Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Masa ve medya

Eskiden “Dördüncü kuvvet” denirdi medya için. Yasama, Yargı ve Yürütme’den sonra. Bir dönem medyanın güçlü simalarından olan Erol Simavi “Ne dördüncüsü, birinci kuvvettir o. Çünkü darbe iklimini de medya oluşturur” demişti. Rahmetli Erbakan siyasi hareketi için “güçlü medya” arzusunu dile getirirdi. Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarının başında sıkıntılar yaşasa bile sonradan iktidar imkanlarını seferber ederek “çok çok güçlü bir medya”yı oluşturduğunu herkes bilir.

Şimdilerde ise iktidarın kamu kaynaklarının da devreye sokulması ile yapılanan “trol orduları”ndan söz ediliyor.

Acaba bu seçim sürecinde ve sonrasında medyanın rolü ne olur?

Ben 6’lı Masa’nın bu alanda çetin bir sınav yaşayacağını düşünüyorum. Diyebilirim ki medya siyasetçi öğüten bir değirmendir.

Siyasetçi medyada görünür hale gelir. Mesajlarını iletmek için medyanın taşıyıcılığına muhtaçtır. En yaldızlı düşünceyi, en can alıcı formülü, toplumu etkileyeceğini düşündüğünüz en çarpıcı vaadi dile getirseniz, sesiniz karşınızda sizi dinleyenlerden öte geçmiyorsa, kitleleşmiyorsa başarısı sınırlıdır. Benzeri biçimde, medyaya sağlıklı yansımayan imajlar da başarıdan çok başarısızlığa yakındır.

İktidar açısından bakıldığında da imaj problemi yok değildir. Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarla gelen imajı negatiflerle pozitifleri birlikte barındırıyor ve tabii ki oluşturulan güçlü medya ağı ve iktidar imkanları, negatifleri pozitife dönüştürme noktasında önemli avantajlar sağlıyor. Buna rağmen bazen medyanın aşırı kullanımı da negatifi besleyebilir. Bunun yanında Erdoğan’ın “zorunlu ittifak halkası”ndan gelen “yükler”den de söz edilebilir. MHP liderliğinin artısı eksisi, Perinçek ilişkisinin artısı eksisi, daha ötede bizatihi “Erdoğan medyası”nın iktidara yüklediği imaj, artı – eksisi ile ele alınabilir. Cumhur İttifakı’nda liderlerin tabanlarına göreceli etkinliği olmasına rağmen, lider tavırlarının diğer parti tabanlarında negatif yansımalarının olmasını engelleyemiyor. Mesela MHP etkisinin Ak Parti’nin Kürt seçmenlerine olumsuz yansıması gibi.

Medya konusu, 6’lı Masa için daha ciddi riskler barındırıyor. Bir kere yapı, etkilenme potansiyeli taşıyor. Neden? Bir kere çok farklı toplumsal damarlardan oluşmuş bulunuyor. Bunun avantaj olması kadar yumuşak karın haline getirilme riski de var. İkincisi, partilerin taban açısından hacim farklılıkları var.

Masada liderler eşit konumda, ama taban ya da gövde (fiili siyaset yapan kadroları kastediyorum) beklentileri öyle görünmüyor. Burada liderlerin bağlayıcılığı etkili olsa da, taban ve gövdenin beklentilerinin -paylaşımlar söz konusu olduğunda- tamamen hatta hiçbir şekilde yok farz edilmesi mümkün değil.

Diğer ve çok daha etkili olacak konu, Cumhurbaşkanı olarak belirlenecek olan kişi ile ilişki sürecinde ortaya çıkacak sorunlar… Cumhurbaşkanı’nı belli ki bu 6’lı Masa’nın desteği ortaya çıkaracak. Seçimden başarı ile çıkacaksa da onda Masa çok çok önemli katkı sunacak. Elbet kendi kişiliği de önemli. Yani o iş “6’lı Masa ceketini koyar seçilir” işi değil. “Düşük profil – Yüksek profil”, jestler mimikler, imalar, satır aralarındaki mesajlar…. her şey her şey, medyanın kulislerinde deveran eder. Bunlar işe yaradığı ölçüde karşıt cenahın medya malzemesi olur. İktidara eleştirel duran ve 6’lı Masa’nın seçimden başarı ile çıkmasını isteyen “Muhalif medya” diye bir alan varsa, onun da tek boyutlu olmadığı aşikâr. Orada da farklı tavırlar konur.

Soru şu: Nasıl olacak sandıktan çıkacak olan Cumhurbaşkanı ile 6’lı Masa’nın ilişkisi? Cumhurbaşkanı “Oylar bana verildi” diye yetkileri cebine koyup bildiğini okuyacak mı yoksa, hattu hareketini 6’lı Masa mı belirleyecek? Ya da toplumda yadırganmayacak bir denge nasıl kurulacak? Bu alan öylesine cömert, öylesine bereketli kulis ve tartışma alanı ki! Hiçbir medya ünitesi kendisini alıkoyamaz bu kulis alanlarından… Çünkü herkes sonuçta halkın önünde tutarlılık sınavı veriyor.

Bugünlerde medya ile ilişki probleminin uçları görülüyor. Ama bugünler “hasar”ın telafi edilebileceği günler. Öyle zamanlar gelir ki, her yanlış çıkış, kendinizi yaralayacak niteliğe bürünebilir. Burada, içerden görünmeyebilecek gerçekliği ifade etmeye çalışıyorum.

ARINÇ’IN İÇ SANCISI

Bülent Arınç. Kendi ifadesince “Özgül ağırlığı” var mı, var. Zaman zaman görüşlerine başvurulması bu yüzden, sözlerinin medyada manşete çıkması bu yüzden, oldukça tartışılması da bu yüzden. Muhalefetin sözlerine kulak vermesi, iktidar cenahının topa tutması da bu yüzden. DW Türkçe’ye konuşmuş. Hala “Gerçek dava arkadaşı” vurgusu ile Tayyip Bey’e bağlılığını ikrar ediyor, seçimde başarılı olacağına inanıyor. Ammaaa… bir yandan da iç sancılarının ipuçlarını vermekten geri kalmıyor. Onun dilinden “Enflasyon iktidara göre yüzde 80, vatandaşa göre yüzde 180.” Daha önce konuşunca ağzına biber sürüldüğü için Selahattin Demirtaş ile ilgili hukuksuzluğu ifade ederken Selahattin Demirtaş’ın adını değiştirip “Alaaattin Çeliktaş” yapması da iç sancılar sebebiyle… Bahçeli’nin yan yana fotoğraf verdiği simalara takılıyor. Cezaevindeki çocuklar, anneler onun yürek acısı… “Ne yapayım kardeşim, az söylüyorum çok anlayın” gibisinden bir tavır sergiliyor. Bu mudur böyle zamanların doğru tavrı, bilmem ki…

Bu yazı toplam 280 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar