Kur"an Müslümanlığı-13

Kur"an Müslümanlığı-13

16. Kur"an"da İslam ve iman ayrıdır.

Kur"an"da "iman" ve islam" kelimelerinin ayrı ayrı geçtiği ayetler vardır. "Bedevîler, "İman ettik" dediler. De ki: "Siz henüz iman etmediniz. Ancak iman kalplerinize yerleşmemiş olduğu halde "İslam"a girdik" deyin. Ve eğer Allah"a ve Resulü"ne itaat ederseniz amellerinizden hiçbir şey eksilmez. Çünkü Allah Gafûr"dur, Rahîm"dir"1 ayeti bunlardan biridir.

Yazının başında yer alan tesbit de bu duruma dayanılarak yapılmıştır. Ancak mesele bu kadarla sınırlı değildir.

Bu iki kelime Kur"an"da, –buradaki gibi– aralarında fark bulunduğunu ihsas eder tarzda geçtiği gibi, aynı anlamda olduklarını belirtir tarzda da geçmektedir. Hz. İbrahim (a.s) ile, Lut kavmini helak etmek üzere gönderilmiş melekler arasında geçen konuşmanın nakledildiği ayetler2 "mü"min" ile "müslim" arasında bir fark olmadığını anlatmaktadır. Ehl-i Sünnet"in görüşünün delillerinden birisini teşkil eden 35 ve 36. ayetlerin meali şöyledir: "Orada (Lût"un çevresinde) bulunan mü"minleri çıkardık. Zaten orada müslümanlardan, bir ev halkından başkasını bulamadık."

Gerek buradaki kullanım, gerekse yazının başında zikredilen ayet ve konuyla ilgili diğer veriler üzerinde derinlemesine düşündüğümüzde şunu görüyoruz: "Mü"min" ve "Müslim" kelimeleri arasında bir umum-husus ilişkisi vardır. "Mü"min" kelimesi daha dar, "Müslim" kelimesi ise daha umumî bir anlam sahasına sahiptir. Zira "iman" kalp ile ilgili iken "islam" zahirde, azalarda ve davranışlarda kendisini gösterir.

Ancak şu da açıktır ki, "iman" kalp ile ilgili olmakla birlikte onun dile/zahire yansıması da vardır. Yani iman kalpte olmakla birlikte, onun dil ile ikrar boyutu da vardır. Dil ile ikrar ise kalpteki bir mevcudiyetin dışa/zahire yansıması demektir. İşte bu aşamada işin içine azalara/zahire yansıma girdiği için burası "iman" ile "islam"ın kesiştiği alandır.

Bu itibarla şöyle demek yanlış değildir: "İman" ile "islam"ın –biri hususî, diğeri umumî olduğu cihetle– ortak bir kapsama alanı vardır. Ehl-i Sünnet bu alanı itibara alarak bu iki kelimenin aynı şeyi anlattığını söylemiştir.

İmam Ebû Hanîfe de el-Fıkhu"l-Ekber"inde "iman"ın ikrar ve tasdik, "islam"ın da Allah Teala"nın emirlerine teslimiyet ve boyun eğme olduğunu belirterek bu iki kelime arasında lügat anlamları itibariyle fark bulunduğunu vurguladıktan sonra son derece önemli bir noktaya parmak basar: Dinî hüküm noktasında İslamsız iman ve imansız İslam olmaz. Bu ikisi zahir ile batın, iç ile dış gibidir.

Elmalılı merhum, yukarıda mezkûr 49/el-Hucurât, 14. ayetin tefsiri esnasında bu mesele üzerinde hayli genişçe durmuştur.3 Keza tefsirlerin, yukarıda zikredilen ayetlerin geçtiği yerlerde yaptığı açıklamalara da bakılmalıdır.

Hasılı yazının başında –"Kur"an İslamı"nı savunanlardan naklen– zikredilen tesbit, meseleye tek yanlı bakıldığını göstermektedir. Kur"an"da bu iki kelimenin mutlak anlamda farklı oldukların gösterir tarzda zikredildiğini söylemek mümkün değildir.

Devam edecek.

1- 49/el-Hucurât, 14.

2- 51/ez-Zâriyât suresinin 24 ve devamı ayetler.

3- Elmalılı, Hak Dini Kur"an Dili, VI, 4482 vd. Ayrıca bkz. Fahruddîn er-Râzî, Mefâtîhu"l-Gayb, XXVIII, 140 vd.; 219 vd.

milli gazete

Bu yazı toplam 570 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar