Namaz'da Siz Ne Söylersiniz?

Namaz'da Siz Ne Söylersiniz?

Ben şehadet ederim ki, eşsiz ve tek olan Allah'dan başka her hangi bir ilâh yoktur, O, tekdir O'na ortak olacak da yoktur

Müslüman kardeşlerim!, bir kimse, namazın farz olduğunu bilerek, Hükm-i İlâhi'yi anlayarak, usulü ve kaidesine uy­gun bir şekilde namazı kılarsa, fakat namazdaki duaları, okunan ayeti kerimeleri, sözleri anlamaz, bunların ne demek olduklarım bil­mezse, yine az çok, bu kimsenin içinde Allah korkusu doğar, Allahu Teâla'nın her yerde hazır ve nazır olduğu düşüncesi belirmiş olur, er­geç bir gün Allah'ın adalet divanında kendisine hesap sorulacağına olan inancı yenilenir. Şu da yine her zaman bu kimsenin düşüncesin­de yer alır ki, Allah'tan başka kimsenin kulu değildir. Hakimi Âla Allahu Teâla'dır. Bu kimsenin içinde farzı bilmek ve Hak Teâla'nın emirlerine itaat etmek kabiliyeti de ortaya çıkar. Yine bu kimsenin içinde. insanı insan eden vasıflar ve insanı Hak Teâla'nın emirlerine bağlan­mak ibadet ve kulluk yolu tutmak vasıfları da belirmiş olur.

Şimdi bir de gelelim bakalım, birisi de namazda okunan ayet-i Kerimeleri, duaları ve sözleri bilerek anlayarak okursa ve usul ve kai­desi gereğince de namazını eda eylese o zaman, bu kimse neler elde eder? O zaman böyle bir kimsenin namazdan elde ettiği iadeler da­ha da çok ve daha da geniş olacaktır. Bir kere bu kimsenin İmanı daha da kuvvetli olur, bu kimsenin yaşayışın rengi tamamen değişir ve birinci şekilde yani okuduklarının manasını bilmeyenden daha faz­la yaşayışı mazbut olur.

EZAN VE EZAN'IN TESİRLERİ

Şimdi de ezanı ele alalım. Siz her gün beş kere, aşağıdaki söz-leri ya kendiniz söyler, yüksek sesle ilân edersiniz yahut da söylenip ilân eden birisinden duyarsınız.

— Allahu Ekber. Allahu Ekber. (Tanrı uludur. Tanrı uludur)

(Allah büyüktür. Allah büyüktür.)

—Eşhedü en lâ ilâha ilAllahu

(Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur.) Allah'tan baş­ka her ne şekilde olursa olsun ibadet edilecek nesne mevcut değil­dir.

— Eşhedü enne Muhammeden Rasulullah

(Şehadet ederim ki Muhammed, Allah'ın resulüdür. SallAllahu aleyhi ve sellem.

— Hayye ala's-salât (Namaza gelin)

— Hayye ala'l-felâh (Felaha sebeb olacak işe gelin)

— Allahu Ekber. Alahü Ekber. (Allah çok büyüktür. Allah çok büyüktür.) Lâ ilahe illallâh.

(Allah'dan başka ilah yoktur.)

Bakınız bir kere, bu sözler ne kadar kuvvetli sözlerdir. Her gün beş kere kuvvetle seslenilip sizlere neleri hatırlatır bu sözler. Sizlere şunu hatırlatıyor ki, Yer yüzünde bir şu kadar koca koca Hanlık iddi­asında bulunan nesneler çıkmışlardır, bunların hepsi de yalancı nesnelerdir. Yerde de göklerde de, kâinatta da yalnız bir tek varlık var­dır ki, büyüklük ve kibriya onun hakkıdır, ibadet edilmeğe lâyık bulunan yalnız O'dur. Gelin de ona ibadet edelim. İşte bu ibadet, dünyada da ahirette de sizi felaha götürecektir, iyiliklere ulaştıracaktır. Şimdi bu sözleri duyup da anladıktan sonra acaba kim yerinden kalkmak iste­mez? Acaba nasıl mümkün olabilir ki, birinin kalbinde iman bulun­sun da, bu kadar sağlam ve kuvvetle, şehadet getirmiş olsun sonra da oturduğu yerden kıpırdamayarak, kendi sahibinin ve efendisinin kar­şısına geçip basını eğmesin ve itaat ve ibadet yolunu tutup kulluk etmesin?

ABDEST

Yukarıda bahsi gecen sözleri söyleyenin sesini duyunca siz aya­ğa kalkarsınız. Bu sözlerin ilk faydası şudur ki, siz düşünürsünüz. Aca­ba temiz miyim? Değil miyim? Elbisem temiz midir, değil midir? Ab­destim var mıdır, yok mudur? Siz olur ki şöyle hissedersiniz ki, kâina­tın hükümdarının huzuruna çıkıyorsunuz. Elbette bu iş dünyanın diğer işlerine, diğer meselelerine benzemez. Bambaşka bir işdir bu. Başka işleri yaparken yahut da herhangi birisinin huzuruna çıkarken, duru­munuz ne olursa olsun, düşünmeyebilirsiniz. Fakat burada başka bir mesele vardır. Burada vücudun, elbisenin temizliği gereklidir. Temi­zin temizi olmak şartı vardır. »Taharet» (yani abdestli olmak icab eder. Böyle yapmamak, son derece edepsizlik ve utanmazlıktır. Böy­le düşündükleri sonra bu gibi hisleri sezdikten sonra, başlarsınız ab-dest almağa. Abdest aldığınızda da, yine vücudunuzun muhtelif aza­sını yıkadığınız zaman, Hak Teâla'yı yine hatırlar ve zikr edersiniz. Ab­dest alırken yine ve abdesti alıp da bitirdikten sonra Rasulullahın (as) öğrettikleri duaları okursunuz. Böyle yapınca siz sadece vücudunuzun zahiri azasını yıkamakla, te­mizlemekle kalmıyorsunuz, siz kalbinizi ve gönlünüzü de yıkayıp te­mizlemiş oluyorsunuz. Bahs edilen dua şöyledir:

— Ben şehadet ederim ki, eşsiz ve tek olan Allah'dan başka her hangi bir ilâh yoktur, O, tekdir O'na ortak olacak da yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve resulüdür. Yâ Rabbi! Beni tevbe edenlerden kıl. Beni temiz olanlardan kıl.

NİYET

Artık yüzünüzü kıbleye çevirirsiniz. Kainatın hükümdarının karşısında huzurunda edeble durmuşsunuz. Her şeyden önce sizin dilinizden çıkacak ilk söz ;

— Allah çok büyüktür. (Ulu'dur)

Burada çok önemli, çok kuvvetli bir hakikat itiraf ediliyor. El­lerinizi kulaklarınıza götürüyorsunuz ve dünyayı da ''ma fiyha'' (dün­yada bulunanlar) yı da artık unutmuşsunuz. Her şeyden el etek çek-mişsiniz Bu kere ellerinizi bir birine kavuşturarak, el bağlarsınız. Son derece edeple, hürmetle O büyük hükümdarın karşısında durursu­nuz. Bundan sonra da tesbih'i (Subhaneke)yi söylersiniz.

TESBİH

— Ey Allahım, Senin övgüye lâyık olduğunu belirtiyorum. Senin hamdın ile. Senin İsmin mübarektir. Senin büyüklüğün çok yücedir. Senden başka tapınılacak (ilâh, tanrı) yoktur.

SIĞINMA (E'ÛZÜ)

Daha sonra Hak Teâla'ya sığındığınızı belirtirsiniz. Dersiniz:

— Koğulmuş Şeytan'(ın şerrinden) dan Allah'a sığınıyoruz.

BESMELE

Daha sonra dersiniz:

—Bismillâhirrahmanirrahim.

(Acıyan ve esirgeyen Allah'ın adına)

EL-HAMDU

Sonra dersiniz:

— Övgü, âlemlerin Rabb'ı olan Allah içindir.

— Acıyan ve esirgeyen.

— Ahiret gününün sahibi,

(Yani, o gün amellerin hesabı görülecek gün.

— Yalnız sana ibadet eder (kulluk eder) ve yalnız senden yardım dileriz.

(Yani başkasına kulluk da etmeyiz, başkasından yardım da di­lemeyiz.

— Bizi doğru yola ilet.

— Öyle kimselerin yolu ki, sen onlara nimet vermişsin. (Fazlınla, bereketinle kendilerini yükseltmiş, yüceltmiş bulundu­ğun kimselerin yolu.)

— Gazaba uğrayan kimselerin yolu değil. Ne de sapıkların yo­lu.

(Yani gazaba uğrayanların, sapıkların yollarına değil. Doğru yola İlet bizi.)

(Yani Ya Rabbi, böyle olsun, Ya Rabbi bizim duamızı kabul ey­le.)

Bundan sonra siz Kur'an-ı Kerim'den bazı sureler, yahut da bir kaç ayet-i kerime okursunuz. Bunların herbirinde de öğüdler vardır, İbadet dersi vardır, ahkâm vardır, nasihat vardır, doğru yola hidayet vardır, Nitekim, Sureyi Fatiha'yı okurken Ya Rabbi bizi doğru yola hidayet kıl. demiştiniz. Meselâ :

KUR'AN-I KERİM'DEN MUHTELİF SURELER

— Zamaneye and olsun ki, İşte insanlar mutlaka zarar içinde­dir.

Ancak İman eylemiş bulunan ve doğru iş görmüş olan kimseler (hariç)

Bu Sure-yi şerifeden şu dersi öğrenmiş oluruz ki, insanı hüsran­dan kurtaran, insanı mezelletten halas eyleyen, iman ve iyi ameldir.

Sadece bunların biri kâfi gelmiyor. Hatta İman sahiblerinin bir ce­maat teşkil etmeleri, bir topluluk vücuda getirmeleri de gerekir. Bu topluluk dini sağlam olarak ayakta tutmalıdırlar. Birbirlerine de yar­dımcı olmalıdırlar. (Sure-yi Şerile-yi al-Asr)

Başka bir sure. Meselâ Sure-yi Şerife-yi Mâ'ûn.

— Ahiret günü yalanlayan kimseyi gördün müydü?

— Ki böyle kimse, yetimi kakıştırır.

— Yoksula yemek yedirmeğe çalışmaz.

— Yazıklar olsun (Öyle) namaz kılanlara ki, böyleleri namazla­rından gaflet ederler, muhtaçları da men ederler. (Sure-yi Mâ'ûn)

Bu sure-yi Şerifeden biz şu şekilde ders almış oluruz ki, bir kere Ahiret'e iman eylemek İslâm'ın can damarıdır. Bu hususa iman etme­dikten sonra insan hiç bir zaman doğru yolu bulamaz. Hak Teâla'nın gösterdiği yoldan da gidemez.

Başka bir sureyi şerife. Meselâ:

Hümeze.

— Yazıklar olsun, halka ayıp kondurup, isim takanların hepsi­ne,

— O kimseye kim, para toplayıp, boyuna sayıp durur,

— Sanar ki, onun malı, hep kalacaktır.

Hayır, elbette ki (bir gün) hutamaya atılacaktır.

— Hutma'nın ne olduğunu bildin miydi?

Allah'ın alevlendirilmiş ateşidir ki, o nesne gönüllerin ta İçine nüfuz eder.

— İşte alevin uzaması, onların üzerinde yükselen sütunlar gibi­dir.

Hülasa, Kur'an-ı Kerim'in her hangi bir sûresini yahut da bir âyet-i şerifesini namazda okudunuz muydu? İster az ister çok, her ne şe­kilde olursa olsun, bunlarda bîr hayli öğütler, nasihatler ibretler, hi­dayetler vardır. Hak Teâla'nın ahkâmı, emirleri, bildirilerinin nelerden İbaret olduğunu yine az çok sizlere anlatır. Siz dünyada bunları göz önünde bulundurup ona göre amel edersiniz.

RÜKU

Bu hidayeti! âyet-l kerimeleri okuduktan sonra, siz bir kere «Allahü Ekber» dersiniz ve ruku'a varırsınız. Ellerinizi dizlerinize koyup kendi Malikinizin kendi sahibinizin karşısında eğilirsiniz ve bir kaç kere dersiniz;

— Sübhane rabbl'ye'l-azim

— Paktır benim ulu rabbim.

Sonra tekrar doğrulursunuz ve doğrulurken de dersiniz:

— SemiAllahu li-men hamidehü

— Allah kendisini öven kimseyi duyar.

SECDE

Sonra yine Allahu Ekber dersiniz ve secdeye varırsınız Secde-ye vardıktan sonra da bir kaç kere dersiniz:

— Subhâne Rabbi'ye-l-a'lâ

— Pâkdır benim yüce Rabbim.

ETTAHİYYATÜ

Sonra Allahu Ekberû söyler ve başınızı secdeden kaldırırsınız. Oturup Et-Tahiyyatü'yü okursunuz. Şöyle ki:

Bizim, selâmlarımız, namazlarımız, ve bütün iyi sözlerimiz Allahu (Teâla) içindir. Sana selâm ola ey Peygamber ve Allah'ın rah­meti ve bereketleri senin içindir. Bize de selâm ola ve Allah'ın salih kullarının hepsine de. Ben şehadet ederim ki Allah'dan başka hiçbir tanrı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve rasu­lüdür.

Böyle şehadet getirdiğiniz zaman şehadet parmağınızı kaldırırsı­nız. Niteklm bu da namaz içinde sizin inancınızı belirtmek içindir. Hem dilinizle ilân etmek, hem de parmağınızla belirtmek. Bu da hususi bir şekilde namazda şehadet meselesine ehemmiyet verildiğini ortaya ' koymak içindir.

Bundan sonra Salavat ve selâma sıra gelir.

SALAVAT SELAM

— Yâ Rabbi (Ya ilâhi, Efendimiz ve mevlâmız (sevdiğimiz kimse) Muhammed'e ve Muhammed'in ailesine Salavat gönder. Nitekim İbrahim'e ve İbrahim'in ailesine de salavat gönderdiğin gibi. Sen en güzel vasıflar sahibi ve sen yücesin. Yâ Rabbî (Ya İlâhi) Efendimiz ve mevlamız (Sevdiğimiz) Muhammed'e ve Muhammed'in ailesine bereketler nazil kıl. Nitekim İbrahim'e ve İbrahim'in ailesine de bereketler nazil kıldığın gibi. Sen en güzel vasıflar sahibi ve sen yücesin.

Bu salavat ve selamı okuduktan sonra, şimdi sıra kendimiz için dua etmeğe gelir.

DU'A

Dua da şöyle okunur:

— Ya Râbbi (Yâ İlâhî) cehennem azabından sana sığınıyorum. Kabir azabından sana sığınıyorum. «Mesih-i Deccel» (Yalancı Mesh) (yer yüzüne yayılmış olan yalancıların) fesadından sana sığınıyorum. Yaşayışın ve ölümün fesadından sana sığınıyorum. Kötü işlerden ve borçlardan (borçlu olmaktan) sana sığınıyorum.

SELAM

Dua okunduktan sonra sizin namazınız tamamlanmış olur. Şimdi siz Malikinizin huzurundan ayrılmak istersiniz, Ayrılmak için. ilk Ön­ce ne yapmak gerekir? Şu lâzım gelir ki, siz sağınıza solunuza dönüp bakasınız. Hazır bulunanların hepsine de dünyada bulunan ve sizin için hazırlanmış olan her şeye, yani rahmet ve bereket olarak size ve­rilmiş her şeye selametlik dileyesiniz rahmet isteyesiniz ve bereketler temenni edesiniz. O zaman sağınıza solunuza selâm verirsiniz, şöyle dersiniz:

— Size selâm olsun ve Allah'ın rahmeti.

Sanki bu sizin için bir beşarettir ki, dergâh-ı ilâhiden ayrılmadan siz dünyadaki nimetlerin hepsini de elde eyledinizdi.

İşte bu, o namazdır ki siz sabahleyin erken kalkıp da dünya iş­leri İle meşgul olmadan önce kılarsınız. Sonra dünya işleriyle uğra­şırsınız. Bir kaç saat çalışırsınız, öğle olur. Öğle oldu mu yine Hak Teâla'nın dergâhına dönersiniz. Yine ikinci defa namazı eda eylersiniz. Yine bir kaç saat dünya işleriyle uğraşırsınız. İkindi olur. Bu kere yine dergâh-i Uluhiyet'e döner, yine namazınızı eda eylersiniz. Artık dünya işlerinin vakti geçmiştir. Şimdi yatağa çekilip İstirahat etmek zamanı gelmiştir. Bu kere son defa olarak, Malikinizin huzuruna bir daha çı­karsınız. Bir daha namazınızı eda eylersiniz.

Aşağıdaki dua'ya kunût duası derler. Kunut demek, Hak Teâla'­nın karşısında alçaklık ve boynu bükük olmağı göstermek demektir. İtaât ve kulluğu ikrar eylemek demektir. Şimdi bakalım, siz bu ikrarı hangi kelimelerle belirtmek istersiniz. Bunun üzerinde bir parça da düşünmek gerekir:

KUNÛT DUASI

— Yâ Rabbi (Yâ İlâhi) biz. senden yardım dileriz. Senden, doğru

yol göstermeni isteriz. Senden günahlarımızın afv edilmesini taleb ederiz. Sana iman eyleriz. Sana güveniriz. (Bel bağlarız) Güzellikle­rin en güzeli şekilinde seni överiz. Sana şükr ederiz. Senin nimetlerine nankörlük etmeyiz. Sona karşı gelen (senin itaatin yoluna gitmeyen) kimseden ilgimizi keseriz. Ya Rabbî (Yâ İlâhi) biz yalnız sana ibadet ederiz, sana namaz kılarız. Senin için çalışır, sana secde eyleriz. Senin rahmetini umarız. Senin azabından korkarız. işte senin azabın kâfir­lere erişicidir.


Hitabeler Mevdudi