Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

RAHMET BEREKET VE RİBA

Riba’nın (faiz’in) yaygınlaşacağını belirten meşhur bir hadis var. Kıyamet alametleri ile ilgili olarak Ebu Hureyre’den rivayet edilen hadis şöyle: “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, Riba (faiz) yemeyen kimse kalmayacak. Yemese bile onun tozu (veya buharı/dumanı) kendisine bulaşacaktır.” Sanırım, böyle bir zamanda yaşıyoruz. Para, bankacılık sistemi (Merkez Bankası dahil) sonuçta birer Riba kurumu ve para dediğiniz şey ise o kurumun ürettiği bir değer.

Riba’ya karşılık olarak “Faiz” doğru bir tanımlama değil. Bu konu ciddi anlamda bir kafa karışıklığına sebeb oluyor. Faiz, “Artırma, Nurlandırma, bereketlendirme, Feyzlendirme” gibi bir anlama gelir. Onun için bizim geleneğimizde “Faiz” erkek adı, “Faize, Feyza” kadın adı olarak kullanılır.

Mesela “Enflasyon = Faiz Riba değildir”. Bu konuda önce doğru bir tanıma kavuşmamız gerek. Demek ki, bugün “Riba”yı doğru tanımlamak için Parayı (Nakid/nukud, Kaime, altın ve gümüş sikke” aynı şey değil. Kaime dediğiniz şey kağıt paraya karşılık geliyor. Kağıt para aslında “Bank Note”dir, yani bankanın karşılığına kefil olduğu bir değeri ifade eder. Onun için Riba’nın doğru tanımlanması için FED’in LİBOR’un, Merkez Bankasının mahiyetinin, “Enflasyon” ve “Devalüasyon” konularının iyi bilinmesi gerek. Politika faizi, Reeskont faizi, Avans Faizi, gecelik işlem faizi gibi daha bir takım Faiz ilişkileri içinde bu kağıt para değer kazanıyor ya da kaybediyor.. Faizi belirlerken LİBOR + / LİBOR – nasıl oluyor onu da bilmek gerekiyor.?

Benim bilgim, iradem dışında, birileri benim paramın değeri ile oynuyorsa, burada ciddi bir sorun var demektir.

Riba en son haramlardan biri idi ve günümüzde en yaygın haramlardan biri olarak Müslümanların hayatlarını karartmaya devam ediyor. Gerçek şu ki, paranın ulaştığı her yerde bu haram vardır.

Riba ile ilgili ayetler şöyle: (Bakara 275-276) “Riba (faiz) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka bir tarzda kalkamazlar. Bu, onların, ‘Alışveriş de ancak Riba gibidir’ demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (Riba’dan) vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. Kim de (Riba’ya) geri dönerse, artık onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.”, “Allah, faizi yok eder (faizle elde edilen malın bereketini giderir), sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez.”

(Bakara 278-279)’da ise yüce Allah (cc) Riba konusunda şöyle buyurdu: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve eğer gerçekten inanıyorsanız, Riba’danden geriye kalanı bırakın. Eğer (böyle) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (Riba’cılara karşı) bir savaş açıldığını bilin. Eğer tövbe ederseniz, ana paralarınız sizindir. (Böylece) ne zulmetmiş ne de zulme uğramış olursunuz.”

Geçen gün Ali Rıza Demircan da bu konuyu gündeme getirdi. Bu konuyu sık sık , bütün detayları ile ele almalıyız. Sadece “faiz kaldırılsın” demekle faiz kalkmaz. Bu konuda bir Uluslararası sistem var. Bir Bankacılık sistemi var. Bir mevzuat yığını var. Şeytan ağlarını iyi (!?) örmüş yani. Bir de bu konuda hassasiyetini kaybetmiş, beyinleri “uluslararası sisteme şartlandırılmış” siyasetçilere, bürokratlara, sermaye sahiplerine ve akademisyenlere bunu anlatmak kolay değil.

(Âl-i İmrân 130)’da ise Riba konusunda şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Kat kat artırılmış olarak Riba yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Rûm 39)’da “İnsanların malları içinde artsın diye Riba ile verdiğiniz şey, Allah katında artmaz. Ama Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte (böyle verenler) sevaplarını kat kat artıranlardır.” Ve (Nisâ 161)’de (Yahudiler bağlamında) “Yasaklandığı halde Riba almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle (onlara böyle bir ceza verdik). Onlardan kâfir olanlara acı bir azap hazırladık” denir.

Riba konusunda en meşhur. 3 hadisin Türkçe anlamı ise şöyle: Câbir b. Abdullah (r.a.)’dan nakledilen bi,r hadiste şöyle denir: “Resûlullah (s.a.v.), Riba yiyene, (Riba ile mal) yedirene, Riba muamelesini yazana ve buna şahitlik edenlere lanet etti ve ‘Onlar (günah bakımından) eşittir’ buyurdu.” Ebu Hureyre’den rivayet edilen bir hadiste Riba 7 büyük günah’tab biri olarak tanımlanır: “Yedi helâk ediciden sakının!” buyurdu. Ashab: “Ey Allah’ın Resûlü! Bunlar nelerdir?” diye sordu. Buyurdu ki: “Allah’a şirk koşmak, sihir yapmak, Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmek, Riba yemek, yetim malı yemek, harp meydanından kaçmak ve iffetli mümin kadınlara zina iftirası atmak.” İbni Mace’den rivayet edilen bir hadiste ise, “Faiz yoluyla mal çoğaltan hiç kimse yoktur ki, sonunda malı azalmasın.” denir.

