Malavili Müslümanlar

Malavili Müslümanlar

Yalnız toprakları ve bedenleri değil ruhları da sömürülen siyah insanların yurdu. Sami Bayraktar, Malavi’yi ve Malavili Müslümanların 'Var Olma' mücadelesini yazdı!

İHH’nın 2007 kurban seferberliğinde bize düşen ülke Malavi oldu. İstanbul’dan Mehmet Timurağaoğlu ağabey ile birlikte yola çıktık. THY uçağı ile 10 saatlik yolculuğun ardından önce Güney Afrika’nın Johannesburg kentine, sonra 2 saatlik ikinci bir uçuşla Malavi’ye ulaştık.

Uçağımız Malavi’nin başkenti Lilongwe’ye indi. Lilongwe Havalimanı Afrika gerçeği ile yüzyüze geldiğimiz ilk nokta. Başkentin havaalanında bilgisayar yok! Bütün pasaport ve vize işlemleri tek tek elle yazılarak yapılıyor. Bu bizi şaşırtıyor. Ancak ülkenin içine ilerledikçe sefaletin kalbine doğru yolculuk yaptığımızı anlıyoruz. Bu kadar fakir ve aciz bir ülkenin başkentinin havaalanında bilgisayar olmamasına şaşırmamak gerekirmiş meğer.

SEFALETİN KOKUSU

Afrika’yı uzaktan anlamak, belgesellerden tanımak imkansızdır. Afrika’yı bilmek için yerinde görmek lazımdır. Sefaletin o kendine has kokusu burnunuzu sızlatmalı önce, sonra yüreğinizi oynatmalı yerinden. Yüreğiniz yerinden oynamalı ki; ne kadar az şükrettiğinizin farkına varabilesiniz.

VARLIK İÇİNDE YOKLUK: MALAVİ

Malavi, Güneydoğu Afrika’da, ekvator kuşağının altında, verimli topraklarını bereketli yağmurların suladığı 12 milyon nüfuslu bir ülke. Malavi gölü ülkenin beşte birini kaplıyor, sahip olduğu yeşil bitki örtüsü ile Karadeniz bölgesini aratmıyor.

Zenginlik ve refah içinde yaşamak için lazım olan her şey var bu ülkede. Ancak Malavi dünyanın en fakir ülkeleri liginde derece yapıyor!

200 DOKTORU OLAN ÜLKE!

Kişi başına düşen milli gelir sadece 200 dolar. Nüfusun yarısı açlık sınırında! Ortalama ömür ülkenin içinde bulunduğu şartlar hakkında yeterli fikri veriyor. Malavi’de ortalama ömür 37 yıl! Bu rakam, çocuk ölüm oranındaki vahim tabloyu da gözler önüne seriyor. Salgın hastalıklar ülkeyi kasıp kavuruyor. Nüfusun yüzde 17’si AIDS hastalığının pençesinde! Sağlık alanındaki bu tabloya karşılık devletin sadece 200 doktoru var!

Malavi’nin verimli arazileri Avrupalı ve Hintli toprak sahiplerinin elinde. Çay, tütün, kahve ve şeker pancarı yetiştiriliyor bu geniş topraklarda. Malavi’nin ana ihraç kalemleri de bu ürünler. Yerli halk çiftliklerde karın tokluğuna çalıştırılıyor. Karınlarının doyduğu bile şüpheli!

OT SUYU İLE HAYATTA KALMAK!

Malavi köylüsünün kendisi için ekip biçtiği tek ürün; mısır. Ancak küçük tarlalarda ekilen mısır, kalitesiz tohum, sulama yapılamaması ve ilkel tarım yöntemleri nedeniyle ihtiyaca cevap vermekten uzak. Köylünün ana besini, mısır ununu kaynatarak yaptıkları ‘Sima’ adı verilen yemek! Sima, Malavi’nin milli yemeği! Onu da bulamadıkları zaman oluyor ve bulamadıklarında otları kaynatıp suyunu içerek hayatta kalmaya çalışıyorlar. Köylerin yüzde 80’inde elektrik olmadığını da hatırlatalım.

Şehirlerde de durum farklı değil. Kenar mahallelerde tek katlı derme çatma evler, sefaletin resmi adeta! Penceresinde camı olan ev, lüks sayılıyor! Sefalet kaçınılmaz olarak pisliği getiriyor. Malavi’nin köylerinde ve kenar mahallelerinde sefaletin burun sızlatan kokusunu almamak imkansız! Pisliğin sebebi susuzluk değil. Çünkü su sorunu yok Malavi’de eksik olan; temizlik kültürü.

Müslümanların durumunu anlamak için bu genel sefalet tablosunu iki ile çarpmamız gerek. Çünkü yönetim hristiyanların elinde ve adil davranılmadığı ortada! Ülkeyi ağ gibi sarmış misyonlerler hristiyan halka ‘iman’ karşılığı da olsa yardım yapıyor. Eğitimsizlik ve sahipsizlik Müslümanların içinde bulunduğu şartları daha da ağırlaştırıyor.

KÖLELİK RUHLARA SİNMİŞ!

Şimdi soru şu: Zengin olmak için gereken her şeye sahip olan bir ülke nasıl bu kadar fakir ve sefil olabilir? Cevap belli; sömürü düzeni! Kara Kıta’nın ortak kaderi bu topraklar için de geçerli. İngiltere’nin sömürdüğü Malavi 1964 yılında bağımsızlığını kazanmış. Ancak bağımsızlık şekilden ibaret. Ülkenin kaynakları batıya aktarılırken kölelik ruhlara işlenmiş! Geriye sürekli el açan, yardım bekleyen, beyaz adamın ‘sen kölesin”dayatmasına boyun eğmiş bir topluluk kalmış. Hani neredeyse ‘hallerinden şikayetçi değiller’ diyesi geliyor insanın!

MİSYONERLER HER YERDE

Malavi’ye ayak bastığınız andan itibaren varlığını her an hissetiren bir başka gerçekle yüzyüze geliyorsunuz. Misyonerler! Ülkenin her köşesine damgalarını vurmuşlar. İlköğretimden üniversiteye kadar her düzeyde okullar, yetimhaneler, hastaneler, en uzak köylerde sağlık ocakları…Hristiyanlığın her mezhebi kendi öğretisi doğrultusunda kurumlarını yerleştirmiş, Malavi halkını çepeçevre kuşatmış durumda. Güney Koreliler bile Malavilileri kedi dinlerine çekmek için orada!

MÜSLÜMANLAR NEREDE?

Misyonerler 200 yıl önce başladıkları çalışmalarının karşılığını fazlası ile almış. Müslümanların oranı yüzde 80’den yüzde 40’a düşmüş..Ancak hristiyanlaştırma çalışmaları hız kesmiş değil. Ülkede hristiyanlıktan başka din kalmayıncaya kadar durmaya niyetleri yok!

BEYAZ MÜSLÜMAN ŞAŞKINLIĞI

İHH’nın Malavi’de üçüncü yılı. Bu yıl 1000 kurban kesildi. Kesim ve dağıtım tamamen köylerde yapıldı. Malavi’nin Müslüman köylüleri için söylenecek iki şey var:1- İlk kez beyaz Müslüman gördüler 2-Beyaz Müslümanları görünce çok sevindiler!

Müslüman köylülerle tanışınca onları ne kadar yalnız bıraktığımızı fark ettik. Yüzlerindeki şaşkınlıkla karışık sevinç ifadesi, ‘Bu zamana kadar neredeydiniz’ anlamına geliyordu.

Dağıtılan bir parça et onlar için kuşkusuz çok önemli. Hayatında hiç et yememiş olanlar çoğunlukta. Ancak bu buluşmanın asıl maksadı onlara et yedirmek değil. Kurbanın binlerce kilometre mesafeye rağmen sağladığı yakınlık ve kardeşlik duygusu… İşte asıl özlenen tablo bu!

Etrafımızı saran yalın ayak, çelimsiz, hastalıktan karnı şişmiş çocuklar, siyah yüzlerine kondurulmuş zeytin karası gözlerindeki ışıltı ile ayıbımızı yüzümüze yansıtır gibiydi!

SİYAH ADAMLA BEYAZ ADAMIN KUCAKLAŞMASI

Onları yalnız bırakmanın neye mal olduğunu başkent Lilongwe’ye 20 km mesafedeki Matahika köyünde bizzat yaşayarak gördük. Bin nüfuslu köyde Müslüman sayısı 600’den 175’e düşmüş! Kalan Müslümanlar bizden cami istediler. Cami için gerekli parayı hemen orada teslim ettik. O anki sevinç dalgası görülmeye değerdi. Sırayla gelip cami müjdesini veren Mehmet Ağabey’e sarıldılar. Beyaz Adam ile Siyah Adam’ın hesapsız, çıkarsız, sadece kardeşlik duygusu ile kucaklaşmasıydı bu.

Cami o topraklarda çok önemli. İslamın tapusu anlamına geliyor. Bir köyde cami varsa misyonerler oraya girmeye çekiniyor. Camisi olan Müslüman başını dik tutabiliyor.

ÜMMETİN YETİMLERİ

Amerikalı pop yıldızı Madonna, Malavili bir çocuğu yetimhaneden alıp evlatlık edindiğinde dünyanın gözü bu ülkeye çevrilmişti. Madonna rüzgarı esti geçti Malavili yetimler kaderleri ile başbaşa kaldı.

Malavi’de anası-babası sağ çocukların ne kadar zor şartlarda yaşadıkları ortada! Bir de yetimleri düşünün? Daha doğrusu Müslümanların yetimlerini gözünüzün önüne getirin! Çünkü misyonerler hristiyan ailelerin yetimlerini ortada bırakmıyor. Ümmetin yetimleri sahipsiz.

MAİ HATİCE

Mai Hatice! Yani Hatice Ana…Yetimlerin kendisine taktığı isim. Yetmiş yaşında, 30 yetimi kendi evinde kendi imkanları ile bakıyor hem de onlara dini eğitim veriyor. İmkan dediysek aslında hiçbir şeyi yok elinde. Topladığı yardımlarla yetimlerin boynunu bükmemek için gayret sarfediyor. Yetimhaneye gittiğimizde eve su getiren borunun çalındığını öğrendik. Bu yüzden bir haftadır susuzlarmış. Su tesisatının yenilenmesi için gereken yardımı yaptık.

Mai Hatice yetimleri için en başta eğitim yardımı bekliyor. “Dini eğitim verebiliyorum ama parasızlıktan okula gönderemiyorum. Çocuklarım dünyevi ilimlerden ve Malavi’de herkesin bildiği İngilizce’den mahrum” diyor.

İHH, Mai Hatice’nin yetimlerine bu güne kadar gördükleri en güzel bayramı yaşattı. 30 yetim çocuk (Başka yetim çocuklarla birlikte toplam 55 çocuk) tepeden tırnağa bayramlık elbiselerle donatıldı, bayram harçlıkları verildi. Yaşları 5 ila 16 arasında değişen 30 çocuğun 40 m2 bir dükkanı doldurduğunu hayal edin. Yaramazlık yapan, gürültü çıkaran, bayramlık heyecanı ile oradan oraya koşuşturan, her şeyi karıştıran, kıran döken çocuklar mı geldi gözünüzün önüne? Hayır, bunların hiçbiri olmadı. Bilakis, hepsi sakince sırasını bekledi. Şaşkınlıktan donmuş gibiydiler.

Beyaz adamın gelip onlara bayramlık alması hiç olmuş şey değildi. Böyle bir şeyin olacağını hayal bile edemezlerdi. İşte bunun şaşkınlığı idi onları çocuksu sevinçlerden, yaramaz heyecanlardan alıkoyan. Sevindiklerini gözlerindeki pırıltıdan ve bayramlıklarını birbirlerine gösterirken siyah yüzlerine yerleşen masum tebessümden anlayabildik.

Yetimlerin bizi karşılamak için söylediği ilahiler, kulaklarımda tatlı bir name olarak duruyor hala! Kapının önüne dizilip, ‘Allah’ın izniyle yine görüşelim’ diyerek uğurlamaları, “Gelmek için çok geç kalmışız” duygusunu birkez daha yaşattı bize!

Malavi’de çok yetim var! Ancak her yetimin başında Mai Hatice yok, ne yazık ki!

TAŞ ÜSTÜNDE EĞİTİM

Malavi Müslümanlarının yaşadığı sıkıntıların başında eğitim geliyor. Daha doğru bir ifade ile eğitimsizlik! Ülkede okur-yazar oranı yüzde 58. Bu oran Müslümanlar arasında yüzde 40’a düşüyor.

Kurban eti dağıttığımız köylerden Nkalo’daki okul manzarasını anlatmak yeterli olacaktır. Kapısı, penceresi, sırası olmayan bir bir sınıf. Oranın sınıf olduğunu gösteren tek emare, kara tahta! Öğrenciler taşın üzerine oturarak ders görüyor. Sınıfın tabanında hasır bile yok. Bu manzara Müslüman köylerin çoğu için geçerli.

Müslüman çocukların eğitiminde tek zorluk okulların fiziki şartları değil. Fakirlik, eğitimin önünde en büyük engel. Pek çok aile zorunlu kayıt parasını ödeyemediği için çocuğunu okula gönderemiyor.

Malavili Müslümanlar, içinde bulundukları durumdan kurtuluşun eğitimle mümkün olacağının farkında. Bu nedenle çabalarını eğitim üzerinde yoğunlaştırmak istiyorlar. Çocuklarını ilköğretimden üniversiteye kadar hem dini hem de dünyevi ilimlerde yetiştirmek arzusu içindeler. Bunun için para lazım ancak bu yükü kaldırabilecek paraları yok!

KARDEŞLİK BU MU?

Buraya kadar Malavili Müslümanların fakirliğini, sefaletini, acizliğini anlattık. Ancak Malavi’nin bütün müslümanları böyle değil. Zenginlikte zirve yapmış, saray yavrusu evlerde yaşayan, arabanın kralına binen müslümanlar da var. Onlar, Indianlar yani Hintli Müslümanlar! Sayıları 500 bin. Bu sayı, müslüman nüfusun % 10’una tekabül ediyor.

İngilizlerin getirip ülkeye yerleştirdiği Indianlar, Malavi ekonomisinde söz sahibi. Ticaret onlardan soruluyor. Büyük arazilerde çiftçilik yapanlar da var! Kısacası çok zenginler. Zenginliklerinin kaynağı da fakir Malavililer’e sattıkları mallar. Kural değişmiyor. En fakirın olduğu yerde en zengin de mutlaka bulunuyor.

Malavi’deki tabloyu görünce aklıma şu soru geldi: Bu kadar zengin müslümanın olduğu bir beldede bu kadar sefil müslüman nasıl olabilir?

Sorduk ve dedik ki; Hintli Müslümanlar bu zenginlikleri ile yoksul yerli müslümanlar için ne yapıyorlar? Onları kalkındırmak, eğitimlerine yardımcı olmak, yetimlerine bakmak için kurdukları organizasyon, dernek, vakıf var mı?

Malavili Siyah Müslümanların fakirliğinden bütünüyle Hintli Müslümanlar sorumlu tutulamaz elbette. Diğer yandan eğitim çalışmalarına katkıda bulunan, yetimlere bakan, yardım için geleni geri çevirmeyen, meslek ve el sanatı öğretmek için gayret gösterenler var. Ancak bunlar bireysel çabalar ve derde deva olmaktan çok uzak. Oysa sahip oldukları büyük maddi imkan ve girişimci ruhları ile onlardan beklenen; yerli müslümanları bütünüyle kucaklayacak, onları sefaletin ve cehaletin pençesinden kurtamaya yönelik kapsamlı, planlı ve devamlılığı olan, kişilerin bireysel duyarlılığına değil kurumsal ciddiyete dayalı çalışmalar…Misyonerlerin faaliyetlerini görünce bu eksikliği güçlüğü bir şekilde hissettik.

Hintli Müslümanlarla yerli müslümanlar arasındaki kardeşlik bağında zaafiyet gözlemledik. Bunu bayram namazındaki tabloda fark ettik. Namazın ardından siyahla beyazın kaynaşmasını beklerken beyazın beyazla, siyahın siyahla kucaklaştığını gördük. Hüzün veren bir manzaraydı!

AFRİKA’YI ‘DERT’ EDİNMEK

Hintli Müslümanlar zekat vermenin yeterli olduğunu düşünüyor olmalılar. Oysa daha fazlasına ihtiyaç var. Belli ki, ‘Dert’ edinmemişler kendilerine. ‘Dert’ edinen bir müslümanı kısaca tanıtalım ve bu bahsi kapatalım: Mehmet Timurağaoğlu ağabeyimiz, Mardin’in eşrafından, fabrikaları, geniş arazileri olan, ihracat yapan varlıklı bir işadamı! Kurban bayramında İHH gönüllüsü olarak Malavi’deydi. 50’yi devirmiş yaşına rağmen müthiş bir heyecan içinde yardımların yerine ulaşması için koşturdu durdu. Malavili çocuklar Mehmet Ağabey’in kucağından hiç inmedi. Bazen 15-20 çocuğun ortasında her birinin başını okşarken gördük kendisini, bazen siyahi bir müslümanla sarmaş dolaş sohbet ederken! ‘Dert’ böyle yaptırıyor demek ki!

KAĞIT ÜZERİNDE YOK SAYILMAK

Malavi’nin yerli müslümanları bir taraftan fakirlik, cehalet ve misyonerlere karşı dinlerini koruma çabası içindeyken diğer yandan varlıklarını devlete kabul ettirmek için mücadele veriyor. Çünkü Malavi yönetimi müslümanların oranını yüzde 12 olarak kabul ediyor. 1998 yılında yapılan nüfus sayımında müslümanlar hristiyan olarak yazılmış. Müslüman halkın cehaletinden yararlanan hristiyan sayım memurları kağıt üzerinde dinlerini değiştirmiş. Sayım sonuçları açıklandığında müslümanların nüfusa oranı yüzde 12 olarak ilan edilmiş! Oysa Malavi’de nüfusun yarısının müslüman olduğunu görmek için sayıma bile gerek yok. Sokaktaki oran iki kişiden birinin müslüman olduğunu gösteriyor zaten.

MALAVİ MÜSLÜMANLARININ VAR OLMA MÜCADELESİ

Malavi’de sosyal politikalar nüfus oranına göre belirleniyor. Müslümanların oranı kağıt üzerinde yüzde 12 kabul edilince paylaşım da buna göre gerçekleştiriliyor. Söz gelimi dışardan gelen yardımların taksimi yüzde 12’ye göre yapılıyor ve aslında müslümanlara hiçbir şey verilmemiş oluyor. Devlet okullarında İslam dersi yok! Çünkü %12 var! Malavi yönetimi ‘Sayınız yetersiz’ diyerek müslümanların İslam dersi talebini geri çeviriyor.

Malavili Müslümanlar gerçek sayılarının yüzde 40’tan aşağı olmadığını söylüyor. Şimdi ‘Yok Sayılma’ya karşı ‘Var Olmak’ için harekete geçmiş durumdalar. Temmuz 2008’de yine sayım var. Bukez oyunu bozmak istiyorlar. Ancak bu kolay olmayacak. Zira üstesinden gelmeleri gereken ciddi bir sınav bekliyor onları!

Öncelikle eğitimsiz müslüman halkın sayım defterinde dinlerine sahip çıkmaları için biliçlendirilmeleri gerekiyor. Bu, köy köy, kasaba kasaba dolaşıp tehlikeye dikkat çekmeyi gerektiriyor. İkincisi; eğitimli müslümanların sayım memuru olarak görev almalarını sağlamak ve onları sayım konusunda eğitimden geçirmek! İş halkı bilinçlendirip sayım memurlarını eğitmekle bitmiyor. Kayıtların merkezde değiştirilmesi tehlikesine karşı da tedbir almak gerekiyor. Bunun için, merkezde de müslüman görevlilerin bulundurulması şart.

Bütün bunlar ciddi bir organizasyon ve para gerektiriyor. Projenin maliyeti 100 bin dolar olarak hesaplanıyor. Malavili Siyah Müslümanlar için büyük para! (Yok sayılmak sadece siyah Müslümanların derdi. Hintli Müslümanlar’ın böyle bir sorunu yok)

Var olma mücadelesini kazanmak isteyen Malavili Yerli Müslümanlar, projelerini İHH’ya sundu. Şimdi yardım ve ilgi bekliyorlar.

AFRİKA’YI AFRİKALILAR KURTARIR!

Malavili Müslümanlar’ın yalnızlığı ve garipliği ortada. Bununla beraber son zamanlarda Türkiye’den bölgeye yönelen ilgi ve hayırlı seferler umut verici. Her ne kadar geç kalınmış olsa da… İHH Afrika’ya özel bir önem veriyor. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin talebeleri bir kolej ve yetimhane ile Malavi’de… Süleyman Hilmi Tunahan Hazretlerinin talebeleri ilk adımı yetimhane ile atmış Malavi’ye…Arkasının geleceğini söylüyorlar… Malavi’deki Kurban seferberliğine Deniz Feneri de katıldı. Yer Yüzü Doktorları, Can Suyu, Kimse Yok mu…Ve Afrika’da hizmet yarışına girip de ismini zikretmediğimiz diğer kuruluşlar…

Bu yarış çok gerekli ve çok hayırlı bir yarış kuşkusuz. Ancak hizmetlerin zaman ve kaynak israfına yol açmadan, akılcı bir planlama ile en fazla verim alacak şekilde yönlendirilmesine ihtiyaç var.

Bu bağlamda, (Malavi özelinden hareketle Afrika için) acizane düşüncelerimi şöyle sıralayabilirim:

1-Öncelikle Afrikalılara, ‘Kendinizi değiştirmezseniz sizi kimse değiştiremez’ ilkesi belletilmeli. Afrika’nın kurtuluşunun Afrikalıların elinde olduğu anlatılmalı, onların durağan enerjileri harekete geçirilmelidir. Bunu sağlamak için, bölgeye yönelik projeler yerel partner teşkilatlar eli ile yürütülmeli, onlara sorumluluk verilmeli, organizasyon kabiliyetlerinin gelişmesi hedeflenmelidir.

2-Birinci maddeye bağlı olarak; Afrika’ya götürülecek yardım ve hizmetler, ‘Balık yemeyi değil balık tutmasını öğretmeyi’ amaçlamalı. Taşıma su ile değirmen ne kadar dönerse uzaktan yardımların faydası da o mesabede olacaktır. Afrika’nın kırılmayı bekleyen en kalın zinciri, yardım almaya alışan ve sürekli yardım bekleyen yapısıdır.

3- Afrika’nın Müslümanlar için harekete geçirilmesi gereken ilk kaynağı; Hintli Müslümanlanlar’dır. Sahip oldukları büyük maddi gücü müslümanların yararına kullanmada daha aktif ve samimi olmaları sağlanmalıdır. Ekonomiye hakim olmaları nedeniyle yönetimler üzerindeki etkileri de hizmetlere katkı sağlayacak önemli bir unsurdur.

4-Malavi’de nüfusun yüzde 90’ı tarımla uğraşmaktadır. Bu nedenle, kalkındırma programı köyde başlamalıdır. Köylüye modern tarımı öğretecek, yetiştirdiği üründen para kazanmasını sağlayacak organik tarım çiftlikleri kurulabilir, kooperatifleşme yolu ile birlikte üretme ve paylaşma kültürü geliştirilebilir.

5-Malavi, dünyanın en yoksul 10 ülkesinden biri ancak bu olumsuz tablo girişimciler için karlı bir iş alanı olabilir. Verimli topraklara sahip Malavi’de, büyük çiftlikler ve tarıma dayalı sanayi kurularak ülke Afrika’nın tamamına yönelik ihracat üssü olarak kullanılabilir. Telekomunikasyon ve ulaşım şartları iyileşiyor. Yatırımcı çekmek için vergiler düşürülmüş, yabancı sermaye teşvik ediliyor. Malavi sadece tarım ürünlerinde değil, sanayi ve ticarette de Afrika’nın tamamı için hareket noktası olabilir.

6-Sağlık alanındaki hizmetler, hristiyan-müslüman bütün Malavi halkına ulaşmanın en doğru ve en kestirme yolu olarak gözüküyor.

7-Son olarak; vicdani duyarlılıklar ile Afrika’ya yönelen ilgi ve yardımlar, ‘iyi niyet’li çabalarla sınırlı kalmamalı. Sağlam temeller üzerine kurulu, öncelikleri belirlenmiş ve hedefi çizilmiş yol haritası hazırlanmalı. Çalışmalar bu yol haritasına göre yapılmalı. En önemlisi de, ‘devamlılık’ sağlanmalı. Bayramdan bayrama değil, kalıcı hizmet ve organizasyonlar ile Afrika’da varlık gösterilmeli.

Afrika beyaz adamdan çok çekti, halen çekiyor. Ancak Afrika’nın beyaz adama ihtiyacı var. Zulum ve sömürü değil, iyilik ve adelet getirecek beyaz adam bekleniyor Afrika’da!

(Haber7 TV)