
Abdurrahman Dilipak
Nereye Kaçalım!
ABD’liler İslam dünyasındaki sekülerleşmenin hızından rahatsız oldular. Onlar da biliyorlar ki, “Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yokeder”. “Dimyad’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”tan korkmaya başladılar. Özellikle Medine’deki konser bardağı taşıran son damla oldu. Kapalı spor salonu büyüklüğünde Casino’larda kumar oynayan Suudiler, Karnaval havasında Cadılar bayramı kutlamaları, körfez ülkelerinde yaşananlar “erken öten horoz” endişesine sebeb oldu.
Biz tabi İslam dünyası için seçilen rol model olarak çağ atladık. Fuhuş, Kumar ve Uyuşturucu’da liderlik bizde. Ne de olsa “vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” diye Riba’dan sonra “sanal kumar”ı da “Milli”leştirerek vergilendirdik ve yasal çerçeveye oturttuk ama. “Sanal fuhuş”u hala Millileştiremedik. Her mahallede birileri var, X’de telefonlarını yayınlıyorlar. Bazı oteller yanında rezidanslarda da kolaylıkla iş çıkartabiliyorlar. Zaten kimi Sauna salonları ve buna benzer bir çok “ev” var her mahallede. Pedefoli’ye hizmet veren de var, Gay Club, Lesbien Club’ler de var. Bunları destekleyen dernekler batıdan milyonlarca dolar destek de alıyorlar. Sadece mali destek değil, hukuki destek de alıyorlar. Grub sex’i de geçtiler artık Swinger dedikleri eş değiştirme grubları var, partiler düzenliyorlar. Kaçacak yerimiz yok, oturup düşünelim ve artık ne yapacağız bir karar verelim.
LGBT savunucularına göre bu suç değil. Şöyle diyorlar: “Fuhuş kavramı, TCK’da ‘insan ticareti’ olarak tanımlanarak 80. ve ‘fuhuş suçu’ ile ilgili olarak 227. Madde ile ilişkilendirilmiştir”. Yasa bu yeni durumu kapsamamaktadır. Burada insan ticareti yok. BİREYSEL bir tercih var. Karı-Koca bu OYUN’a birlikte katılıyor, şikayetçi de değiller. Yetişkin BİREYler bunu kendi özgür iradeleri ile yapıyorlar, başkası aracılığı olmadan kendi isteğiyle fuhuş yapma fiili bizim MÜSLÜMAN ülkemizde suç sayılmamıştır. Zaten vergisi ödedikten sonra bu fiil hiç suç sayılmadı. Ne var ki, bu konuda Cinsiyetçi bir özgürlük söz konusu oldu, Kadınlar sermaye, erkeklerin müşteri olduğu bu piyasada eşitlik yok. TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ ve ADALETİ çerçevesinde diğer cinsler içinde özgürlük sağlanması gerekir. Bu biraz ağır oldu değil mi? Yok öyle değil. Türkiye CEDAW, İstanbul Sözleşmesi, Lanzarote ile bu konuda çağ atladı. Artık, damadından hamile kalan kaynana hikayesi BİZİM kanallardan birinde canlı yayınlanan Reality Show’da gündem oldu.