Bugün irademiz dışında bu şartlara mahkum edildiğimiz için umulur ki Allah bizi bağışlar ve bu düzenin kurulması, devamı uygulamasında asıl sorumlu olanlar bu anlama gazaba uğrayanlardan olur.

Maalesef Allah’ın rahmet ve bereketine ulaşmak için çıktığımız yolda, Riba’nın, fuhuş’un, ahlaksızlığın bataklığında debeleniyoruz. Evet, Riba en yaygın bereketsizlik, necaset kaynağıdır.

Veda Haccı Hutbesi’nde “kan davası” ve Riba/Faiz dışında açıkça yasaklanan veya emredilen başlıca yasaklanan (Haram kılınan) hususlar şunlardır: Kadınlara ve kız çocuklarına zulüm ve kötü muamele, Allah resulü bu konuda “Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız…” buyurdu. Başkalarının canına, malına, ırz ve namusuna saldırmayı (Zina ve Fuhuş’u) yasakladı: “Ey insanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz (Mekke) nasıl mukaddes bir şehir ise; canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öylece mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.” Cahiliye âdetleri konusunda şöyle dedi: “Cahiliye devrinden kalma bütün âdetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır.”

Resulullah (sav), Veda Haccı hutbesi ile “Kibir, büyüklenme, soy-sop, atalarının dini ve tarihi ile ilgili övünmeciliği yasakladı, fikri kavmiyyeti Şeytani bir hareket olarak görerek lanetledi.. Ve bu konuda dedi ki: “Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız birdir. Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem de topraktandır. Arab’ın Arap olmayana, Arab olmayanın Arab’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.”

Resulullah (sav) ayrıca genel olarak şunları emretti: Emanetlerinize sahip çıkınız. Emanetleri ehline teslim ediniz.. Kadınların haklarını koruyun ve onlara iyi davranın. Onlara yiyecek ve giyeceklerini iyilikle/meşrû şekilde temin edin, Namaz, Zekât, Oruç, Hac gibi ibadetlerinize sımsıkı sarılın. “Size iki şey bırakıyorum ki, onlara sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu şaşırmazsınız: Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünneti” dedi.

Diğer söyledikleri şu şekilde özetlenebilir: “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu hor görmez”, “Haksız yere Allah’ın haram kıldığı canı öldürmeyin.” “Size her bid’at’ten sakınmanızı tavsiye ederim. Çünkü her bid’at dalalettir, her dalalet de ateştedir.”

Önemli günlerin eşiğindeyiz. Allah’ın rahmet ve bereketine ulaşmadan kurtuluşumuz zor. Rahmet ve bereketine ulaşmak için ise, diğer bir çok sebeb yanında Riba konusunu öncelikli bir mesela edinmemiz lazım.

Himmet Karadağ döneminde İMKB başkanı ile, altın karşılığı “alt-coin”lerden oluşan ve muhasebeleştirilen bir kripto para üzerinde çalışmalar yapmıştı, ama engellendi. BİSTCOİN diye adı da tescillenmişti ama o iş orada kaldı.. Bir çıkış yolu bulmamız lazım. Savunma sanayiinde de Diyanetin, dini vakıfların işletmelerinde de Riba söz konusu. Kem alat ile kemalat olmaz. Haram para ile hayır olmaz, saadet de.!

Bugün 20 Aralık. 18 Aralık Veladet kandili idi. Aslında O’nun doğumuyla birlikte O’ndan ayrı geçen günlerin de muhasebesini yapmamız gerekiyor. Nerelerden geldik, nerelere savrulduk. Son günlerde kimi, neyi tartışıyoruz, yarın bu işi ucu nereye varacak dersiniz.

Yarın, 21 Aralık Pazar günü yılın en kısa günü. Ve Recep ayının 1’i. Yani 3 ayların başlangıcı. Bu Ramazanla sonuçlanacak 3 ay, Vahiy ve risaletle, eş zamanlı olarak nefsimizle yüzleşmemiz, Vahiy ve Nübüvvetin rehberliğinde nefsimizi hesaba çekmemiz, “nefs muhasebesi” gerekiyor. 25 Aralıkta da Regaib kandili var.

Tabi, Kadir ve İsra dışında dini anlamda, Kur’an-ı kerimle teyid edilen başka bir kutsal gece yok. Dğer kandiller, Müslümanlar arası yakınlaşma, dua, ibadet vesilesi olsun diye, ayet ve hadislere yönelme konusunda bir uyarı olması ölçüsünde, o ölçüde anlam ve değer kazanan gecelerdir.

Bu Riba belası, manevi değerlere yönelik Şeytani bir Terör saldırısı hükmündeki Riba konusunda, elimizle bir şey yapamıyorsak, bari dilimizle bir şeyler yapalım. Onu da yapamıyorsak, kalbimizle bu sisteme ve bu haramı dayatanlara karşı öfke duyalım. Zaruret ölçüsünde bir şeyler yapmak zorunda kalsak da, bunu asla meşrulaştırmayalım. Umulur ki bağışlananlardan oluruz.

Selam ve dua ile.

mirathaber

Bu yazı toplam 56 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar