Ölümü Beklenen Hastaya Karşı Görevlerimiz

Ölümü Beklenen Hastaya Karşı Görevlerimiz

Bir hadis-i şerifte, müslümanın müslüman üzerindeki hakları sayılırken, bunlardan birinin, hastalanınca hasta ziyaretine gitmek, diğerinin de ölünce, cenazesine gitmek olduğu belirtilir.

Ölümcül hastaya ecel konusunda hoşuna gidecek, sevindirecek sözler söylemelidir. Çünkü Allah'ın hükmünü hiçbir şey geri çeviremez. Sadece gönlü hoş olmuş olur. Hasta tevbe etmeye ve vasiyetlerini yapmaya teşvik edilir. Çünkü Allah Rasûlü şöyle buyurur: "Vasiyet edeceği bir şey olup da, yanında yazılı vasiyeti bulunmaksızın iki gece geçirmek müslümanın işi değildir." Sıkıntı, belâ ve hastalığa mâruz kalan kimsenin sabretmesi, Allah'ın yardımı ile olur. "Sabret! Çünkü senin sabrın ancak Allah'ın yardımı iledir." (16/Nahl, 127)

Ölüm halindeki kişiyi sağ yanına yatırıp kıbleye döndürmelidir. Çünkü Hz. Peygamber, Beytullah için "Ölü ve dirilirenizin kıblesidir."buyurmuştur. Eğer yer darlığı yüzünden hastayı kıbleye çevirmek mümkün olmazsa, sırt üstü yatırılır ve yüzü ile ayakları kıbleye doğru çevrilir. Bu da yapılamazsa, olduğu hal üzere bırakılır. Ölüm sırasında kişinin ağzına bir kaşık veya pamukla su verilir. Hasta can çekişirken ona yardımcı olmak, yakınları için bir görev ve sevap bir ameldir. Bu yüzden onun yanında kelime-i şehâdet getirmek ve söylemesine yardımcı olmak sünnettir. Çünkü Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: "Ölülerinize; 'Lâ İlâhe illâllah'ı telkin edin. Çünkü ölüm halinde onu söyleyen bir mü'mini bu kelime, Cehennemden kurtarır." "Son sözü Lâ ilâhe illâllah olan kimse Cennete girer.

Hastanın yanında şehâdet getirilir ki, o da hatırlayıp şehâdet getirsin. Yoksa, ısrarla; 'sen de söyle' denilmez. Zira o anda zor bir durumdadır. Ona yeni bir zorluk çıkarmamalıdır. Bir defa da söylese yeterli olur. Buna "telkin" denir. Bu telkini, hastanın sevdiği birisi yapmalıdır. Amaç, hastada isteksizlik uyandırmamaktır. Hayatını tevhide ters inanç ve davranışlarla geçirip tevbe etmeyenlerin ölüm döşeklerinde bunu kolayca söyleyebilmesi, pek nasip olacak iş değildir. Çünkü bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: "Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz, öyle haşrolursunuz."

Kişi vefat edince ağzı kapatılır, bir bez ile çenesi başından bağlanır. Gözleri yumulur. Eller yanlarına getirilir. Sonra ölünün üstüne bir örtü çekilir. Öldüğü iyice anlaşılınca hemen yıkanır. İnsan ne zaman ve nerede öleceğini bilmez (31/Lokman, 34).

Ölüm ve sonrası için düşünülmesi ve o oranda çalışılması gereken asıl mesele, son nefesi imanlı olarak verip verememe sorunudur. Bir insan, bütün varlığıyla, bütün gücüyle ve bütün imkânlarıyla bu meseleyi halledip gerçekleştirmeye çalışmalıdır. Mü'minin isteği, bu dünyadan ancak müslüman olarak, şirk karışmamış bir imana sahip bulunarak ayrılmak olmalıdır (3/Âl-i İmrân, 102). Bunu gerçekleştirmek için de, devamlı müslümanca bir yaşayışın gerekli olduğu, nasıl ölmek istiyorsak öyle yaşamanın icap ettiği unutulmamalıdır.

Kabir ziyaretinin orada yatan ölü için değil; ziyaret eden dirinin ibret alması, ölümü hatırlaması için meşrû kılındığını hatırlamakta fayda var. İslâm’da yasak olan kabrin üzerine bina yapmak, kubbe koymak, yani türbe, kabirleri mescit veya tapınak hale getirmenin, şiddetle yasaklanmış hurâfe ve bu konudaki aşırılıkların şirk unsuru olduğu bilinmelidir. Ölümle ilgili küfür sözlerinden de cehennemden korkmak gibi sakınmak gerektiğini unutmamalıyız. Ölüm meleği olması itibarıyla Azrâil'e hakaret etmek, onu eleştirmek, eli tırpanlı çirkin bir insan şeklinde onu resmetmek, "Azrâil onun canını yanlış yere aldı" , "Azrâil'le savaşıyor" , “zamansız öldü” gibi sözlerin insanı küfre götürebilecek büyük yanlışlar olduğunu değerlendirmek zorundayız.

“...Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da âhirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlihler arasına kat!” (12/Yûsuf, 101)

"Ecel geldi cihâne, baş ağrısı bahâne." (Atasözü)

"Sana nasihat edici olarak ölüm yeter." (Hadis-i Şerif)

"Ölenin kıyâmeti kopmuştur." (Hadis-i Şerif)

“Nasıl yaşıyorsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz, öyle de dirilirsiniz.” (Hadis-i Şerif)

"Kabirleri ziyaret edin; çünkü kabir ziyareti size âhireti hatırlatır." (H. Ş.)

"İnsanların en akıllısı, ölümü en çok hatırlayıp onun için en fazla hazırlıklı olandır." (H. Ş.)

"İnsanlar uykudadır, öldükleri vakit uyanırlar." (H. Ş.)

"Ölümü çok hatırlayın; zira günahları giderir de sizi dünyada zâhid yapar." (H. Ş.)

“İnsanların, karşılaşmayı en uzak gördüğü şey, ölümdür!” (H. Ş.)

“Günahlarını azalt ki, ölüm sana kolay gelsin!” (H. Ş.)

"Her kul hangi amel üzerine ölürse o amel üzerine dirilir." (H. Ş.)

"Kabre hazırlıksız giren, denize kayıksız açılmış gibidir." (Hz. Ebûbekir r.a.)