Montrö Boğazlar Sözleşmesi

Montrö Boğazlar Sözleşmesi

Boğazlar’ın statüsünü düzenleyen ve Türkiye’nin egemenlik haklarını yeniden tanıyan 20 Temmuz 1936 tarihli antlaşma

Lozan Konferansı’nda imzalanan (1923) ek sözleşmeye göre İstanbul ve Çanakkale boğazları civarıyla Marmara denizindeki adalar askerden arındırılmıştı. Boğazlar’ın güvenliği Cem‘iyyet-i Akvâm’a (Milletler Cemiyeti) bırakılırken geçişleri düzenlemek amacıyla milletlerarası bir komisyon kurulmuştu. Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarının sınırlandırılması anlamına gelen bu hükümleri kabul eden Türkiye Cumhuriyeti, Milletler Cemiyeti’nin kolektif güvenlik alanında etkili bir rol oynayacağını ve aynı zamanda silâhsızlanmanın gerçekleşeceğini ümit ediyordu. Fakat ne silâhsızlanma yolunda olumlu adımlar atılabildi, ne de kolektif güvenlik konusunda Milletler Cemiyeti kendisinden bekleneni verebildi.

İtalya’nın Doğu Akdeniz ve Balkanlar üzerindeki emellerinden çekinen ve Boğazlar’ın savunmasız kalmasından kaygı duyan Türkiye Cumhuriyeti, Boğazlar’ın askerden arındırılması hükümlerini kaldırmak için teşebbüse geçti ve konuyu ilk defa 1933 Mayısında Londra Silâhsızlanma Konferansı’nda ortaya attı. Daha sonra katıldığı milletlerarası toplantılarda da Boğazlar Sözleşmesi’nin değişmesi gerektiğini ileri sürdü. İtalya Habeşistan’ı işgal edip Almanya, Versailles Barış Antlaşması’na aykırı olarak Ren bölgesini askerîleştirince Türkiye de Lozan Konferansı’na katılan devletlere özdeş bir nota verdi (11 Nisan 1936). Avrupa’daki buhranların 1923 tarihli Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlar’ın güvenliği için verilmiş olan kolektif garantiyi artık işlemez hale getirdiğini belirterek kendi güvenliği, savunması ve egemenlik haklarının korunması bakımından bu statünün değiştirilip Boğazlar’ın askerîleştirilmesini istedi.

Antlaşmaların hiçe sayıldığı veya kuvvet zoruyla değiştirildiği bir sırada Türkiye’nin bu barışçı ve samimi davranışı olumlu karşılandı. İtalya hariç Fransa ve diğer devletler Türkiye’nin isteğini kabul etti. 1923 tarihli Boğazlar Sözleşmesi’ni değiştirecek konferans İsviçre’nin Montrö (Montreux) şehrinde toplandı (22 Haziran 1936). Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras başkanlığında bir heyetin temsil ettiği konferans Montrö Sözleşmesi adını alan yeni Boğazlar Sözleşmesi’yle sona erdi (20 Temmuz 1936). Türkiye, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya arasında imzalanan sözleşmeyi daha sonra İtalya da imzaladı (2 Mayıs 1938).

Montrö Boğazlar Sözleşmesi yirmi dokuz maddeden oluşmaktadır. Ayrıca dört ek madde ve bir de protokol bulunmaktadır. Sözleşme, Türkiye dahil en az altı devletin onay belgesinin Paris’te Fransız hükümetine sunulması işleminin tamamlanması üzerine yürürlüğe girdi (9 Kasım 1936). Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti, sözleşmeye ekli protokolün ikinci maddesi uyarınca 15 Ağustos 1936 tarihinde Boğazlar’dan yeni geçiş rejimini uygulamaya başladı. Sözleşme ile 1923 sözleşmesindeki Boğazlar’ın silâhsızlandırılması kayıtları kaldırılarak Türkiye’nin egemenlik hakları yeniden sağlandı. Ayrıca Karadeniz devletlerinin güvenliğini koruyacak biçimde bazı yeni düzenlemeler getirildi. Lozan’da olduğu gibi Boğazlar’dan ticaret veya savaş gemisi ayırımı gözetilmeden geçiş serbestliği ilkesi kabul edildi (md. 1). Sözleşme yirmi yıllık bir süre için geçerli olduğu halde geçiş ve gidiş geliş serbestliği ilkesi süresinin sonsuz olduğu açıklanmıştır (md. 28).

Birinci bölümde ticaret gemilerinin geçiş rejimi düzenlenmiştir (md. 2-7). Buna göre barış zamanında ticaret gemileri, bayrağı ve yükü ne olursa olsun gündüz ve gece Boğazlar’dan geçiş serbestliğinden tam olarak yararlanacaktır. Transit geçiş yapanlar, sözleşmenin birinci ekinde öngörülen resim veya harçlar dışında para ödemeyecektir. Kılavuzluk ve römorkaj isteğe bağlıdır. Boğazlar’a giriş yapan her gemi, milletlerarası sağlık hükümleri çerçevesinde Türk yasalarıyla konulmuş sağlık denetiminden geçmek için Türk makamlarının belirlediği yerde duracaktır. Savaş zamanında Türkiye savaşan değilse ticaret gemileri aynı şekilde serbest geçiş hakkından yararlanacaktır. Türkiye savaş halinde veya yakın savaş tehdidi altında ise sadece düşman olmayan ülkelerin ticaret gemileri düşmana yardım etmemek şartıyla serbestçe geçebilecektir. Bu gemiler Boğazlar’a gündüz girecek ve geçiş Türk makamlarının göstereceği yoldan olacaktır. Kılavuzluk bu durumda zorunlu kılınabilecek, fakat ücret alınmayacaktır.

İkinci bölümde savaş gemilerinin barışta ve savaşta geçiş rejimi, Karadeniz’de kıyısı bulunan devletlerle bulunmayanlara göre değişiklik gösterecek şekilde düzenlenmiştir (md. 8-22). Buna göre barış zamanında hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri ve yardımcı gemiler, bayrakları ne olursa olsun hiçbir resim ve yükleme bağlı tutulmadan Boğazlar’dan serbestçe geçebilecektir. Ancak Boğazlar’a gündüz ve öngörülen şartlara uygun biçimde girmeleri şarttır. Karadeniz’de kıyısı olan devletlerin savaş gemileri, önceden haber vermek şartıyla tonilatoları ne olursa olsun Boğazlar’dan her zaman geçebilecektir. Bu devletlere ait denizaltı gemileri de haber vermek şartıyla gündüz ve su üzerinden geçecektir. Diğer ülkelerin savaş gemilerinin Karadeniz’e girmesine bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin bu denize çıkacak savaş gemilerinin sayısı 30 ve tonajları 45.000 tonilato ile sınırlandırılmıştır. Savaş zamanında Türkiye savaşan durumda ise ya da kendini yakın bir savaş tehdidi karşısında hissediyorsa yabancı savaş gemilerinin geçişi tamamıyla onun kararına bağlı olacaktır. Kendisi savaşan taraf değilse savaşan ülkelerin savaş gemilerinin geçişi yasaklanacak, savaşmayanların savaş gemileri ise serbestçe geçebilecektir. Savaş gemilerinin Boğazlar’dan geçişi için Türkiye’ye diplomasi yoluyla bir ön bildirimde bulunulması gerekmektedir. Bu ön bildirimin normal süresi sekiz gündür. Karadeniz’de kıyısı olmayan devletler için bu sürenin on beş güne çıkarılması öngörülmüştür.

Sözleşme hava ulaşım araçlarının Boğazlar üzerindeki geçişini de düzenlemektedir (md. 23). Lozan’da kurulan milletlerarası komisyonun yetkileri Türk hükümetine geçirilmiştir (md. 24). Sözleşme yirmi yıl için imzalanmış olduğu halde (md. 28) şimdiye kadar hiçbir imzacı devlet tarafından feshedilmediğinden yürürlükte devam etmektedir. Fakat ticaret gemilerinin sağlık denetimi dışında hiçbir işleme tâbi tutulmadan gece ve gündüz geçmeleri, kılavuz ve römorkör almalarının da isteğe bağlı olması İstanbul’u büyük tehlikeler karşısında bırakmaktadır. Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti, Boğazlar ve Marmara’da deniz trafik düzenine ilişkin bir tüzük hazırlamış ve 1 Temmuz 1994’te yürürlüğe koymuştur. Montrö Boğazlar Sözleşmesi hükümleri çerçevesinde düzenlenen bu tüzüğe Rusya tepki göstermiştir. Türkiye ise tam egemenliği altındaki bir bölgede sınırsız bir geçişe razı olamayacağını sözleşme hükümlerine dayanarak ileri sürmekte ve tüzüğe uygun bir trafik düzeni uygulamaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

Düstur, Üçüncü tertip, Ankara 1936, XVII, 665 vd.

Montreux Konferansı Alenî Celselerin Zabıtları, İstanbul 1936.

Feridun Cemal Erkin, Türk-Sovyet İlişkileri ve Boğazlar Meselesi, Ankara 1968, s. 493-527.

Türkiye’nin Dış Politikasında 50 Yıl, Montreux ve Savaş Öncesi Yılları: 1935-1939, Ankara 1973.

Seha L. Meray – Osman Olcay, Montreux Boğazlar Konferansı, Tutanaklar, Belgeler, Ankara 1976.

İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları, Ankara 1983, I, 493-518.

a.mlf., “Türkiye’nin Batı İttifakına Yönelişi: 1934-1937”, TTK Belleten, XLV/177 (1981), s. 95-155.

Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi: 1914-1980, Ankara 1987, s. 343-346.

A. L. Macfie, “The Straits Question at the Potsdam Conference: The British Position”, MES, XXIII/1 (1987), s. 75-81.

Mensur Akgün, “Great Powers and the Straits The Montreux Convention and Its Immediate Strategic Impact”, Dünü ve Bugünüyle Toplum ve Ekonomi, sy. 6, İstanbul 1994, s. 137-156.

Tdv