Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Napolyon’dan beri görülen rüya, bir travma daha yaşadı

Ein traum, eine trauma’ /Bir rüya, bir travma..’  diye ilginç Napolyon afişi görmüştüm, Napolyon’un 1815’de Waterloo’daki ağır yenilgisinin 200. yıldönümü dolayısiyle..

Napolyon’un bir büyük rüyası vardı; ama bu rüya (traum), gerçekten de korkunç bir ‘travma’ya dönüşmüştü.

Traum’, ‘Avrupa’nın birleştirilmesi’ idi.

***

Napolyon, Osmanlı-Mısırı’nı işgale kalkışmasının başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra.. 1806’da, güney Almanya’da Ulm’da, Roma-Germen İmparatorluğu’nu yenilgiye uğrattı ve bu bin yıllık imparatorluğa son verdi. Bu zaferi takiben, Napolyon, ‘rüya’sını gerçekleştirmek üzere, yeni hedeflere ilerlemeye başladı. Rüyanın yeni hedefinde, Rusya’yı yenip, Avrupa Birliği’ni gerçekleştirmek vardı. 

***

‘Trauma’ ise.. Paris’ten kalkıp, karşısına çıkan bütün orduları yene-yene, binlerce km. uzaktaki taa Moskova kapılarına kadar ulaşan Napolyon’un, Moskova’da Mareşal Kutuzof’un taktikleri -ve daha da önemlisi Rusya’da bütün zamanlarında hükmünü sürdüren kış şartları için kullanılan Mareşal Winter-  karşısında perişan edici bir yenilgi almasıydı.

***

Moskova önlerinden perişan olarak dönen Napolyon iktidardan indirildi, bir adaya hapsedildi. Ama, oradan kaçıp, kendisini yakalamakla vazifeli büyük bir  ordunun kontrolünü ele geçirerek, Paris’e ve iktidara tekrar döndü ve hemen ardından da, yeni bir savaşa hazırlandı. Bu, bugün Belçika’nın başkenti Bruksel’in 50 km. kadar güneyinde cereyan eden Waterloo Savaşı idi. Napolyon, İngiltere, Hollanda ve Prusya (Almanya) ordularına karşı verdiği bu meydan savaşında da ağır bir yenilgi aldı ve bir ‘traum’ (rüya), bir trauma’ya / yok edici bir fizikî ve ruhî darbeye dönüştü.

***

‘trauma’, Avrupa’yı 100 yıl boyunca sosyal çalkantı ve ihtilallere ve de yeni askerî savaşlara sürükledi ve özellikle 1870’de, Fransa’nın 130 bin kişilik bir ordusunun Sedan’da tamamen yokedilmesi ve Fransa İmparatoru’nun esir edilmesiyle, Almanya’nın durdurulamaz yükselişi başladı. Özellikle 30 yıllık Bismarck dönemi..

Artık, güçlü Almanya da dünya yağmalanmasına katılmak istiyordu. Bu güç yarışı, İngiltere’yi rahatsız edecekti.

Nitekim, 1914’de patlak veren ve ilk kez bir Dünya Savaşı’na dönüşen korkunç boğuşmanın aslî iki rakibi, İngiltere ve Almanya idi. Ama, 100 yıl önce bugünlerde cereyan eden ve dört yıl süren o kanlı boğuşmadan Almanya ve müttefikleri, en başta da Osmanlı ağır yenilgilerle çıkmış; galib emperyalist devletler, hele de Osmanlı’nın üzerine leş kargaları gibi çullanmış ve onu bütünüyle yok etmişlerdi.

***

20 milyondan fazla insanın can verdiği o dünya çapındaki boğuşmadan sonra, Almanya ve diğer mağlûb devletler ise.. Paris’te, imzalandığı sarayın adıyla anılan Versailles (Versay) Andlaşması ile ağır şekilde cezalandırılmışlardı. Ama, o andlaşma, ‘barışı yok eden barış’ olacaktı. Çünkü, son derece ağır ve toplumları derinden rahatsız eden bir yağma sofrası kurulmuştu.. Bu ağır şartlar Avrupa’da Hitler ve Mussolini’leri çıkaracak ve 20 yıl sonra, 1939’da, 60 milyona yakın ölümüyle sonuçlanacak olan İkinci Dünya Savaşı’nın patlaması kaçınılmaz hale gelecekti.

***

Birbirini yok etmeye çalışan Avrupa halkları ve devletleri, 2. Dünya Savaşı felaketinin tekrar etmemesi için, Avrupa’nın birleştirilmesi rüyasını, bu kez de barışçı yöntemlerle kurmak istemişlerdi. Ama, ‘ekonomik bir dev, siyasî bir cüce, askerî bir böcek’  durumunda kalan Avrupa Birliği’nin bugünkü perişan noktaya gelmesi de kaçınılmazdı. Çünkü..  

(AB’nin tarihî köklerine bu kadarca değindikten sonra, konuya sonraki yazıda da devam edelim, inşaallah...)

stargazete

Bu yazı toplam 902 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar