İstihbarat Tekeli Kırıldığında… İran “İsrail”e Nasıl Sızdı?

İstihbarat Tekeli Kırıldığında… İran “İsrail”e Nasıl Sızdı?

İsrail Güvenlik Birimleri, 2025’te İran Kaynaklı İstihbarat Sızmalarından Endişeli

İşgalci İsrail güvenlik birimleri, özellikle 2025 yılı itibarıyla İsrail toplumu içindeki İran kaynaklı istihbarat sızmalarının artmasından duydukları endişeyi açıkça dile getiriyor. Güvenlik çevrelerine göre, tehdit artık yalnızca askerî ya da füze temelli caydırıcılıkla sınırlı değil; internet ve sosyal medya üzerinden yürütülen dijital casusluk faaliyetleri ile siyasetçiler, askerler, siviller ve yabancı işçiler hedef alınıyor.

İşgalci İsrail medyası uzun yıllar boyunca güvenlik ihlallerinin yalnızca Arap unsurlar eliyle gerçekleştiği ve Yahudi toplum içindeki sadakatin “aşılamaz” olduğu algısını beslemişti. Ancak son yıllarda ortaya çıkan vakalar, İran’ın Yahudi İsrailliler arasından da ajan devşirebildiğini ortaya koydu. Bu kişiler arasında, hassas altyapılar, savunma sistemleri ve karar alma mekanizmalarına erişimi bulunan yedek askerler ve eski kamu görevlilerinin yer aldığı belirtiliyor.

Bu alandaki en çarpıcı örneklerden biri, 2018’den bu yana tutuklu bulunan eski İsrail Enerji Bakanı Gonen Segev dosyası olarak öne çıkıyor. Segev, İran lehine casusluk yaptığı gerekçesiyle mahkûm edilen ilk üst düzey Yahudi İsrailli yetkili oldu. Sahte bir şirket aracılığıyla kandırıldığı, gizlice Tahran’a götürüldüğü ve şifreli iletişim eğitimi aldığı belirtilen Segev, “savaş zamanında casusluk ve düşmana yardım” suçlamasıyla 11 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Benzer vakalar bununla da sınırlı değil. İsrail medyasına göre, 2021 yılında İran istihbaratı, dönemin Savunma Bakanı Benny Gantz’ın evinde çalışan bir temizlik görevlisini devşirmeyi başardı. Söz konusu kişinin, bakanın evindeki çeşitli alanların yanı sıra bilgisayarların fotoğraflarını çekerek İran bağlantılı bir temas noktasına ilettiği ifade edildi.

İran Casusluğunda Artış: Rakamlar ve Somut Vakalar

İran ile “İsrail” arasında artan gerilim ve yeni bir savaş ihtimalinin tartışıldığı bu dönemde, İsrail güvenlik kurumları İran kaynaklı casusluk girişimlerinde belirgin bir artış yaşandığını kabul ediyor. 2025’in son aylarında gerçekleşen gözaltı dalgaları bu artışın somut göstergesi olarak değerlendiriliyor.

İsrail’in “Walla” sitesinin aktardığı bilgilere göre, son aylarda kamuoyuna yansımasına izin verilen verilerde 30 ayrı casusluk dosyasında 46 İsraillinin İran adına çalıştığı ortaya çıktı. Güvenlik kaynakları bu süreci “aşağı doğru kademeli devşirme yöntemi” olarak tanımlıyor. Buna göre, başlangıçta basit görevler (fotoğraf çekme, slogan yazma gibi) verilen kişiler, zamanla sabotaj ya da suikast girişimlerine yönlendiriliyor.

Gözaltına alınanlar arasında kritik görevlerde bulunan kişilerin de yer aldığı bildiriliyor. Bu kapsamda, Tel Aviv’deki “Kirya” askeri kompleksinde Genelkurmay Başkanı’nın ofisinde çalışan bir kişinin, İran adına fotoğraf çektiği gerekçesiyle tutuklandığı açıklandı. Aynı dosyada, eski Başbakan Naftali Bennett’in konutunun çevresinin de görüntülendiği; ayrıca İran bağlantılı bir grubun Bennett’in kişisel hesaplarını ele geçirerek güvenlik ve siyaset dünyasından isimlere ait telefon numaraları ile yazışmaları sızdırdığı belirtildi. Bu durum, güvenlik çevrelerinde ciddi kaygıya yol açtı.

İran’ın sızmalarının, İsrail ordusunun elit istihbarat birimi 8200’e kadar uzandığı; Temmuz ayında bu birimde görevli bir yedek askerin gözaltına alındığı da İsrail basınına yansıdı.

Öte yandan, İsrail Ordu Radyosu, Rusya vatandaşı bir kişinin Eilat, Hayfa ve Aşdod limanlarında uzun süreli keşif ve fotoğraflama faaliyetleri yürüttüğünü, askerî gemiler ve denizaltıları hedef aldığını duyurdu. Şüphelinin, Ramat David Hava Üssü’nü görüntülemeye çalışırken yakalandığı aktarıldı.

Bu gelişmelerin ardından Tel Aviv’in güneyindeki Bat Yam Belediye Başkanı, Aralık 2025’te yayımladığı bir video mesajında halkı uyararak, İran’ın istihbarat ve devşirme faaliyetlerinin günlük hayatın bir parçası hâline geldiğini söyledi. Belediye Başkanı, “İranlılar Bat Yam’a ulaştı. Bu bir şaka değil” ifadelerini kullandı.

“Güvenlik Açısından Kenetlenmiş Toplum” Algısı Çöküyor

İsrail askerî sansürünün birçok ayrıntının kamuoyuna yansımasını engellediği belirtilse de, açıklanan vakaların toplum üzerindeki psikolojik etkisinin derin olduğu vurgulanıyor. Uzmanlara göre bu durum, “güvenlik açısından kenetlenmiş toplum” imajını zedeliyor ve İsrail’in rakipleri açısından “içeriden sızılabilir” bir yapı olduğu algısını güçlendiriyor.

Ayrıca sızdırılan bilgilerin bir kısmının, 12 gün süren savaşta ya da 2024’te Lübnan’a yönelik saldırılar sırasında hedef alınan askerî noktalara ilişkin olduğu ifade ediliyor. Bu kapsamda, Hizbullah tarafından vurulan Golani Üssü’nün, Ekim ayında yakalanan ve İran’la iş birliği yaptığı belirtilen 7 Yahudi İsrailliden oluşan bir casus ağı tarafından daha önce görüntülendiği öne sürülüyor.

Açık Bir İstihbarat Mücadelesi

Son tablo, İran ile işgalci İsrail arasındaki istihbarat savaşının artık sınırlı ve gizli bir faaliyet olmaktan çıktığını gösteriyor. Bu mücadele, devşirme, nüfuz ve bilgi toplama üzerinden yürütülen açık bir güç mücadelesine dönüşmüş durumda. Her ne kadar Tahran büyük ölçekli, belirleyici operasyonlarda tüm hedeflerine ulaşamamış olsa da, Yahudi vatandaşlar, yedek askerler ve karar mekanizmalarına yakın isimleri devşirebilmesi, İsrail güvenlik söylemini sarsan önemli bir kazanım olarak değerlendiriliyor.

Bu gelişmeler, “İsrail’in aşılamaz bir güvenlik kalesi olduğu” yönündeki algının geçerliliğini yitirdiğini ortaya koyuyor. Uzmanlara göre İran, sabır, profesyonellik ve mevcut boşlukları değerlendirme kapasitesiyle mücadelenin kurallarını değiştirdi. Ortaya çıkan tablo ise istihbarat savaşlarının doğasını tek bir cümleyle özetliyor: İstihbarat, karşılıklı bir mücadeledir.