Hikayenin aslı şöyleymiş: “Engelli bir kız çocuğunun vasisi olan annesi, kocasının ve ailesinin birikimlerini alıp damadıyla kaçıyor. Bu engelli kızı bu ilişkiyi açık edersen seni öldürürüz ve intihar süsü veririz” diye tehdit ediyorlar. Anne devletten vasi maaşı alıyor. Yayın, damadın ve annenin fütursuz davranışları ve söylemleri nedeniyle içeriği çirkin hale getiriyor. Yayıncı bu olayı ortaya çıkartmak istediğini ve aslında bir ihbar niteliği taşıdığını söylüyor”. Ama sonuçta iş “şüyuu vukuundan beter” bir hale geliyor. “Batıl’ın taviri saf zihinleri idlal ederek” kötü bir örneğe dönüşüyor ve suçun alenileşmesi olağan, sıradan bir hal alması sonucu fiilen bu tür işlerin toplum hafızasında meşrulaşmasına zemin oluşturuyor. İşin daha trajik yanı engelli bir kişinin maddi ve manevi olarak istismar edilmesi”. Ben bu yazıyı yazarken Antalya Alanya’dan bir başka haber geldi. 36 Günlük Melisa isimli bebeğini pencereden atarak öldüren anne Melike D.’nin neden böyle bir cinayet işlediğini bilmiyoruz. Fotografa katil anne’nin başörtülü bir resmi var. Damadı’ya kaçan hırsız kaynananın da başı örtülü. Narin kızımızı da Kur’an kursu’ndan geliyordu değil mi, onun annesi de başörtülü idi. Birileri bu tür yayınların engellenmesini istiyordu, asıl sorun sadece yayın değil, yayındaki olayın kendisi.. Yayının şeklini, uslubunu tartışabiliriz, tartışmalıyız, çünkü bu böyle olmamalı, ama pencereye perde çekmek, ekranı karartmak ya da görmemek sorunu çözmüyor. Bu konu Rating ya da sansasyonel bir magazin konusu olarak ele alınmamalı. Kesinlikle bunun önüne geçilmeli.
Tek konu bu değil. Sosyal Media’yı ne yapacaksınız. BlackWeb’i ne yapacaksınız. By-Lock’dan daha dehşet verici işler dönüyor bu alemde. Hadi Sanal Kumarı kayıt altına aldınız, sanal fuhuşu nasıl kayıt altına alacaksınız. Kumarı ihale ile yerli ve milli hale getirip vergiye bağladınız, iyi Kerhane işletmecileri üzerinde devletimiz bu işi de ihaleye çıkartsın, Kumar işletmecileri de katılsın bu ihalelere, çünkü onlara da yakışır bu iş! Devletimiz de vergisini alsın, onunla öğrenci yurtları filan yaparız. Ailelere destek veririz, spor kulüblerini fonlarız.!?
Tekrar söylemek gerekirse “Ekranda çürümeye DUR” demek yetmez. Asıl toplumdaki çürüme, Cemaat’taki çürüme ne olacak. Ekran ayna, asıl çürüme toplumda. Asıl çürümüşlük Cadde’de, Meydan’da, ailede, mektep’de, her yerde. Çürüme yargı mahallesinde, bürokrat mahallesinde, siyaset mahallesinde, tek başına basın “Günah keçisi” yaparak bu sorunu çözemeyiz. Bu arada Basın diğerlerinden daha istisnalar dışında masum değil. Cemaat, STK, Akademi SEMAYE kokuşmuşluk her yerde! Rezillik diz boyu memlekette, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. “Yargı borsası”nın içinde “fuhuş çetesi” de var, “uyuşturucu çetesi” de var. “Sağlık mafyası”nda da yok yok. En büyük Mafia finans mafyası sanıyorduk, Big Pharma dedikleri İlaç Mafyası ondan geri kalmazmış. Uyuşturucu, Fuhuş, Kumar hepsi BÜYÜK artık, hepsinin VIP bağlantıları var, hepsi CIP!
(Bakara 188)’de mealen ne deniliyordu: “Bir de, birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin. Halkın mallarından bir kısmını, bile bile haksız yere yemek için, rüşvetlerle hâkimlere koşmayın. Mallarınızı, aranızda batıl (sebepler) ile yemeyin; bile bile insanların mallarından bir kısmını günah bir biçimde yemeniz için onları hakimler(in önün)e atmayın (hakimlere götürmeyin veya onlara rüşvet vermeyin)”. Savcılar, Avukatlar, Bilirkişi’ler, bu ayet sizi de ilgilendiriyor.
