Kola mı? Zemzem mi? Hangisi?

Kola mı? Zemzem mi? Hangisi?

Tatilde neler yapmayı düşünüyor sunuz? Yönünüzü ne tarafa çevirdiniz? Güney sahillerine mi? Yoksa Kabe’ye mi döndünüz?

Kola mı? Zemzem mi? Hangisi?


Tatilde neler yapmayı düşünüyor sunuz? Yönünüzü ne tarafa çevirdiniz? Güney sahillerine mi? Yoksa Kabe'ye mi döndünüz?

Cicili bicili, armalı elbiseler yerine ihramı tercih edersiniz, öyle değil mi? Sizi daha çok mutlu edeceğini bilirsiniz. Kola içmek mi daha güzel olur, yoksa zem zem mi? Hangisi? Hangisi sizi daha çok mutlu eder? Kucaklayıp öpeceğiniz hangi yakınınız size Hacer'ul Esvet taşından daha muhteşem gelebilir ki? Hacer'ul Esvet'te Allah'la sözleşmek ve Allah yolunda izzet ve şerefe ermek... Kiminle edeceğiniz sohbet Kabe'de, Makam-ı İbrahim'de, Hicr-i İsmail'de kılacağınız namazlardan, edeceğiniz dualardan daha fazla sizi mutlu edebilir ki? Kime doğru yürümek tavaf etmekten daha çekici olabilir ki? Kabe'nin kapısına, mültezeme, Kabe'nin örtüsüne sarılarak Allah'a yakarmaktan daha güzel bir şey var mı? Aşıklar kafilesine katılmak, Hak ve hakikati çiğneyenlerle beraber olmaktan daha güzel olmaz mı? La ilahe illallah'ın yaşandığı yerleri görmek, diğer yerlerden daha çok görülmeye değer, öyle değil mi? Akıllara, ruhlara, kalplere, bedenlere yapılan hiçbir zulüm yok. Küfürden, isyandan, şirkten, pislikten arınmış. Öyle güzel ki... Kayalar içinde, otun bile yetişmediği bir beldeyi yeşilliklere, pınarlara, denize vs' ye tercih ettiğinize kalbini ve ruhunuz öyle bayram ediyor ki...Ama menfaatlerine tapanlar bu güzellikleri nasıl anlayacak?

Tatilde hangisini yaşamak daha çok sizi mutlu edecek? Hangisi? Arınmak hiç kirlenmek gibi olur mu? Geri döndüğünüzde ayrılığından içinizi yakacak olan Kabe, başka şeylerin derdinden insana daha layık değil mi?

Ya Medine? Allah'ın sevgilisi olacak kadar güzel olan sevgilinin diyarı... Bizim mayamız orada...Alemlere rahmet olan peygamberimizi ziyaret...

Anlatmaya kelimelerim yetebilir mi hiç? Ne söylesem indirgemecilik yapmış olmaz mıyım?


Ehlullah der:

"Orada beyyinât âyât vardır. Apaçık âyetler, apaçık deliller vardır. Yâni eğer insan yüzünü kapatmaz, saklamazsa, mahzenlere girip güneşten kaçmazsa mutlaka bunu görecektir. Nasıl ki güneşle insanın doğrudan bir ilgi alanı varsa, ondan kendini saklamadığı sürece onu görebilme imkânına sahipse, orada da eğer insanlar görmemek için kaçıp saklanmazlarsa orada da beyyinât âyetlerle karşı karşıya geleceklerdir. Nereye bakarlarsa baksınlar, dağları öyledir, Hıra öyledir, Sevr öyledir, Arafat öyledir, Mina, Müzdelife, Meş'ar, Safa, Merve öyledir, Bunların hepsi Allah'ın birer âyetidir. Hem de gün kadar açık, beyyin âyetlerdir bunlar. Her biri insanın elinden tutup Allah'a götürecektir. Bütün bu bölgeler âyât beyyinât bölgelerdir.

O mukaddes bölgenin seması öyle, arzı öyle, kendisi öyle, Safa'sı öyle, Merve'si öyle, Sa'yi öyle, Zemzemi öyle, her şeyiyle apaçık beyyinât âyât vardır orada. Yâni Allah'ı tanıtan, Rabbi tanıtan, İlâhı tanıtan, bu İlâhın dünyaya ilişkin kanunlarını tanıtan, düzenini, nizamını tanıtan âyetler vardır ki Rabbimizin açılmış, açımlanmış âyetleridir bunlar. Yâni herkesin anlayabileceği dilden terennüm edip duran âyetler. Ya da insanın gözüne, kulağına, kalbine hitap edip duran âyetler..."

Oralar görüldükten sonra gurbete dönüş gerçekleşiyor. Çünkü 'meğer sılam oralarmış' diyorsunuz...

Filiz Konca