Kıbrıs'ta Laikçi Zulmü

Kıbrıs'ta Laikçi Zulmü

LAİKLİK adı altında dini bağları zayıflatılan KKTC halkı, ölülerinin ardından bir Fatiha bile okuyamayacak duruma getirildi.

“Camiler din eğitimi yeri değildir” diyen laikçi zihniyet, her fırsatta din görevlilerini rencide ederken, provokatif ihbarlarla camileri basıyor, din görevlileri hakkında davalar açıyor. Yavru Vatan’da milli-manevi duyguları örselenen gençlerin büyük çoğunluğunun Ada’daki Türk askerinin işgali olarak nitelendirmesi vehametin boyutunu gözler önüne seriyor. Tüm bunlar bilinmesine rağmen laikçi politikacıların dilinden “Laiklikten taviz vermeyiz” sözleri dökülüyor.

Görüştüğümüz politikacılardan Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş, Ada’daki din eğitimi yasağını ve din görevlilerine sırf Kur’an öğrettikleri için dava üstüne dava açılmasını savunurken, Türkiye’deki laikçilik uygulamasını örnek aldıkların söyledi. İşte Denktaş’ın ibretlik sözleri: “Camiler din eğitimi mekânı değildir. Evet bu yönde talepler olabilir ancak, laiklik ilkesinden taviz veremeyiz. Türkiye’de de belirli yaş grupları için din eğitimi yasak, demek ki belirli sınırlamalar gerekiyor!”

KKTC’deki baskıları hatırlattığımız KKTC İçişleri Bakanı Özkan Murat ise Vakit’in sorularını cevaplarken, “Laiklikten taviz vermemiz söz konusu olmaz. ‘Camiler din eğitimi yeri değildir’ görüşüne katılıyorum” dedi. Murat, “Sizin laiklik anlayışınız, Rum’a özenen; Türk askerini, Rumlar gibi işgalci gören bir nesle yol açmış. Bunu Kıbrıs ziyaretimiz sırasında gördük. Gidişten endişe etmiyor musunuz?” şeklindeki sorumuzu cevaplandırırken de, “Hayır etmiyoruz, laiklik en önemli değerimizdir” dedi.

RUM YANLISI SOL TÜRKİYE’YE İŞGALCİ GÖZÜYLE BAKIYOR

Karşılaştığı baskı ve dayatmalar nedeniyle iki yıldır yürüttüğü KKTC’deki üst dini makam olan Din İşleri Başkanlığı görevinden geçtiğimiz sene istifa eden Ahmet Yönlüer, KKTC’deki vahametin boyutlarını da gözler önüne serdi. Ada’da, Rum yanlısı ve Türkiye karşıtı Marksist sol örgütlerin din karşıtı bir baskı oluşturduklarını kaydeden Yönlüer, laikçi solcuların Türk askerine tıpkı Rumlar gibi işgalci gözüyle baktıklarını ifade ederek, “Bizim asker gerçeği görüyor mu bilemem?. Sayın Büyükanıt’ın ziyareti sırasında el üstünde tuttuğu laikçi sol kesim, tıpkı Rumlar gibi Türk askerinin işgalci olduğunu söylüyor. Türkiye’de uygulanan laikçilik anlayışı model alınmış olabilir ancak bu anlayış, Rumlaşmayı da beraberinde getirmiştir. Eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş döneminde Erbakan Hoca tehlikeyi fark etmiş ve KKTC’ye İmam Hatip Okulu ve İlahiyat Fakültesi açılmasını önermiş, hatta ‘biz yapalım’ demişti. Denktaş, bunu irtica olarak değerlendirip, ‘hayır’ karşılığı vermişti. Denktaş son günlerde yazdığı yazılarına bundan pişman olduğunu dile getiriyor. Annan planına evet denmesini ‘milli ve manevi duygu eksikliğine’ bağlıyor” dedi.

“SOLCULAR İHBAR EDİYOR POLİS CAMİİ BASIYOR”

Din görevlilerine yönelik bir genelge yayınlayarak camilerde yaz kursları düzenlenmesi istediği için, hakkında dava açılan Yönlüer, “Din görevlisi arkadaşlarıma isteğe bağlı camilerde, din eğitimi vermelerini istedim. Bu genelge ile adeta bize karşı bir 28 Şubat süreci başlatıldı. İmamlarımıza yasada olan görevlerini hatırlattım. Bu genelgeye uyan çok az sayıda imamız oldu. İmamlarımız, ‘Genelgeye uymayı istiyoruz ancak polis camilerimizi basıyor. Bazı din düşmanı solcular, suç işlemişiz gibi bizi ispiyon ediyor. Çocuklarımızın önünde suçlu gibi gözaltına alınıyoruz’ dediler. Genelgeye uygun hareket eden 3 cami görevlisi, gözaltına alındı ve haklarında davalar açıldı. Bu davalar halen sürüyor. Genelgeyi yayınladığım için benim hakkımda da 4 ayrı dava açıldı. Şimdi ben en tabi görevimi yerine getirirken cezalandırılmak isteniyorsam, o makamda durmamın bir anlamı kalmamıştır. Görev yerimde bu mücadelemde başarılı olamıyorsam, bende makamı boşaltır, sivil, sade bir vatandaş olarak mücadele veririm” diye konuştu.

KKTC’DE DİNE BAKIŞ KOMÜNİZM’DEN KALMA

KKTC’deki Din İşleri Yasası’nın, bir zamanlar Komünizmle yönetilen ülkeler düzeyinde olduğunu kaydeden Yönlüer, iki yıl başkanlığını yürüttüğü Din İşleri Dairesi’nin tamamen pasifize edilmiş ve tabeladan ibaret olduğunu dile getirdi. Din İşleri Dairesi’ne “Din İşleri Dairesi Yönetim Kurulu” diye iktidar partisi tarafından, dinle ilgisi olup olmadığına bakılmaksızın bir yönetim kurulu oluşturulduğunu kaydeden Yönlüer, din işlerinin tamamen siyasilerin inisiyatifinde olduğunu ve onların da dine son derece olumsuz baktıklarını belirterek, “Kısacası Din İşleri Başkanı’nın camilerde bile bir yetkisi yok. Bütün kararlar siyasilerin isteği doğrultusunda alınıyor ve yönetiliyor. Din işleri başkanının imam ya da müezzin dahi atama yetkisi yok. KKTC’de İlahiyat yok, İmam Hatip yok, Kur’an Kursu yasak… Peki, bu insanlar dinlerini, inançlarını ve öz kültürlerini nerede nasıl öğrenecekler? Cevap yok… O zaman Din İşleri Başkanlığı niye var? Buna da cevap yok. Toplum dini bilgi açısından o kadar gerilemiş durumda ki, insanlar ölülerinin arkasından bir Fatiha dahi okumasını bilmez haldeler. Çocuklarımıza bir Fatiha öğretemeyeceksek, o koltuğu işgal etmenin ne anlamı var” şeklinde konuştu.

“TEMEL İSLAMî BİLGİLERİ DAHİ VEREMİYORUZ”

Göreve getirildiğinde siyasi iktidar ve Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile görüştüğünü ve bir Diyanet İşleri Yasası taslağı hazırlamak için yetki aldığını vurgulayan Yönlüer, “Taslak çalışmasına başladığımda KKTC’deki sivil toplum örgütlerinin desteği ve yardımının yanı sıra Türk Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan da her konuda destek aldım. Çok profesyonelce hazırlanmış taslağımızı yetkili mercilere sunmamıza rağmen, 2 yıl sumen altı yapıldı. Bizlerin görevi Kıbrıs halkına dinini öğretmek ve gelişmesini sağlamaktır. Bu yasamızda açıktır. Ancak buna rağmen, yaz tatillerinde camilerimizde kurslar açamıyoruz.

Halktan yoğun taleplerine rağmen çocuklarımıza temel İslamî bilgileri dahi veremiyoruz, vermemiz engelleniyor” dedi.

Aslan Değirmenci / Vakit