Onlar

Onlar

 

ONLAR kimlerdir?.. İnançları, felsefeleri, ideolojileri, ırkları, kimlikleri, dünyaya ve Türkiye"ye bakışları nelerdir?

Onlar genellikle pozitivist ve materyalisttir.

Taqiyye yaparak Müslüman gibi görünenleri vardır.

Bir kısmı kriptodur. Gizli Yahudi, Gizli Ermeni...

Halk çoğunluğunu hor görürler.

Halk onların gözünde güdülmesi gereken bir sürüdür.

Çoğulculuğu, çeşitliliği, farklılığı kabul etmezler. Bir tek gerçek vardır: Kendi sübjektif gerçekleri.

Müslüman çoğunluğu iç tehlike ve tehdit olarak görürler.

İslâm"a büsbütün karşı değildirler. Lakin din hürriyetine çok dar sınırlar çizmişlerdir.

Lâik değildirler, laikliği bir din, bir ideoloji haline getirmişlerdir. Lâikçidirler.

Böl, parçala, hükm et prensibini esas almışlardır.

Halkımızı Türk Kürt, Sünnî Alevî, Dinci Lâik diye birbirine düşman kamplara ve kesimlere ayırmışlar; toplumda büyük kopukluklar oluşturmuşlardır.

Gerçek tarih yerine yapay, düzmece, sahte bir tarih yazmışlar, bunun mitleriyle nice neslin beyinlerini yıkamışlardır.

Anadili Türkçe olanları, bundan yetmiş seksen sene önce yazılmış roman, hikaye, tarih, şiir, edebiyat kitaplarını okuyamayacak, anlayamayacak derecede cahil etmişlerdir.

Eğitimi yozlaştırarak okur-yazar cahilliği yaygın hale getirmişlerdir.

Batı"yı örnek aldık demelerine aldanılmamalıdır. Batı"daki demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğü prensibine karşıdırlar.

Gerçek ve tam demokrasiye değil vesayet demokrasisine taraftardırlar.

Eşitliğe inanmazlar. Mensubu bulundukları egemen azınlık daha eşittir.

Ülke gelirinin yüzde 60"ını onlar paylaşır.

Faşizm heykelinin üzerine demokratik bir şal örtmüşlerdir.

Kendilerini Türkiye devletinin, halkının ve ülkesinin hizmetkârı olarak değil, efendisi ve sahibi olarak görürler.

Dedikleri dediktir, itiraz kabul etmezler.

İzin verdiklerinden fazla konuşanların ve çizmeden yukarıya çıkanların susturulmasını isterler.

Raison d"Etat icabı kendilerine göre muzır olan vatandaşları yargısız olarak idam edebilirler.

İdeolojilerini, hakimiyet ve saltanatlarını korumak mevzuubahis olunca ahlâk kuralları geçerliliğini yitirir.

Halkın kimliğinin ideolojik eğitimle değiştirilebileceğini ve bir homo devrimus nesli yetiştirilebileceğini sanırlar.

Kendilerinden ve kendileri gibi olmayan halka karşı acımasızdırlar.

Ufukları son derece dardır.

Saatleri 1930"larda durmuştur.

Başkalarının gözlerindeki saman çöplerini görürler, kendi gözlerindeki mertekleri görmezler.

Bu devlet, bu memleket, bu halk onlardan çok çekecektir.

Liberal Kesim Haklı Ama Çok Âciz

LİBERAL kesimde insana dehşet veren bir acizlik görüyorum. Böyle bir durumda ve ortamda yapılması gerekenlerin kaçta kaçı yapılıyor? Bence ancak 10"da biri yapılıyor.

Sanki bir köşe yazarları maçı yapıyoruz.

Liberal kesime mensup ağır toplar, orta toplar, küçük toplar, kurusıkı toplar günlük atışlar yapıyor.

Profesyonel olmadığım için beni saymayın ama köşe yazarlarının da reyting endişeleri var. Filanca bugün vermiş veriştirmiş, döktürmüş, karşı tarafı rezil etmiş, ötekileri yerin dibine sokmuş...

Krizin toz dumanı içinde yüksek liberal hukukçular neler yapıyor?

Mesela bin liberal akademisyen ve hukukçu bir kurultay halinde toplanıp "Hukuk Misakı" başlıklı bir metin yayınlayamazlar mı?

Metîn bir metin... Tarihe geçecek... Hem içeriği (muhtevası), hem lisan ve üslubu, hem de tesiri bakımından çok önemli ve kalıcı bir metin olacak... Türkçesi, Ahmed Cevdet Paşa"nın Türkçesi gibi akıcı olacak, sanki mensur şiir (şiir gibi düzyazı)...

Bu metin İngilizce"ye, Fransızca"ya, Almanca"ya, Arapça"ya ve daha birkaç büyük lisana çevrilecek ve kısa zamanda yüz milyonlarca insana okutulacak.

Karikatür ve mizah çok büyük güçlerdir. Ülkemizin ve dünyanın en güçlü ve tesirli karikatüristlerine konuyla ilgili karikatürler çizdirilecek.

Şairlere epik ve mizahî manzumeler yazdırılacak.

Dünyanın bütün medenî, hukuklu, ileri, demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, temel insan haklarına saygılı ve bağlı ülkelerinin üniversitelerinde başörtüsünün serbest olduğuna dair afişler, albümler bastırılacak.

Karşı tarafın çelişkileri, ipe sapa gelmez işleri, tutarsızlıkları dile getirilecek.

Ey keskin zekâ, ey edebiyat, ey mizah, ey karikatür, ey firaset, ey yüksek siyaset, ey şehir kültürü, ey gayret, ey hamiyet nerelerdesiniz?

Ey haksızlıklara karşı kükreyen dâvâ şairleri, varsanız zuhur ediniz!..

Bugünkü vahim krizi/savaşı sadece ateşli köşeyazıları ile kazanabilir miyiz?

Niçin Le Monde, The Times, Frankfurter Allgemeine Zeitung, Washington Post ve benzeri gazetelerde tam sayfa bildiriler yayınlanmıyor?

Böyle siyaset ve hukuk savaşları ağlamakla, inlemekle, ucuz şikayetlerle, vurucu köşe yazılarıyla kazanılmaz ki...

Bu işin satrancı böyle oynanmaz ki...

 

milli gazete

Bu yazı toplam 845 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar