Peygamberi Takipte Zorluk Çıkaracak Fitneler

Peygamberi Takipte Zorluk Çıkaracak Fitneler

Peygamber (s.a.v) hem sahabesini hem de sonradan gelecek olanları uyarmıştır.

“Sizin aranızda Allah’ın, olmasını dilediği kadar nübüvvet olacak, sonra peygamberliği kalkmasını dilediği zaman kaldıracak.Sonra nübüvvet metodu üzerine hilâfet olacak; o da Allah’ın olmasını istediği kadar olacak. Sonra hilâfeti, kalkmasını dileyince kaldıracak. Sonra ısırıcı krallık olacak. O da Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak. Sonra ısırıcı melikliği, kalkmasını dilediği zaman kaldıracak. Sonra zorba/zâlim krallık olacak. O da Allah’ın, olmasını dilediği kadar olacak. Onu da kalkmasını dilediği zaman
kaldıracak. Sonra nübüvvet metodu üzere hilâfet olacak.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned)


Ebu Ümeyye eş-Şa’bânî anlatıyor: “Ey Ebu Sa’lebe, dedim, şu ayet hakkında ne dersin?’ (Meâlen): “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda oldukça sapıtmış olanlar size zarar vermez...” (Maide 105).
-Bana şu cevabı verdi: ‘Gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. Zira ben aynı şeyi Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a sormuştum: Demişti ki: ‘Ma’rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, Ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin (selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini müşahede edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zîra (bu safhaya gelince) ar- kanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kim- seye elli kişinin ecri verilecektir.’ ” (Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mâce)
Vakid b. Muhammed babasından, O da Abdullah b. Amr ib- ni’l-As (radıyallahu anh)’dan anlattığına göre demişti ki: “Rasu- lullah (aleyhissalâtu vesselâm), (bir gün) parmaklarını kenetledi ve dedi ki:
‘Ey Abdullah b. Amr! Ahidleri bozulup şöyle karmakarışık hâle gelen bir kısım ayak takımı (hezele) kimselerle başbaşa kalırsan ne yaparsın?’
‘Ne yapmamı tavsiye edersiniz, Ey Allah’ın Resulü!’ dedim. Bu- yurdular ki: ‘Güzel bulduğun şeyi yaparsın, kötü bulduğun şeyi de terkedersin. Kendi yakınlarının (hâllerini düzeltmeye) yönelirsin. O hezele takımı (ile de), onların cemaatı ile de (uğraşmayı) terkedersin.’ ” (Buhari, Ebu Davud, İbni Mâce)
Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Ömer (radıyallahu anh)’in yanında idik: Bize: ‘Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın fitne hakkındaki hadisini kim hafızasında tutuyor?’ dedi. Ben atılıp: ‘Ben biliyorum!’ dedim.
‘Sen iyi cür’etlisin, nasılmış söyle bakalım!’ dedi. Ben de anlattım:
‘Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ı işittim. Demişti ki: ‘Kişi- nin fitnesi ehlinde, malında, çocuğunda, nefsinde ve komşusundadır. Oruç, namaz, sadaka, emr-i bi’lmaruf ve nehy-i ani’lmünker bu fitneye kefaret olur!’ Ömer (radıyallahu anh) atılıp: ‘Ben bu fitneyi kastetmemiştim. Ben öncelikle denizin dalgaları gibi dalgalanacak (bütün cemiyeti sarsacak) fitneyi kastetmiştim!’ dedi. Bunun üze- rine ben: ‘Ey mü’minlerin emîri! O fitne ile sizin ne alâkanız var!

Sizinle onun arasında kapalı bir kapı mevcut!’ dedim. ‘Bu kapı kı- rılacak mı, açılacak mı?’ dedi. ‘Hayır, açılmayacak bilakis kırıla- cak!’ dedim. Hz. Ömer (hayıflanarak): ‘(Eyvah) Öyleyse ebediyen kapanmayacak!’ buyurdu. ‘Ravi der ki: ‘Biz Huzeyfe (radıyallahu anh)’ye sorduk: ‘Ömer bu kapının kim olduğunu biliyor muydu?’ ‘Evet, dedi. Yarından önce bu gecenin olacağını bildiği katiyyette onu biliyordu. Ben hadis rivayet ettim; boş söz (ve efsane) anlat- madım.’ Huzeyfe (radıyallahu anh)’ye soruldu: ‘O kapı kimdir?’ ‘Ömer (radıyallahu anh)’dir!’ buyurdu.” (Buhari, Müslim, Tirmizi)
Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: “Rasulullah (aleyhis-salâtu vesselâm) buyurdular ki: ‘Müslümanlar arasına tefrika girip (iki fırkaya ayrıldıkları) zaman dinden çıkan bir taife zuhur edecek. Onları, iki taifeden hakka en yakın olanı öldürecektir.’ ”
(Müslim, Ebu Davud)
Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: “Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün): ‘Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman hâliniz ne olur?’ diye sormuştu. (Yanındakiler hay- retle): ‘Ey Allah’ın Resulü, yani böyle bir hâl mi gelecek?’ dediler. ‘Evet, hatta daha beteri!’ buyurdu ve devam etti: ‘Emr-i bi’l- ma’rufta bulunmadığınız, nehy-i ani’lmünker yapmadığınız vakit hâliniz ne olur?’ diye sordu. (Yanındakiler hayretle): ‘Yani bu ola- cak mı?’ dediler. ‘Evet, hatta daha beteri!’ buyurdular ve sormaya devam ettiler:
‘Münkeri emredip, ma’rufu yasakladığınız zaman hâliniz ne olur?’ (Yanında bulunanlar iyice hayrete düşerek): ‘Ey Allah’ın Resulü! Bu mutlaka olacak mı?’ dediler. ‘Evet, hatta daha bete- ri!’ buyurdular ve devam ettiler: ‘Ma’rufu münker, münkeri de ma’ruf addettiğiniz zaman hâliniz ne olur?’ (Yanındaki Ashâb): ‘Ey Allah’ın Resulü! Bu mutlaka olacak mı?’ diye sordular. ‘Evet, olacak!’ buyurdular.” (Küt. Sitte 4786)

Kaynak:Haber Kaynağı