Yine bu yazıyı yazarken bir haber düştü önüme: İstanbul Ataşehir’de bir şebeke kadınların yumurtalıklarını para karşılığı aldığı ortaya çıktı. Çetenin kadınlardan aldığı yumurtalıkları ABD‘de sattığı belirlendi. Paraya ihtiyacı olan kadınlara ise 20-40 bin lira ödeme vaadi veriliyormuş. İyi bir de sperm bankası kuralım, yerli ve milli, bu işi de vergilendirelim, hem devlet kazanır hem millet!? (Tevbe estağfurullah). Bu işi yapanların Adrenochrome (Adrenokrom) işi de yapıyor olmaları sürpriz olmaz.. Bu iş’e kullanılan çocuklar da vardır o zaman, bunu üreten de, satan da kullanan da vardır. Kötü bir örnek olacak ama, yanlış bir doktor, kısırlık tedavisinde, kadına başka bir yumurta ya da farklı bir sperm de yükleyebilir. Ya da alınan yumurta ve spermler sonucu neslin tereddisine yol açacak bir sonuç da doğabilir. Beyin ölümü yalanmış! o zaman hastahanelerde organ mafyası var, organ hırsızlığı da yapılabilir. Sanırım gelinen noktada bir çok konuyu birlikte düşünmemiz gerek. Hepimiz bu sonuçtan sorumluyuz. Cami de sorumlu, cemaat’de diyanet de, Mekteb de, Madia’da, Cemaat da, sermaye de. En fazla da siyaset, bürokrasi, yasama, yürütme ve yargı tabi. Kurtarıcı beklemekten vazgeçip harekete geçmemiz gerek. Kendimizi değiştirmemiz gerek.
Görünen o ki, gelecek günler, ülke, bölge, dünya olarak geçen günleri aratacak. Onun için bu işler ertelenemez. Her geçen gün bu işin maliyeti artıyor, çözüm süreci uzuyor, çok ağır bir bedel ödeniyor. Kiritk eşik de çoktan aşıldı. İktidar da, muhalefet de kontrolü kaybetmiş ve ne yapacağını bilmez gibi gözüküyor. Ülkede erişkinlerin %30, siyasetten ve gelecekten umudunu kesmiş gözüküyor. İdeolojik gruplar Sağ ve sol olarak %20 şer iki kampa ayrılmış. Türkçü ve Kürtçü’ler 2 %10’luk grup oluşturuyor. Diğerleri de %10.. durum bu. Bu yapıda sağ-sol, Türkçü-Kürtçü ve diğer %10’luk kesimin %5’lik bir kesimi her an oluşacak yeni dengede farklı bir zemine kayabilir. Bahçeli sonrası MHP’de %10’luk kesim Gelenekçiler, Ülkücüler ve Derin MHP çevresi denkleminde nerede nasıl polarize olacağını göreceğiz. DEM; ABD, AB, NATO, İngiltere ve İsrail denkleminde ne olacak onu kestirmek de kolay değil. Erdoğan sonrası AK Partinin akıbetini kestirmek de zor. Erdoğan’sız da olmuyor, Erdoğan’la da gelinen nokta belli. Türkiye ABD ile mi yakınlaşacak, AB ile mi? NATO ile ilişkilerimiz ne olacak. İngiltere ile ilişkilerimiz, İsrail ile ilişkilerimizin akibeti belli değil. Türk dünyası bizden uzaklaşıyor. Evet Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan, BM GK kararlarını onaylayarak Türkiye‘yi Kıbrıs’ta “işgalci güç” olarak tanımış oldu. Azerbaycan Gazze’ye karşı İsrail’in yanında. İslam dünyası, Arap dünyası aceze bir topluluk. Meflüç. Bu ahval ve şerait altında bundan sonra ne olacağını yaşayarak göreceğiz. Biz kendimizi değiştirmeden değişecek bir şey yok gibi. Kuzey’de Ukrayna, Güney’de Suriye, Doğu’da İran, batı’da Yunanistan. Görelim Mevlam neyler.. Selam ve dua ile.