ve bürokrat camiasından birileri olacak. Birilerine yol verecekler ve mayınlı tarlaya sürecekler. Oyunun adı belli: Tavşana kaç, tazıya tut oyunu. Sonuçta ölen ölür, kalan sağlar bizimdir. Eski ortaklardan 3 ya da beş kişiden biri toprağın altına girecek, diğerleri karar verecekler buna. Biri günah keçisi olacak ve toprağa gömülecek. Ölen suçlu olur ve fatura ona kesilir. Bakın bu şaşkın ördek polisikası bugün bir çok ülkede yürürlükte. Başta Biden yönetimi var.
Malum patronlar kaçırdıkları, sanala döndürdükleri paralardan umutlarını kessinler. O paralar çöp oldu. Güvenilir bir banka ya da Off-Shore yoktur.!? Kalan paraları da harcayamazsınız. Onlar da konteynerlerde çöp olacak. O para ya uyuşturucu, ya silah, ya terör, ya da kayıt dışı bir para olduğundan el konulacak ve karşılığı ödenmeyecek. Önce sizin. Uzun süreden beri yapay zeka ile izlenen para hareketlerinizin hacmı ile tüm dünyadaki ticari faaliyet ve ödediğiniz vergiler kıyaslandıktan sonra bu paranın kaynağı sorulacak size. Ve4 sonuçta avucunuzu yalayacaksanız, konuşursanız, ilk dış seyahatinizde paketlenirsiniz. Dostlarınızla 5G anlaşması, Starlink, Global Re3set, Dijitalizm anlaşması yaparken aslında siz kendi idam fermanınızı da izlemiştiniz bayım. Şimdi ağlamayı bırakın.
Sadece “Ortadoğu” dedikleri yerde ya da İslam dünyasında değil, doğu-batı farketmiyor, ABD’si, İngiltere’si, Avrupası, Asyası, Afrikası her yer aynı. Sadece akılsızlık değil, adaletsizlik, ahlaksızlık ise zirve yapmış durumda.
CoVID, mRNA’a, GlobalReset sürecinde bu gerçek suratımıza adeta çarmıştı ama anlamak istemediniz.
Bugüne gelelim, Biden’e bakın, Netenyahu ya da Zelensky, siyaset Palyaçoların elinde oyuncak oldu. Pedefolik Satanist bir sürü adam dünyaya İlahlık ve Rablik taslıyor. Adalet, Barış, Özgürlük, İnsan Hakları, Hukuk devleti, Çevre vesair hepsi makyaj malzemesi, “helvadan put”muş, acıkınca yedikleri.
Biliyorsunuz, Bidenin Temsilciler Meclisinde siyasi ehliyeti(!?) oylandı. Genel kanı, Biden’in görevden alınması, müşahede altında tutulması. Birileri de Trump’un siyasi geleceğini sorguluyor. Colaroda eyalet mahkemesi, siyasi ehliyeti olmadığına karar verdi. Öte yandan Trump’un damadı Kushner, karısını da alıp, Netenyahu’ya, Siyonistlere destek için işgal altındaki topraklara gittiler.
Biliyorsunuz Trump Siyonist bir Evengelik. Şimdiden Siyonistlerin desteğini almak için Damadını gönderiyor. Bu “Dahlan projesi”nin arkasındaki isim Kushner’di. Damat Kushner ile damat Berat Albayrak bir arada yakın temas halindeydiler. Damat Kushner damat Albayrağı Beyaz saraya götürmüştü, Berat Albayrak da damat Kushner’i Beştepe’ye getirip Erdoğan’la görüştürmüştü. Zaten “Habat projesi“ de bu sürecin ardından gündeme geldi. “Zalimlere yardım etmeyin, sonra onları yakacak ateş size de dokunur denmedi mi? Habat’la, DSÖ ile, mRNA’cılarla el sıkışanlar kimlerdi!? Mc Kinsey olayı da o süreçte yaşandı. Biden gelince Türkiye’nin yerini Suudi Arabistan ve BAE aldı. Mısır ve Ürdün zaten hep yedekte tutuluyordu. Biden’in “Ortadoğu politikası” çöküşe geçince Trump bölgede bayrak gösterme gereği duydu anlaşılan.
ABD ile İsrail'in bir göbek bağı olduğu bir gerçek. ABD’de Demokrat ya da Cumhuriyetçi bir başkan olmasının fazla bir değeri yok. Onların İsrail politikası büyük ölçüde benzerlik gösteriyor.
Öyle anlaşılıyor ki, seçime doğru Ukrayna ve Filistin/İsrail politikasında, batının temel tercihlerinde, nihai hedeflerinde köklü bir değişiklik olmayacak ama, yöntem ve siyasi aktörlerde bir yenilenmeye gidilecek. Bu durum Türkiye’yi yakından etkileyecek. Türkiye üzerinde pazarlıklar ve baskılar artacak. Bu bölgede terörün yükselmesi ve suikastler, ekonomik dengelerde radikal değişiklikler, yeni siyasi dengelerin ortaya çıkması sürpriz olmayacak.
Bana kalırsa mesela Netenyahu gidecek, Abbas da ve tabi Zelensky de. Bunların kullanma süreleri doldu. Pozisyonları, atakları egemenler için risk oluşturuyor.
Papalık içinde de kaynayan kazan fokurdamaya başladı. Yunanistan’daki ABD varlığının geleceği konusunda da belirsizlik sürüyor.
Türkiye’ye yönelik terör saldırılarındaki artış dikkat çekici. Türkiye’nin Gazze ve Filistin politikası herkes için merak konusu. Türkiye kimden yana. Gerçekten Türkiye, FKÖ’ye tarım aletleri arasında silah mı gönderdi, hem de İsrail limanı üzerinden. Sahi bu zirai alet ihracatçısı kim. Giden parçaların alıcısı kim? Türkiye gümrüğünden bu malzemeler nasıl çıkış yaptı, ve peki İsrail gümrüğünde yakalanacağı hiç düşünülmedi mi? O malzemeler ve Konteynerleri almak üzere orada bulunanlar ne oldular. Kimmiş bunlar. İhracatçı ile nasıl temas kurmuşlar. Zirai malzeme üreticisi o silahları nereden, nasıl temin etmiş, bu konuda Ankara’nın elde ettiği bilgiler neler?
Garip şeyler oluyor, İsrail değil de USA Today, esir alınan kadınlara Gazzeli teröristlerin (!?) tecavüz ettiği haberini veriyor. Hani bu geri zekalılar, 11 Eylül’de de meta gövdesi ile eriyen olmayan uçağın(!?) pilot kabinindeki Suudi teröristin pasaportunu sapa sağlam, yıkılan kulelerin toz toprağı arasında sapa sağlam bulmuşlardı ya, isterlerse buluyorlar. Artırılmış sanal gerçeklik dünyasında her şey mümkün.
Malum Devletler bu tür yalanları uydurmakta mahirleri. ABD bu süreçte İsraille birlikte inanılmaz bir itibar kaybına uğradı. Bütün dünyayı karşılarına aldılar. Dahası kendi içlerinde karşılıklı olarak olup bitenlerden kendilerini suçluyorlar. Son haberi biliyorsunuz, son PKK saldırısında İsrail mahreçli bir kaynak saldırıyı canlı olarak yayınlamışlar. Bu saldırı DHKP-C’den de gelebilirdi, ya da pekala bölgedeki bir çok dini görünümlü bir paramiliter grubdan da gelebilirdi.
İçinde ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Fransa, Rusya, Çin, İsrail gibi ülkelerden biri ya da birkaçı olmadan darbe de olmaz, terör de. Başkaları da yok değil ama onlar da bunlarla ilişkilidir genel olarak. Bunların birçoğu da bizim ya müttefikimiz ya da stratejik ortağımızdır.
Daha önce size Fehriye Erdal’ı yazmıştım. Mumcu cinayeti ile ilgili son açıklamaları biliyorsunuz. Ne PKK yı, ne de 15 Temmuz’u tam olarak bilmiyoruz. Mesela Susurluğu çözebildik mi ya da Muhsin Yazıcıoğlu’nu, Eşref Bitlis ya da Hablemitoğlu’nu, Hırant Dink’i, Sabancı’yı, kim niçin öldürdü ve niçin gerçekler hep gizli kaldı. 1 Mayıs'ta Taksimdeki o silahın tetiğini çeken el kimin eliydi. Aslında tetikçiyi bir kenara bırakın buna kim karar verdi. Bana vatan millet edebiyatı anlatmayın. Katil aynı katil. Birileri aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden kendilerine iktidar ve servet üretiyor. Siz iki komşunun futbol takımı birbirinizi yemeye devam edin. Devlet size destek veriyor, Bakanlığınız bile var, hadi gençler stadyumlara. Aile bakanlığınız var, NAS filan takmıyorlar, aile ihtilaflarında hakemlik, arabuluculuk yasak yasak. NAS, mas yok, İstanbul sözleşmesi var. Karı – koca yiyin birbirinizi. Yeryüzü tanrıları öyle istiyor. O gün grubu bulunan partiler iktidarı ve muhalefeti ile AK Parti-CHP, MHP-HDP oy birliği ile verdiler bu kararı. Seçim de geliyor yine. Biri giderse öteki gider değil mi, partiler hadi yiyin birbirinizi..
Unutmayın, Şeytanın varlığı günah işlemenizin bahanesi değildir ve olamaz. Selam ve dua ile.