Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ölüm asude bir bahar ülkesidir

Ölüm ve doğum.. Niye ölümü başa yazdım biliyor musunuz, çünkü bu dünyaya geldiğimizde aslında ölümlü bir dünyaya doğmuştuk, ölümsüz bir hayatta. Acılar, çileler dünyasına. Yaşlanan bedenimizdi bu dünyada. Ruhumuzun yaşı yoktur. O yaşadığımızı sandığımız zaman boyutunun dışında bir aleme aittir.

Bu “sürgün yeri”ni ne kadar da sevdik. Gardiyanına âşık mahkûmlara döndük! Ne kadar da oyalandık, övündük, her şeyi dert edinmekten dert sahibi olduk. “Ölmeden önce ölecektik” oysa.. Dünya hayatını “oyun ve eğlence yeri” sandık.

Her insanın kıyameti, Azrail’in dokunuşu ile gerçekleşir. İsrafil’in bir üfürüşü ile son nokta konacaktır kainata. “Ezel” ve “ebed” davasına, zehabına kapılanlar, o gün “tul’u emel”in ne kadar anlamsız bir şey olduğunu anlayacaklardır. İşte sonunda doğan herkes ölecek. “Ezel”i olmayan hiçbir şey “ebed”i olmayacak. Kimse dünyaya kazık çakmayacak. Keşke uzun ömür yerine, bereketli, hayırlı bir ömür dilesek. Allah bizlere hayırlı bir ömür, hayırlı bir ölüm versin. Ömrümüzü bereketli kılsın.

Unutmayalım, her insan ölecek yaştadır. Ölümün zamanını, yerini ve şeklini tayin eden de Allah’tır!. Azrail’in geç ya da erken geldiği görülmemiştir.

Bu dünyaya gelirken de, giderken de çıplaktır insan.

Ruhumuz beden kafesinde bir kuştur. Ruhumuz bedenimizde hücre hapsindedir aslında. Biz bu anlamda prangalarımızı sırtımızda taşırız. Her şeye alışıyor insan, prangalarına da! Zaman oluyor, “Ruhumuza geçiyor bilekçelerimiz”!

Bu dünyada yaşadığımız her anın hesabını vereceğimiz bir gün var! Misgale zerretin hayran yerah ve misgale zerretin şerran yerah ölçüsünde her şeyin hesabı sorulacak. Aklımızdan ve kalbimizden geçenleri de kaydeden meleklerimiz var bizim. Nefsimize taht kurup oturan şeytanların gürültüsünden, dünya gailesi ve telaşınla omuzlarımızdaki, önümüzde, arkamızda duran meleklerin seslerini duymuyor çoğumuz.

Hiç kimsenin yaptığı yakına kâr kalmayacak. Ya da yaptıkları bir iyilik boşa çıkmayacak. Yanlış işlerin fetvacıları, o gün icracıları ile birlikte pişmanlık vadisinde yaptıklarının cezasını çekecekler ya da mükafatı ile mes’ut olacaklar.

Sahi anneler, çocuklarının elbiselerinin temizliğine gösterdiği çocuklarının kalbinin temizliğine gösteriyorlar mı, Çocuklarının karnını doyurmaya gösterdikleri özeni, kafalarını doyurmaya gösteriyorlar mı? Çocuklarınız işe girmek ya da bir okula girmek, sınıf geçmek, bu dünyada bir makam ve para sahibi olmak için çalıştığı kadar, cennete gitmek için çalışıyor mu? Bunlar cennete gitmenin bu işlerden daha kolay olduğunu mu düşünüyorlar!

Nedense telefonlarının dinlendiğinden endişe eden, ya da gizliden gizliye yedikleri haltların ortaya çıkmasından korkan insanlar, eğer gerçekten Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorlarsa, bir gün ansızın bu hesapların önüne konacağından hiç korkmuyorlar mı. O büyük utancı yaşamaktan hiç utanmıyorlar mı?

Gazeteciler dünya gerçekleri çerçevesinde bu hadiselere en çok vakıf olanlardır. Biz “Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmakla emrolunduk. Biz gerçeğin habercisiyiz, Peygamberler hakikatin habercisidir. Bu ikisi bir araya gelince hakikat hayat buluyor. Peygamberler bunun yaşayan örnekleridir. Biz eğer adil şahidler oluyorsak, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalimlere karşı durabiliyorsak o zaman kurtuluşa erenlerden olacağız ve o gün bütün bu sırlar açığa çıkmış olacak.

Mustafa Karahasanoğlu ile bu ilkelerle gazeteciliğe başlamıştık, Milli Gazete’de. Bugünlere geldik. O bugün aramızda değil. Mustafa Karahasanoğlu göçtü dar-ı bekaya. Mustafa Karahasanoğlu uzun zamandır tedavi görüyordu. Kendilerine Allah’tan rahmet ediyorum. Aile, arkadaş ve dostlarına sabrı cemil diliyorum. Onların dünya sürgünü bitti. Biz sıramızı bekliyoruz.

Global Resetçi, Trans Humanist biyolojik insanı ve Tanrıyı tedavülden kaldırmak, din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsuız GENDER diye tanımladıkları BİREY’leri, biyolojik siber kölelere dönüştürmek isteyen pedofilik çetelerin şerrinden Allah insanlığı muhafaza etsin, ama tabii önce bu Şeytanların ve onların yerli işbirlikçilerinin, ins ve cin şeytanların şerrinden Allah’a sığınalım.

Bu çeteler insanlığın başına bela olmaya devam ediyorlar. Ama artık onların kirli işleri ve ilişkileri ortaya çıkmaya başladı. İnşallah bu konuda daha fazla zarar görmeyiz. Bu konu ile ilgili olarak şunu da söylemek gerek. Kader, rızık ve ecel değişmeyecek. Ve her şey Allah’ın iradesi içindedir. Biz O’nun rızasına tabi olalım. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olalım ki, Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırsın ve mazlumlara yardım etsin. Ahirete ayarlı bir hayat yaşayalım ki, mal, mülk, para, makam gibi ihtirasla arzuladığımız şeyler bizim için yakıcı bir fitneye dönüşmesin. Ölümden sonraki hayatımız asude bir bahar ülkesine dönsün! Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 365 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar