Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kim bu Kadir Sütçü?

Onun kim olduğunu internetten öğrenebilirsiniz. Hatta eğitimine de katılabilirsiniz.

Depreme ilişkin görüşleri yanında kendi sistemine göre, dünya çapında depremsel faaliyetler hakkında uyarılarını da öğrenebilirsiniz, internetteki DEKOS sayfasından.

Deprem konusunda Kadir Sütçü, deprem öncesi yerden çıkan gaz ve elektromanyetik dalgaların salınımının kaz ve köpek gibi hassas ya da yeraltında yaşayan karınca, köstebek, yılan gibi canlıların, balıkların hareketleri üzerindeki etkilerinden yola çıkarak bir takım öngörülerde bulunulabileceğini söylüyor ve bunları uygulamaları ile de gösteriyor.

Yerden çıkan elektromanyetik dalgaların bulutların dünyaya bakan kısmında, gökten gelen dalgaların bulutların üstünde şekil, aynı zamanda yön ve hareketlerini, bu hareketin hızını etkilediğini söylüyor. Atmosferdeki her türlü basınç ve hareketin, fay hatları üzerindeki muhtemel etkisini raporlayarak kesine yakın sonuçlar ortaya koyuyor.

Ama bu bilgiler, batının dayattığı şablonlara uygun olmadığı için itibar görmüyor.

Biz bunun bir benzerini, başta mRNA olmak üzere aşı ve ilaçlar üzerinden modern tıp uygulamalarında görmedik mi?

Dün tıp adına cinayet işleniyor, bugün belki bir benzer şoku bu deprem konusunda yaşayacağız. Bunu Kadir Sütçü değil de, bir beyaz adam bulsaydı belki de Nobel Ödülü verirlerdi!

Neyse, söz dinlemeyen bir topluluk olduk. Siyasetçimiz, bürokratımız, medyamız, akademimiz bu konulara yabancı. Batılılar da gözlerine at gözlüğü takıp, boyunlarına bir diploma asıp, önlerine yeşil dolarları koyunca, onlar gösterilen hedefe doğru bir kurşun asker gibi yürüyorlar.

Biz toprak işgalinden korkarken adamlar akıllı evler diye şehirleri, hatta aklımızı, kalbimizi, midemizi, mRNA ile damarlarımızı işgal etmişler haberimiz yok.

Bu “Milli Savunma, Milli Eğitim, Milli İstihbarat” nasıl ve ne kadar milli.. Neden BioHacker’ları, Biyolojik Savaş’ı, Siber Savaşı, NeuraLink’i görmezden gelirler. 5G neden ve nasıl umurlarında olmaz. Nano tüpleri, Grafenli gıda ve ilaçları, bu çevre ve iklim komplosunu nasıl görmezden gelirler. Artık “Milli Sağlık”(!?) ve “Milli Gıda ve Tarım Bakanlığımız”(!?) da var. Çevre Bakanlığı da İklim Bakanlığı da olunca o da artık “Milli”, Ulaştırma Bakanlığı da! Milli Devletin hali bu! “Yerli ve milli maskesi” ile geliyorlar artık! “Yerli ve milli bir dinimiz ve mezhebimiz” de var, tevbe estağfurullah!

ile” de millileştirildi bu süreçte, Merkez Bankamız da! İstanbul Sözleşmesi ve Lanzarote’yi, 5G’yi, İklim Anlaşmasını, Starlink belasını ne Diyanet gördü ne de MİT!

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda. / Ne sen bunun farkındasın, ne de polis farkında”.

Herkes mRNA kuyruğunda, DEKOS kimin umurunda! Hey! Önder Yol, tarlanın dikenli yollarında o hayalin olan Elektrikli Traktörün sessizce YOL alsın, sana pozitif ayırımcılık uygulansın istiyorsan, önce adını değiştir. Bunun başka yolu yok, bu “yeni normal dönem”de.

Hey Kadir Sütçü sen de!

Bir sürü adam türedi bu süreçte, onların ayak izinden ilerleyecek ve az zamanda büyük işler başaracaksınız, mesela “Türeci”ler gibi.. Ya derin adamlara dayayacaksınız sırtınızı ya da arkanızda derin devlet, uluslararası örgütler olacak. Yol kardeşim, önderin kim senin. Dünya Ekonomik Forumundan bir rehberin yok mu, ya da bir Mason biraderin!

Yol ya da Sütçü, bunlar sadece birer isim. Al sana Abdullah Çoban ve daha niceleri..

Ankara siyaseti bütün kanatları ile kaset ve dosyalara boğulmuş, bu işler kimin umurunda.

Neyse, diğer konularda olduğu gibi, madem hayatımızda bir deprem gerçeği var, bizim ciddi bir deprem okur-yazar olmamız gerekiyor. Mesela depremlerde Richter ölçeği 1’er 1’er artarken, depremin büyüklüğü 10’un katları şeklinde, gücü ise 30’un katları şeklinde artıyor. Bunun ne anlama geldiğini anlayınca, dışarıdan bir etki ile deprem oluşturmanın mümkün olup olmadığını da anlarız. 4.0 büyüklüğündeki bir depremde 56.000 kilo patlayıcıyla eşit miktarda enerji. 5.0 büyüklüğündeki bir depremde 1 milyon 800 bin kilo patlayıcı gücüne ihtiyaç var.

Ha! Sahi, “büyük İstanbul depremi”, aklımızı başımıza getirir mi dersiniz. Herkes “büyük projeler” peşinde ya, deprem de “büyük” olacak! Anadolu coğrafyasındaki, Marmara Bölgesi hariç bütün fay hatları yerinden oynasa, olması beklenen deprem kadar ağır olmazdı herhalde. İstanbul onların yarasını sarabilirdi. Ama İstanbul’un yarasını, kim nasıl saracak!?.

O gün gelmeden partiler ve TBMM bu konuya bir el atsa iyi olacak. Bakın seçimden önce deprem olursa seçim de zor olur. Tedbir alınmazsa son pişmanlık fayda vermeyecek. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri ve ihmalleri yüzünden ağır bir bedel ödeyeceğiz.

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 633 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar