Kavramlar Serisi -31-CİHAD

Kavramlar Serisi -31-CİHAD

Yusuf Kerimoğlu'nun "Kelimeler Ve Kavramlar" İsimli Eserinden Alınmıştır.

Hz. Âdem (as)'dan itibaren bütün peygamberler, insanları, Allahû Teâla (cc)'ya teslim olmaya ve yüklendikleri emâneti edâ etmeye dâvet etmişlerdir. Nitekim Kur'ân-ı Kerım'de: "Biz emâneti göklere, yere ve dağlara arz (ve teklif) ettik de, onlar bunu yüklenmekten çekindiler, bundan endişeye düştüler. İnsan(a gelince, o tuttu) emâneti sırtına yüklendi." (1) hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirler bu âyette geçen emanetin, Allahû Teâla (cc)'nın tekliflerinin tamamına verilen bir isim olduğu hususunda ittifak etmişlerdir(2) İbn-i Abbas (ra)'dan gelen rivayette de, şu noktalar üzerinde durulmuştur: "Emânet Allahû Teâla (cc)'ya taattır, kulluktur. Hz. Âdem (as), Allah (cc)'a emânetin ne olduğunu sormuş, O da: "İyilik edersen mükâfat , kötülük edersen ceza görürsün" buyurmuştur. Hz. Âdem (as) kendi rızasıyla emâneti yüklenmiştir." (3) Fıkıh usûlünde emânet Allahû Teâla (cc)'nın gerek kendi hukuku, gerek yarattıklarının hukuku ile ilgili insanlara yüklendiği vazifelerin tamamına verilen bir isimdir (4) Emanetin tabiî sonucu olan cihad, salih bir amel ve ibadettir. Şimdi cihad kavramı üzerinde duralım.

Cihad Arapça bir kelime olup, cehd veya cühd kökünden gelir. Lugatta: "Güç ve gayret sarfetmek, meşakkat, amelde mübalağa etmek ve zahmet (eziyyet)" gibi mânâlara gelir.5 İslâmî ıstılâhta "Allahû Teâla (cc)'nın dini için; can, mal, dil ve diğer vasıtalarla elden gelen güç ve gayreti sarfetmeye cihad denilir." (6) tarifi esas alınmıştır. Resûl-i Ekrem (sav)'in: Müşriklerle, malınızla, canınızla ve dilinizle cihad ediniz(7) buyurduğu bilinmektedir.

Cihad kelimesi (terim olarak); küffarla savaş sırasında gayret sarfetmek mânâsına kullanıldığı gibi, nefis, şeytan ve fasıklarla mücadele için de kullanılır. Şimdi bu nokta üzerinde kısaca duralım. Hz. Câbir (ra)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte, nefisle cihadın enemi belirtilmiştir. Hadis-i şerif şudur: "Peygamber (sav) bir gazadan geldi de, `Hoş geldiniz!.. Ama küçük cihaddan büyüğe geldiniz' buyurdular. Ashab `Büyük cihad nedir?' diye sordu. Rasûlullah (sav): `Kulun hevâ ve hevesi ile mücadelesidir.' buyurdu." Mükellefin (teklife muhatab olan insanın) kendisini Allahû Teâla (cc)'ya ibadetten alıkoyan her şeyi terketmesine zühd denilmiştir. Hevâ ve heveslerini bir kenara bırakıp, ihlasla ibadet eden kimseye zâhid denilir. Abdullah İbn-i Mesûd (ra)'dan rivayet edilen şu hadis-i şerif, Resûl-i Ekrem (sav)'in dünya hayatını nasıl değerlendirdiğinin bir belgesidir: "Rasulullah (sav) bir hasır üzerinde uyumuşlardı. Uykudan kalktı, fakat hasır vücudunda iz bırakmıştı. Bunun üzerine `Ya Rasulullah!.. Size bir yatak tedarik etsek olmaz mı?' dediler. Rasulullah (sav): `Benim dünya ile ne işim var? Ben dünyada bir ağaç altında gölgenip de bırakıp giden bir yolcu gibiyim.' buyurdu." (9) Zühd ve takva hayatını esas alan her mü'minin; Resûl-i Ekrem (sav)'in sünnetine riayet etmesi ve cihadın bütün unsurlarını edâya çalışması şarttır. Nefisle cihadı; insanın hevâ ve hevesleriyle mücadelesi şeklinde vasıflandırmak mümkündür. '

Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey iman edenler!.. Hep beraber sulhû selâma girin!.. (Sakın) şeytanın adımları ardına (itaat ederek, izine) düşmeyin. Çünkü o (şeytan) sizin apaçık bir düşmanınızdır." (10) buyurulmuştur. Dolayısıyla şeytanı açık bir düşman bilmek ve onun ordusuyla (hizbu'ş şeytanla) cihad etmek farzdır. Gerek nefisle, gerek şeytanla yapılacak cihad'da, kalbin ameli ön plandadır.

Muttaki bir mü'min diliyle de cihad etmek durumundadır. Resûl-i Ekrem (sav)'in: Nefsimi yed-i kudretinde tutan Allah'a andolsun ki; siz ya iyiliği emredip, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız, ya Allah kendi katından sizin üzerinize bir azap gönderir. O zaman dua edersiniz, fakat dualarınız kabul edilmez(11) buyurduğu bilinmektedir. Fukaha emr-i bi'I-ma'ruf ve nehyi ani'I-münker'in cihad olduğu hususunda müttefiktir. İhtilâf edilen husus; "iyiliklerin emredilmesi ve kötülüklerin yasaklanması ilim, kuvvet ve ihtisas isteyen bir konudur. Dolayısıyla bu hizmetin her mükellef tarafından yapılıp yapılamayacağı" meselesidir(12)

İbn-i Abidin Reddü' l-Muhtar isimli eserinde: "Cihadın fazileti pek büyüktür. Nasıl büyük olmasın ki; bir müslüman bu sayede Allah'a yaklaşmak için onun uğrunda nefsine meşakkatlerin en ağırını yüklenmekte ve aziz varlığı olan canını fedâ etmektedir. Bununla beraber nefsini devamlı olmak üzere ibâdet ve taatlara hasreder, onu hevâ ve heveslerine tâbi olmaktan men etmek cihaddan da güçtür."(13) diyerek, önemli bir inceliğe işaret etmiştir.

Silâhlı mücadeleye (kıtal) gelince; muhakkak ki bu cihadın en üst şubesidir. Resûl-i Ekrem (sav) fiilen savaşa çıkmış ve küfrün önderlerinden Ubey b. Halefi mızrağıyla vurmuştur. Savaş meydanlarında yiğitliğin ve cesaretin mahiyetini ortaya koymuştur.

Kelime-i Şehadet getiren her mü'min, hakimiyetin kayıtsız ve şartsız Allahû Teâla (cc)'ya ait olduğunu ikrar ve tasdik etmiştir. Bu ikrar ve tasdik, tabii olarak, ihlasla Allahû Teâla (cc)'ya ibadeti beraberinde getirir. Cihad da bir ibadettir.

Kur'ân-ı Kerîmde: “Müşrikler sizinle nasil topyekûn harp ediyorlarsa, siz de onlarla topyekûn harp ediniz." (14) hükmü beyan buyurulmuştur. Islâm ûleması: "Müşriklerle ve kâfirlerle yapılması emredilen cihad'ın sebebi, onların müslümanlara karşı savaş açmış olmalarıdır. Dolayısıyla cihad, kâfirlerin meydana getirdiği fesadı ortadan kaldırmak ve mukavemetlerini kırmak için meşrû kılınmıştır." (15) hükmünde ittifak etmiştir. Müslümanlar yeryüzünde haksız yere insan kanının dökülmesini ve fesadın yayılmasını kabul etmezler.

Şurası muhakkaktır ki; Ömer Nasûhi Bilmen (rha)'in tâbiriyle "Din-i İslâm cihanşûmül bir dindir. Kendi müntesiplerinin tam bir istiklâl dairesinde yaşamalarını bir gaye bilir." (16) Mustevli kâfirlerle ve (kan içici) müstekbirlerle sürekli savaşı gündemde tutmak ve bunun farz-ı ayn olduğunu ilân etmek zaruridir. İmam-ı Serahsi: "Cihaddan maksad, müslümanların emniyet içerisinde bulunmaları, din ve dünya işlerini yürütme (edâ edebilme) imkânına kavuşmalarıdır"(17) diyerek, bir inceliğe işaret etmiştir.

Allahû Teâla (cc)'nm indirdiği hükümlere mukabil olmak ve onların yerine geçmek üzere hüküm icad eden tâğûtî güçlerle savaşmak bir ibadettir. Bu ibadeti terketmenin vehâmeti ve azabı ağırdır. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Herhangi bir müslüman gaza yapmadan (savaşmadan) ve onu gönlünden geçirmeden ölürse, nifakın bir şubesi üzerine ölür." (18) buyurduğu bilinmektedir. Emperyalist ve müstevli kâfirlere karşı cihad farz-ı ayn dır. Bu asla unutulmamalıdır.

KAYNAKLAR

(1) Ahzab Sûresi: 72.

(2) Mecmuatu't-Tefasir, İst. 1979, c. V, sh. 142-143. Ayrıca bkz. İmam Celâlüddin es-Suyuti, Tefsirû'l Kur'ân'il Azyim, Beyrut, ty., c. II, sh.113.

(3) İbn-i Kesir, Tefsirû'l Kur'ân'il Aziym, Beyrut 1969, c. III, sh. 591.

(4) Molla Hüsrev, Mer'at el-Usûl fi Şerhi'l Mirkat elVüsûl, İst.1307, c. I, sh. 590 vd.

(5) Râğıb el-Isfahani, Müfredat fi Garibi'l Kur'ân, İst: 1986, Kahraman Yay., sh.142.

(6) İmam-ı Kasani, el-Bedaiû's-Senai fi Tertibi'r-Şerai, Beyrut:1974, c. VII, sh. 97. Ayrıca bkz. Râgıb el-Isfahani, a.g.e., sh.142; İbn-i Abidin, Reddü'l-Muhtar Ale'd-Dürri'!-Muhtar, İst.1983, c. VIII, sh. 369.

(7) Zebidî, Sahih-i Buhari Muhtasarı, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, Ank.1978, c. II, sh. 397.

(8) İbn-i Abidin, a.g.e., c. I, sh. 68.

(9) Sünen-i Tirmizi, İst:1401, Çağrı Yay., Kitabû'z Zühd: 44, c. IV, sh. 588-589 Had. No: 2377. Aynca Muhyiddin-i Nedevi, Riyazü's-Salihin, Ank.1970, c. I, sh. 515 Had. No: 488.

(10) Bâkara Sûresi: 208.

(11) Sünen-i Tirmizi, İst.1401, c. IV, sh. 468 K. Fiten: 9 Had. No: 2169. Ayrıca İmam Ahmed b. Hanbel, el Müsned, c. V, sh. 388.

(12) Geniş Bilgi için; Yusuf Kerimoğlu, Emanet ve Ehliyet, İst.1985, c. II, sh. 306-307.

(13) İbn-i Abidin, a.g.e., c. VIII, sh. 370.

(14) Tevbe Sûresi: 36.

(15) İbn-i Hümam, Fethû'l Kadir, Beyrut: 1316, c. IV, sb. 280. Aynca İmam-ı Kasani, a.g.e., c. VII, sh. 97.

(16) Ömer Nasûhi Bilmen, Hukuk-u İslâmiyye ve Istıldhat-ı Fıkhiyye Kamusu, İst.1976, c. III, sh. 357 Madde: 234.

(17) İmam-ı Serahsi, el-Mebsut, Beyrut: ty., c. X, sh. 3.

(18) Sahih-i Müslim, İst: 1410, Çağrı Yay. K. İmare: 47,c. II, sh. 1517, Had. No: 158. Aynca Sünen-i İbn-i Mace, Sünen-i Nesai, Sünen-i Darimi.

Kaynak:Haber Kaynağı