Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kime oy vermeyeceğimi söyleyeyim mi?

Derin Gerçekler

Ailenize Damat ya da Gelin olarak almayacaklarınıza oy yok.. -Her hangi bir konuda ortaklık yapmayacaklarınıza oy yok.. -Evinizin anahtarını kendilerine emanet etmeyeceklerinize oy yok.. -Yalancıya oy yok.. -Zani’ye, yani Fahişeye (Kadın ya da erkek) oy yok.. -Sarhoşa oy yok.. -Katile, terörite, işkenceciye oy yok.. -Müstebir’e oy yok.. -Mütrefin’e oy yok.. -Müfteri’lere oy yok.. -Müfsid’lere oy yok.. -Müşrik’lere oy yok.. -Anne babasına, akrabasına, komşusuna hayrı dokunmayana, yoksulu, yetimi, yolda kalmış, yurtlarından çıkartılmışları görüp gözetmeyene oy yok.. -Rüşvet alana, torpil yapana oy yok.. -Ehliyet ve liyakat’a dikkat etmeyene oy yok.. -İstişare ve Şura’ya dikkat etmeyene oy yok.. -İhaleye hile karıştırmasından şüphe ettiklerinize oy yok.. -Cahillere, akılsızlara oy yok.. -Fasık’lara oy yok.. -Zalimlere oy yok.. -Karısını-kocasını aldatana oy yok.. -Haram kazanıb, harama harcayanlara oy yok.. -Gösteriş budalası müsriflere oy yok.. -Kumarbaza oy yok. -Uyuşturucu işine bulaşanlara oy yok. -Din ve devlet büyüklerini, Allah’tan başkasını İlah ve Rab edinenlere oy yok.. -Ahde vefa göstermeyenlere oy yok.. -Yola çıktıklarını bırakıp, yolda buldukları ile yollarına devam edene oy yok.. -Yolsuzluk yapanlara oy yok.. -Adaletten sapanlara oy yok.. -Dedikoduculara, Küfürbazlara, Allah’ın adına yemin eden ama sözlerine riayet etmeyenlere oy yok. -Ölçüye tartıya dikkat etmeyenlere oy yok.. -Siyasi emellerini Globalist çetelerin. Emelleri ile tevhid edip, Şahsi çıkarlarını bu çevrelerin çıkarları ile tevhid edenlere oy yok.. -Kafirleri veli edinenlere oy yok.. -HABATçılara, AGATHA’cılara, EPSTEİN camiasına, Gazze direnişçilerine Terörist deyip, Siyonistlerle birlik olanlara oy yok.. -Başkalarının malları, canları, namusları, akılları, inançları, nesillerine yönelik herhangi bir şekilde açık ve yakın bir tehlike oluşturma riski taşıyanlara oy yok.. -Irkçılara, kavmiyetçilere oy yok. -Tefrikaya cebeb olan söz ve eylemlerin. Sahiplerine oy yok. -Dinde reformculara, Laikçilere, dinlerarası diyaloğu savunan ılımlı İslamcılara oy yok.. -TransHumanizm’i, NeuraLink’i, Toplumsal Cinsiyet’i, İstanbul Sözleşmesi’ni, Lanzarote’yi, CEDAW’ı savunanlara, uluslararası sistemle birlikte hareket edenlere oy yok.. -5G’ci, mRNA’cı, CoVID lobisinin yardakçılarına, bu cinayete ortak olan, Siyasete girip siz oy isteyecek olan akademisyenlere, gazetecilere, iş adamlarına, STK temsilcilerine ve bu suça herhangi bir şekilde ortak olanlara oy yok.. -İklim ve Karbon ayak izi yalanı ile yeryüzünü ifsat etmek için Din, Ahlak, Hukuk, Biyolojik cinsiyete savaş açan GlobalResetçi’lere ve onlarla birlikte hareket edenlere oy yok.. -İnsanlara karşı dinleri ve etnik kimliklerinden ya da cinsiyetlerinden, derilerinin rengin den dolayı onlara düşmanlık edenlere oy yok. -Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytanlara, hele onlarla birlik olup, onlara yardım edenlere de oy yok. -Cesaret yoksunu korkaklara oy yok.. -Kendini erkeğe benzeten kadınlara ve kadına benzeten erkeklere oy yok.. -Yüz kızartıcı suçtan sabıkası olanlara oy yok. -Sihirbaz, büyücü, kahin türü kişilere oy yok. -Salim ve faal Akıl aynı zamanda hikmet sahibi olmayanlara oy yok.. -Merhameti, şefkati, sabrı olmayana oy yok.

Size oy vermemeniz gerekenleri 50 başlık altında özetlemeye çalıştım. Bunlar açısından sorunu olmasa bile, iyilerden en iyiyi seçmek zorundayız. Bunlar çizin ve bakın bakalım geriye kaç kişi kaldı, eğer kaldı ise tabi, sonra onlar arasında yine buna benzer özellikler açısından tek tek değerlendirerek bir karar vermek zorundayız. Aklımızı kiraya vermeyelim. Adil şahitlerden olalım.

İNSANLARI EN AKILSIZI KİMDİR? İnsanların en akılsızı, başkasının dünya malı, makamı ve şöhreti uğruna onların günahlarına ortak olmasıdır. Ve bunun en yoğun şekilde yaşandığı yer siyaset ve zaman ise seçim zamanlarıdır.

Bazı şeyleri çok tekrar ediyorum ve şimdi yine söyleyeceğim. Kimse rızkından az ya da çok yemeyecek, kimse ecelinden önce ya da sonra ölmeyecek. Kaderimizden başka kaderimiz de yok. O zaman tedirginliğe boş hayallere kapılmaya, korkmaya-tedirgin olmaya ya da heveslenmeye gerek yok. Sonuçta her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak ve biz toplum olarak kendimizi değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. İyiler kötüler karşısında sessiz kalıyorlarsa, onlar şu soruyu sormaları gerekir: “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım.

Bakın kurtarıcı yok. Babanız haşa peygamber olsa gelse sizi kurtaramaz. Peygamberlerin kurtarıcı gücü yok, onlar kurtuluşa çağırırlar. Allah’ın ipine tutunanlar bir şekilde kurtuluşa erenlerden olacaktır.

Bakın Allah bizleri, geçmişte nebileri de benzer şekilde imtihana tabi tuttuğu gibi, mallarımızı, canlarımızı, sevdiklerimizi kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.

Kimse din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinmesin. Peygamberlerde dahi olmayan yetkileri liderlerinde, örgütlerinde, şeyhlerinde zannetmesin.

Değişmesi gereken, başınızdakilerden önce sizsiniz/biziz. Eğer o bol gelir getiren ticarethaneleriniz, bol ürün veren ekinleriniz sizi Allah yolunda cihat etmekten alıkoyuyorsa, o zaman yakın bir azabı bekleyin denmedi mi, size/bize. Bazı Zalim ve Cahil topluluklara peygamber gönderdiler de ne oldu biliyorsunuz.

Ali İmran 160’da ne deniyordu: “Eğer Allah size yardım ederse, size galip (üstün) gelecek yoktur; ve eğer size yardımı terk ederse ondan sonra size yardım edecek kimdir? Müminler sadece Allah'a güvenip tevekkül etmelidir”.

Nisa 75’de ne deniyordu: (A.Tekin Meali/Bu meali Gazze’yi, Doğu Türkistanı vd düşünerek okuyun): “Nerde kaldı Müslümanlığınız, niçin Allah'ın emrinden uzak duruyor: “Ey Rabbimiz, bizleri, idarecileri baskı, zulüm ve işkence yapan bu memleketten çıkar, özgürlüğümüze kavuştur, bize tarafından idareciler, sahipler, koruyucular gönder, bize katından yardım edenler yolla" diye yalvarıp duran, temel hak ve hürriyetleri kısıtlanmış, baskıcı, zalim idareler altında ezilen çaresiz erkeklerin, kadınların ve çocukların kurtarılması uğrunda, Allah yolunda, İslâm uğrunda ordular yola çıkarmıyor, savaşmıyorsunuz?”

Bakın, evinizin ve işyerinizin anahtarını, kredi kartınızı kendilerine emanet etmeyeceğiniz kişilere ve topluluklara oy vermeyin. Damat ve Gelin alıp vermeyeceğiniz kişilere oy vermeyin. Evinizin anahtarını yanlış kişiye emanet ederseniz, evinizi soyabilir, ama Şehrin anahtarını yanlış bir kişiye verirseniz şehri soyar, dahası sizin adınıza şehri borçlandırır. Oy vermek vekalet vermek gibidir. Size vekaleten yaptığı işlerden, iyi ya da kötü size de bir pay vardır.

Bakın bakalım, bilgili, dürüst ve cesur mu? Adil ve el emin mi? Bilir ve yalan söylemez, söz verdiğinde sözünde durur mu? Yani ehliyet ve liyakat sahibi mi? İstişare ve şuraya açık mı? Bakın torpil ve rüşvete bulaşmış, sarhoş, kumarbaz, hovarda tiplerden uzak durun. Eğer onlara yardım eder, ya da menfaat karşılığı veya size zarar vermesinden korktuğunuz için susarsanız, Allah onları başınıza musallat eder.

Eğer kendi öyle istediği için, ya da rüşvet ve torpil yapıyorsa, menfaatına öyle geldiğinden ya da yukarıdan birilerinden öyle talimat aldığı için, o şeyin adil ve hakkaniyet ölçülerine uygun olup olmadığına bakmadan ve üzerinde düşünmeden hemen onu yapıyorsa, onlara vekalet vermeyin. Bakın bir hırsız bir bağdan bir bostan çalar, rüşvet alan biri bir bostan karşılığı bir bağı satar.

Allah’tan korkun. Kamu malı yetim malı hükmündedir. Yetim malını yiyenlerin Allah (cc) namazlarını da kabul etmeyecek, dualarını da. Unutmayın, “Kem alat ile kemalat olmaz”. Haram para ile saadet olmaz, hayır da olmaz.

Bu siyasilerden bir kısmı, yemez, yiyenlere ses çıkartmaz, yemez ve yapmaz.. Bir kısmı yer yapmaz. Kaşığı belinde dolaşır. Bir kısmı hem yer hem yapar. En revaçta onlar bu lanet olası tiplerdir. Herkesi kendi günahına ortak eder. Her yere sirayet eder. Hem de büyük yer. Bazıları tek başına yer, başkalarına yedirmez, az yer, ama işi fazla büyütmez. Bu yiyen takın, din, ideoloji, siyaset, bir takım sosyal ve siyasal operasyonlar için fon oluşturmak, devletin bazı operasyonları için kaynak olarak diye, akla gelebilecek bin bir türlü gerekçe uydurabilir. Hatta, bu anlamda göstermelik bir. Takım cemaat, toplum menfaatine yapılar da örgütlenebilir. En olan yapıp yemeyen takımı. Bunlar fazla istenmez ve sevilmez. Vatandaş parasını vereyim benim de işim görülsün kafasında. İşinin doğru olup olmaması önemli değil, önemli olan onun işinin istediği şekilde görülmesi. Bu ahlaksızların sayısı az değil. Siyasi kişi ya da bürokrat, bir başkasının menfaatine haksız bir iş yapacaksa, o da ben imza atıyorum, o milyonlarca para kazanıyor, o zaman bu işin sorumluluğu ben üstleniyorsam, o da benim payımı versin diyor. Sonunda bunlar anlaşıyorlar. Muhtekir’le Muhteris’in anlaşması zor değil. Bu ahlaksızlar yüzünden koskoca bir ülke halkı perişan oluyor.

Bu seçimde, her seçimde olduğu gibi tencere yuvarlanacak kapağını bulacak. Hile yapılsa da, yapılmasa da bu sonuç böyle. Yani, şu parti şöyle yapsaydı, bu sonuç böyle olmazdı gibi hesaplar boş iş. Babam kız olsaydı, ben kim olurdum. Olan oldu demek için son iki gününüz var. Kafanızı kiraya vermeyin. Takım tutar gibi parti tutmayın. Adil şahitler olun. İlkeli hareket edin. Evet, “Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen bir şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. Zaman içinde iyilerden kimileri yoldan çıkabilir, ya da kötülerden biri iyi de olabilir. İyi görünen biri gerçekte iyi değilse onlar münafık kategorisinde, inkarcılardan daha kötüdürler.

“Müslümanlar”(!?) da artık “inandık” dedikleri Allaha güvensinler. Onlar “inandık” demekle yakalarının bırakıvereceğini mi sanıyorlar? (Bakınız: Ankebut 2-3). Sahi, “Mü’min oldum” demek ile “Müslim olmak” arasındaki fark ne? (Cevab için bakınız: Hucurat ,14). Gazze için Allah’ın yardımı yetmiyor değil mi? Reel Politik diye bir şey var değil mi, Gerçekçi olmak gerek değil mi? “Gücümüz yetmez” değil mi? Onların Amerika’sı, İngiltere’si var, sizin, kadere, rızka ve ecele hükmeden, Kadir-i mutlak, “öl” deyince öldüren, “ol” deyince olduran bir Allah’ınız var? (cc) Şeytan da, ABD’de, İngiltere de, alemde her ne varsa hepsi O’nun iradesine tabi değil mi? Peki bu durumda kim daha güçlü? Talut-Calud kıssası’ndan (Bakara 249-251) habersiz olsalar gerek bunların. İsrail’den korkmayın, Allah’ın gazabından korkun ve Onun rahmetine sığının.

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 304 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar